değişim

değişmeyen tek şeydir.
değişim yaşamdır. her adımda farklıdır; değişir, birikir, zenginleşir.
eğer bir dış etkenle yavaş yavaş gelişiyorsa kabullenilmek istenmese de farkında olmadan kabullenilir. ancak sert bir darbeyle gelişirse etki geçtiğinde refleks olarak reddedilir.
kişiye belki de kişisel gelişiminde en büyük acıları yaşatan kavramdır.
düşünsenize doğduğumuzdan itibaren bir değişim sürecine girer insan. önce diş çıkartmaya başlarız, yani olmayan bir şey olmaya başlar ağzımızda. bu bizde ateş yapar, huzursuzluk verir bize. çünkü durağan olmak ister vücudumuz. ve bu süreç sürekli olarak yaşamamızın her aşamasında huzursuzluk verir bize. dinginliğe ulaşmaya çalışırken hep bir değişim hep bir acı. ta ki ölene kadar mücadele ederiz benliğimizle. bu mücadelede tutarlılığı başarabildiğimiz ölçüde acıyı azaltabiliriz. ki bunu da başarabilen çok az kişi vardır.
zamanın mutlak getirdiği.
ya çok hızlı oluyor ya da o kadar ezbere yaşıyorum ki anlamıyorum, bir kere de o süreci yaşamak isterdim sonradan farkına varmaktansa
"dönüşüm" adı ile de çevrilen "bir sabah tedirgin düşlerden uyanan gregor samsa, devcileyin bir böceğe dönüşmüş buldu kendini" cümlesiyle daha kitabın başında okuyucu sarsan bir franz kafka eseridir.
son zamanlarda geçirdiğim evre. nasıl oldu bilmiyorum ama inanılmaz bir olgunluk geçti üzerime, eskiden olgun düşündüğümü zannederdim, oysaki nefret dolu bir insan olduğumdan öyle geliyormuş.