ayı sözlük itiraf
küçükken burnumdan çıkardığım sümükleri koltuk kenarlarına ve hatta arkalarına sürerdim. hatta annemin rujunu alıp salondaki büyük masanın altına ve koltukların arkasına yazılar yazardım. ha bir de annemin kıyafetlerini giyip müzik eşliğinde dans ederdim.
tırnak keserken sağ elimin baş parmağını unutma olasılığım %92.
bir kac haftadir instadan bi kadini takip ediyorum tam benim kafadan tanissak cok iyi anlasiriz gibi geliyor ama kadini gercek hayatta tanimiyorum ve cok farkli yerlerde takiliyoruz muhtemelen denk gelemeyiz.ama tanismayi konusmayi da cok istiyorum. aklimda denk gelmek icin planlar donuyor ama gercek hayatta gorsem bile yanina gidemem muhtemelen.aslinda en kolayi dmden yazmak ama ters teperse icime oturur. hayal kirikligi cok icime comkuren bi his. ama yine de bi delilik yapsam mi diye dusunmuyor degilim sonucta ne kaybederim. ama benim sevimliligim telefondan belli olmuyor mesajlasmada iyi degilim. daha once dm de attim ama azcik goruldu yedim yani 1 kere cevap verdi ama sonra yazdigima cevap vermedi. ya tanrim keske sonu iyi sonuclanacaksa bana bi delilik yaptirsan. muhtemelen icim cokmesin diye hicbir sey yapmiycam. buralari da okuyor olabilir ayrica gerci yazarlari stalkladigim kadariyla bulamadim ama belki yazardir da. neyse gecer belki bi kac gune. havalar da mutsuz gidiyor bi kac gundur daraliyorum. gunesli guzel gunler iyi olabilirdi...
gelisme;onunla ayni universiteye ama farkli bir kampuse giden bi arkadasim vardi. bu arkadasim tiyatro klubu acmak istiyordu kapanmis mi bi seyler olmus. bununla ugrasirken bi de ogrendi ki kendisinden once baska biri(ve bu baska biri benim bahsettigim kadinla ayni kampusten) dilekce vermis klubu acmak icin.yani klup arkadasimin kampusunde degil bahsettigim kadinin oldugu kampuste aciliyor. ben de klup aktivitelerine katilabilirmisim sanirim. bahsettigim kadinin da bence tiyatroya ilgisi vardir ve bence bu bir isaret.bakalim belki evren bizi ayni klupte karsilastirir(nolur kesin yasansin bu olay)
çikolata bağımlısıyım ve evde bir tane bile çikolata yok. şu an bitter çikolata yemek istiyorum. o olmazsa karam. ama evde nutella bile yok. kakao bile yok.
erenköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden ilk kaçışım
başhekimliğin kapısındaydık. artık bütün kavga bitmişti. ben ile beni bir arada bıraktıkları o dört duvardan çıkmam için son imzalar atılıyordu. sanki bütün benliğimi o dört duvar arasında bırakmışım gibiydi. hiçbir düşünce izine rastlayamadım zihnimde. bir an için koşup o tel örgünün arasından tekrar içeri girip ben i aramayı düşündüm. sonra annemin kolumdan çekmesiyle kendime geldim. poşet gibi. bütün kıyafetlerimin ve eşyalarımın koyulduğu o poşeti taşıdıkları gibi. ama bu uzun sürmedi. hastanenin çıkışına geldiğimizde kendime gelmiştim. burnumu sanki son nefesimi alıyormuşçasına güçlü bir şekilde çektim. o kadar güçlü çektim ki sigara mezarlığı olmuş ciğerlerimden bütün balgamlar ağzıma geldi. ağzımdaki balgam ve tükürük karışımı mektubu hastanenin kaldırım taşına tükürdüm. görüşürüz demekti bu. geri geleceğim demekti. biliyordum geri gelecektim. sabah yağan yağmur sanki bütün hünerini sergilemiş ve son kalan damlacıklarını bırakıyordu. yerlerdeki sarı ve turuncu yapraklar rüzgarın etkisiyle uçmuyordu. çünkü bu bildiğimiz kuru sonbahar değildi. bu ıslak ve çamurlu bir sonbahardı ve yaprakların hepsi ıslak asfalta tutkallanmıştı. eve doğru yürürken özgürlüğün verdiği bir duyguyu taşıyordum. annem kolumu sürüklüyor fakat bedenim her adımda daha çok kendine geliyordu. o an için artık kameralarla izlenmediğimi hissettiğimde ve davranışlarımın sorumluluğu artık bana ve teknik olarak aileme kaldığı için mükemmel hissettim.
anneme bunu anlatmak için konuşma girişiminde bulundum.
‘’sanırım önüme geleni pataklamak ve yumruk yumruğa kavga etmek istiyorum’’
oğlunun bir ruh hastası olduğuna o an inanmış olan kadın konuştu: ‘’çok kötü hissediyorsan tekrar geri götürebiliriz seni.’’ ‘’hayır bu kötü hissetmek değil, bu iyi hissetmek, harika hissetmek. özgür olmak’’
iki tarafında birbirini anlamadığı bu konuşmadan sonra adımlarımı yavaşlatıp amcamın yanına geçmiştim. konuşmak için değil, anlaşılamamaktan kaçmak için. uzun ve sessiz adımlar attık yaklaşık üç dakika sonra taksiye binme fikri babamdan geldi. babalık yapıyordu, üşümeyelim istiyordu, yorulmayalım. fakat benim son 2 haftamı kapalı bir hücrede geçirdiğimi ve çıkalı yaklaşık on dakika olduğunu unutmuşlardı. bu kadar anlayışsız olmalarına mı yoksa babamın tekrardan baba olmasına mı bilmiyorum, sinirlendim: ‘’ gerçekten beni bu b*ktan yerden çıktıktan sonra tekrar bir araca kapatmak mı istiyorsunuz?’’ öfkeliydim. sonra rüzgarı suratımda hissettim. dışarıdaydım. rüzgar bana dokunduğu gibi bütün öfkemi vücudumdan sıyırarak aldı gitti. yürümeye karar verildi. amcamla olan hızımız ve erenköy’ün dar kaldırımları yüzünden babamla annem yan yana yürümek zorunda kaldılar. konuşmadan. birbirinin farkında olmadan yan yana. en son ne zaman yan yana yürüdüklerini düşündüm. zihnimi çok zorladım fakat bulamadım. yürümüş olsalar bile böyle olamazdı. bir tarafta yıpranmış ve tükenmiş bir kadın, diğer yanda sevgisi anlaşılamayacak kadar ilkel bir adam. ikisinin beraber yürürken izlemek yıkılan bir binayı izlemek gibiydi. yavaş adımlarla düşen bir bina. geride kalacak tek şey toz bulutuydu. ama biliyordum. bu toz yığının altından yeni binalar kurulacaktı. üzülmedim bile sadece bir dram filmi tadındaki bu yürüyüşü izledim. kapalı hava, yapraklar, toprak kokusu ve insan denen hayvan. gerçekten bir film sahnesi tadındaydı. evin yakınlarına geldiğimizde ise karşımıza kardeşim çıktı. bağımsız bir sokaktan yolu bizim eve bağlanan kardeşimle evin önünde buluşmuştuk. gelecekte olacakların provası gibiydi. hepimizin bir ailesi olacak, farklı yollarımız olacak, fakat buluşmak istediğimizde burada olacağız. bu sokakta. bu evin kalıntılarında. bizim ailenin eski yıkıntısında.
hetero arkadaşlarım, gay arkadaşlarımdan daha gay bu kadar yavsanmaz hergün mu bir şey denilir.
-hangi burger aldın
-brazilian olan
-ha götün gibi
-ne alaka olum
-popon da öyle ya kalkık yuvarlak
-olum erkeklere mi bakıyorsun artık
(eşi de güler bu arada)
-yoo tek seninki dikkatimi çekiyor
errors...
içten içe seni ele geçirmiş kibirini, saklamaya çalıştığın samimiyetsiz gülüşlerin kapatmaya yetmiyor pek sevgili iş arkadaşım e.. ve evet seni sevmiyorum 5 yıldır aynı ofiste çalışıyor olmamıza şaşırıyor ikimizi aynı ofiste tutan kör talihin çarkına da zıçıyorım. bietttııı
konu cisden açılmışken, toronto bugün çok soğuk, bu ay zaten deli gibi soğuktu, habire tuvalete gidiyorum, idrar torbam patlayacak. laptop'i vs. kafede bırakamıyorum çalıyorlar, öyle bir memleket yani, goz kulak diye rica etsen miy miy tipler. neden geldim felan diyorum bazen. soğuk, cisim var, ha bir de barista ile kesişiyorum. seksi bişi. iyi ki gelmisim diyorum bazen. kafam mi karisik ne.
bazen uzun entry yazıyorum sonra ne yazmışım diye okuyup kendi yazdığımı bile anlayamayınca hepsini silip 1-2 cümle özet geçip gönderiyorum.
25 oldum, hâlâ gay mıyım aseksüel miyim karar veremiyorum.
hayatıma almak istemediğim biri uzun süre uğraştı en sonunda hayatıma girdi. ilk başta benimde hoşuma gitti ama sonrada tavırları sinirimi bozmaya başladı. anladım ki egolu biri sürekli bir caba icinde. hayatıma girdigi andan itibarende bana baglandı. aslında bende ona baglandım ama tavırlarıyla beni soguttu. napıcam bilmiyorum. sogudugumu belli ettim ancak anlamamazlıktan geliyor. iyi hos iyi kalpli bir adam ama kompleksli, zamana bıraktım bakalım ne olacak...
çok urusbuca gelecek ve kesinlikle ilk bakışta "aranıyor bu" hissiyatı uyandıracak ama;
her şeyden çok, sarılmaya ihtiyacım var
cheesecake imin tabanı tuttu.
sevgili lgbtq+ insanlar,
uzun süredir yoktum ve biraz olsun düzelmiş görmek istedim sizi. hayallerim kırıldı!
hala üzgün, hala bir kimseyi ya da bir şeyi bekler haldesiniz. atıl, hoşlandığın çocuğa açıl, o 5. kere aldığın derse bu sefer çalış, yeni yerler gör, hayat dışarda, bekleme!
öpüyorum. :*
biraz önce bacağımın arasındaki kedinin sıcaklığı ile uyandım. şimdi de uyuyamıyorum.
insanlarla sadece yatmış olmak için yatıyorum son zamanlarda. hiç kimseden, hiçbir şeyden zevk alamıyorum ve her an boğulacakmış gibi hissediyorum. hayatım rüzgarın akışını takip edemediğinden olduğu yerde dönüp duran ve her an batabilecek bir kayığa benziyor resmen.
2018 berbat gecti sevdigim insanlari kaybettim gittiler beni tik daha i
ofke krizlerine girdim erkek arkadasim sagolsun yani adayi 1 ay boyunca konustuk dahada uzun olabilir durduk yere bana tekmeyi vurdu kicima yok arkadas kalalim falan dedi o kadar aramizdaki seylerden sonra ortada kalmak kotu oldu liman yok
çok safım havada pembe bulutlar olsun istiyorum duygusalmıyım? evet korkakmıyım? evet sozluk korkuyorum herhangi bir şeye başlarken yemek spor aklınıza ne işerken bile lan acaba bir şey olacak mı tetikte bekliyorum boyle bu beni çok yoruyor be nasıl kurtulurum en ufak fikrim yok.bunu ögrenmem lazım çünkü insan kendi kendini iyileştirebilir
psikoloğuma prostat masajı yapmıştım sözlük. nasıl birşey olduğunu çok merak etmişti.
sözlük kimseye güvenemiyorum hornet sıktı dedim bu sefer twitter açayım neyse işte ah benim salak kafam birisiyle konustum ben buna yolladım resimleri buda meğersem bana fake resimler atmış sözlük o kadar çok korkuyorum ki inanılmaz ötesi korkuyorum umarım bir şey olmaz