ömer seyfettin

sünnet olduğum zamanki nekahet döneminde tanıştığım yazar. malum köydeyiz kitabın yüzünü sadece okulda görüyoruz ve onda da ailece sarmışız kemalettin tuğcu'ya ki salya sümük ahlar vahlar kötü karakterlere lanet okumalar gırla gidiyor. okulda görmüştüm ömer seyfettin'in bir kitabını bir iki sayfasına baktım yok dedim bu açmaz beni. damardan dram lazım bana. sonra sünnet günü gelip çattı, benden ayağa kalkmamam istendiği için istekler bitmiyor; onu getirin, bunu götürün, şunu istiyorum şeklinde. kitap alın bana zaman geçsin diye dedim ki bu arada yanılmıyorsam 7 yaşındayım.* bana ömer seyfettin'in hikayelerinin olduğu bir kitap getirildi. hikayeler ise akıllara zarar: çakmak, diyet, kaşağı, ilk düşen ak, bomba, ilk cinayet, yüksek ökçeler, falaka. düşünüyorum da gerilim türüne merakımı zannedersem bu kitaba borçluyum. çocuk kitabı değil bildiğin alacakaranlık kuşağı. her bir hikayedeki öğeler bugün gibi aklımdadır ve hala ürpermeme neden olur ve bomba en fecisidir.
kan, gözyaşı ve acı; ölüm, buhran, savaş ve hiçliğe götüren sorunlu durum öyküleri. bunların hayatın gerçeklikleri olduğu muhakkak. diğer yandan ömer seyfettinin büyük bir hikayeci olduğu da aşikar fakat hayır, çocuklara tavsiye edilmesi mantıklı değil.

mesela;
tek bir yanlışı yüzünden kardeşinin katili konumuna düşen çocuğun hikayesi * çocuklardaki masum kaçışları o kadar lanetler ki kapitalist ahlakı aratmaz. çocuk bu! elbette hata yapar. büyüklerin onlara ceza değil, hataları dillendirecek cesareti vermesi ve doğruyu yanlışı öğrenirlerken gerektiği kadar yol gösterici olması gerekir. yanlışsız bir çocuk istemek, ki bu pollyannada eksiksiz bir hüvviyete kavuşmuştur, haksızlık, vicdansızlıktır. yine kuduz diye bir hikayesi daha var ki... ve onlarcası...

ileride adını koyamadığımız sessizliklerimizde aslında travmatik bir vaka oluşumuzu fark etmeyiz, öyle tuvalete işerken deliğe bakarsınız. çişiniz biter ve içiniz titrer. sessizce kaçarsınız o sessizlikten. bir şey vardır ama adını koyamazsınız. mesuliyetin ağırlığı. ama nasıl bir suç veya sebep?
muhtemelen milli eğitim bakanlığı çalışanları tarafından hiç okunmayan öykü yazarı.

beyaz lale isimli, içerisinde nekrofiliden işkenceye kadar pek çok uygulamanın ayrıntılı şekile anlatıldığı bir kitabın meb onaylı damgası ile ilköğretim öğrencilerine tavsiye edilmesinin başka açıklaması olamaz.
ömer seyfettin'in kitapları çocukların okuyabileceği kitaplar değildir. içinde bol bol ırkçılık ve cinsellik barındırır. çocuklara milliyetçiliği aşılamak için yıllarca okullarda okutulmuştur. mesela beyaz lale kitabında fırınlara atılarak yakılan bulgarların sarımsak, sırpların yanmış patates, türklerin ise süt koktuğunu anlatır. aynı zamanda ayrıntılı ve uzunca bir tecavüzü anlatır. bulgar tecavüzcünün işgal ettiği köydeki türk kadını intihar ettiğinde ölüsüne de tecavüz eder.
bomba adlı öyküsündeyse grup halinde bir türk kadınına tecavüz edilir.

öykülerinde istediğini anlatabilir ancak bu öyküleri okullarda çocuklara "zorla okutmak" büyük bir çocuk istismarıdır. günümüzde dindar nesil yetiştirilirken geçmişte milliyetçi nesil yetiştiriliyordu. kin dolu ve çocuklar için uygunsuz bu hikayeleri asla okutturmayın.
hep sapık olduğunu düşünmüşümdür bu adamın
kaşağı adlı eseri olan yazardır. bu kitabı çocukluğumda okumuştum ve anımsadığım bi kısmı vardı, "çocuğun ateşler içinde yatması" . halbu ki çocuk halk arasında "kuş palazı" olarak adlandırılan cornynebacterium diphtheriae adlı bakterinin neden olduğu difteri hastalığından müzdarip ve gelin görün ki bu hastalığın en önemli klinik tablolarından biri hastada ateş görülmemesi veya çok hafif şekilde ilerlemesi... ömer seyfettin bey acaba biraz üfürüyor musunuz ki?
küçükken, hiçbir kitabını okumamış olmama rağmen, nedense "en sevdiğiniz yazar" kısmına bu adamın adını yazardım.
benzersiz betimlemeleriyle özel bir yeri vardır her daim. sindire sindire yazar.
bir sırp filmi gibi yazar vallaha, ilk okulda melda isimli arkadaşım diyeti okumuştu kapağında satırla kendi koluna hamle yapan bir adamın resmi vardı. kızın nasıl bir yaşamı var acaba şuan.