bolu

otogarındaki tek 1 tane olan bakkal amcanın özgüveninden istiyorum ben. 1 liralık zımbırtıyı 2 liraya satarak vatandaşı kazıklıyor hocam. üzerindeki etiketin yanlış olduğunu görüp itiraz ettiğinde kasadan kalkıp etiketle kasadaki barkodu kıyaslıyor kendi kendine de atar yapıyor.

mecburiyet caddesi vardır aslında bolu'nun tek caddesi de denilebilir. öğrencilerin vurdum sağlı sollu deyip bir ileri bir geri gidip geldiği caddedir. caddedeki en ucuz, fena da olmayan çelebi restoranlar zinciri öğrencilerin en çok tercih ettiği mekandır. mekandaki garson ablaların abilerin bel çantalarındaki oksijenli sularla temizlenmiş süper hijyenik bezleri ile masayı temizlemesi pardon kirletmesi görülmesi gereken manzaradır.

ankara'ya da istanbul'a da ortalama 2-3 saat uzaklıkta olan şehrin abant gölünde bisiklet turu paha biçilemez. ilkbaharda sırf bunun için günübirlik gidip gelinebilir. abant gölü ve dağları dışında bir beklentiniz olmamalı sanırım..
virüs dolayısıyla hayatın durmasını bahane ederek üniversiteden mezun olmamla beraber tekrar yerleştiğim şehircik. 18 yılımı geçirdiğim evde ne geçen sene vefat etmiş annemin kokusu ne de 1 yıldır eve uğramayan babamın sesi vardır artık. gap yearımı* bu şehirde sessiz sakin bir şekilde geçireceğim gibi duruyor. ilk yarısı korkunç ve ikinci yarısı muhteşem geçen 5 yıllık ankara macerasından sonra geri dönmenin insanın kursağında bir şeyler kalmış hissi uyandırdığı şehir.
aşçıların itibar kazanmak için ünvan olarak kullanmayı sevdiği şehirdir.
hayatımdan çoğu şeyi çalan nalet şehir, otobuslerin wc molası için kurulan şehri üniversite şehri diye bize yutturdular iyi mi *
akıllara ilk olarak youngbear14'ü getiren şehir..
insanı yavaş yavaş çürüten depresyonlara sokan garipli şehir.
gece vakti -10 derecede kamyonların tıkadığı yolda çubuk kraker yiyip tarkan dinleyerek arabada ailece ölümü beklediğimiz şehir.