ingilizce

turkey kelimesi hindi anlamına geldiği için bizle dalga geçen ingilizlere...
50 yıllık kraliçeleri elizabeth in türkçede ne anlama geldiğini fısıldamalıyız.
petrol ofisi firmasının iş güvenliği mühendisi pozisyonu için çağırdılar kalktım gittim görüşmeye. * anadili gibi ingilizce konuşup yazan bir mühendis arıyorlarmış. pis pis sırıtıp: o halde neden ingiliz almıyorsunuz işe demiştim.
biri vardı facebooktan yabancıları ekliyordu başlardan "hi hello kiss you" dan ibaretti ingilizcesi.geçenlerde dolaşırken gözüme çarptı adam facebooktan ingilizceyi sökmüş,ekleyen türkleri kabul etmiyor artık bi havalanmalar bi "hugs from turkey"ler falan.adam aşmış artık sırtı yere gelmez *
bence öncelikle herkesin ama özellikle de eşcinsellerin öğrenmesinin acaip derecede önemli olduğu dil. ingilizce sizi dünyaya açacak kocaman bir penceredir, dünyada olan biteni türkçeye çevirenlerin süzgeçlerine maruz kalmadan okuyabilirsiniz ve bu fena halde önemli birşey, özellikle de eşcinseller için. ingilizce bilmezseniz, türkçe kaynakların çoğu önyargılı, yobaz, cahil cühela tarafından din sosuna batırılarak yazılmış saçmalıklar olduğu ve nefret kustuğu için, lgbt konuları hakkında düzgün türkçe bilgiye erişmek çok zor olduğu için, lgbt konuları hakkındaki çoğu şey türkçeye hiç çevrilmediği için, kendinizi geliştirmek, içinde bulunduğunuzu hissettiğiniz dar çerçeveden çıkıp biraz nefes almak için ingilizce çok elzem birşey. bunun yanında size yurtdışının anahtarını da verir, kendinize güveninizi artırır. napın edin, hiçbirşey öğrenmeseniz de ingilizce öğrenin.
ingilizce eğitim alıp iş hayatına atıldıktan sonra etrafındakilerle ingiliz aksanıyla türkçe konuşmaya çalışan tikilerin ağzına ağzına vurulmak suretiyle aksanları düzeltilebilir. adama bişey söylersin :"waaoow eksılınt aydia. tabi benefitine bakmak lazım. rantabl bişeyse way nat yaani" şeklinde kullanmamak lazım.
gayet güzel bir dildir. öğrenmesi erken yaşlarda basit yaş geçtikçe zorlaşır. ingilizce bilen almancayı da çabuk öğrenir bu yönden yararlıdır. bi de kimsenin bilmediği bi yerde tek bilen sizseniz ve bi turist yanınıza gelirse cidden egonuz okşanıyor. yapacak bi şey yok valla benimki okşanıyor.
çok iyi kelime esprilerin olduğu ama türkçeye çevirirken tüm esprisini kaybeden dil.
türkçe cinsiyetsiz bir dil olduğundan böyle bir sorunumuz yok ama bu aralar tartışılan ilginç konulardan biri, ingilizce'deki (ve diğer tüm hint-avrupa dillerindeki) kişi zamirlerinin queer durumlarına uydurulması.

biliyorsunuz bizdeki üçüncü tekil şahış zamiri olan "o"nun ingilizcede "he, she, it" diye 3 karşılığı var, ismin hallerine göre bunlar form değiştiriyorlar, "he, his, him" gibi. bazı insanlar kendilerini cinsiyet belirten bu zamirler ile tanımlamak istemediklerinden, bu zamirlere alternatif olarak "zee, zis, zer" gibi cinsiyeti belirsiz formları tercih ediyor, bunları da tanıştıkları insanlara "beni tanımlarken bu zamirleri kullanın" diye tembihliyorlarmış.

enteresan işler.
türkçe ile çok ilginç benzerlikleri var. akrabalık olarak değil.

iki dilde de aşırı bir şekilde anlam kayması var. örneğin, "deer" sözcüğü, aslında "hayvan" anlamına geliyor. ama ingilizce'de "geyik" kavramını simgeler olmuş. fowl aslında "kuş" anlamına geliyor. ama ingilizcede "av kuşu" anlamına gelmiş. "hound" sözcüğü ingilizcede "tazı" anlamında kullanılıyor, ama aslında "köpek" demek. *

türkçede de böyle çok sözcük var. örneğin bostan sözcüğü karpuz anlamına gelirken, bugün karpuz tarlasını simgeler olmuş. al sözcüğü bugün kırmızı anlamında kullanılıyor, ama aslında pembe renk anlamına geliyor. gök, aslında "mavi" demek. ama artık gökyüzünü belirtmek için kullanıyoruz. "gök" sözcüğünün eski hali neydi peki? "tanrı" sözcüğü.

diğer benzerlik ise şu: diğer dillerle de aşinayım, ama sadece ingilizce ve türkçede bu benzerlik var. türkçede "t" ve "d" sesini söylerken, bazen "t"yi "ts" şeklinde, "d"yi de "dz" şeklinde söylüyoruz. aynı şey ingilizcede de oluyor. neden bilmiyorum.
barındırdığı bir çok deyimin türkçe deyimlerle benzerlik gösterdiği dildir. orneğin:

armut dibine düşermiş - the apple doesn't fall far from the tree: elma ağaçtan uzağa düşmezmiş.
geç olsun da güç olmasın - better late than never: geç olması hiç olmamasından iyidir.
ısıracak köpek dişini göstermez - barking dogs seldom bite: havlayan köpek nadiren ısırır.*
kursa gitmeden, kensi çabalarımla, hikaye okuyarak, şarkı sözlerini çevirerek, haberleri bbc'den yarım yamalak okumaya çalışarak okuduğumu anlayıp, gayet iyi derecede yazabildiğim amma konuşma ve dinlemede yetersiz olduğum dil. konuşmak istiyorum artık. help me ayol.
izmir'de öğrenmeme yardımcı olacak arkadaşlar mesaj atabilirlerse çok mutlu olurum.