mahalli bilirkişi

Durum: 83 - 0 - 0 - 0 - 09.09.2019 21:37

Puan: 1658 - Sözlük Kezbanı

5 yıl önce kayıt oldu. 9.Nesil Yazar.

Irkçılığın her türüne karşı...
  • /
  • 5

göğüs kafesinin içine yerleşmiş ve kanıksanmış acı

eğitimde reform

reform, yeniden şekil vermek anlamına gelen kavramdır.
son 17 yılında onlarca kez değiştirilmiş bir eğitim sistemimiz olduğunu düşünürsek , şu anda yapılan şey nasıl reform olabiliyor bilemiyorum. zaten hiç şekillendiremedik ki. habire değiştirmekten bir türlü dikiş tutturamadık ki. içi boşaltılan kavramlardan birisi oldu çıktı eğitim reformu.

bir diğeri için; yapısal reformlar.

gabile.com

üyelik almadan da direkt olarak chat sayfasına giriş yapılabilen, yani daha sonuç odaklı kullanılabilen, bir zamanların efsane platformu. o zamanlarda henüz cep telefonu uygulamalarına geçiş yapılmadığı için bir mesaj uğruna bizi, saatlerce bilgisayar başında bekleten bir illetti de kendisi. şu anda 25 yaş ve üzeri çoğu insanın 'ilk'i olarak adlandırabileceği oluşumdu. çok şey kattı bizlere. en azından örgütlenebilmek adına iyiydi, güzel bir basamaktı. gereksiz tipler de vardı belki de ama en azından ben hep zararsız, toy ve temiz insanlarla karşılaşmıştım. gabile vasıtasıyla tanıştığım ilk çocuğu yıllar sonra bana facebook arkadaş olarak önerdiğinde gurur duyarak incelemiştim çocuğun profilini. sanki çocukta emeğim varmış gibi gururla, göğsüm kabara kabara inceledim. herif büyümüş de, başarılı bir diş hekimi ve de aktivist oluvermiş. bir diğerini ise yıllar sonra hrant dink'i anmak için agos'un önüne toplanan insanların arasına karıştığımda görmüştüm. onu görmek yalnız olmadığımı hissettirmişti bana. benim için en özel yanı ise kendisi sayesinde tanıştığım ve 7 yıldır hayatımı paylaştığım, hala paylaşmaya devam ettiğim, beraber büyüdüğüm, çoğu zorluğu beraber aştığımız, öz benliğimizi birlikte bulduğumuz hayat arkadaşımı bana vermesiydi.
  • /
  • 5

ayı sözlük itiraf

bir adam düşünün daha 1 aydır tanıdığınız.
ve bu adamın daha ilk ayında size inanılmaz yoğun olduğunu hayal edin. mutlu olabileceğiz her şeyi deneyen, sizi ufak tricklerinizle her yanınıza geldiğinde şaşırtan, buram buram sevgi ve ilgi aldığınız adam..
hayallerinize ortak olmak isteyen, sizinle nefes alan ve nefes aldıkça sizinle var olabileceğini düşünen bir adam.
dahası her şeyi arkada bırakıp ısrarla yanına (yurt dışında) taşınmanızı isteyen. bunun için planlar yapıp aksiyonlar alan birisi olsun bu adam. bu adama karşı zerre güven problemi yaşamıyorsunuz.
ne yapardınız sözlük?
açıklamalar yapıyorum şuan ki imkanlarımla bunun üstünden gelemeyeceğimi daha 1 aylık bir ilişkide bu isteklerin çok absürt olduğunu söylüyorum ve her defasında bana inanmıyor musun? sorunu alıyorum.
mevzu inanmak değil aslında mevzu aidiyet duygusunun oluşmasını beklemek ama bunu söylediğimde gerçekten çok üzüleceğini biliyorum.
dahası korkuyorum... 1 aylık bir ilişkide millerce uzakta olan birisi 6 kere yanıma geldi. korkuyorum çünkü bunları yapan, istekleri bu yönde olan birisinin mantığı doğru işlemiyor gibime geliyor.
onu seviyorum ama onu çok seviyorum kısmına daha gelemedim. hayatımda ilk defa bir ilişkide karşımdaki insanın ''aşırı yoğun'' olduğundan dolayı sorun yaşıyorum. ve ben bu tarz sorunlarla hiç karşılaşmadım. nasıl bir aksiyon alacağım bilmiyorum. bir insana kendini bu kadar kısa sürede adamak ne kadar doğru anlamıyorum. yoksa aşkın anlaşılmazlığı mı çözemiyorum.

siki sikimden büyük olana p siki sikimden küçük olana a olurum insanı

eşitlik durumunda göt deliğinin çapına bakılır. küçük olan kazanır. *

heteroseksüel arkadaşı teselli etmek

- selin, nasılsın kankacım?
- iyi değilim dark mehmet beni aldatıyormuş, hem de bir erkekle!
- vay ibne, üzülme selincim sikerim ben onu..! *

kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları

ışığa tutunca gök kuşağı logosu çıkıyorsa eşcinseldir.

mhp den eşcinsel açılım

ok atmasını bilen, bir kurt edasıyla ulu'yacak, mümkünse bıyıklı, tengri korkusu olan beyler eklesin. otağımızda her daim yer var. kımız ikramımızdır tşk.

leyla zana

t.c. devletinin resmi dili türkçe olup türkiye vatandaşlarına türk denir. bana ilkokulda öğretilen buydu. bana kalsa zennube de denebilir tabure de, hiç fark etmez. *

almanya ve avusturya'da zibilyon tane türk ve kürt var. hepsi diye genelleme yapmam imkansız ama benim gördüğüm örneklerin hemen hemen hepsinde durum aynı. mesela almanlar, almanya'da doğmuş ve yetişmiş olan türk ve kürtlere alman diyorlar. eski sirketim avusturya firmasıydı. avusturya'da doğmuş ve orada çalışan türklere türk dediğimizde bizi düzeltirlerdi `hayır o bir avusturyalı, türk değil' diye. kimse de demezdi ''ooo olur mu öyle şey hop bi dakka, ben türküm/lazım/çerkezim'' diye. hepsi de gayet memnun onaylarlardı. burada türk dedim ama genel olarak bizimkilerden bahsediyorum, türk kürt laz vs. ayırmıyorum. şimdi alman ya da avusturyalı diyince düzeltme gereği duyulmuyor ama türk diyince niye ''aa ama etnik kökenim farklı'' vs. deniyor? herkesi bir tutmuyorum tabii ki.. sadece çok örnek gördüm bu şekilde. yani ne fark eder a mış b miş.. biri diğerinden %3 daha az vergi versin, görün bakalım popülasyonda patlama nasıl oluyor.

yapılan genetik bir araştırma sonucunda türkiye devleti içerisinde yaşayan insanların yüzde kaçı gerçek türk geni taşıyor biliyor musunuz? yani orta asyadan asena'nın sütünü içip de gelen öz hakiki türk geninden bahsediyorum.. sadece %2! ve bu yüzde iki de toplumun genlerine karışmış halde. * yani ırk üzerine faşistlik yapanların hemen hemen hepsi kendilerinin sandığı gibi ari ırk, morcivert kan falan değil.. zaten anadolu'dan geçmeyen millet kalmamış 200 bin yıl boyunca. her kasabayı bölersin bir etnik kültüre eğer istersen. *

leyla zana gibi yılların politik kişiliklerinin benden çok daha görmüş geçirmiş olması ve dünya görüşünün benden çok çok daha öte olması muhtemeldir. * cahil biri yapsa cahil der geçersin. o yüzden bu tarz şovları samimi ve barışçıl bulmuyorum, arkasında hep gizli bir plan var diye bakıyorum. yoksa kim savaş ister ki.. *

uncut

kendinizi siker misiniz

göte giren icatlar

aileye açılmak

anneme söylememin nedenlerini çok da idrak edebilmiş değilim ama bir nedeni de şu olabilir, ileride bir gün, allah gecinden versin ama, ölüm döşeklerinde falan bu sırrım zaten açığa çıkarsa "oğlum keşke söylemiş olsaydın, niye içinde tuttun bu kadar, sana yardım edebilridik, biz senin anne babanız" falan gibi bir sahneyi yaşamamak için olabilir. zira mesela artık anlamak isteyene ayan beyan belli olan bir yaşantım olsa da, babam çok güzel bir şekilde anlamamazlıktan geliyor, konu hakkında da hiçbirşey sormuyor, hasbelkader bişi olsa, çok rahat bir şekilde "iyi de hiç bilmiyordum ki, bana hiç açmadı ki" der, işin içinden çıkar. bunu yapmadılar ama, o da onların tercihi oldu ve benim içimde de kalmamış oldu. annem dedi zaten babana söyleme diye, babama niye söylemediğim konusundaki sorumluluk da kendisi.

bunun dışında, ileride bir gün bu dünyadan ayrıldıklarında, ben "acaba söylemiş olsaydım, daha farklı, daha anlayış dolu bir ilişkimiz olur muydu" diye hayıflanmayacağım. söyledim ve bi bok olmadı, ben üstüme düşeni yaptım, onların tercihi kendi oğullarıyla ilgilenip ilgilenmemek, sorunlarını paylaşıp paylaşmamak.

üstüne üstlük annem kendi oğlunun eşcinsel olduğunu bildiği halde, benim yanımda televizyonda rüzgar erkoçlar veya benzeri bir haber çıktığında, "memleket pislik doldu" falan gibi çok fantastik laflar edebiliyor, hayret ediyorum. bunu diyen de eğitimsiz cahil birisi falan olsa hadi anlayış göster ama kendisi bir de doktor. zaten en homofobik ailelerin akademisyenler arasından çıktığını yazıyordu listagın kitabında.

öte yandan beni ahmet yıldız gibi öldürmek peşinde olmayan bir ailem olduğu için, yine de şükretmeliyim sanırım. ne zor işler bunlar ya, sorun öyle dallı budaklı ki, adam akıllı kimseye kızamıyorsun.

Toplam entry sayısı: 83

ayı sözlükteki ak parti düşmanlığı

cumhuriyet tarihi boyunca kör topal da olsa ilerleyen demokrasi anlayışını geçtiğimiz 17 yıl içerisinde neredeyse tamamen yok eden, kazanılmış haklarımızı bile elimizden alan bir anlayışa karşı ister istemez hissedilen duygudur. en azından kendi cinsel kimliğinden yola çıkarak düşünmeye ve sorgulamaya çalış. bu kadar mı zor? daha birkaç yıl öncesine kadar birkaç saatliğine de olsa insanların ötekileştirilmediği onur yürüyüşlerine neden artık gidemiyoruz? ben mi yasaklıyorum toplanıp yürüyüş yapmayı? bırak onur yürüyüşünü , anayasal hakkın olan toplanma ve örgütlenme özgürlüğün nerede senin? hadi bunları anlamadın diyelim. toplum ahlakına aykırı tipler imanlı gençlerimizin terbiyesini bozuyor diyerek eurovision’a bile katılmama kararı alan zihniyeti nasıl savunuyorsun? ahlaksız diye sana diyor! tehlikeli olarak seni görüyor! yoldan çıkmış diye sana diyor! işlenen yüzlerce nefret cinayeti karşısında sustukları ve hatta gizliden gizliye mutlu oldukları için, kadın mıdır kız mıdır bilemem dediği dilşat aktaş’tan, meydanlarda yuhalattığı gülsüm elvan’dan ve yüzlerce başka insandan özür dilemek bir yana, hala onlara nefret kustukları için bu zihniyetten iğreniyorum. bu zihniyetin varlığı dahi midemi bulandırıyor. bu zihniyet benim karşımda düşmanım olarak paye biçebileceğim bir değerde bile değil. sadece midemi bulandırıyor.

ayı sözlük itiraf

insanların sevgililerinden bahsederken tokmakçı lakabını kullanmaktan çok haz alıyorum. ''ayşe'in tokmakçısı nerelerde ya özledik! ya da ahmet'in tokmakçısı da kapı gibi maşallah!'' şeklinde cümle içinde kullanmak bana çok sempatik geliyor.
bazen işyerinde resmi şekilde konuştuğum insanların suratına da aynısını söylemek geçiyor içimden. iyi akşamlar, yarın görüşürüz yerine tokmakçınıza selamlaaaar diyerek kapıdan çıkıp gitmek. ama olmuyor.. ben hazırım ama insanlar değil. zaten her konuda ve her zaman hazır olmayan birileri oluyor çevremizde..

ayı sözlük itiraf

eşcinsel olduğumu yakın çevrem dahil kimseyle paylaşmadığım zamanlarda her şeyin daha kolay olacağına inanırdım. doğru bir karar verdiğimi zannederdim. kısa bir süre böyle yaşadım ve ardından yakın arkadaşlarıma kendimle ilgili gerçekleri anlattım. sevdiğim adamı onlarla tanıştırdım. onlar da ben de, birbirimizden hiçbir farkımız olmadığını birlikte keşfettik. sevgiyi yaşayış şeklimizde hiçbir fark yoktu. sevgiyi, aşkı kategorize etmek hangi akla sığardı ki zaten? aradan geçen yıllar boyunca her şey daha da perçinlendi. yıllar önce arkadaşlarımla tanıştırdığım sevgilime, bu yaz tatilde o arkadaşlarımla birlikte sürpriz yapıp, sembolik bir tören yapacağız. birimiz yüzük bakıyor, bir diğerimiz kıyafet bakıyor, bir diğeri başka bir şey için koşturuyor. bazen her şeyi bırakıp benim mutluluğum için canhıraş koşuşturmalarını izliyorum büyük bir keyifle. ve ardından keşke diyorum, keşke daha önce söyleseydim bu insanlara. üzerimdeki bu yükü tek başına sırtlamaya kalkma deliliğinden daha erken vazgeçseydim.

gaziantep

son 17 yılda sosyolojik olarak belki de geriye doğru en hızlı evrilen şehirdir. her ne kadar doğudan, ırak ve suriye’den gelen göçler buna neden olarak gösterilse de ben tam olarak buna katılmıyorum. yok arkadaş bu memleketin insanının çoğu medeniyete tepki olarak doğmuş. ve şu anda da bu durum genel nüfusa çok hızlı sirayet ediyor. memleketim olması sebebiyle her yıl birkaç kez gidiyorum ve her gittiğimde durumun daha da vahimleştiğini çok net olarak fark ediyorum. herkesin yüzünde bir mutsuzluk . herkes birbirine karşı anlayışsız. en ufak bir anlaşmazlıkta bir taraf diğer tarafı darp etmek için hazırda bekliyor gibi. geçen gün araba kullanırken karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir çifte yol verdim. önce şaşkınlık içinde arabaya baktıklar, ardından elimle geçebilirsiniz şeklinde bir işaret yaptım yine kıpırdamadılar. mecburen camı açıp geçebilirsiniz buyrun diye seslendim ve ancak öyle yola adım attılar. yayalar, karşıdan karşıya geçerken bile tedirgin.

içerisinde mutsuz ve agresif insanlar barındıran, 2 milyon nüfuslu koca bir beton yığını olmuş gibi sanki. üzülüyorum

şua izni

radyasyona maruz kalınabilecek risk alanlarında çalışan sağlık personelleri için bir nevi on bir ayın sultanı...

ayı sözlük itiraf

eşcinsel olduğumu yakın çevrem dahil kimseyle paylaşmadığım zamanlarda her şeyin daha kolay olacağına inanırdım. doğru bir karar verdiğimi zannederdim. kısa bir süre böyle yaşadım ve ardından yakın arkadaşlarıma kendimle ilgili gerçekleri anlattım. sevdiğim adamı onlarla tanıştırdım. onlar da ben de, birbirimizden hiçbir farkımız olmadığını birlikte keşfettik. sevgiyi yaşayış şeklimizde hiçbir fark yoktu. sevgiyi, aşkı kategorize etmek hangi akla sığardı ki zaten? aradan geçen yıllar boyunca her şey daha da perçinlendi. yıllar önce arkadaşlarımla tanıştırdığım sevgilime, bu yaz tatilde o arkadaşlarımla birlikte sürpriz yapıp, sembolik bir tören yapacağız. birimiz yüzük bakıyor, bir diğerimiz kıyafet bakıyor, bir diğeri başka bir şey için koşturuyor. bazen her şeyi bırakıp benim mutluluğum için canhıraş koşuşturmalarını izliyorum büyük bir keyifle. ve ardından keşke diyorum, keşke daha önce söyleseydim bu insanlara. üzerimdeki bu yükü tek başına sırtlamaya kalkma deliliğinden daha erken vazgeçseydim.

ayı sözlük itiraf

#404401 bahsettiğim hayalimi gerçekleştirdim sözlük.
8 kişilik bir arkadaş grubuyla istanbul'a ulaşım açısından en kolay yunan adalarından biri olan thassos'ta gerçekleştirdik. 7 yıldır hayatımı paylaştığım adamla sembolik de olsa hayatımı birleştirdim. hem de arkadaşlarımızın yardımıyla ona sürpriz yaparak.

sevgilimin baş başa çıktığımızı düşündüğü tatilimizin ilk günü, akşamüstü otel odasında duşa girdiğinde, önceden otelin lobisindeki görevliye rica ederek sakladığımız ve tören esnasında giyeceği kıyafetleri güzelce askısından çıkartıp odaya bırakıp, 45 dakika içerisinde giyinip aşağıya inmesi gerektiğini ve bir şoförün onu alacağını söyleyen bir not bırakıp çıktım odadan. yakın arkadaşlarımızdan biri, biraz gecikmeli de olsa onu otelden aldı. benim bir yıldan uzun süredir içinde bulunduğum heyecan artık an itibariyle ona da sirayet etmişti. bir sürpriz vardı ama ne çapta bir şey olduğunu hala bilmiyordu. daha sonra ikisi tören yapacağımız sahile geldiler. sahilde ikimizin de hayatında çok özel yere sahip olan 5 kişi ve ben pankartlarımızla onu orada karşıladık. dalgalar üzerinden esen rüzgar ve sezen aksu'dan çalan kutlama şarkısı eşliğinde bana yaklaşmaktaydı artık. sonra sevgilimin koluna nereyedeyse annesi kadar değer verdiği ablası girdi. onu bana getirdi ve teslim etti. ellerini tutup heyecandan tir tir titreyen sesimle konuşmamı yapmaya çalıştım. elimi sıkıp varlığını hissettirince heyecanım azaldı ve konuşmamı bitirdim. ardından belki de bizi bizden iyi tanıyan ve tören için aylarca çırpınan bir diğer arkadaşımız konuşmasını yaptı, nikahımızı kıydı ve yüzüklerimizi taktı. şampanyalarımızı, konfetileri patlattık, ismimizin baş harflerinden oluşan balonları gökyüzüne bıraktık. origami kâğıtlarından tasarladığımız gökkuşağı renklerinde minik sandallarımıza dileklerimizi yazıp denize bıraktık. ve ardından öpüştük ve sarıldık. uzun süre...

en güzeli de, o esnada onun gözlerindeki mutlulukta kaybolmaktı. gözlerine baktıkça o mutluluğun içinde ben de kayboldum.

gabile.com

üyelik almadan da direkt olarak chat sayfasına giriş yapılabilen, yani daha sonuç odaklı kullanılabilen, bir zamanların efsane platformu. o zamanlarda henüz cep telefonu uygulamalarına geçiş yapılmadığı için bir mesaj uğruna bizi, saatlerce bilgisayar başında bekleten bir illetti de kendisi. şu anda 25 yaş ve üzeri çoğu insanın 'ilk'i olarak adlandırabileceği oluşumdu. çok şey kattı bizlere. en azından örgütlenebilmek adına iyiydi, güzel bir basamaktı. gereksiz tipler de vardı belki de ama en azından ben hep zararsız, toy ve temiz insanlarla karşılaşmıştım. gabile vasıtasıyla tanıştığım ilk çocuğu yıllar sonra bana facebook arkadaş olarak önerdiğinde gurur duyarak incelemiştim çocuğun profilini. sanki çocukta emeğim varmış gibi gururla, göğsüm kabara kabara inceledim. herif büyümüş de, başarılı bir diş hekimi ve de aktivist oluvermiş. bir diğerini ise yıllar sonra hrant dink'i anmak için agos'un önüne toplanan insanların arasına karıştığımda görmüştüm. onu görmek yalnız olmadığımı hissettirmişti bana. benim için en özel yanı ise kendisi sayesinde tanıştığım ve 7 yıldır hayatımı paylaştığım, hala paylaşmaya devam ettiğim, beraber büyüdüğüm, çoğu zorluğu beraber aştığımız, öz benliğimizi birlikte bulduğumuz hayat arkadaşımı bana vermesiydi.

gaziantep

son 17 yılda sosyolojik olarak belki de geriye doğru en hızlı evrilen şehirdir. her ne kadar doğudan, ırak ve suriye’den gelen göçler buna neden olarak gösterilse de ben tam olarak buna katılmıyorum. yok arkadaş bu memleketin insanının çoğu medeniyete tepki olarak doğmuş. ve şu anda da bu durum genel nüfusa çok hızlı sirayet ediyor. memleketim olması sebebiyle her yıl birkaç kez gidiyorum ve her gittiğimde durumun daha da vahimleştiğini çok net olarak fark ediyorum. herkesin yüzünde bir mutsuzluk . herkes birbirine karşı anlayışsız. en ufak bir anlaşmazlıkta bir taraf diğer tarafı darp etmek için hazırda bekliyor gibi. geçen gün araba kullanırken karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir çifte yol verdim. önce şaşkınlık içinde arabaya baktıklar, ardından elimle geçebilirsiniz şeklinde bir işaret yaptım yine kıpırdamadılar. mecburen camı açıp geçebilirsiniz buyrun diye seslendim ve ancak öyle yola adım attılar. yayalar, karşıdan karşıya geçerken bile tedirgin.

içerisinde mutsuz ve agresif insanlar barındıran, 2 milyon nüfuslu koca bir beton yığını olmuş gibi sanki. üzülüyorum

ramazan ayıyla ilgili en nefret edilen şeyler

özellikle işyerlerinde oruç tutanların iş yükünün hatrı sayılır bir kısmının, oruç tutmayanlara yüklenilmesi. bazı kişilerin bu konuda kendilerine hoşgörü gösterilmesi gerekliliğine inanmaları ise ayrı bir tartışma konusu.

termodinamik

sıfırınca yasaya sahip olan bilim dalı.
yasa dediğin birden başlar ve sırayla devam eder.
fizik zaten anlaşılmaz bir şeyken, daha da anlaşılamaz kılmak adına bu kadar uğraşılır mı?

yiğidi öldür hakkını da verme

'göt gibi kalsın pezevenk' şeklinde devam ettirilesi söz.

günümüzde boyun eğmeyen, güce tapmayan, başkaldıran kitlelere, siyasi erk tarafından feci halde uygulanan bir politikanın özeti gibi sanki...

şua izni

radyasyona maruz kalınabilecek risk alanlarında çalışan sağlık personelleri için bir nevi on bir ayın sultanı...
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.