çanakkale

ülkemizin güzide illerinden bir tanesidir. kurtuluş savaşı sırasında nice destanların yazıldığı ve sayısız kahraman genciyle, yaşlısıyla türk insanının kanları ile sulandığı toprakların adreslerinden bir tanesidir. sadece kurtuluş savaşı destanı ile bilinmez çanakkale. gelibolu yarımadası, truvası ve güneşin en güzel battığı yer olan asosu vardır. meşhur ezine peyniri ve bir çok kaplıcası vardır. bozcuada ve gökçeada bu ilimiz sınırları içindedir. gökçeada ya gemi çanakkale merkez iskelesinden kalkar. bozacada ya ise geyikli vapur iskelesinden gidilir.

emeklilerin şehri olarak bilinir. 18 mert üniversitesi bu ilimizde bulunmaktadır.
bütün balamozlarının evli olduğu biricik memleketim.
izmirle beraber türkiyenin en rahat şehridir.hele bozcaada ve assos tadından yenmez.herkes gidip görmeli.dezavantajları herkesin birbirini tanıyor olması ve bir de alternatifsiz gece hayatı.
yaz kış esen poyrazı nedeniyle herkes küçük yaşlarda sinüzitle tanışır ve ömür boyu onunla yaşar.
şehir merkezinin küçük ve düz olması nedeniyle herkes küçük yaşlarda motosikletle tanışır ve araba alana kadar onunla yaşar.
kışın buz gibi havada bile motosikletle gezdiği için herkes bir süre sonra romatizmayla tanışır ve ömür boyu onunla yaşar.
bir çay mahallesi vardır ki evlere şenlik, domates e tomato derler, çocukların her yaş kuşağı ayrı bir alemdir fakat en bombası 4-7 yaş arasıdır ki bu yaşlarda genellikle terlikler ters giyilmiş olur, yazın sıcağında üstünde çeşitli yemek artıkları olan bir t-shirt olur ve burunda yarı kurumuş sümük ile etrafta kimi çileden çıkartsam diye gezinirler ve avınu bulup da birine sardımı aman allah o kişi yandı... bu mahallenin düğünleri fenadır çeyiz gezdirme merasimi ile başlar ve günlerce şenlik tadında sürer gider özellikle gelin ve damadın konuk davet turu dillere destandır tüketilen alkol ile küçük bir tekel dükkanı açabilirsiniz ama ama en bombası ise kavgalarıdır hiç bir yerde duyamayacağınız yorgan altı küfürlerden bir şölen yaşar kulaklarınız.* bütün bunların yanında şanlı bir tarih, binlerce yılda türlü uygarlıktan şahane eser ve cennet bir doğaya sahip ilimizdir. insanı bambaşka bir sıcaklıktadır.
ilkokul yıllarında kesinlikle gezisi düzenlenen nadide elimizdir.
asos felsefe kampına gittiğimde hayatımın en güzel kahvaltısını yaptığım, şarabı su diye içtiğim, havası,suyu ayrı güzel memleket..insanları o kadar iyi ki altında bir bit yeniği arıyorsunuz..arıları bile sokmuyor..asosta beton bina yapımının yasak olması ayrı bir şıklık..kendine has dilleri mükemmel kiraz ağacına daldığımızda bize yaklaşan amca kızacak diye beklerken, bize yıkanyin dedi. biz de yıkayıp yidik.
benim memleket ama allah büyük söyletmesin, hayatta bir daha yaşamam orda, kötü anılarım güzel anılarımın üzerinde orda. şehir dev bir huzurevi kompleksi gibi ve dedikodu kazanı, herkes birbirini tanır, herkes birbirini çekiştirir. a noktasından giren bir aracın haberi dakikasına b noktasına varır. şehre giren yabancılar anında fark edilir. bir ucundan bir ucu yürüyerek on beş dakika şehrin. 1994 yılında gelibolu yangınında tüm tarihi orijinal surlar yandı, yani yenilerde şehitliklere gittiyseniz o surların hepsi yeni... ayrıca ben daha çocukken ormanların arasında görünen 18 mart tepesi ve yazısı artık beton yığınları arasına kaybolmuş, felaket bir şehircilik sonucu tüm doğal doku yok olmaya yüz tutmuş durumda... yazık...
gene de kıyamam ya, her gittiğimde ortaokulumun ilkokulumun yanından geçtiğimde, parkların içinden, kordon boyu yürürken burnumun direği sızlıyor.
canım memleketim yaşlanmak istediğim tek yer. bana yine sorsalar nerde doğmak büyümek isterdin diye tek cevabım olurdu o da çanakkale. insan ayrı kalınca daha iyi anlıyor değerini. 3 ay oldu gitmeyeli burnumda tütüyor. bu mevsimde de nası güzeldir belli değil. en kısa zamanda gidip radarda mangal yapmam lazım. çok fena rakım geldi *
haftasonunu geçireceğim şehir. yıllar geçti ilk kez gitmek nasip oluyor. ne ayıp. neyse.
istanbul'un küçük kardeşi .
emperyalist işgalcilerin, o güne dek tatmadıkları büyüklükte bir yenilgiyi yaşadıkları yer.
sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin, o güne dek görmedikleri büyüklükte bir işgal gücüne maruz kalan yer.
tarihin kaydettiği en kanlı-en yüksek kayıplı savaşların yaşandığı yer.
çok özledim be. sert rüzgarlarını, boğazını, huzurunu, rahatlığını... hayatımın en güzel yıllarının geçtiği lodos kokulu şehir. iyi anılarım kadar kalp kırıklarımın da olduğu yer. kafamı nereye çevirsem ayrı bir anı ayrı bir yaşanmışlık.. tarihi önemi kadar mükemmel doğal güzellikleri de vardır. bozcada, gökçeada, asos, kilitbahir, ayazma ve daha niceleri. kesinlikle gidilip görülmeli. gitmişken peynir helvasından muhakkak yiyin derim ey ahali.
son zamanlarda baraj boluğundan dolayı susuzluk problemi çeken şehir , oto yıkamacılara sınır getirilmiş .
kürkçü dükkanım..

bir süre daha git gelli, sevişmeli, küsmeli ilişkimize devam edeceğiz
bursa'dan sonra tece'nin en itici gaylarinin olduğu şehir. 2 ay kalmıştım ve yaşadıklarım bana yetti. çanakkaleli olmak büyük red flag benim için, bunu da anca bir çanakkaleli tanırsanız anlarsınız.
yazları yaşadığım anne memleketim

sessiz ve sakin ama bir o kadar da iç açıcı bir şehir (sokakların darlığı yüzünden mevcut trafik sorununu hariçten tutuyorum). aynı zamanda ilçeleri de hoştur, özellikle "kuzey ege" olarak dediğimiz bölgede kalan ezine, ayvacık ve bayramiç tatlı yerleşimlerdir.

kültürel olarak ise nereye koyacağımı şahsen bilemem, ata demirer'in tabiriyle bir yanını trakya'dan diğer yanını ege'den almış ve ortaya karışık bir şey çıkmıştır. gerçekten de kazdağları civarında bulunan yörük köylerine bakarsanız kültür balıkesir-manisa hattına yaklaşır, ege şivesi öndedir, ezine'den itibaren ovalara girdiğinizde ise göçmen, pomak ve manav yerleşimleri öne çıkar, trakya kültürü kendini yavaştan göstermeye başlar.

kısaca istanbul-ankara hattından bunalan, ya da tatil yapmak isteyip de akdeniz sıcağına dayanamayan vatandaşlar için gezilip görülesi yerlerdendir.
iki haftamı geçireceğim şehir… bakalım nasılmış
bayramiç'in dağ köylerinin birinde bir başıma oturmaktan horasan erenlerine döndüğüm memleket. sen yıllarca geyikli-kumkale arasında sahillerde gez, yazlıkçı gibi takıl, günün birinde "dede toprağı" diyerek kodumun dağına evi yapsınlar, ekonomik özgürlük de olmadığından kafeste muhabbet kuşu gibi takıl! güneşli bir yaz günü daha aşağıdaki sahilin tadına varamadan dedenizin çocukluk arkadaşlarıyla bir kahvede bakışmıyorsanız anlayamazsınız ey sözlük.

ve son olarak boğazın dibine kadar gelip karşıya geçmek, olmadı sahile yakın bir ovada mesken edinmek yerine dağın dibine yerleşen atalara selam olsun, yörüğün dağdan aldığı hazzı ben sevdiğimden alamadım amk.
  • /
  • 2