mahalli bilirkişi

Durum: 83 - 0 - 0 - 0 - 09.09.2019 21:37

Puan: 1658 - Sözlük Kezbanı

5 yıl önce kayıt oldu. 9.Nesil Yazar.

Irkçılığın her türüne karşı...
  • /
  • 5

ne ettim sana

100 tane gereksiz enstrüman kullanıp kakofoni oluşturmak yerine, tek bir çalgıyla; kanun eşliğinde icra edilmiş dinlenilesi şarkı.

ne ettim sana

bıraktığın mis kokun duruyor bak yastıkta. ellere açtığın koynun benimdi cümlesiyle hatırda kalan, bir melike şahin şarkısı.. pek fazla bilinmeyen ama duyanların aklında kalan şarkı...

ne ettim sana?
yüzün uzağa gitmiş görmeden.
düşmüş tez elden.
cennetim ah, en büyük çilemdir.
ellerinin her bir çizgisi.

ne ettim sana?
geçtin canımdan.
zalim okunla, vurdun gönülden.
dertlerini dökül bana.
ne ettim sana, hak ettim mi?

bıraktığın mis kokun, duruyor bak yastıkta.
ellere açtığın koynun benimdi.
ne ettim de çekildin,
dudağın kenarından,
gözlerimin ucundan uzağa?

https://www.youtube.com/watch?v=0HSaOc_d...

ayı sözlük itiraf

#404401 bahsettiğim hayalimi gerçekleştirdim sözlük.
8 kişilik bir arkadaş grubuyla istanbul'a ulaşım açısından en kolay yunan adalarından biri olan thassos'ta gerçekleştirdik. 7 yıldır hayatımı paylaştığım adamla sembolik de olsa hayatımı birleştirdim. hem de arkadaşlarımızın yardımıyla ona sürpriz yaparak.

sevgilimin baş başa çıktığımızı düşündüğü tatilimizin ilk günü, akşamüstü otel odasında duşa girdiğinde, önceden otelin lobisindeki görevliye rica ederek sakladığımız ve tören esnasında giyeceği kıyafetleri güzelce askısından çıkartıp odaya bırakıp, 45 dakika içerisinde giyinip aşağıya inmesi gerektiğini ve bir şoförün onu alacağını söyleyen bir not bırakıp çıktım odadan. yakın arkadaşlarımızdan biri, biraz gecikmeli de olsa onu otelden aldı. benim bir yıldan uzun süredir içinde bulunduğum heyecan artık an itibariyle ona da sirayet etmişti. bir sürpriz vardı ama ne çapta bir şey olduğunu hala bilmiyordu. daha sonra ikisi tören yapacağımız sahile geldiler. sahilde ikimizin de hayatında çok özel yere sahip olan 5 kişi ve ben pankartlarımızla onu orada karşıladık. dalgalar üzerinden esen rüzgar ve sezen aksu'dan çalan kutlama şarkısı eşliğinde bana yaklaşmaktaydı artık. sonra sevgilimin koluna nereyedeyse annesi kadar değer verdiği ablası girdi. onu bana getirdi ve teslim etti. ellerini tutup heyecandan tir tir titreyen sesimle konuşmamı yapmaya çalıştım. elimi sıkıp varlığını hissettirince heyecanım azaldı ve konuşmamı bitirdim. ardından belki de bizi bizden iyi tanıyan ve tören için aylarca çırpınan bir diğer arkadaşımız konuşmasını yaptı, nikahımızı kıydı ve yüzüklerimizi taktı. şampanyalarımızı, konfetileri patlattık, ismimizin baş harflerinden oluşan balonları gökyüzüne bıraktık. origami kâğıtlarından tasarladığımız gökkuşağı renklerinde minik sandallarımıza dileklerimizi yazıp denize bıraktık. ve ardından öpüştük ve sarıldık. uzun süre...

en güzeli de, o esnada onun gözlerindeki mutlulukta kaybolmaktı. gözlerine baktıkça o mutluluğun içinde ben de kayboldum.

ayı sözlük itiraf

30 günlük şua iznimin bitimine bayram tatilini de ekleyerek yaptığım 5 haftalık tatilden sonra ayı sözlük'e girer girmez yaptığım ilk iş salaş meyhanedeki yorgo'nun girilerini sırayla okumak oldu. bazı giriler bilgi katmak amaçlı da değil ama su gibi akıyor. girizgahı ayrı güzel, finali ayrı güzel. bazen okurken insan bitmesin istiyor.

osmaniye

ince hamurlu, kırmızı renkli ve şekerli bir tada sahip enteresan simidini otobüsünüz otogara yanaşır yanaşmaz size tattıran şehir. en azından benim aklımda öyle kaldı. 12 - 13 sene önce üniversitedeyken, otobüsle gaziantep’e giderken osmaniye otogarına otobüs mutlaka girerdi. iner inmez de satıcılar gelir, bir şekilde yolculara bir güzel itelerdi bu simidi. bunu gören şalgam satan dayı da boş durur mu? o da elinde simit görene iteleyiverirdi şalgamı. otobüsten inmemek de çare değil. otobüsün içine kadar gelip bir şekilde tattırırlardı.

şua izni

radyasyona maruz kalınabilecek risk alanlarında çalışan sağlık personelleri için bir nevi on bir ayın sultanı...

şua izni

radyoiyonizan madde ile çalışılan ya da yüksek dozda radyasyona maruz kalabilme riski barındıran, nükleer tıp, radyasyon onkolojisi, radyoloji gibi branşlarda çalışan personelin her yıl kullandıkları 4 haftalık izin. bu iznin en güzel yanı ise 4 haftanın bölünmeden, yani kesintisiz bir şekilde kullanılması zorunluluğu. bu 4 haftanın üzerine de yıllık izin bağlarsanız ya da bu dört haftanın bitimini bayram tatiline denk getirip 5 haftaya çıkarırsanız olay iyice çığrından çıkıyor. iyi ki de çıkıyor.

ilk kez sevişeceklere tavsiyeler

ilk sevişmenizi hak edecek, sizi özel ve mutlu hissettirecek, en özel anınızı murdar etmeyecek bir partnerle sevişin. zaten devam eden yıllarda günübirlik şeyler yaşayacak sıradan insanlar girecektir hayatınıza. ama ilki öyle olmasa daha iyi sanki...

japon imparatorunun misafir kabul odası

koskoca dünya liderimiz, uzun adamımız, reisimizin ağırlandığı utanç odası.
ne bir altın varak var, ne de başka bir şey. japon itibarsızlığının son örneği.
bu ne böyle ya, fakir gibi!

imamoğlu'nun geleceğin rte'si olması

kendisini destekleyen ve kendisine oy veren kitlenin, haşmetlimiz erdoğan'a oy veren kitleye nazaran daha eğitimli, sorgulayan ve de biat kültüründen uzak olması nedeniyle gerçekleşemeyecek olan önermedir. tayyip'in yaptığı hataların yarısını yapması durumunda alaşağı edileceğinin farkındadır, ki olması gereken de budur.

tuncel kurtiz

prostat kanseri nedeniyle radyoterapi gördüğü istanbul üniversitesi onkoloji enstitüsü'ne geldiği 35 gün boyunca, hastalar ya da hastane çalışanları kendisine öncelik tanımasın diye her gün fark edilmemek adına kasket, ya da gözlükle gelen güzel insan.

(bkz:geçit yok)

ingilizlerin dünyaya kattıkları

o mis gibi kepçe kulaklarıyla tabi ki russell tovey.

gökkuşağından hikayeler

listag, çocukları ve yakınları lgbti+ olan kişilerin öykülerinin derlendiği kitap. kitapta 30 farklı öykü varmış.

listag.org üzerinden pdf olarak da indirilebiliyor. fakat kitabın nasıl temin edilebildiğine dair hiçbir fikrim yok.

boysan yakar

sema yakar'ın kendisi hakkında ''çok hızlı adımlarla yürüdü boysan, zamanı azmış meğer.'' cümlesiyle hatırladığım güzel adam.

hiç görmedim, tanımadım onu. ama hep izledim, takip ettim, okudum haberlerini ve birgün geldi o kötü haberi de internetten öğrendim. nasıl oldu da dokundular hayatıma bilmiyorum. hiç tanışmadan sema anneyi de, kendisini de nasıl böyle içselleştirdim, hayatımın bir parçası yaptım bilmiyorum. tanışmadığım birini özlüyorum.

sabahat akkiraz

1997 yılında londra jaz festivaline onur konuğu olarak katılan,
1999 yılında queen elizabeth hall’de "womens of tradition’’ projesinde türkiye`yi temsil eden,
ertesi sene, fransa kültür bakanlığınca festivallere davet edilen, türk halk müziğinin güçlü sesidir.


özellikle söylediği barak, arguvan havalarıyla ve deyişlerle insanın yüreğini titretendir.
her konserinde, türkülerinin hem başında hem de ortasında, yaşayın, çok yaşayın şeklinde seyircilere seslenen anadır, abladır, candır.. ah bir de türküsünü icra ederken ardında çalan ekip arkadaşlarını da dinlese.. bazen ona yetişmek için, bazen de onla birlikte yavaşlamak için o kadar uğraşıyorlar ki tüm ekip...

seçilse bile vitrin süsü olacak

an itibariyle sarf edilmiş ve yenilgiyi neredeyse kabullenmiş olan recep tayyip erdoğan beyanatıdır. ne güzel seni böyle görmek. sen uzun yaşa e mi? böyle azalarak bitmeye devam et. biz de güzel güzel seyreyleyelim seni. ninni gibi huzur veriyor çırpınırkenki haykırışların...

zeynep esmeray özadikti

fongogo adlı yeni projesiyle 2019 sonbaharında karşımıza çıkacak olan güzel insan.

https://www.fongogo.com/Project/tiyatro-...

elalem ne der terör örgütü

elaleme bok yemek düşer şeklinde bir karşıt örgütlenmeyle dize getirilebilecek, dize getirilemese bile en azından hizaya getirilebilecek oluşum.

ayı sözlük kitap önerileri

bana öyle bakma

yıkılamayan tabular nedeniyle, en insani duygu olan sevgiyi bile hakkını vererek yaşamayan, kaçamak yaşamak zorunda kalan bireylerin ruh halini yansıtan bir şarkı.

herkes her boku dört duvar arasında yaşasın. kim hangi en ağır boku yiyorsa yesin, yeter ki dört duvar arasında yesin.. her türlü ahlaksızlık gizli gizli yapılsın.. çocuk istismarı, ensest, tecavüz olacaksa da gizli kalsın. zaten bir kereden bir şey olmayacağını en yetkili ağızdan da duyduk. eğer kabul edilen toplum ahlakı buysa

sen bana istediğin gibi bak sevgilim, bizi anlasınlar. onlar aslında ikimize karşı değiller, onlar sevgi nedir, nasıl yaşanır, insana neler katar, insanı nasıl insan yapar.. bunları bilmiyorlar. bilmedikleri için anlamıyor ve kolay yolu seçip yargılıyorlar. bana istediğin gibi bak sevgilim.. gösterelim, öğretelim onlara sevginin , sevgiyi paylaşmanın en doğru şey olduğunu. her şeye rağmen anlamayacaklarsa da ben anlıyorum , biliyorum .. sen bana istediğin gibi bak ...
  • /
  • 5

ayı sözlük itiraf

bir adam düşünün daha 1 aydır tanıdığınız.
ve bu adamın daha ilk ayında size inanılmaz yoğun olduğunu hayal edin. mutlu olabileceğiz her şeyi deneyen, sizi ufak tricklerinizle her yanınıza geldiğinde şaşırtan, buram buram sevgi ve ilgi aldığınız adam..
hayallerinize ortak olmak isteyen, sizinle nefes alan ve nefes aldıkça sizinle var olabileceğini düşünen bir adam.
dahası her şeyi arkada bırakıp ısrarla yanına (yurt dışında) taşınmanızı isteyen. bunun için planlar yapıp aksiyonlar alan birisi olsun bu adam. bu adama karşı zerre güven problemi yaşamıyorsunuz.
ne yapardınız sözlük?
açıklamalar yapıyorum şuan ki imkanlarımla bunun üstünden gelemeyeceğimi daha 1 aylık bir ilişkide bu isteklerin çok absürt olduğunu söylüyorum ve her defasında bana inanmıyor musun? sorunu alıyorum.
mevzu inanmak değil aslında mevzu aidiyet duygusunun oluşmasını beklemek ama bunu söylediğimde gerçekten çok üzüleceğini biliyorum.
dahası korkuyorum... 1 aylık bir ilişkide millerce uzakta olan birisi 6 kere yanıma geldi. korkuyorum çünkü bunları yapan, istekleri bu yönde olan birisinin mantığı doğru işlemiyor gibime geliyor.
onu seviyorum ama onu çok seviyorum kısmına daha gelemedim. hayatımda ilk defa bir ilişkide karşımdaki insanın ''aşırı yoğun'' olduğundan dolayı sorun yaşıyorum. ve ben bu tarz sorunlarla hiç karşılaşmadım. nasıl bir aksiyon alacağım bilmiyorum. bir insana kendini bu kadar kısa sürede adamak ne kadar doğru anlamıyorum. yoksa aşkın anlaşılmazlığı mı çözemiyorum.

siki sikimden büyük olana p siki sikimden küçük olana a olurum insanı

eşitlik durumunda göt deliğinin çapına bakılır. küçük olan kazanır. *

heteroseksüel arkadaşı teselli etmek

- selin, nasılsın kankacım?
- iyi değilim dark mehmet beni aldatıyormuş, hem de bir erkekle!
- vay ibne, üzülme selincim sikerim ben onu..! *

kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları

ışığa tutunca gök kuşağı logosu çıkıyorsa eşcinseldir.

mhp den eşcinsel açılım

ok atmasını bilen, bir kurt edasıyla ulu'yacak, mümkünse bıyıklı, tengri korkusu olan beyler eklesin. otağımızda her daim yer var. kımız ikramımızdır tşk.

leyla zana

t.c. devletinin resmi dili türkçe olup türkiye vatandaşlarına türk denir. bana ilkokulda öğretilen buydu. bana kalsa zennube de denebilir tabure de, hiç fark etmez. *

almanya ve avusturya'da zibilyon tane türk ve kürt var. hepsi diye genelleme yapmam imkansız ama benim gördüğüm örneklerin hemen hemen hepsinde durum aynı. mesela almanlar, almanya'da doğmuş ve yetişmiş olan türk ve kürtlere alman diyorlar. eski sirketim avusturya firmasıydı. avusturya'da doğmuş ve orada çalışan türklere türk dediğimizde bizi düzeltirlerdi `hayır o bir avusturyalı, türk değil' diye. kimse de demezdi ''ooo olur mu öyle şey hop bi dakka, ben türküm/lazım/çerkezim'' diye. hepsi de gayet memnun onaylarlardı. burada türk dedim ama genel olarak bizimkilerden bahsediyorum, türk kürt laz vs. ayırmıyorum. şimdi alman ya da avusturyalı diyince düzeltme gereği duyulmuyor ama türk diyince niye ''aa ama etnik kökenim farklı'' vs. deniyor? herkesi bir tutmuyorum tabii ki.. sadece çok örnek gördüm bu şekilde. yani ne fark eder a mış b miş.. biri diğerinden %3 daha az vergi versin, görün bakalım popülasyonda patlama nasıl oluyor.

yapılan genetik bir araştırma sonucunda türkiye devleti içerisinde yaşayan insanların yüzde kaçı gerçek türk geni taşıyor biliyor musunuz? yani orta asyadan asena'nın sütünü içip de gelen öz hakiki türk geninden bahsediyorum.. sadece %2! ve bu yüzde iki de toplumun genlerine karışmış halde. * yani ırk üzerine faşistlik yapanların hemen hemen hepsi kendilerinin sandığı gibi ari ırk, morcivert kan falan değil.. zaten anadolu'dan geçmeyen millet kalmamış 200 bin yıl boyunca. her kasabayı bölersin bir etnik kültüre eğer istersen. *

leyla zana gibi yılların politik kişiliklerinin benden çok daha görmüş geçirmiş olması ve dünya görüşünün benden çok çok daha öte olması muhtemeldir. * cahil biri yapsa cahil der geçersin. o yüzden bu tarz şovları samimi ve barışçıl bulmuyorum, arkasında hep gizli bir plan var diye bakıyorum. yoksa kim savaş ister ki.. *

uncut

kendinizi siker misiniz

göte giren icatlar

aileye açılmak

anneme söylememin nedenlerini çok da idrak edebilmiş değilim ama bir nedeni de şu olabilir, ileride bir gün, allah gecinden versin ama, ölüm döşeklerinde falan bu sırrım zaten açığa çıkarsa "oğlum keşke söylemiş olsaydın, niye içinde tuttun bu kadar, sana yardım edebilridik, biz senin anne babanız" falan gibi bir sahneyi yaşamamak için olabilir. zira mesela artık anlamak isteyene ayan beyan belli olan bir yaşantım olsa da, babam çok güzel bir şekilde anlamamazlıktan geliyor, konu hakkında da hiçbirşey sormuyor, hasbelkader bişi olsa, çok rahat bir şekilde "iyi de hiç bilmiyordum ki, bana hiç açmadı ki" der, işin içinden çıkar. bunu yapmadılar ama, o da onların tercihi oldu ve benim içimde de kalmamış oldu. annem dedi zaten babana söyleme diye, babama niye söylemediğim konusundaki sorumluluk da kendisi.

bunun dışında, ileride bir gün bu dünyadan ayrıldıklarında, ben "acaba söylemiş olsaydım, daha farklı, daha anlayış dolu bir ilişkimiz olur muydu" diye hayıflanmayacağım. söyledim ve bi bok olmadı, ben üstüme düşeni yaptım, onların tercihi kendi oğullarıyla ilgilenip ilgilenmemek, sorunlarını paylaşıp paylaşmamak.

üstüne üstlük annem kendi oğlunun eşcinsel olduğunu bildiği halde, benim yanımda televizyonda rüzgar erkoçlar veya benzeri bir haber çıktığında, "memleket pislik doldu" falan gibi çok fantastik laflar edebiliyor, hayret ediyorum. bunu diyen de eğitimsiz cahil birisi falan olsa hadi anlayış göster ama kendisi bir de doktor. zaten en homofobik ailelerin akademisyenler arasından çıktığını yazıyordu listagın kitabında.

öte yandan beni ahmet yıldız gibi öldürmek peşinde olmayan bir ailem olduğu için, yine de şükretmeliyim sanırım. ne zor işler bunlar ya, sorun öyle dallı budaklı ki, adam akıllı kimseye kızamıyorsun.

Toplam entry sayısı: 83

ayı sözlükteki ak parti düşmanlığı

cumhuriyet tarihi boyunca kör topal da olsa ilerleyen demokrasi anlayışını geçtiğimiz 17 yıl içerisinde neredeyse tamamen yok eden, kazanılmış haklarımızı bile elimizden alan bir anlayışa karşı ister istemez hissedilen duygudur. en azından kendi cinsel kimliğinden yola çıkarak düşünmeye ve sorgulamaya çalış. bu kadar mı zor? daha birkaç yıl öncesine kadar birkaç saatliğine de olsa insanların ötekileştirilmediği onur yürüyüşlerine neden artık gidemiyoruz? ben mi yasaklıyorum toplanıp yürüyüş yapmayı? bırak onur yürüyüşünü , anayasal hakkın olan toplanma ve örgütlenme özgürlüğün nerede senin? hadi bunları anlamadın diyelim. toplum ahlakına aykırı tipler imanlı gençlerimizin terbiyesini bozuyor diyerek eurovision’a bile katılmama kararı alan zihniyeti nasıl savunuyorsun? ahlaksız diye sana diyor! tehlikeli olarak seni görüyor! yoldan çıkmış diye sana diyor! işlenen yüzlerce nefret cinayeti karşısında sustukları ve hatta gizliden gizliye mutlu oldukları için, kadın mıdır kız mıdır bilemem dediği dilşat aktaş’tan, meydanlarda yuhalattığı gülsüm elvan’dan ve yüzlerce başka insandan özür dilemek bir yana, hala onlara nefret kustukları için bu zihniyetten iğreniyorum. bu zihniyetin varlığı dahi midemi bulandırıyor. bu zihniyet benim karşımda düşmanım olarak paye biçebileceğim bir değerde bile değil. sadece midemi bulandırıyor.

ayı sözlük itiraf

eşcinsel olduğumu yakın çevrem dahil kimseyle paylaşmadığım zamanlarda her şeyin daha kolay olacağına inanırdım. doğru bir karar verdiğimi zannederdim. kısa bir süre böyle yaşadım ve ardından yakın arkadaşlarıma kendimle ilgili gerçekleri anlattım. sevdiğim adamı onlarla tanıştırdım. onlar da ben de, birbirimizden hiçbir farkımız olmadığını birlikte keşfettik. sevgiyi yaşayış şeklimizde hiçbir fark yoktu. sevgiyi, aşkı kategorize etmek hangi akla sığardı ki zaten? aradan geçen yıllar boyunca her şey daha da perçinlendi. yıllar önce arkadaşlarımla tanıştırdığım sevgilime, bu yaz tatilde o arkadaşlarımla birlikte sürpriz yapıp, sembolik bir tören yapacağız. birimiz yüzük bakıyor, bir diğerimiz kıyafet bakıyor, bir diğeri başka bir şey için koşturuyor. bazen her şeyi bırakıp benim mutluluğum için canhıraş koşuşturmalarını izliyorum büyük bir keyifle. ve ardından keşke diyorum, keşke daha önce söyleseydim bu insanlara. üzerimdeki bu yükü tek başına sırtlamaya kalkma deliliğinden daha erken vazgeçseydim.

ayı sözlük itiraf

insanların sevgililerinden bahsederken tokmakçı lakabını kullanmaktan çok haz alıyorum. ''ayşe'in tokmakçısı nerelerde ya özledik! ya da ahmet'in tokmakçısı da kapı gibi maşallah!'' şeklinde cümle içinde kullanmak bana çok sempatik geliyor.
bazen işyerinde resmi şekilde konuştuğum insanların suratına da aynısını söylemek geçiyor içimden. iyi akşamlar, yarın görüşürüz yerine tokmakçınıza selamlaaaar diyerek kapıdan çıkıp gitmek. ama olmuyor.. ben hazırım ama insanlar değil. zaten her konuda ve her zaman hazır olmayan birileri oluyor çevremizde..

gaziantep

son 17 yılda sosyolojik olarak belki de geriye doğru en hızlı evrilen şehirdir. her ne kadar doğudan, ırak ve suriye’den gelen göçler buna neden olarak gösterilse de ben tam olarak buna katılmıyorum. yok arkadaş bu memleketin insanının çoğu medeniyete tepki olarak doğmuş. ve şu anda da bu durum genel nüfusa çok hızlı sirayet ediyor. memleketim olması sebebiyle her yıl birkaç kez gidiyorum ve her gittiğimde durumun daha da vahimleştiğini çok net olarak fark ediyorum. herkesin yüzünde bir mutsuzluk . herkes birbirine karşı anlayışsız. en ufak bir anlaşmazlıkta bir taraf diğer tarafı darp etmek için hazırda bekliyor gibi. geçen gün araba kullanırken karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir çifte yol verdim. önce şaşkınlık içinde arabaya baktıklar, ardından elimle geçebilirsiniz şeklinde bir işaret yaptım yine kıpırdamadılar. mecburen camı açıp geçebilirsiniz buyrun diye seslendim ve ancak öyle yola adım attılar. yayalar, karşıdan karşıya geçerken bile tedirgin.

içerisinde mutsuz ve agresif insanlar barındıran, 2 milyon nüfuslu koca bir beton yığını olmuş gibi sanki. üzülüyorum

eğitimde reform

reform, yeniden şekil vermek anlamına gelen kavramdır.
son 17 yılında onlarca kez değiştirilmiş bir eğitim sistemimiz olduğunu düşünürsek , şu anda yapılan şey nasıl reform olabiliyor bilemiyorum. zaten hiç şekillendiremedik ki. habire değiştirmekten bir türlü dikiş tutturamadık ki. içi boşaltılan kavramlardan birisi oldu çıktı eğitim reformu.

bir diğeri için; yapısal reformlar.

ayı sözlük itiraf

eşcinsel olduğumu yakın çevrem dahil kimseyle paylaşmadığım zamanlarda her şeyin daha kolay olacağına inanırdım. doğru bir karar verdiğimi zannederdim. kısa bir süre böyle yaşadım ve ardından yakın arkadaşlarıma kendimle ilgili gerçekleri anlattım. sevdiğim adamı onlarla tanıştırdım. onlar da ben de, birbirimizden hiçbir farkımız olmadığını birlikte keşfettik. sevgiyi yaşayış şeklimizde hiçbir fark yoktu. sevgiyi, aşkı kategorize etmek hangi akla sığardı ki zaten? aradan geçen yıllar boyunca her şey daha da perçinlendi. yıllar önce arkadaşlarımla tanıştırdığım sevgilime, bu yaz tatilde o arkadaşlarımla birlikte sürpriz yapıp, sembolik bir tören yapacağız. birimiz yüzük bakıyor, bir diğerimiz kıyafet bakıyor, bir diğeri başka bir şey için koşturuyor. bazen her şeyi bırakıp benim mutluluğum için canhıraş koşuşturmalarını izliyorum büyük bir keyifle. ve ardından keşke diyorum, keşke daha önce söyleseydim bu insanlara. üzerimdeki bu yükü tek başına sırtlamaya kalkma deliliğinden daha erken vazgeçseydim.

ayı sözlük itiraf

#404401 bahsettiğim hayalimi gerçekleştirdim sözlük.
8 kişilik bir arkadaş grubuyla istanbul'a ulaşım açısından en kolay yunan adalarından biri olan thassos'ta gerçekleştirdik. 7 yıldır hayatımı paylaştığım adamla sembolik de olsa hayatımı birleştirdim. hem de arkadaşlarımızın yardımıyla ona sürpriz yaparak.

sevgilimin baş başa çıktığımızı düşündüğü tatilimizin ilk günü, akşamüstü otel odasında duşa girdiğinde, önceden otelin lobisindeki görevliye rica ederek sakladığımız ve tören esnasında giyeceği kıyafetleri güzelce askısından çıkartıp odaya bırakıp, 45 dakika içerisinde giyinip aşağıya inmesi gerektiğini ve bir şoförün onu alacağını söyleyen bir not bırakıp çıktım odadan. yakın arkadaşlarımızdan biri, biraz gecikmeli de olsa onu otelden aldı. benim bir yıldan uzun süredir içinde bulunduğum heyecan artık an itibariyle ona da sirayet etmişti. bir sürpriz vardı ama ne çapta bir şey olduğunu hala bilmiyordu. daha sonra ikisi tören yapacağımız sahile geldiler. sahilde ikimizin de hayatında çok özel yere sahip olan 5 kişi ve ben pankartlarımızla onu orada karşıladık. dalgalar üzerinden esen rüzgar ve sezen aksu'dan çalan kutlama şarkısı eşliğinde bana yaklaşmaktaydı artık. sonra sevgilimin koluna nereyedeyse annesi kadar değer verdiği ablası girdi. onu bana getirdi ve teslim etti. ellerini tutup heyecandan tir tir titreyen sesimle konuşmamı yapmaya çalıştım. elimi sıkıp varlığını hissettirince heyecanım azaldı ve konuşmamı bitirdim. ardından belki de bizi bizden iyi tanıyan ve tören için aylarca çırpınan bir diğer arkadaşımız konuşmasını yaptı, nikahımızı kıydı ve yüzüklerimizi taktı. şampanyalarımızı, konfetileri patlattık, ismimizin baş harflerinden oluşan balonları gökyüzüne bıraktık. origami kâğıtlarından tasarladığımız gökkuşağı renklerinde minik sandallarımıza dileklerimizi yazıp denize bıraktık. ve ardından öpüştük ve sarıldık. uzun süre...

en güzeli de, o esnada onun gözlerindeki mutlulukta kaybolmaktı. gözlerine baktıkça o mutluluğun içinde ben de kayboldum.

gabile.com

üyelik almadan da direkt olarak chat sayfasına giriş yapılabilen, yani daha sonuç odaklı kullanılabilen, bir zamanların efsane platformu. o zamanlarda henüz cep telefonu uygulamalarına geçiş yapılmadığı için bir mesaj uğruna bizi, saatlerce bilgisayar başında bekleten bir illetti de kendisi. şu anda 25 yaş ve üzeri çoğu insanın 'ilk'i olarak adlandırabileceği oluşumdu. çok şey kattı bizlere. en azından örgütlenebilmek adına iyiydi, güzel bir basamaktı. gereksiz tipler de vardı belki de ama en azından ben hep zararsız, toy ve temiz insanlarla karşılaşmıştım. gabile vasıtasıyla tanıştığım ilk çocuğu yıllar sonra bana facebook arkadaş olarak önerdiğinde gurur duyarak incelemiştim çocuğun profilini. sanki çocukta emeğim varmış gibi gururla, göğsüm kabara kabara inceledim. herif büyümüş de, başarılı bir diş hekimi ve de aktivist oluvermiş. bir diğerini ise yıllar sonra hrant dink'i anmak için agos'un önüne toplanan insanların arasına karıştığımda görmüştüm. onu görmek yalnız olmadığımı hissettirmişti bana. benim için en özel yanı ise kendisi sayesinde tanıştığım ve 7 yıldır hayatımı paylaştığım, hala paylaşmaya devam ettiğim, beraber büyüdüğüm, çoğu zorluğu beraber aştığımız, öz benliğimizi birlikte bulduğumuz hayat arkadaşımı bana vermesiydi.

gaziantep

son 17 yılda sosyolojik olarak belki de geriye doğru en hızlı evrilen şehirdir. her ne kadar doğudan, ırak ve suriye’den gelen göçler buna neden olarak gösterilse de ben tam olarak buna katılmıyorum. yok arkadaş bu memleketin insanının çoğu medeniyete tepki olarak doğmuş. ve şu anda da bu durum genel nüfusa çok hızlı sirayet ediyor. memleketim olması sebebiyle her yıl birkaç kez gidiyorum ve her gittiğimde durumun daha da vahimleştiğini çok net olarak fark ediyorum. herkesin yüzünde bir mutsuzluk . herkes birbirine karşı anlayışsız. en ufak bir anlaşmazlıkta bir taraf diğer tarafı darp etmek için hazırda bekliyor gibi. geçen gün araba kullanırken karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir çifte yol verdim. önce şaşkınlık içinde arabaya baktıklar, ardından elimle geçebilirsiniz şeklinde bir işaret yaptım yine kıpırdamadılar. mecburen camı açıp geçebilirsiniz buyrun diye seslendim ve ancak öyle yola adım attılar. yayalar, karşıdan karşıya geçerken bile tedirgin.

içerisinde mutsuz ve agresif insanlar barındıran, 2 milyon nüfuslu koca bir beton yığını olmuş gibi sanki. üzülüyorum

ramazan ayıyla ilgili en nefret edilen şeyler

özellikle işyerlerinde oruç tutanların iş yükünün hatrı sayılır bir kısmının, oruç tutmayanlara yüklenilmesi. bazı kişilerin bu konuda kendilerine hoşgörü gösterilmesi gerekliliğine inanmaları ise ayrı bir tartışma konusu.

termodinamik

sıfırınca yasaya sahip olan bilim dalı.
yasa dediğin birden başlar ve sırayla devam eder.
fizik zaten anlaşılmaz bir şeyken, daha da anlaşılamaz kılmak adına bu kadar uğraşılır mı?

yiğidi öldür hakkını da verme

'göt gibi kalsın pezevenk' şeklinde devam ettirilesi söz.

günümüzde boyun eğmeyen, güce tapmayan, başkaldıran kitlelere, siyasi erk tarafından feci halde uygulanan bir politikanın özeti gibi sanki...

şua izni

radyasyona maruz kalınabilecek risk alanlarında çalışan sağlık personelleri için bir nevi on bir ayın sultanı...
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.