downton abbey

3.sezon 9.bölümünü bekleten dizidir.

birinci dünya savaşı ve sonrasındaki değişimleri anlatan, malikanenin hizmetçisinden lorduna kadar her kesiminin hayatlarından demeçler veren ingiliz draması. aynı zamanda teknolojik gelişmeler ve topluma olan etkileri, bakış açısı ve eski toplum düzenin bozulmasına dair kısımlarda yer alır.

ölmez dediğiniz insanlar birden ölebiliyor, sizi şaşırtan bir türk (kemal pamuk) diziye dahil olabiliyor. yani her an herşey olabilir modunda izlenmeli.
dizi de bay branson isimli bir de gay karakter var. şiddetle tavsiye edilir.

fragman;



soundtracklarıda çok iyi.




son olarak olaylardaki miras meselelerine kafa yormayın derim. içinden çıkılacak gibi değil.
yayınına 2010'da başlanan ingiliz dizisi.
sadece bir dizi değil,bir aristokrasi dersi downton abbey.lady edith bir restoranda yemek yerken sevgilisine "annem bize halkın arasında asla yemek yiyemeyiz demişti ama savaş her şeyi değiştirdi" diyor,lord hazretleri doğum gününde şarkı söylemeye gelen şarkıcıyla aynı masada yemek yemeyi uygun görmüyor.tabii hep böyle değil,bu soylu aile hizmetkarlarına karşı çok cömertler misal;kontes,yorkshire sosyetesinin olduğu otel restoranına gelen ve içeri alınmayan kendi hizmetindeki evli bir çifti lütfedip içeri alıyor.
dizi çok başarılı ama en en önemlisi savaş öncesi ve sonrası değişimleri çok iyi yansıtması. bazen kendimi klasik bir roman okuyormuş gibi hissediyorum.kabul salonu,sadece evli lady'lerin yatakta kahvaltı edebilmesi,akşam yemeğine uygun değiştirilen kıyafetler,genç kızların sosyeteye takdim merasimi ve dizinin favorisi yaşlı kontes violet.
violet ve lady mary tam bir ingilizler,ara ara amerika'ya verdikleri ayarlarla beni mest ediyorlar.
--- spoiler ---
birde bu dizide bebek laneti var.şöyle ki;önce evin hizmetçisi malikaneye gelen bir askerden hamile kaldı,çocuk doğdu ve babası savaşta öldü. sonra lady sybil bir şoförle evlendi ve doğum sırasında öldü. layd mary'de çocuğunu doğurdu ve kocası matthew öldü.dizide hiç yüzü gülmeyen karakter lady edith daha hamileyken bebeğin babası ortadan kayboldu.şimdide evlilik dışı olan çocuğuna kavuşmanın derdinde.
--- spoiler ---

5.sezonu da başladı,keyfime diyecek yok.
2.sezondan sonra kalan 3 sezonu kötü günlerime saklarken bir çırpıda 4.sezon ortasına kadar geldim. ayrıca ne yazık ki 6.sezonun son sezon olacak olması kendimi downton'ın çayırlarına atma isteği uyandırıyor içimde, büyük olasılıkla maggie smith'in son sezonda yer almayacak olması da bunu katlıyor.

http://www.ibtimes.com/downton-abbey-sea...

--- spoiler ---

bu güzeller güzeli, inci tanesi mary kimin tavuğuna kış dedi de bu kızcağızın bir türlü yüzü gülmüyor. tamam kendisi kibirli olabilir, mahkeme duvarı olabilir, arsız olabilir ama sonunda matthew'e kavuşmuşken sezon sonunda ayırmak da ne? hani senaryoya bir şey katma amacıyla yapılmışsa biraz ekstrem buldum açıkcası. sonrasında şak diye the weekend'deki herifi mary'e yamamaya çalışmalar falan daha matthew'un kırkı çıkmadan yani cık cık olmuyor.

süprüntü edith bile ilk önce nikah masasında terk edildikten sonra koca buldu, sanıyorum bulduğunu sanıyor şimdilik. o da az ırıspı değil sabah 5te eve girmeler falan sen crawleysin sen downton abbey'sin yahu adeta "bihter ziyagilsin kendine gel!".

o kaknem suratlı hizmetçi edna desen malikanelerden uzak, sümsük bir şey. az çektirmedi 2 bölümde garibim tom'a. thomas desen hayatımda bu kadar cibiliyetsiz bir adam görmedim, 4 sezondur yaşamadığı olay kalmadı, insan bir utanır, yok hala fitne fesata devam. biri şunun ayağını kaydırsın allasen.

tam anna ile bates kavuştu, mutlulukları ekrandan fırlıyor derken şu kızcağıza neler yaşattın ey julian senin de yatacak yerin yok. tabi her ne kadar joanne froggatt bu sezonki performansı ile bir tane golden globe kazansa da içim parçalandı.

bir de james "jimmy" var ki... ingiltere'ye olan inancımı tazeliyor, o bir sarı prens o bir annenin konuşma dediği kötü çocuk. o saçlarını devire devire hınzırlıkları, çapkınlıkları... kendisinin elinden zehir olsa içebilirim.



--- spoiler ---