lut kavmi ile ilgili
recep ihsan eliaçık şu yazıyı paylaşmıştır.
kuranda lut kıssası bölümler halinde esas olarak altı yerde geçiyor.
her birinde o günkü mekke ortamına uygun bir tema öne çıkarılıyor ve mekke üzerinden tüm kuran okuyucularına mesajlar veriliyor.
ilginçtir, lut kıssası altı bölüm halinde ve tamamı mekke döneminde anlatılıyor. yapılan araştırmalara göre her hangi bir eşcinsel olayın tespit edilemediği mekkede lut kıssası neden anlatılmış olabilir?
mekkede eşcinsellik yoktu, bu konuda kuranda lut kıssası dışında bir uyarı görmüyoruz. ama mekkede fuhuş vardı. zorbalık, baskı, yol kesme, kadınlara el koyma, cariyecilik, kölelik hepsi vardı.
luk kıssasının ana vurgusu mekkedeki bu duruma paraleldir. yani esas vurgu baskı, dayatma, zorbalık ve zulümdür. lut kıssasında değişen bütün bunların, kadınları bırakıp erkeklere şehvetle gelmek adına yapılmasıdır.
nitekim anlatının bölümler halinde geçtiği yerleri görünce bunu apaçık göreceksiniz.
lut kıssası ile ilgili anlatı kuranda ilk olarak kamer suresinde geçer. kamer suresinin temel özelliği geçmiş çağlara ait yıkılış sahneleri ile dolu olmasıdır. daha önce tufan, kasırga, çağlık/sayha ile yıkılanlar sıralandıktan sonra şöyle denir:
lut kavmi de uyarılara kulak asmayıp yalan bütün bunlar dedi. biz de başlarına taş yağdırdık. sadece lutla beraber olanları bir seher vakti kurtardık. tarafımızdan bir nimet olarak..işte şükredene böyle karşılık veririz. aslında lut onları tutup yakalamamız konusunda uyarıp durmuştu. fakat uyarılara hep kuşkuyla yaklaştılar. gelen misafirlerini tacize kalkıştılar. biz de onları böyle körkütük bir halde bırakarak uyarılarıma kulak asmamaya karşılık tadın bakalım azabımıdedik. nitekim olan oldu ve azap kendilerini bir sabah yakalayıverdi. uyarılarıma kulak asmamaya karşılık tadın bakalım azabımı! açın kulağınızı!kuranı düşünmek için kolaylaştırdık, yok mu düşünen? (kamer; 33-40).
görüldüğü gibi nuh (tufan), ad (kasırga) ve semud (çığlık/sayha) anlatıldıktan sonra lutun kavmi anlatılıyor. onların da gökten yağan taş ile azaba uğradıkları haber veriliyor. burada lutun anlatılmasından maksat, ayrıntıya girilmeyişinden de anlaşılacağı gibi saldırganlık ve zorbalığın örneklendirilmesidir. şimdilik ne yaptıklarına girilmiyor. bu aşamada önemli olan salihin devesinin boğazlanması gibi saldırı ve tecavüz karakterinin deşifre edilmesidir. çünkü buna benzer, isteklerini başkalarına zorla dayatan bir bir güruh mekkede hüküm sürmekteydi. ve onlarda bir gün böyle yıkılacaktır denmek isteniyor.
bunlar, tâ ilk surede alakta hayır (kella) ile başlayan ilk itiraz, tuğyan ve hegemonyanın örnekleridir: mülk hegemonyaya yönelir! zenginliği kendine yeterli gören (mustağni) yasakçılığa/tecavüze/boğazlamaya yönelir!
yukarıdaki misafirlerinden murad almaya kalkıştılar. biz de gözlerini siliverdik. tadın azabımı ve uyarılarımıayetinde geçen [râvedû] irade etmek, kararlı istek manasında olup bu bağlamda türkçede cinsel taciz dediğimiz anlamda kullanılmaktadır. çünkü buradaki irade etme eşcinsel ilişki talebi ile ilgili olduğu için taciz kelimesi uygun düşmektedir. keza ayette geçen gözlerini sildik [tamasnâ ayunehum] ifadesi deyim anlamında olup türkçede defterden silme sözünü çağrıştırır. yani; şehvetten kudurmuş, gözleri artık hiçbir şey göremez hale gelmiş, zıvanadan çıkmış bu güruhu, 'allah belânızı versin deyip böyle körkütük bir halde bıraktık. denmek isteniyor
ikinci bölüm hud suresinde:
elçilerimiz gelince, lut onlar adına kaygılandı, telaşlandı ve: bu çok zor bir gün. dedi. kavminden kimileri koşarak ona geldi. zaten bunlar, önceden beri böyle kötü işler yapmaktaydılar. lut: ey kavmim! işte kızlarım. onlar sizin için daha temiz. sakının da misafirlerimin yanında beni rezil etmeyin. içinizde hiç mi aklı başında
da bir adam yok? dedi. onlar: bırak şimdi, bizim kızlarında gözümüz olmadığını biliyorsun. ne istediğimizin gayet iyi biliyorsun. dediler. lût: keşke, size karşı koyacak gücüm kuvvetim olsaydı. diye hayıflandı. ya da bana arka çıkacak sağlam bir dayanak. dedi. elçiler: ey lut! emin ol biz rabbinin elçileriyiz; onlar sana ihtimal yok el uzatamazlar. aileni de yanına alarak gidin buralardan, arkanıza bile bakmayın. ancak şu eşin hariç, çünkü onların başına gelecek olan, onun da başına gelecek. haberin olsun. onlar için belirlenmiş vakit sabahtır, zaten sabah da yakın değil mi? dediler. nihayet emrimiz vaki olunca, o şehirlerin altını üstüne getirdik ve üzerlerine sert taşlar yağdırdık. rabbinin katında hazırlanıp işaretlenmiş taşlar.. öyle ki bu taşlar, her zâlime hiç de uzak değildir. (hud; 78-82)
görüldüğü gibi kıssanın burada geçmesinin sebebi, peygamberin sığınacak bir dayanak aradığı, zorbalık karşısında çaresiz kaldığı yıllara denk gelmesidir. bu nedenle lutun da benzer bir dayatma ve çaresizlik içinde kaldığı hatırlatılmakta ve destekleyici sözler söylenerek, allahın yardımının yakın olduğu belirtilmektedir.
yukarıdaki bölüm zorbalığa karşı çaresizlik sahnesi. kapıya dayanmış adamlar gelen misafiri istemekte, lut ise adeta yalvararak beni rezil etmeyin, yapmayın etmeyin demektedir. ahh gücüm kuvvetim olsaydı diye iç geçirmektedir. çok açık bir şekilde kapıya dayanma, isteklerini zorla almaya kalkışma olduğunu görüyoruz.
aslında kıssada geçen qavm şehrin zenginlikten şımarmış ileri gelenleri oluyor. çünkü bunlar yol kesmekte, kadınları bırakıp erkeklere gelmekte yani osmanlı saraylarında olduğu gibi has bahçelerinde eğlenmek için kendilerine oğlan aramaktaydılar. erkeklere gelmek (tetûner-rical) ifadesi oğlan aramak, genç, parlak kimi görseler koşup gelmek, başına çökmek manasında kullanılmaktadır. nitekim yukarıda geçen bölümde görüldüğü gibi koşarak geldiler (yuhraûne) deniyor.
lutun karısının, onlarla birlikte kalacağı ve onların başına gelenin onun da başına geleceğinin söylenmesin sebebi nedir? lutun eşi eşcinsel miydi ki? böylesi bir durumda lutun onunla evli kalması mümkün olmadığından, tıpkı firavunun karısı veya ibrahimin babası gibi bir durum olduğunu görüyoruz. yani lutun karısı böyle bir şey yapmasa da onlarla birlikteydi. o sınıfın içindeydi ve onlardan sonuna kadar ayrılmamış, yapılanlara en azından ses çıkarmamış, böylece zulme ortak olmuştu.
lutun işte kızlarım.. demesi de yöresel kültürden geliyor, işte kadınlar anlamında. büyükler kavmin kadınları için kızlarım derdi.
elçilerden maksat da melekler değil; yörede bulunan erdemli ve dürüst gençlerin gelip luta bunlarla boşuna nefesini tüketme, yıllardır böyle bunlar, has bahçelerde eğlenirler, bunları bırak başka yerlere git, allah belalarını verir bir gün diye telkinde bulunanlar olduğu anlaşılıyor.
üçüncü bölüm hicr suresinde:
elçiler lutun evine gittikleri zaman, lut sizi tanıyamadım, galiba burada yabancısınız dedi. onlar hayır, biz sana onların şüphe edip durduklarını getirdik. sana gerçekle geldik, emin ol doğru söylüyoruz. dinle şimdi: karanlık bastırınca taraftarlarınla birlikte yola koyul. sen de arkalarından git; arkanıza bakmadan çekin gidin buralardan. luta şunu söyledik: göreceksin, sabaha buraların yerinde yeller esecek. bu arada şehir halkından kimileri de konukların geldiğini duymuş, koşarak gelmişlerdi. lut onlara sakın ha! onlar benim misafirlerim, beni rezil etmeyin 69- allahtan korkun, beni utandırmayın dedi. onlar sana elalemin işine karışmanı yasaklamamış mıydık dediler. lut: işte kadınlar, eğer niyetiniz ciddi ise dedi. elçiler ömrün hakkı için dediler baksana hepsi sarhoş, ne yaptıklarını bilmiyorlar. nihayet tanyeri ağarırken onları korkunç bir çığlık yakaladı. böylece şehrin altını üstüne getirdik. üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık
ibret almak isteyenlere bu olayda büyük dersler vardır. kalıntıları halen yol üstünde duruyor. bütün bunlarda imanı olanlar için gerçekten ibret vardır. (hicr; 31-77).
görüldüğü gibi bu bölümün ana teması da göç
luta gelen elçiler şehirden gitmesini söylüyorlar. tam da peygamberin artık mekkeden gitmeyi düşündüğü yıllara denk geliyor. önceki bölümde geçen misafirlerin geldiğini duyunca koşarak gelen ve kapıya dayanan adamlar bu bölümde de tekrar vurgulanıyor ve bunların kim olduklarına dair biraz daha ayrıntı veriliyor: seni elalemden nehy etmemişmiydik? yani insanlara, halka vaaz vermekten, konuşmaktan, bizi eleştirip durmaktan vazgeçmeni söylememiş miydik, sana yasak koymamış mıydık? demek ki bu adamlar şehrin yasak koyucuları. luta konuşmayacaksın, kimseye bir şey söylemeyeceksin diye yasak (nehy) getiriyorlar. demek ki bu adamlar sınıfsal olarak ileri gelenler; kavmin kuranın tabiri ile mele-i mürtefi, has bahçelerde eğlenenler. halkın çocuklarını kendilerine oğlan yapmak isteyen kudurmuş haramzedeler
dördünce bölüm enbiya suresinde ve iki ayet:
luta bilgi ve bilgelik verdik. onu çirkeflikler işleyen o beldeden kurtardık. doğrusu onlar çok kötü bir güruhtu, yoldan çıkmışlardı. lutu sevgi ve merhametle kuşattık. çünkü o iyilik, güzellik ve doğruluk timsali birisiydi. (enbiya 78).
görüldüğü gibi burada da kavmin ileri gelenleri için pislik (rics), çirkef (habâis), kötü (sûe) ve yoldan çıkmış (fâsık) tabirleri kullanılıyor. peygamber de içinde yaşadığı mekke ilere gelenlerinin pislik, çirkef ve kötülüklerinden işte böyle kurtulacaktır denmek isteniyor.
beşinci bölüm mekke döneminin sonlarında gelen ankebut suresinde:
lut bir zamanlar kavmine siz gerçekten çok kötü bir iş yapıyorsunuz. sizden önce kimse bunu yapmamıştı diye seslendi. devamla siz hala erkeklere musallat olacak, yol kesecek, meclislerinizde türlü kötülükler işleyip duracak mısınız? dediği zaman güruhun cevabı eğer söylediklerin doğruysa getir bize şu allahın azabını da görelim demekten başka bir şey olmadı. lut: ey rabbim! yozlaşmış ve kokuşmuş şu güruha karşı bana yardım et dedi. elçilerimiz ibrahime müjde ile vardıklarında haberin olsun, biz bu yerdeki güruhu helâk edeceğiz, zulümleri ayyuka çıktı dediler. ibrahim: orada lut var ama dedi. onlar: orada kimin bulunduğunu pekâlâ biliriz. merak etme, onu ve ailesini kurtaracağız. ancak karısı kurtulamayacak dediler. elçilerimiz luta gelince onlar adına üzüldü ve telaşlandı. onlar da korkma ve üzülme seni ve aileni kurtaracağız ancak karın kurtulamayacak dediler. biz bu yerdeki güruha yaptıkları kötülükleri işler dururlarken gökten pislik indireceğiz. dikkat edin! biz aklını kullanacak bir topluluk için orada bir ibret tablosu bıraktık. (ankebut; 28-35)
görüldüğü bu bölümde hicret zamanı iyice yaklaştığı için azap, helak ve geride kalanların ne olacağı anlatılıyor. erkeklere musallat olan adamların kim olduğuna dair de biraz daha ayrıntı veriliyor. bunlar fuhuşa gelen (tetunel-fâhişe), bunun için erkek/oğlan arayan (tetunel-ricâl) ve amacına ulaşmak için de yol kesen (tegtaûnes-sebil) ve bunları has bahçelerine/eğlence meclislerine getiren (tetune fî nâdiye) tiplerdir. kim oldukları gayet açık değil mi?
ayette geçen tetune ifadesi defalarca kullanılıyor. gelmek (etâ) kökünden gelen bu kelime gelmek, aramak, getirmek, musallat olmak gibi sonucu başkasını etkileyen aktif/saldırgan/agresif bir çabayı ifade ediyor.
altıncı bölüm mekke dönemin iyice sonlarında gelen neml suresinde:
luta da peygamberlik verdik. bir zamanlar halkına şöyle demişti: siz, göz göre göre fuhuşa nasıl geliyorsunuz? kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi geliyorsunuz? açıkçası siz arzularına uyan inatçı bir güruhsunuz. buna güruhun cevabı şu lut ve taraftarlarını ülkenizden kovun. kendileri çok temiz insanlar ya! demekten başka bir şey olmadı. bunun üzerine lutu ve beraberindekileri kurtardık. ancak karısının geride kalanlar arasında olmasını uygun gördük. onların üzerine öyle bir şey yağdırdık ki, bir görseydin, uyarılıp durdukları halde aldırış etmeyenlerin üzerlerine yağan ne berbat bir şeydi! (neml: 54-58)
lut kıssası anlatılırken kullanılan fuhuş, habâis, seyyiât, fısk, zulüm, cehl, musrif, rics gibi tabirler başka peygamberler anlatılırken de kullanılır. lut kıssasında ek olarak kadınları bırakıp erkeklere gelmek tabiri geçer.
öyle anlaşılıyor ki lut kavminin ileri gelenlerinin tıpkı eski fars, emevi, abbasi, osmanlıda olduğu gibi ayş u tarab (işret, eğlence, şarap, oğlan) meclisleri vardı. burada türlü eğlenceler düzenleniyordu. oğlancılık tabir edilen iş de, bu nadiyelerin/meclislerin vazgeçilmeziydi.
şurası unutulmamalı ki kuranın fuhuş, şarap, oğlancılık, kumar, ziyneti (zenginlik) gösterme, altını biriktirme gibi işlere karşı çıkmasının kökünde yatan esas sebep sınıfsaldır. çünkü bunlar genellikle sömürücü üst sınıfların işret meclislerinin vazgeçilmezlerindendi. buradan bunları alt sınıflar işlerce caizdir anlamı tabiî ki çıkmaz. ama bunlar tarih boyunca hep sarayların olmazsa olmazları olduğu herkesin malumudur.
lut kavminde nasıl bir şeyin olduğunu anlamak isteyenler, halil inalcıkın has bağçede ayş u tarab kitabını okumalıdır. aynısının osmanlı versiyonunu görecekler. keza evliya çelebi 17.yüzyıl osmanlısında eşcinsellerin (hizyân) esnaftan sayıldığını ve başlarında subaşılarıyla padişahın önünden 500 kişilik bir gurup halinde resmigeçit yaptıklarını seyahatnamesinde anlatır.
sonuç olarak lut kıssasının esas konusu zorbalık ve zulümdür. nitekim onlar çok zalimlik ettiler deniyor. zulüm hak yemek demektir. bir yerde zulüm olması için dayatma, baskı, yasaklama, engelleme, yol kesme, ev basma, vurma, öldürme, çalma vs. olması gerekir. lut kavminin ileri gelenleri bütün bunları yapıyordu. ayetler hep onu anlatıyor. oğlancılık kavmin ilere gelenlerinin yaptıklarından sadece birisiydi. helak olmalarının sebebi bunu dayatmaları, zorla herkesi kendi heva ve heveslerinin nesnesi haline getirmeye kalkmalarıydı.
bütün bunlardan kuranın eşcinsel ilişkiyi başkasına dayatma ve zorlama olmadığı takdirde onayladığı anlamı çıkmaz. kuranın kendi inananlarından eşcinsel (homoseksüel) değil; karşıcinsel (heteroseksüel) ilişki istediği ortada. kuran erkeklerin karşı cinslerini (kadınları) bırakıp hemcinslerine (erkeklere) yönelmelerini hoş görmüyor. yukarıdaki ayetlerde bu apaçık ortadadır. buradan kadınlar için de aynı durum söz konusu olur. yani kadınlar da erkekleri bırakıp kadınlara gitmemelidir.
burada mesele böyle yapmayanların, öyle olmayanların ne olacağıdır?
kuranda yasaklanan zulüm ve zorbalık, istenen de karşı cinslerin birbiriyle ilişkisidir.
şu halde eşcinseller zulüm ve zorbalığa yönelirse müdahele edilir, durdurulur. lut kavmi ileri gelenlerinin yaptığı buydu. onlar zülüm ve zorbalığa yöneldiler lut onu durdurmak istedi ama gücü yetmedi.
peki eşcinseller zulüm ve zorbalıkla karşılaşırsa durum yine aynı mıdır? evet. durdurulması gereken eşcinsellerin hem zulüm ve zorbalığa yönelmeleri hem de zulüm ve zorbalığa uğramalarıdır.
kimseye zararı dokunmadan yaşanan bir eşcinselliğe, sırf bize ters diye müdahele edemeyiz. eşcinselliklerini ötekine dayatmadıkça sorun olmaz. kimse kimseye dayatmada bulunmazsa, bence sorun yok.
biz tasvip etmesek de, öyle olmasak da tepelerinde cinsel tercih vekili, din bekçisi veya ahlak polisi kesilemeyiz. herkes tasvip etmediğini zorla ortadan kaldırmaya, baskı altına almaya, konuşturmamaya, susturmaya, yaşanmasına engel olmaya kalkarsa birarada yaşayamayız. eşcinsellerle dayatma olmadıkça birada yaşanabilir.
yaptıkları iş kendi tercihleridir, bizi ilgilendirmez. ötekine dayatmaya dönüşmedikçe mahremiyettir ve kişi ile allah arasındadır. cinsel tercihler dahil hiç bir şeyin bekçisi, vekili ve zorbası olamayız. kuran üçünü de yasaklamıştır. bize düşen her türden zulüm ve zorbalığa karşı çıkmaktır.