homoseksüellerin toplumlaşmasını zorlaştıran faktörler

ortak hareket etme bilincinin zayıf olması ve homofobik homoseksüellerin çok fazla olması kanımca.

sırf feminen diye bir gey ile başka bir alay ettiği sürece, şekilcilik ve yaşam kompleksleri aşılamadığı sürece toplum olma bilinci hayli zor kazanılacak gibi görünüyor. gerçi aynı ayrım hetero toplum düzeninde de var. ancak eşcinsellerin özellikle kenetlenmesi gerekiyorken bu ayrışma gereksiz.
feminenleri sevmeyen, aşağılayan homoseksüeller yani homofobik homoların oluşma nedenine girersek bunun sebebinin toplumsal cinsiyet rolleri olduğunu farkedebiliriz yani temelde kadının erkekten aşağı bir konumda olması yatıyor, ataerki yatıyor. bizim gayler de o ataerkil sistemi bi güzel geliştiriyor, yok edeceği yere. ataerkinin sebepleri arasında da erkek biyolojisi, kültür, din, dil vs sayılabilir.
(bkz: sevim ataerki geldi koş )
toplumlaşmak pek doğru bir ifade olmamış, "bir araya gelmesi, işbirliği yapması vs" türü bir ifade daha doğru olurdu. neyse, anlatılmak istenileni anladım, bence bunun nedeni lgbt bireylerin ortak bir kültürel tabandan gelmemeleri, her birinin toplumun değişik kesimlerinden çıkmaları, bu nedenle de farklı politik, sosyal ve ekonomik beklentileri, farklı hassasiyetleri olmaları kaynaklı. sonuçta benzer kültürel temelli azınlıkların, mesela zencilerin, işbirliği yapması daha kolay. olay sadece feminen erkek eşcinsellerin, diğer erkek eşcinsellerce ayrımcılığa uğraması değil yani.
cinsel yönelimin kendi içinde kişinin tek derdi olmayışı. örneğin kadınların kadin olmaktan kaynakli yaşadıklarının, kürt eşcinsellerin etnik kimliklerinden, alevilerin inançlarından, yoksulların maddi durumlarından, transların cinsiyet kimliklerinden ötürü başka sıkıntılarla da boğuşuyor olmaları. eşcinsel olmanın bütün önyargıları silip süpürmüyor oluşundan kaynaklı yaşanan gerilimler. bir de zaten görünürlük konusunda yaşadığımız kaygılar varken birleşmek zor.
1. homofobik heteroseksüeller,
2. kripto homoseksüeller,
3. homofobik homoseksüeller.
her şeyi abartarak yaşayan bir toplum içinde kendine yer bulmaya çalışan eşcinsellerin de eşcinselliğini abartarak yaşamasından kaynaklanan bir durum bence. ayrıca biz erkek egemen bir toplumuz. gerek kendi tarihimiz, gerek dini tarihimiz gereği içinde yaşadığımız kültür bu duruma pek izin vermiyor. erkek egemen toplum içinde kendinizi belli etmek için ne kadar çok yaygara kopartırsanız o kadar çok dışlanırsınız. şu durumu bir türlü anlayamadı bizim eşcinseller. sırf bu yüzden her yıl yapılmak istenen onur yürüyüşleri de yapılamıyor. yani insan gibi yürüyemiyoruz daha. bir araya gelmemiz ve birlik oluşturup topluma kendimizi anlatmamız daha çooooookkkk uzun yıllarımızı alacak malesef.
eşcinsellerin toplum içinde kabullenilmesi, farkındalık / yadsınmama anlamında çok zor.
büyük bir çoğunluğun gizli olması ve gizli kalmak adına pasifize davranması en büyük etken.
ayrıca kimliğini açıkça yaşayan kişilerin büyük bir bölümünün toplumdan farklılaşmak / göze sokmak adına abartması da tuzu biberi.
bir anlamda, biz ne zaman toplum normlarında normalleşirsek, o zaman toplumsallaşmışta olacağız.
tek kelime ile homofobikler diye düşünüyorum
yine toplumun kendisidir. çok basit.
aşırılık,kural tanımazlık,ben merkeziyetçilik,saygı eksikliği şimdilik aklıma gelen bunlar
eşcinseller toplumlaşamaz çünkü eşcinsellik toplum belirleyici unsur değildir. toplum belirleyici unsurlarda farklı özelliklere sahip insanlar aynı şeye inanırken; insan tanımlayıcı özelliklerde [eşcinsellik gibi] aynı özelliği taşıyan insanlar farklı şeylere inanırlar.

yani bir yunan, rus ve slav bir araya geldiğinde çok rahat bir şekilde aynı tanrıya inandıkları gerçeğinde birleşebilirler. yada las malvinas [son argentinas!] adalarında doğan insanlar ile londra’da doğan insanlar kendilerini aynı milletten sayar ve başka bir yere gittiklerinde diaspora oluşturabilirler. [zira milliyet kandan geçer. eşcinsellik ise doğası gereği rastgeledir, sonradan edinilemez. ama bir insan sonradan ingiliz olabilir, buna göre doğan çocukları da ingiliz oluyor]

gelelim eşcinselliğe. değil dünyanın farklı yerleri, aynı şehirden aldığınız üç eşcinsel bile aynı kafada değildir. kaldı ki eşcinselin bir tanımı veyahut standart bir aktarımı yoktur. yani eşcinselin çocuğu eşcinsel olmaz, misyonerlikle eşcinselliği yayamazsınız. zaten eşcinsel olduğunu farkeden bir kişi, o yaşa gelene kadar toplum tarafından yontulmuş olacaktır. bunun üzerine böyle bir toplumlaşmanın olması [yani yeni bir eşcinsel kimliğinin oluşması] imkansızdır zira bu kişinin var olan bütün üst kimliklerini yok etmesi demek. sizce türkiyede yaşayan insanların tüm din dil ırk vesaire engellerini aşarak eşcinsellik paydasında buluşması ne kadar mümkün? eşcinselin tanımı ne mesela? ortak bir tanım var mı?

ha, ülkemizde insan haklarının bu derece düşük olmasının nedeni de azınlıklardaki (bkz: konformizm) den dolayıdır. 1940 amerikasının türkiyeden beter olmasa bile türkiye ile yarışabilecek ladar bağnaz olduğu yadsınamaz, iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmamız gerek. başkalarının başarılarından çalıntı kutlamalar, deyimler ve süslü ama içi boş kuru sözler ile “mücadele veriyoruz” .

“out olmak” nedir mesela? “dolaptan çıkmak”,”pride kutlamak” “onur haftası” falan filan.

türkiye’de eşcinsel kültürü yoktur. yok efendim, aksini iddia etmeyiniz. tıpkı her konuda olduğu gibi kültürel emperyalizm bu konuda da esir almış bizi.

günümüzde “ılımlı hetero” kesimden pride’a gelen basit bir eleştiri var; “neyin onuru / gururu bu?”. eşcinsel olduğundan gurur duymak güzel bir şey elbette. amerikalıların gurur duyacak bir marsha’sı, stonewall ayaklanmasını takriben haklarını alana kadar san francisco’yu darmaduman ettikleri üç gece var.

cılız çıkan sesimizden başka bizim gurur duyacak neyimiz var?