ayı sözlük'ün aylık özetleri

nisan ayı özeti aşağıdaki gibiydi. utopya yazdı ben de düzenledim. utopya'ya bu ilk yazımız için sonsuz teşekkürler.

--- spoiler ---

hepimizin bildiği üzere ayı sözlük, lgbti bireylerin çoğunlukta olduğu bir interaktif sözlük. diğer sözlüklerden farkımız burada cinsiyetçiliğe , nefret söylemlerine, transfobiye ve homofobiye yer vermememiz.

sadece ülkemizde değil, dünyanın bir çok yerinde yönelimlerimizden dolayı ötekileştirilmeye maruz kalıyoruz. sokakta, işte, evde, okulda vb. bir çok yerde. bizim de bir amacımız heteroseksüeller gibi lgbti bireylerin de var olduğunu, onların da kendilerine ait düşünceleri, hayatları, hedefleri ve özgürlük hakkını savunmak ve bunu yaşatmak.

sözlükte çoğu zaman eşcinsel bireyler kendilerinden, hayatlarından ve sorunlarından bahsediyorlar. bu diğer sözlüklere göre biraz daha fazla, sebebi de içimizi dökmeye daha çok ihtiyacımız var. sonuç olarak ayı sözlük yazarları kendi dış dünyasında paylaşamadığı bir çok konuyu burada özgürce, rahatça yazabiliyor.

nisan ayında en çok dikkat çeken başlıklardan örnekler verecek olursak, bu doğrultuda “ ilk eşcinsel deneyim“, “ en yakın arkadaşına eşcinsel olduğunu söylemek” gibi başlıklar örnek gösterilebilir. bu başlıklarda yazarlar tecrübe ve deneyimlerini paylaşıyor, kimi zaman birbirlerine sorular soruyor, kimi zaman da dertleşiyorlar. özellikle sözlükte paylaşılan ilk eşcinsel deneyimler genç lgbti bireylere de ışık tutuyor. google analytics verilerindeki aranan kelimeler analizinde de bunu görmek mümkün. aileye ve yakın arkadaşlara yöneliminizi itiraf etme konusunda sürekli sorgularız kendimizi, bazen de hep söylemeye ramak kalmışken kendimizi yine zincire vururuz, frenleriz. açılmak için kendimizi beklemeye alırız. sözlükte benzer bir anket de var, “ ailenize eşcinsel olduğunuzu söylediniz mi anketi?” sorusuna yazarların %65’i hayır cevabını verirken, %35’i evet cevabını vermiş. bu anket sonucu aslında ülkemizde bir ilerleme kaydedildiğini gösteriyor. en azından yeni nesiller için bu ilerlemeyi görmek mümkün.

eminim ki sözlük sayesinde bir çok insan yarınları için umutlanıyor, yalnız ve yanlış olmadıklarını paylaştıkça görüyor, öğreniyor. farklı düşünceler bir araya geliyor, zaten hepimiz gökkuşağının farklı renkleri değil miyiz?

sözlüğümüzün gündemine yansıyan bir başlıkta “ kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları“.

birinden hoşlanmak, tanışmayı istemek gibi evrelerde bir sıkıntımız da karşımızdaki kişinin eşcinsel olup olmadığını kestirememek. sonuç olarak yönelimleri dış görünüşe göre anlamak zor ve açıldığımızda yine bir homofobiyle karşı karşıya kalmamız an meselesi haline geliyor.

örneğin bir kafede oturuyor ya da otobüs bekliyorsunuz. çevrenizdeki herhangi birinin size baktığını farkediyorsunuz. insan ister istemez soruyor kendine, acaba o da eşcinsel mi, birine mi benzetti gibi. aklınızdan geçen milyonlarca bu tür sorular. sohbet kurulduğundaysa eşcinsel olup olmadığını ya da hoşlanıp hoşlanmadığını bir şekilde hissedebiliyorsunuz.
bizlerden bahsetmişken sormalıyız bir de ne kadarız diye değil mi?
maalesef hala nedendir bilemediğimiz bir şey de “ ayı sözlükteki kadın yazar eksikliği”. yazmıyorlardı, pek göremiyorduk onları. neyse ki zamanla bu sayı “ lezce.comdan gelen yeni yazarlar”la da birlikte artmaya başladı ve yazmaya da başladılar. analytics verilerine baktığımızda ayı sözlük okuyucularının %45’i kadın olmasına rağmen pek yazmadıklarını, daha çok okuduklarını görüyoruz. hatta bununla ilgili bir çok web sitesinde kadınların yazmasını nasıl sağlarız şeklinde çalışmalar yapıldığını biliyorum.
sözlükte şişman erkeklerin müzdarip olduğu bir konu da gündemdeydi nisan ayında. “ göbek büyüdükçe penisin küçülmesi” başlığında “penis boyu madem önemli o göbeği fazla büyütmeyin” mesajları verilmiş, göbekseverler buna karşı çıkıp “göbeklere özgürlük” diyerek tatlı bir atışmaya girmişlerdi.
nisan ayında “ ayı sözlük yazarlarının düzenlediği anketler” de verilere göre dikkat çeken konulardandı. bu anketlerden size bir özet geçelim. anketler, lgbti bireyler 2015 genel seçimlerinde hangi partiye oy verecekler?, en samimi ve çalışkan lgbti derneği sizce hangisi?, ailenize eşcinsel olduğunuzu söylediniz mi?, lgbti olduğunuzu ne zaman kabullendiniz?, lgbti bireylerin dini görüş ve inançları hangileri?, 7 haziran’dan sonra hangi parti koalisyonu olasıdır?, önümüzdeki 5 yıl içinde anayasada cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadeleri yer bulur mu? sorularını içeriyor. sonuçları gözlemlemek için sözlüğü ziyaret etmek yeterli.
sözlükte her dönem ziyaretçi çeken bir başlık da “ eşcinsel temalı filmler” başlığı. sözlükte bu temayı içeren filmlerden güzel bir arşiv oluşmuş durumda.
son olarak;
lgbti cinayetleri, lgbti bireylerin saldırıya uğramaları, lgbti intiharları, hatırlamak ve üzülmek istemediğimiz bi bitsin artık dediğimiz konuların başında geliyorlar.
her yıl, her ay, her gün belki de tam şuanda birileri öldürülüyor, şiddete maruz kalıyor veya intihar ediyor. belki de tam şuanda birisi hayatına son vermek için düşünceler içinde! ötekileştirilmekten, imkanlarının elinden alınmasından, dışlanmaktan, reddedilmekten, homofobiden, transfobiden, o nefret dolu bakışlardan, en sevdiklerinin seni kabul etmemelerinden sebep…
27 nisan günü sözlükteki “ trans erkek onur kayır'ın intihar etmesi” başlığıyla sarsıldık. intihar dememiz doğru değil aslında, bu aslında cinayet! katili insanlar, katili toplum, katili devlet.
sürekli ölüyoruz, sürekli öldürülüyoruz. bir katil, bir tecavüzcü, bir hırsız bile, bizlerden nefret ettikleri kadar nefret uyandırmıyor bir çoğu için, hala. homofobiniz batsın. eşitlik istiyoruz sadece, insani olan haklarımızı istiyoruz, barınma hakkımızı, çalışma hakkımızı istiyoruz, zorunlu seks işçiliği yapmak istemiyoruz, hissettiğimiz bedende özgürce yaşayabilmek, özgürce aşık olabilmek ve özgürce, baskısız, şiddetsiz bir yaşam sürebilmek istiyoruz. başka bir şey değil.
nisan ayından özetimiz bu kadar, yeniden buluşmak üzere.
sevgiler, saygılar.

yazan: utopya

--- spoiler ---
mayıs ayını naringergedan yazdı. yazdı ki ne yazdı, inanılmaz güzel bir yazı çıktı ortaya. biraz merak edin anacım, ilerleyen günlerde bu başlıkta yazıyı paylaşacağım. açıkçası ben çok beğendim, yazarımıza ellerine sağlık diyorum ve teşekkür ediyorum.
işte naringergedan'ın kaleminden o mayıs ayı özeti.

--- spoiler ---

sıcak yaz günleri yavaş yavaş yaklaşadursun ayı sözlük kaynamaya devam ediyor. dedikodular, hak arayışları, siyasette varlık gösterme, eğlencenin nabzını tutma ve kendini yeniden tanımlamalarla bir mayıs ayı daha bitti. nelerden bahsetmişiz, göz atalım...

eskisi gibi dolapta yaşamadıkları ve toplumla istem dışı da olsa aynı havayı soludukları için tüm dindar tayfanın ve elbette ki hükümetin de paniğe kapıldığı eşcinseller ülke gündeminin hep ilk sırasında yer almaya ve herkese dert olmaya devam ediyor. o nedenle de başbakanın pardon cumhurbaşkanının seçim gezilerinde es geçmediği bir başlık çok tartışıldı;

“ eşcinsel aday göstermiyoruz”
kastedilen hdp'den aday gösterilen barış sulu'dan başkası değildi. bizi hep “erkek” lerin yönetmesinden o kadar memnunuz ki, başka bir seçeneğe yer yok. gizli eşcinselliğe hep varız da, kimlikleşmesine tahammülümüz yok. düşünün eşcinsel birinin adaylığı bile- o insan hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan- karalama kampanyasının nesnesi olabiliyor. cahillik başa bela; bilmediğimizden korkmaya tam gaz devam. artık gülmekle sinirlenmek- hadi sinirden gülmek diyelim- arasında bir yerlerde kaldığımız başlıklar da ayı sözlük yazarlarının tepkilerinden/gullümünden nasibini aldı;

“ ısırırım tayyip erdoğan'ı bir de yalarım”, “ böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor”, “ kocamda bile bu hissi bulamıyorum”, “ elin hamile kalması”, “ bulaşıcı hastalıklar ne kadar tehlikeliyse eşcinsellik de o kadar tehlikeli”.
hani eşcinsellik bizim tekelimizdeydi diye sitem etmeden yapamıyor insan. biz bin bir tutkuyu harekete geçirince suç oluyor da, içine bir tutam inanç katınca affoluyor. bakın din göründüğü gibi eşcinsellere öcü gibi yaklaşmıyor aslında; biz gizli saklı mesajlaşırken millet birbirine ilan-ı aşk ediyor, öpmeli yalamalı fantezilerini dile getiriyor; “ hani marjinal bizdik?”. uzmanlar haftada 3 kere seks yapın deyip dursun, sevgilisi/partneri olmayanlara tanınan mastürbasyon hakkı da ellerinden alındı artık ama belki prezervatif kullanarak geyler de hamile kalmaktan kurtulur; hiç akıllarında yokken. e söylemiş miydim bilmiyorum, korunmak çok önemli. sadece cinsel yolla değil eşcinsel yolla da hastalıklar bulaşıyormuş; eşcinsellik gibi. aklınız karıştı değil mi? emin olun bu kadar din eksenli ve cahil bakış açıları karşısında kendini zar zor tanımlayan eşcinsellerin de karıştı.

ay rahmim daraldı ayol! gelelim magazinel durumlara. bu ay yine toplandık; yok yok grup değil bu kez, biraz temiz hava alalım ve bu sıkıcı gündemden sıyrılalım dedik. bunu da “ ayı sözlük ikinci anadolu yakası muhabbet zirvesi” adı altında yaptık. ay hiç kusura bakma şekerim gelmediğin ilkindeki sıcak detayları sana burada anlatacak değilim, daha el bakımımı yeni yaptım. ama yine de sözlüğe göz at derim, geri kalma bebişim. patates puresi'nin şirinliğine ve gelmezseniz küserim tavrına dayanamayan sözlük ahalisi oldukça homohobik görünen kadıköy’deki hayalperest cafe’de toplanıp gırgırın dibine vurdu. mekan yüksek sesle yaptığımız en müstehcen- haşa- şakalara, sorunlarımızı masaya yatırışımıza ses çıkarmadı ve beğenimizi kazandı. zirvede sözlüğün nasıl daha iyi noktalara çekilebileceği, yaklaşan onur haftası, sorunlarımız konuşuldu, dedikodular ve fanteziler yine havada uçuştu. bu ay eurovision ayıydı, bu da sözlükte “ eurovision 2015” başlığıyla hayat buldu. çok büyük bir gündem olmasa da eşcinseller için hala renkli ve geçerliliğini koruyan bir organizasyon. hatta bununla yetinmeyen sözlük ahalisi futurelavirs tarafından düzenlenen “ ayı sözlük eurovision 2015 şarkı yarışması zirvesi”nde rosso cafe ve karaoke bar’da buluştu ve kendilerine ayrılan özel katta tahminlerinin tutup tutmadığından, erkek şarkıcıların seksiliğine, kostümlere, renkli şovlara kadar her şeyi enine boyuna masaya yatırdı.

ve “ kenan evren'in ölümü”... kulakta hep acıyı çağrıştıran ölüm bu kez “beklenen” olarak geldi. özgürlüğün en temel ihtiyaç olduğu ve insanların, sınırlarına tecavüz eden herkesten ölesiye nefret ettiği bu ölümle bir kez daha dile getirildi. bi ölmek var, bir de ölmekten beter olmak; tecavüz. artık gittikçe meşrulaşan, kapalı toplumlardaki her şeyin üstünü örtme merakıyla birleşince daha da çözümsüz hale gelen bir lanet; tecavüz. her gün, her an duymaya alıştığımız ve bu haliyle de değersizleşen haberlerine bir yenisi daha eklendi bu ay; “ elazığ'da 8 yaşındaki kıza 7 yıl boyunca köy halkınca tecavüz edilmesi”. artık küçük çocuklar ya evlendiriliyor ya da isteyenin sahip olacağını düşündüğü söz sahibi olmayan varlıklara indirgeniyor. cezası da olmayınca konuşmak deşmekten öteye gidemiyor ne yazık ki. şiddetten kaçış yok maalesef. “ 3 mayıs 2015 trans kadın saldırıları”yla hem üzüldük, hem bu kin neden bitmiyor diye düşündük. trans cinayetleri politiktir gerçeğine bakınca devletin azınlık olan herkesten kurtulmak için şiddeti ve cinayetleri meşrulaştırdığını görebiliriz. toplumun dar algısıyla konuşan siyasilerin eşcinselleri, trans bireyleri ve kendinden görmediği herkesi birer hedef haline getirdiği bu çağda nefes alıyorsak şanslıyız sadece.

bir diğer tartışılan konu da kendi içimizdeki bir yaraydı belki; “ lgbti bireylerin birbirini dışlayıcı tutumları”. büyükşehirde ve kırsalda yaşayan, muhafazakar bir ailede/özgür bir ailede yetişen, feminenlik/maskülenlik gibi birçok başlıkta incelenebilen bu konuda zaten azınlık olan bizlerin daha geniş bir açıdan düşünmemiz gerektiği sonucu ortaya çıktı. toplum dışlarken, bizim kendimizi ve başka bizleri sevmemiz gerekmekte ki henüz kendini keşfetme aşamasındakiler az yara alsın.

biraz da sanat, yok biz almayalım. sen kalk müslüman mahallesinde salyangoz sat, elbette ki konu sıkıntısı çeken gazeteler de uygunluğunu test edecek. elbette “ boston gay men's chorus konserinin iptal olması” ndan bahsediyoruz. yaklaşan ramazan ayına ve toplum ahlakına yaslanarak dünya çapında başarılı müzikalleri türkiye'ye getirerek büyük işlere imza atan zorlu center, yeni akit, vahdet benzeri gazetelerin isyanına karşılık verdi. dertleri sadece müzik yapmak olan bir eşcinsel korosundan bu denli korkmak, üstelik tepki veren kesimle izleyici kitlesi arasında hiç ilişki olmadığı halde- ki olsa ne yazar- cehalete mi, bitmek bilmez homofobiye mi, dar kafalılığa mı yorulmalı bilemiyoruz. umarız bu saldırgan tutum onur haftasına da bulaşmaz.


“ türkiye'de eşcinsel evlilik yasallaşsın mı anketi” irlanda'da yapılan referandumdan sonra bizde de yankı buldu ama henüz eşcinsellik hastalık mı, dinde yeri var mı tezleriyle mücadele ettiğimiz bir ülkede. sonuç çok parlak değil ama henüz kendini kanıtlama derdinde olan eşcinseller için şaşırtıcı da değil. heteroseksizmin bir dayatması olarak gören de var, henüz haklar elde edilmemişken çok erken olduğunu düşünen de, bir arada olma samimiyetine çomak soktuğunu düşünen de. şimdilik hayal balonumuzda şekillenen pembe bir kavram evlilik, diğer koyu renklerin baskısından kurtulabilirse belki bir gün neden olmasın. aman yasallaşmasa da daha yenecek çok yasak elma var diyenlerin başlığı “ erkek erkeğe yapılacak en güzel şeyler”. uygun görülen kapalı kapılar arkasını, hayalleri, fantezileri yansıtması açısından kayda değerdi. tavla oynamak, balık tutmak gibi sıradan görünen ama değerli aktivitelerin yanı sıra belki de en çok arzuladığımız kimseyi ilgilendirmeyen hayatımızın kapılarını dış dünyaya kapatıp birlikte sarılmak, uyumak ve biraz daha unutabilmek. peki uyandığımızda hep varlığını sinsice sürdürecek mi homofobi? “ homofobiyi sevgiyle bitirmek” mümkün mü? ama önce bilmek, farklılıklara açık olmak gerekiyor galiba. zaten yeni bir bilgiye tamamen kapalı insanlara kendimizi anlatmaktan ziyadesiyle yorgunuz, bu nedenle de haklı bir ön yargıya sahibiz. o nedenle bize sevgisini göstermeyen bir topluma ne kadar sevgiyle yaklaşabiliriz. bunca cinayet, taciz, tecavüz, hak ihlallerinden sonra sisteme karşı duyabildiğimiz sevgiden ziyade öfke. “ benimhormonludomatesadayım” başlığı hayatın her saniyesini işgal ettiği gibi buraya da yansıdı. gün geçmiyor ki ülkenin en önemli sorunu olan eşcinsellikle ilgili bir açıklama yapılmasın, birilerinin eşcinselliği birilerinin gizli eşcinselliğine dokunmasın, eşcinsellerin nerede durması gerektiği, nerede sevişeceği, hangi fantezilerden feyz alabileceği durağan seks hayatından muzdarip ünlü/ünsüz herkesin dudak değmemiş ağzını yoruyor. ne diyelim devir başkasını basamak görüp tırmanma devri, vur eşcinsele! eskiden eşcinsellik mi vardı sonuçta! al sana “ muhafazakarlık”. başımıza ne geliyorsa sorumlusu tam da bu kavram galiba. yani eskiye ait olanı korumaya kalkarken farklı ve yeni olana karşı önlenemez hırçınlığımız. eee iran'da eşcinsel yok açıklamasından sonra bizde de olması beklenemez.


osmanlıdaki trenlerle bütün dünyayı fethetmemiz bile inkar edildiğine göre bu yeni moda akım- bakınız eşcinsellik- bizden değil. ama işte ne kadar lanetlense de insanın yatak odasına kilit vuramıyorsun; ürüyor! ve bizden yenilerini doğuruyor. sorunun köküne kibrit suyu dökmek isteyenlere önerimiz korunmaları. yoksa domatessever betül aşık'ın yıllar önce belirttiği gibi: “ dikkat gay çıkabilir”.

şimdi “ sapyoseksüel”lik pek revaçta bebeğim. yani hareket noktamız zeka. ama eşcinseller cephesinde ne kadar hayat bulabilir bilinmez. ay adamı bulduk da zekası kaldı. daha adamın kıyafetini soyacak aşamaya zor geliyorken, beynini nasıl soyacağız. elbette ki zekadaki o ışıltıyı yakalayabilmek bizi ona daha çok bağlar ama henüz sanal aleme mahkumken selamıma cevap gelir mi aşamasında böylesi bir ütopya için erken. ne demiştik; zeka yok, görüntü önemliydi. bu noktadan hareketle “ fotoğraf yükleyince ilginin artması” da normal herhalde. ama bu fotoğraf sözlükte yüklenince elbette ki “ilgisi yok” diyerek tırnaklar ortaya çıkarıldı. çünkü sözlük edebiyat, sanat, toplumsal sorunların konuşulduğu farklı bir arenaydı. burada fotoğrafın hiç önemi yoktu, burada yazılarımızla vardık. belki de bu kuralcı ve politik doğrucu tavrımızı bir kenara bırakıp hayatın akışına kendimizi bırakmak daha güzel.

her şey hep mi kötüye gidiyor? belki sorunlardan bahsederken bir yandan eğlenmek bizim de hakkımız. her ne kadar çıkış noktası dram olsa da sadece bize ve destekçilerimize ait olan bir yürüyüşte catwalklarımızı sergileyeceğiz. ayı sözlük de orada olacak; “ayı sözlük gay pride zirvesi 2015” konseptiyle. ya sen? ayrıca “ european equality gala”'ya da davetliyiz. 110 ülkeden 1100 üyeli ilga gibi dev organizasyon, türkiye'den eşcinsellerin kendini özgürce ifade edebildiği ayı sözlük’ü de üyeleri arasına dahil edip fark edilmemize bir katkı daha sunmuştur. anlayacağınız sular bizim yönümüzde de akışta.

sevgiler,

yazan: naringergedan

--- spoiler ---
haziran ayı özetimiz yine beybimiz naringergedan'ın kaleminden; kendisine kocaman teşekkürleri borç biliyoruz.

--- spoiler ---

ayı sözlükten merhaba,

önceki yılların yoğun katılımlı yürüyüşlerinden sonra sadece lgbti bireyleri tarafından değil özgürlüklerin sağlanması gerektiğini düşünen her kesimden bireyler ve bahar havasını devam ettirip her fırsatta gökkuşağı hediye eden doğa ana tarafından da sabırsızlıkla beklenen ve artık çığ gibi büyümesi umulan onur yürüyüşü heyecanı, eşcinsellerle birlikte artık sesini daha fazla çıkarmak isteyen azınlıkların kaderini değiştirecek seçimler ve dünyaca ünlü müzikallere ev sahipliği yapmasına rağmen yandaş medyanın desteği/dayatması ile zorlu center’ın ambargo koyduğu boston gay men's chorus konserinin akıbetiyle geçen koskoca bir haziran. 7 haziran 2015 genel seçimleri herkesin olduğu kadar yok sayılmakta diretilen eşcinsellerin de kendisini biraz olsun özgür hissetmesine vesile olması açısından önemliydi ve belki yüzümüzü tam olarak güldürmese de iktidarsızlığı tercih edecek bizlerin yüreğine biraz olsun su serpti. akp henüz ölmedi ama borusundan çıkan ses yumuşadı. gezi sonrası sandıkta çıkamayan sesimiz sanki yavaştan duyulmaya başlandı. kapalı kapılar ardında varlığını sürdüren tüm eşcinseller için umut ışığı rengarenk yandı ve tüm gökkuşağı renkli canların bir sonraki seçimde tek vücut olup on yıllar öncesinde yokedilmesi gereken homofobiyi yenme umudu bir nebze olsun yeşerdi.

bu ay, hepimizi zorunlu olarak ilgilendiren ramazana da ev sahipliği yapıyordu. her sene olduğu gibi zorunlu hoşgörü beklentisiyle karşılaşamayanların linçleriyle başladık yüzde 99'u müslüman olan ülkemizde. ''ramazan dolayısıyla kapalıyız'' sloganı her yerde olduğu gibi gay cemaatinde de iki yüzlü şekilde uygulanmalı şiarıyla, toplumun hassasiyetleri de göz önünde bulundurularak dünyaca ünlü boston gay men's chorus konseri zorlu center tarafından iptal edildi. en büyük etken de şaşırtmayan şekilde eşcinseller olmasa haber kaynakları tükenecek olan vahdet ve yeni akitti. tıpkı yeni türkiye'de olduğu gibi akit yenilense de eski akit, eski kafa. neyse ki lubunya boğaziçi bizi bu zevkten mahrum bırakmadı, hem de tek kuruş ödemeden. ay bebeğim ucuzcu gay damgası vurma hemen, müzik ve destek için ordaydık. ayı sözlük olarak da destek vermeye çalıştık, ünlü tayfadansa serra yılmaz dışında kimsecikler yoktu etrafta ama bizi çok sevdiklerini söyleyip makas almak için yakında ortaya çıkarlar muhtemelen. konser homofobiye ve yağmura rağmen güzel geçti ama takım elbiseli koca bir ordu erkek, her an bir yerlerini açacak, dil atacak diye de tedirginlik içinde olduğumuzu saklayamadık. kocaman adamlar çıkıp resmen sahnede şarkılar söylediler, bu kadarı da “ayıp!” yani pes! sadece tedirgin olan biz de değildik, orta doğunun ortasında serap misali medeniyet sunan medeniyet üniversitesi rektörü ihsan karaman da tedirgin olmuş ve haklı olarak değirmenin suyunun kaynağını sorgulamış. ''gaylerin sponsoru kim'' sorusuyla hepimize pahalı marka iç çamaşırlarını kıçımıza takmamızı sağlayan zengin kocaları sorgulatmıştır. şaka bir yana insan hep bilmediğinden korkar misali eşcinselliğin yeni bir felsefe akımı ya da örgüt olduğuna kendilerini inandırmışlar, yapacak bir şey yok. homofobi elbette sadece dilde sınırlı kalmadı, pratiğe de döküldü; sinan akyüz cinayeti örneğinde olduğu gibi. olayın özeti; hem doğurup hem öldürmek çelişkisi galiba.

e onur haftası düzenlenir de hormonlu domates sahipleri onurlandırılmaz mı? elbette ki kızarmak bilmez yüzleriyle ödüllerini almaya gelmeseler de yüz kızartıcı ödülleri dağıtıldı. ayı sözlük de kaçırır mı bu anı; '' ilk domatesi ahlaksız olanınız atsın '' sözünün gereği olarak oradaydı. efkan ala da geç yaptığı açıklamayla ödülü kaçıran isimlerden oldu. '' eşcinsel evlilik insanliğin helakidir '' diyerek bu yıl da bekar gezmemize sebep olacak gibi görünüyor. yani sırf küçük çocukları evliliğe teşvik etmeyip kendi iradesiyle bizler hemcinsimizle evleneceğiz diye mi bu kadar kıyamet. tanrıya hiç iş bırakmayan ''asmayalım da besleyelim mi'' zihniyetinin hüküm sürdüğü orta doğuda asa asa otohelak sistemini geliştiren zihniyetin tanrının dünyada hiçbir insanla birebir ilgilenmediğini görememesi ve halkın değişmez ezber lut kavmi masalıyla tekrar tekrar uyutulmasıyla bakalım daha kaç siyasetçi ya da din alimi beslenecek göreceğiz.

bu ay yazarlarin bir insandan soğuma nedenleri de masaya yatırıldı. kimileri ahlakçılık ve homofobi gibi camiada asla tahammül edilemeyecek kavramları öne sürdü, kimiyse yalan gibi soğuk kavramlardan dem vurdu. peki ya türklerin küçük penisli olmasi? bu da işlevine sığınırsak soğumaktan kurtarır mı acaba. yoksa zaten hepimiz daha büyük diye tanıttığımızdan o sıcaklıkta soğuyacak fırsat mı olmaz. ama büyütmek senin de elinde biraz bebeğim, büyük düşün n’olur.

lgbti'lerin gücünün hafife alinmamasi gerektiğinin öğrenilmesi konusu seçimlerden sonra dile geldi. bunda hdp'nin söylemlerinin, büyük tepkiler eşliğinde eşcinsel aday göstermesinin etkisi olduğunu söyleyen yazarlar olduğu gibi bunun akp iktidarına karşı lgbti'nin genel tepkisi olduğu da öne sürüldü. elbette ki yok da sayılsalar eşcinseller kabuğunu kırıp kendini ifade etme yolunda hızla ilerliyorlar. ama bu çoğunluğa karşı birlik olma hali her zaman etkili olmuyor ne yazık ki. 2015 çin yulin köpek yeme festivalini durdurun kampanyasi şiddetin gücü karşısında başarısız oldu. zamanı bile durdurabiliyorsun belki ama üstün ırk insanın egosunu ve şiddet arzusunu durduramıyorsun.

insanlar homofobikler çünkü eşcinseller seks yapiyor. ay vallahi bu kadarı da resmen kıskançlık. oysa ki heteroseksüeller sadece evlenince, o da çocuktan çocuğa seks yapıyorlar. işte biz de o anlara tekabül etmiş şanslılardanız sadece. aman neyse sekse devam pardon yazmaya. homofobiden devam edelim yine; eşcinseller onurlu insanlarin arasina katilamazlar. hayrettin karaman öyle buyurmuş. onur yürüyüşünü baştan sona yanlış anlamış birinin beyanatı gibi duruyor, bu yürüyüş onursuzluğa tepki yürüyüşü aslında, o onurlu diye adledilenlerse karşı safta, bazen bizi yok sayan siyasetçiler, bazen ayrımcılık sergileyen sıradan insanlar, bazen ahlakçılık yapan eşcinseller, bazen de bizi sinek zanneden polisler ve onları kumanda eden vali ve üstleridir. bence asıl siz yanımızda durma cesaretini bulamayacağınız için onur yürüyüşünde aramıza katılamazsınız, renkleriniz solmuş çünkü. ama abd'de katılabilirler, bu ay mutlu edici bir haber de amerika’dan geldi, eşcinsel evliliklerin abd'nin her eyaletinde serbest bırakılması lovewins hashtagiyle geniş yankı buldu. amerika’yı baştan aşağı gökkuşağına boyayan bu karar bizleri de ucundan bucağından umutlandırdı ve onur haftasina destek veren belediyeler ile farkındalık arttı ve gaylerin gizli sponsorları ortaya çıktı. bırakın da onur yürüyüşlerinde sıkça karşımıza çıkan ve alkış tutan sıradan yurdum insanı gibi birileri de bizi samimiyetle desteklesin ve dünya bizle biraz daha renklensin. bu yıl ramazanla denk gelen çakışma nedeniyle hassas bir noktada bulunan onur yürüyüşü öncesinde bir destek de facebooktan geldi ve profiller gökkuşağına boyandı. elbette ki sosyal medyada bazı kavramların bu yayılma şekliyle içi boşalabilir ama söz konusu eşcinsellik olunca insanların desteklemiyorsa buna yanaşacağını düşünmüyoruz, bu nedenle başarılı bir dikkat çekme çalışması olmuştur. dikkat çekmek deyince aklıma geldi; 2015 istanbul lgbti onur haftasi ve gay pride. ayı sözlükten kalabalık bir ekiple pankart ve bayraklarımızla yürüyüş için heyecanla buluştuk ve henüz cafede otururken gaz ikramıyla ağırlandık ve anlaşıldı ki bu yılki gerçekten zorlu geçecek. bütün dert istiklal caddesine girilmemesiydi. tıpkı 1 mayıs’ta taksim’e girilmesinden korkulduğu gibi 13 yıllık geleneksel yürüyüşten de bu anlamda korkulmuş bu sene. ramazanda insanların canı eşcinsel çeker diye yasaklanmaya çalışılan bu güzel kutlama bence her şeye rağmen başarıyla gerçekleşti. arka sokaklarda kah kaçarak, kah şenlik havasında kutlandı ve belki ömrü boyunca bizden habersiz yaşayan insanlara istemdışı da olsa ulaşıldı. aslında basına pek yansımasa da zaman zaman arka sokaklardaki polisler pankartları okuyup fotoğrafladı, çaktırmadan eşlik etti. ama ağırlıklı olarak gaz, mermi ve suyla eşlik ettiler. basın açıklaması yapılmasına bile tahammülleri yoktu, gökkuşağı bayrağına, herhangi bir pankarta, insana, eşcinsele, hatta eğlenmeye. geceye yürüyüş/yürüyemeyiş sonrası eğlenceyle devam etmek isteyenlere de polis şiddeti orantılı şekilde sürdü. çünkü o gün sanırım kişi başına en az bir polis düşüyordu. zannedersiniz her yıl kanlı geçen bir yürüyüş için özel önlem alınıyor. sadece yönelimi farklı diye kendi insanından bu denli korkmayı insanın aklı almıyor. evet ne yazık ki insanlar bizi sevmiyor ama zaten sevilmek için değil, kabul görmek için değil, eşit haklara sahip olmak, ayrımcılığa maruz kalmamak için savaşıyoruz.

yazan: naringergedan

--- spoiler ---
ağustos özeti yine biriciğimiz naringergedan'dan.

--- spoiler ---

ayı sözlükten merhaba,

ürünün meyve verir de ondan elde ettiğin yıllanmış şarabı içmez misin? ayı sözlük dört yaşında zirvesinde de '' yaz yaz nereye kadar '' gullümü eşliğinde eldeki hünerden başka hünerler olduğunu da sergiledi yazarlar ve kurtlar sayemizde biraz daha özgürleşti. ankaralı kıskanç ama bir o kadar da haklı yazarlar boş durur mu, onlar da ayı sözlük dört yaşında ankara zirvesi adı altında biz de vardık dediler bu emekte ve bunu hayata geçirdiler. eylül ayı içerisinde gerçekleşmesi beklenen ayı sözlük dört yaşında izmir zirvesiyle de birbiri hakkında fikir sahibi olan yazarlar görünür olacak ve ne dersiniz belki de bu görünürlük başka eşcinselleri de özgürleştirecektir. dört yaşın bir getirisi de hiç şüphesiz dergi müjdesiydi; homojen dergi. ister altyapılı özgüven de, ister her şeye karşı bir ülkede cesaret hapı içildiğini düşün, istersen dolaptan çıkan eşcinsellerin kıyafete bile ihtiyaç duymadığından dem vur; artık eşcinseller daha cesur, daha çoksesli; alışmamak için görmedim duymadım bilmiyorum demeye daha çok ihtiyacınız olacak. derginin hazırlık aşamasında gelen ivmeyle daha da tırmanışa geçen ayı sözlük haziran ayında 10. sıradayken interaktif sözlükler temmuz 2015 sıralamasında 9. luğa kadar tırmandı. bunu 3 büyüklerin zirve mücadelesinde daha düşük bütçeli bir takımın geriden bile olsa atağa kalkmasıyla eşleştirmek yanlış olmaz. kim ne derse desin bu öngörülemeyen büyük bir başarıdır.

kitap okuyanların libidolarının düşük olması tezi seksi, hayatımızın nedense ayrı bir yerinde gören, mekanik olmaktan öteye geçirmeyen, hayal gücünün nelere kadir olabileceğini bilmeyen yanlarımızla ilişkili gibi. oysa duyacağımız en samimi kelimeler değil midir bizi baştan çıkaran ve söyleyen ağza bir kere daha mühürleyen, bedenler üzerinde şiirsel şekilde gezindirecek, hayal gücümüz hep kamçılamaz mı keşfetmeye, el yordamıyla karanlıkta iz sürmeye. seks yapınca kaybedilen şeyler kitap okumaya vakit ayıramamanın dışında libidoysa eğer kazanılan bedavadan mutlulukla yeniden ve fazlasıyla inşa edileceği muhakkak. ya tecavüze uğrayınca kaybedilen şeyler? insanlara olan güven ihtiyacı ve belki cinsel ilişkiden soğuma olarak karşımıza çıkabilir. cinsel tacize maruz kalan çocukların eşcinsel olma ihtimali de işte tam bu noktada bize dayatılan bir zorunluluktan öteye gidemiyor. insanın aklına belki aseksüellik geliyor ama keyif alınarak hemcinsinle yapacağın paylaşımların sadece yönelimle ilgili ve sorgulamaya ihtiyaç duyulmayacak bir farklılık olarak anılması yeterlidir. karımla yakalasam kıskanmayacağım tek erkek başbakanımızdır çıkışı erdoğanla birlikte destekçilikten sevgiye, aşka, seks partnerliğine uzanan tuhaf yolculukta bitmek bilmeyen fantezilerden sadece biri. her şeyi halı altına süpürmek bir yere kadar seni daha '' temiz '' gösteriyor ama başkalarında ahlaksızlık olarak biçtiğin duyguları yanlış yerlere fışkırtmana engel olamıyor; biz marjinallere düşense gülmekle ağlamak arasında gidip gelmeye neden olan bu açıklamaları gullüm eşliğinde çekirdeğe meze yapmak. fanteziler fora ama memelere sansür ise herkesin gözüne soka soka emzirmesinler açıklamasıyla hortladı. gördüğü her şeyden tahrik olan, bu nedenle de kendi karısını evde biblo sokaktaki kadınıysa bu yolun yolcusu olarak gören zihniyetin hamileyken karnını sakla, emzirirken memeni demesine şaşırmamak lazım. çünkü her şeyin sahibi olmaya alışmışlar, sahip olamadıklarını da akılları sıra imanla, ahlakla sindirmeye çalışıyorlar. o nedenle de türkiye'de ensest gerçeği bu zorla sahip olma, başkalarından beslenme, her daim iktidar olmaktan besleniyor. erkeğin tüm kadınları, yetmediği taktirde tüm erkekleri dölleme arzusu sınır tanımayan tahrikkar/tahripkar üslupla tam gaz sürüp gidiyor. aslında tüm bu bacağını, memeni kapatlar sahip olunmayanı karalama arzusundan başka şey değil.

--- spoiler ---
naringergedan'ın kaleminden temmuz özeti. yine fevkaladenin fevkinde olmuş. tebrik ediyorum.


--- spoiler ---

ayı sözlük'ten merhabalar,

eşcinseller her yerde olduğu gibi sanal alemde de dikkat çekmeyi sürdürüyor. her ne kadar varlıklarına tahammül olmasa da var olma savaşında biz de varız demekte kararlılar. neyse ki beyin hücrelerimiz henüz gazdan istifade etmedi de düşünen ve bu yanıyla ürküten ama diğer taraftan da dikkat çeken tarzıyla ayı sözlük nihayet '' interaktif sözlükler haziran 2015 sıralaması '' nda ilk 10'a girdi. 10. sırayla mı övünülüyor diye şaşırmamak lazım. az sayıda kişinin sistematik şekilde uygulanan yıpratma politikasına rağmen halen bu tür platformlarda ses çıkarabilmesi özgürleşme yolunda atılmış büyük adımlardan biri. e tabi ağaçların baharla birlikte tomurcuk açıp ormanlaşma eğiliminin yarattığı farkındalık da es geçilmemeli. tam da bu bağlamda ''ayı sözlük'ün homofobik saldırıya uğraması '' şaşırtmayan ama onur yürüyüşüyle birlikte tırmanan nefretin küçük ama mide bulandıran emarelerinden biri oldu. penisinden salyalar akarak yazılmış olduğu her halinden belli saldırı notunda '' ayı oğlu ayılar g*tünüzü s*keyim ibneler '' ibaresi nefretin yine erkekçe kusulduğunun su götürmez bir kanıtıydı. keşke cesaretleri olsa da beynimize hallenseler; çünkü g*tümüzden s*kilmemiz beynimizde delikler açamıyor ne yazık ki. toplum buna hazır değil diyerek renkleri elinden alınan çocuklar gibiyiz; oyuncaksız, hayalsiz, yitik. '' lgbt'ler sevişerek para kazanan sapıklardır '' yine bir yeni akit tespitiydi. çok umrumuzda olmasa da bizi insan yerine koymamışlar; yani onur yürüyüşünde yer almaya çalışan eşcinselleri. demek ki parasıyla bile yüzüne bakılmadığı, insan yerine konulmadığı içindir bu tepki. yoksa seviştiğin adamı bazen sabaha kadar zor tutuyorsun yanında, parasıyla olsa kaçıp gider mi? neyse ki parasıyla ya da değil irademizle beraber oluyoruz yönelim doğrultusunda. küçük kız çocuklarını parası neyse verip eve kapatmıyoruz. ramazandı, toplumsal hassasiyetlerdi derken '' lgbti birey ve kuruluşlara saldırıların artması '' elbette kaçınılmazdı. tüm yılını konu sıkıntısı çekmeme adına eşcinsellerle yatıp- çok seçiciyiz de neyse- kalkarak geçiren din alimleri ve medyanın istediği yine oldu. heteroseksüellerin hergün yürüdüğü yollarda kimliğini açıklayarak yürümenin artık suç olduğu bir dönemde bir varlığın/kimliğin bir yerlerde nefes alması bile suç sayılır oldu. '' kendi dünyanı yarat '' sloganını yanlış anlamış cihat meraklıları da kendilerine eşcinselsiz bir dünya oluşturmaya and içmiş. '' genç islami müdafaa grubunun lgbti lileri öldürün afişleri '' de görüldüğü yerde şiddetin, meşru ve çıplak haliyle tüyler ürpertici kılıklarda karşımıza çıkışıyla pes dedirtti. lgbti'nin açılımını yapmaktan bile imtina edecek kadar hassas ama eşcinselleri resmen öldürmek isteyecek kadar gaddar bir gruptan bahsediyoruz; pek ironik. bir de kişisel bazda eşcinselleri dert edinen insanlar var; '' ulan ipneler bizim sabrımızı zorlamayın '' diyebilecek kadar küstah, osmanlıdan antigay temalı asalet hikayeleri anlatacak kadar cahil, ramazanda kimine hoşgörü, kimine şiddet sunacak kadar ikiyüzlü olabilen '' mahmut alan '' üşenmeyip facebooktan salyalarını videolu olarak akıtıp açık tehditte bulunmuştur ve karşılığını ayı sözlük ekibi sayesinde şimdilik bu videoları kaldırmayla almıştır. yok yok, tehdit etmiyoruz; sadece bu tür hoyrat çıkışlara tahammülümüz yok niteliğinde bir uyarı bizimkisi. '' ankara'da lgbti aktivisti kemal ördek'e saldırı tecavüz ve polis vahşeti '' ise toplumsal arenada bize olan bakış açısını özetler nitelikteydi. artık tecavüzün normalleştiği bir ülkede, kadın, eşcinsel, transseksüel olmak adeta bir tecavüz nesnesi gibi algılanıyor. sonrasında aynı erkek egemen zihniyet erkekleri savunuyor ve yapılanın hak edildiğini düşünüyor. bu sistem içinde var olma savaşı veren görece azınlıklarsa biraz daha ses çıkarmaya kalktıklarında örseleniyor, susturuluyor, hala anlamamakta direnirlerse az sayıdaki yaşam damarları da kesiliyor. ve tüm bu şiddet gösterileri sonucunda belki hergün düzenli olarak adliye koridorlarını aşındırması beklenen eşcinsellerin sabrı onur yürüyüşü sonrası iyice taştı; '' lgbti'ler çağlayan adliyesinde '' çıkışı yürüyüşün gerçekleşmemesi için elini taşın altına koymaktan çekinmeyen, sade ve renkli bir organizasyonu savaş alanına çeviren zihniyetten hesap sorma gayesini taşıyordu. hiç şaşmaz şekilde hergün yapılan sözlü ve yazılı saldırılardan dolayı eşcinseller gerçekten sistematik şekilde sindirilmeye çalışılıyor ama bu olsa olsa dolaptan kafamızı uzatmamız için kamçı görevi görüyor.

ayı sözlük doğurdu. bu zorlu koşullarda, bu sansürcü zihniyete rağmen ayı sözlüğün hızla yükseldiğine inanıyorsun da doğurduğuna mı inanmıyorsun? meyvenin adı: ''homojen'' önce kitap fikriyle filizlenen düşünce daha ulaşılabilir olması açısından dergiye evrildi. ilk olacağı için heyecan büyüktü ve '' ayı sözlük dergisi için önerilen fikirler ve entryler '' başlığına yazarların büyük desteğiyle de ilgi çığ gibi büyüdü ve dergi genel hatlarıyla şekillendi. tabii ki eşcinseller, transsekseüller, kadınlar, ayrımcılığa uğrayan tüm kimliklerin sesi olabilecek nitelikte bir dergi planlanmaktadır. dergi, aklında eşcinsellerle ilgili küçük sorunlar olan, onları daha yakından tanımak isteyenler için sözlüğe göre daha renkli bir alternatif olacaktır. röportajlardan, yazarların açılma hikayelerine, sanattan modaya, gullümden çocuklarda görülen eşcinsel davranışlara kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkacak derginin ilk sayısının en dikkat çekici köşelerinden birinin '' aileye açılmak '' olması bekleniyor. aileye açılmak bazen fazla karmaşık olan hayatımızı biraz daha zora sokmak için bir başlangıç, bazen de açıldıkça rahatlamanın getireceği maskesizlik için anlamlı bir gelişme olarak yorumlanabilir. ailelerin yaklaşımı bilinçle ilişkili olsa da, koşulsuz sevgi sizi kabullenmede en büyük sebebi oluşturmalıdır. '' ayı sözlük ikinci heybeliada zirvesi '' nde de homojene dair her şey masaya yatırıldı, el işi göz nuru hazırlanan yiyeceklere ilaveten. zirveye katılanların dergi için çalışan ekip gibi istekli halleri gözlerinden okunabiliyordu. '' ayı sözlük röportaj '' da farkındalığımızı arttıracak, bizden de bahsedebilecek ve belki umudumuzu yeşertebilecek isimlere yer verme fikri başı çekerken, sözlük yazarlarının da yaşanmış hikayelerine değinerek dramlara, heyecanlara dikkat çekmek hedefleniyordu.

'' erkeklerin yanaktan öpüşmesi eşcinselliğe yol açar '' da da görüldüğü gibi tamamen köşeye kıstırılmış durumdayız. kızlı erkekli bir arada yaşamamız doğru bulunmuyor, erkek erkeğe takılmak da yanlış anlaşılıyor. peki elini tutsam, gözüne baksam, konuşsam da eşcinsellik bulaşır mı diyerek öküz altında buzağı arayan, havadan nem kapan, ne görse tahrik olan pek dindar tayfadan uzaklaşıyoruz. aynı tayfadan inciler dökülüyor adeta; '' ileri derece oral ilişki haramdır. '' penisi ağzına almayı geçtim oral seksi hiç dillendirmeyen muhafazakar kesimin kendi kısıtlı alanında bu denli ileri gitmesi neyle açıklanabilir bilinmez ama ağza alınan penisin ok yaydan çıktıktan sonra nasıl durdurulacağı bilgisi verilmemiş. artık kafayı iyiden iyiye seksle, fantezilerle bozmuş bu iflah olmaz çılgınların yatak odalarımıza sızan bu tat kaçıran açıklamaları yatakta yaşanamayanların dışavurumu niteliğinde görünüyor.

'' cinsiyet kimliğinizi nasıl tanımlarsınız '' bizi zorunlu kalıplara sokar gibi görünse de ortak dışlanmışlık bazında birbirimizi anlama adına faydalıdır. heteroseksüel erkekler dışındaki diğer kimlikler piramidin alt katmanlarında kendine yer bulmak durumunda kaldığından güç oluşturmak anlamında farklı kimliklere açık olmak ve güçbirliği oluşturmak zorundayız.

'' 20 temmuz şanlıurfa suruçta'ki patlama '' ışidin artık orta doğunun bizden tarafına da net göz kırptığı, hükümetin desteği, halkın da din duyunca cihat çığlıkları atmaya hazır tavrıyla birleşince insanın değersizleştiğini gözler önüne sermesi açısından tüyler ürpertici bir vakaydı. ve yine hep o arzulanan çatışma ortamının sinyallerini verdi, savaş çığırtkanlarına ortam sağladı, hükümetin de kurulmasını şimdilik rafa kaldırdı. anlaşılan o ki akp düşünen insanlardan hıncını henüz yeterince almamış durumda ki ekibi genişletme kararı almış. elbette ki ışid sadece düşünen değil seven, sevişen insanlara da musallat olmayı sürdürüyor; '' işid'in eşcinsel katliamı ''. eşcinseller sadece eşcinsel oldukları için öldürülüyorlar. maskelerle yaşayan onca insana rağmen zorunlu heteroseksüel rollerde yaşayan bizlerin sadece maskesi düştü diye öldürülmemiz yaşamın ucuzluğunu ve anlamsızlığını sorgulamaya itiyor. dinde eşcinsellik yasak ama dünyada tanrılaşıp can almak var ve sınırsızca. ya '' yaşama hakkı '' ; o da şu meşhur toplumun çoğunluğunca uygun görülürse kullanılacak bir hak. hakkın yoksa ölüyorsun ve bunu hak ettiğin belgeleniyor. '' tsk'nın eşcinsellere bakışı '' da eşcinsel erkeklerin haklarına kavuşmak için erkeklik testinden geçmesi gerektiğinin göstergesi. eşcinseller olarak bize karşı sergilenen bu dışlayıcı tavırlar zaten hep şu erkeklikten ibaret, '' erkek bekliyordum kadın çıktılar '' sa su testisi su yolunda kırılıra yaslanarak sıyrıldığımız defolarımız.

boston gay men's chorus konserinden ve onur yürüyüşünden sonra depreşen bir ayrım; '' gerçek anlamda eşcinsel dostu olan şarkıcılar '' ve '' sözde eşcinsel dostu geçinen çöp şarkıcılar ''. hani eşcinselleri kabullenirken kurageldiğimiz meşhur kalıplar vardır ya; çok seviyorum onları, çok tatlılar gibi. işte tam orada devreye giren '' yanağından makas almalık '' insan tiplemesini şarkıcılar da iyi keşfetmiş ki, konu eşcinsellik olunca politik doğruculuk gereği sevgi pıtırcığı olarak hemen oracıkta bitiyorlar. uzaktan bizi sevdiklerini, desteklediklerini söyleyip, yakınlık kurmak adına da bizi kliplerinde oynatıp, bize şarkı besteliyorlar. ama gerçek bir destek gerektiğinde bize yapmak üzere oldukları yeni bestesi üzerinde çalıştıkları için orada olamıyorlar. bu da bizi önce albüme, sonra çöpe atma girişimlerini ortaya çıkarıyor ve işte biz bu duruma çok fena halde bozuluyoruz.

“ayı sözlük günlük entry rekoru” da sözlüğün son dönemdeki yükselişini belgeleyen nitelikteydi. 487 başlık ve 953 entry ile başlık ve entry rekoru temmuz sonunda kırıldı. ayı sözlük ve sözlükle beraber yükselen sesimizin daha gür çıkması dileğiyle.

yazan: naringergedan

--- spoiler ---