hoşlanılan erkeğe açılamamak

- mahmut abi?
+ ha söyle koçum.
- yok bişi...
- mehmet?
+ efendim mahmut abi?
- neyse yok bişi...
haftada sırf bu diyalog için 2-3 kez aynı minibüsle işe gitmekteyim.

- pardon?!
+ efendim?!
- alır mısın?
+ kaç kişi? *
- bir.

(bkz: bir umuttur yaşatan insanı)
valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.
gördüğüm en tatlı bear peşimden geldi, yanıma oturdu. konuşmadı. konuşmadan kalktı gitti. gittim ben de. açılamıyorum.
hadi ben açılamıyorum, gencim utangacım. sen niye bir şeyler söylemiyorsun?
benden 20 yaş büyüksün! saati sor ne bileyim bir şey sor işte...
eşcinsel olarak biriyle karşılıklı beğenişip anlaşıp ilişki yaşama ihtimaliniz samanlıkta iğne aramaktan beter.hem de o kadar uygulama ve tanışma siteleri olmasına rağmen.o yüzden birkaç denemeden sonra daha fazla burnunuzun sürtülmesini göze alamadığınız için ölüp bitsenizde belki biri beni görür diye kenara çekilip beklemeye başlıyorsunuz.birini beğenseniz bile açılmak aklınızın ucundan bile geçmiyor.
göğsünde yattığını düşlediğin ama gerçekte sadece bakakaldığın durum.
nasıl açılacam anacııım
toplumsal cinayete kurban mı gidiyim bu gencecik yaşımda ayol

açılma değil de hoşlanılan her erkeği elde edebilme potansiyeli oldukça uç noktalarda bu ülkede
sikine elini attığın her erkek o an abazan bir liseliye dönüyor emin olun :)
hoşlanılan erkeğin başka sulara açılmasıyla ilgilidir. mesela ilgisinin sadece kadınlara olması; heteroseksüel olması.
yaw.. ne var. söyleyin. ne olacak. belki de bu şekilde yaşanabilecek pek cok seye engel oluyoruz.
içinde ukte kalıp başka sevdalara yol açar.
gey gençlerin çoğunda gözlemlenebilecek bir sıkıntı, bir tıkanıklık durumu. benim de lise, hatta üniversite yıllarım birilerine açılamamakla geçti.
biraz geç açıldım ben de. çok piç değildim. en azından şimdi olduğum kadar piç değildim. şimdi babam bile beni karşısına çekip azarlarken "taksim nonoşları gibisin" dediğinde çok utanmıyorum. çünkü artık kime nasıl göründüğümü umursayarak ömrümü çürütmeye değmeyeceğini anlamam gereken bir yaştayım.
başkalarının nelere takıldığı, neler uğruna süründüğü beni ilgilendirmiyor.

eskiden olduğum kadar masum kalmadığıma sevinirken, o halime de dudağımı büküp burun kıvırarak bakıyorum. yine de ona teşekkür etmek lazım. daha erkenden daha kötü düşebilirdim.

"şimdi olsa şöyle yapardım" lafları da aynı "keşke şöyle yapsaydım" lafları gibi. o utangaçlığa insanı iten koşullar başkalarını da saldırganlığa itiyordu. kimse için kabul edilir görülmeyen şeyleri evcilik oynar gibi yaşamamız ilk başta normaldi. şimdi ise içinden çıktığım o akvaryumun sağladığı ortamı uzaktan izleyip, "ben sigaraya yeni başladığımda birkaç senedir alkol kullanıyordum, arkadaşlarım da şunları şunları denemişti," gibi gereksiz gözlemler yapmak dışında bakılacak daha farklı şeyler olup olmadığını değil de
geçmişe değil geleceğe bakalım artık diyorum. herkes her şeyi anlardı da niye bozamazdık o gidişi diye soracak birisi değil de sorulacak kişi olduğumu şimdi anladım. o insanlar bensiz de aynı yerde olacaktı; ben kendime çok fazla yer açmadım. çünkü gereksiz bir korku, gençlik, toyluk, körlük, cahillik...

birilerini bakışlara hapsetmekle, başkalarını yanımda sıkıntıdan öldürmekle, duygusal iniş çıkışlara çekip kimi zaman küçük düşürerek, kimi zaman köpek gibi peşine düşerek; her şeyi, her duyguyu üstü kapalı yaşamaya çalıştığım zamanlar geçip bittiği için mutluyum. toplum beni bir uzaylı yerine koyduğu için belki, bir hastalık gibi davranmak dışında bir şey gelmedi elimden. şimdi aşısı tamam neredeyse. yalnızca eski köpekler havlamaktan bıkmadı. onlar da hevesi kursağında kalmış kıskanç pislikler olduklarını iyi bilirler. her neyse konuyu çok dağıttım.

şimdi çevremdeki sıradan insanlarla konuşurken bile onlar için yüz kızartıcı sayılabilecek meselelerin konusunu açmaktan çekinmiyorum. işin kötü tarafı, kimseyi sevmeyen bir insan olmam. yoksa, arasaydım, isteseydim birilerini bulur, hatta açılır, teklif bile ederdim gibi geliyor. belki öyle düşünebildiğim bir alanı yarattığım için yetinebiliyorum. yoksa acaba şimdiki
şimdiki özgürleşmiş aklımla eskiye dönebilsem o son tombul benim olur muydu? üzerine gitmeye geç kalmayı beklediğim için olamamıştı ya hani. neyse ki benim gibi geç olgunlaşan bir paraziti hayatına fazla sokmadı.

bak şimdi aklıma geldi yine. bu açılamamak, bu korkular, sıkışma falan
bize hayat diye, yaşam diye gösterilen şeyi, alışıldık olan şeyleri fazla ciddiye aldığımız için. en azından bizim gibilerin hayatı çok da ciddiye almaması lazım. çünkü çocuk olmak için gelmedik, çocuk kalanlara biz dadılık etmek zorunda kalıyoruz yalnız. milyonlarca insanın yaşayıp bildiği şeylerin

neyse işte o çocukla şimdi yine görüşmeye başlasam, eskiden belli ede ede yürüyordum ya, şimdi belki "senden hoşlanıyorum" falan diyebilirdim. belki yine kaçardı ahaha
hoşlaştığım biri var. bakışlarından hoşlanıyorum. göz göze geliyoruz nedensizce ama adını bile bilmiyorum çocuğun. sonunda öğrendim. ve yanında bi kadınla gördüm. bütün hayallerim mahvoldu. hani hiç tanımadığınız insanları kıskanmaya başlarsınız ya işte bu andan sonra ipler kopuyor. inşallah yanındaki ablasıdır, teyzesidir ne biliyim akrabası falandır. siz siz olun gönlünüzü önünüze gelene kaptırmayın.
istanbul'da yaşıyorsanız;
- tek yön
- taksim gezi parkı
- maçka parkının ücra köşeleri
ankara'da iseniz
-gece yarısı kurtuluş parkında
hoşlanığınız kişiye açılabilisiniz. çünkü onlarda büyük ihtimalle oraya gay crusing için gelmişlerdir.
açıldığında o biter o işler kardeş olarak görüyordur falan yeşilçama bağlanır. :)
çok acayip bir durum helede gayliğini daha kabullenemeyip ben niye bu adamı düşünüyorum duyguları hissetmek allah sabır versin
o kadar zor bir durum ki efendim. açılırsam onu kaybetmekten korkuyorum. sevişiyoruz, beraber vakit geçiriyoruz, uzun uzun muhabbetler yapıyoruz ancak 'arkadaş' olarak devam ediyoruz. daha da kötüsü, o bu durumdan fazlasıyla memnun. ama ben kaptırdım kendimi sanırsam. korkuyorum söylemekten, ama ona bakışlarımdan, yakınlık kurma cabalarindan anladigina eminim. bilerek mesafe koymaya çalışıyor, ama kabullenmek istemiyorum. mutualist olan bu durum bana zarar vermeye başladı.

şimdi aramızda binlerce km var. geri geldiğinde neler olacak, nasil devam edecek bilmiyorum ama benim unutamayıp, hayatımı yasayamayacagim kesin.
  • /
  • 2