2.sezondan sonra kalan 3 sezonu kötü günlerime saklarken bir çırpıda 4.sezon ortasına kadar geldim. ayrıca ne yazık ki 6.sezonun son sezon olacak olması kendimi downton'ın çayırlarına atma isteği uyandırıyor içimde, büyük olasılıkla maggie smith'in son sezonda yer almayacak olması da bunu katlıyor.
http://www.ibtimes.com/downton-abbey-sea...
---
spoiler ---
bu güzeller güzeli, inci tanesi mary kimin tavuğuna kış dedi de bu kızcağızın bir türlü yüzü gülmüyor. tamam kendisi kibirli olabilir, mahkeme duvarı olabilir, arsız olabilir ama sonunda matthew'e kavuşmuşken sezon sonunda ayırmak da ne? hani senaryoya bir şey katma amacıyla yapılmışsa biraz ekstrem buldum açıkcası. sonrasında şak diye the weekend'deki herifi mary'e yamamaya çalışmalar falan daha matthew'un kırkı çıkmadan yani cık cık olmuyor.
süprüntü edith bile ilk önce nikah masasında terk edildikten sonra koca buldu, sanıyorum bulduğunu sanıyor şimdilik. o da az ırıspı değil sabah 5te eve girmeler falan sen crawleysin sen downton abbey'sin yahu adeta "bihter ziyagilsin kendine gel!".
o kaknem suratlı hizmetçi edna desen malikanelerden uzak, sümsük bir şey. az çektirmedi 2 bölümde garibim tom'a. thomas desen hayatımda bu kadar cibiliyetsiz bir adam görmedim, 4 sezondur yaşamadığı olay kalmadı, insan bir utanır, yok hala fitne fesata devam. biri şunun ayağını kaydırsın allasen.
tam anna ile bates kavuştu, mutlulukları ekrandan fırlıyor derken şu kızcağıza neler yaşattın ey julian senin de yatacak yerin yok. tabi her ne kadar joanne froggatt bu sezonki performansı ile bir tane golden globe kazansa da içim parçalandı.
bir de james "jimmy" var ki... ingiltere'ye olan inancımı tazeliyor, o bir sarı prens o bir annenin konuşma dediği kötü çocuk. o saçlarını devire devire hınzırlıkları, çapkınlıkları... kendisinin elinden zehir olsa içebilirim.
---
spoiler ---