özel üniversitede yüzde yüz burslu okumak

kazanır bir de ilk ve tek tercihinize yerleşirseniz evde adeta bir bayram havası yaşanır... kayıt olmaya giderken sizi kırmızı halılar ile siyah takım elbiseli, gözlüklü, kulaklıklı adamlar karşılayacak bütün öğrenci işleri tebrik yağmuruna tutacak sanırsınız ta ki kayıt günü gelene kadar... aaa bir bakarsınız düşündüklerinizin hiçbiri yok herhalde bugün izinliler düşüncesi ile hayallerinizi okulun ilk gününe saklarsınız eee sonuçta siz bulunmaz hint kumaşısınız ya!* ardından okulun ilk günü gelir çatar siz bayağı bayağı herkes kadar bir öğrencisinizdir öyle kimseden de ayrı bir ilgi alaka görmezsiniz. beklentilerinizi artık iyice aşağıya çeker hazırlık ile birlikte beş sene boyunca ferrarisi olan boğaçhanla, reinanın hersikim müdürünün sevgilisi sarışın pelinsuyla aynı sıraları paylaşırsınız bir de üzerine siz fakülte birincisi olarak bölümünüzü tamamlarsınız boğaçhanlar, pelinsular ise sizin verdiğiniz notlar ve kopyalarla size müteşekkir şekilde mezun olurlar. sonra dersiniz ki "e hem %100 burslu hem de fakülte birincisi bitirmişim tamam o zaman şimdi bütün iş verenler kapıma dizilecek". "ohh benden güzeli yok!" siz bu cümleler eşliğinde avunadururken hayatın ilk tokadı en acı gerçeği ile yüzünüze inecek; boğaçhan babasının bilmem kaçıncı holdinginde başa geçmiş, pelinsu ise zengin kocasının finansal olanaklarını hunharca harcarmaktayken siz ümit vaad eden "o çocuk" olarak akademisyenlik yoluna baş koyacak master'a başlayacaksınız ve siz hayatınız boyunca aynı döngüyü eşekler gibi çalışarak elde edecekken birileri hiç çabalamadan sizden daha iyi hayatları yaşayacaklar... yani demek istediğim şudur ki hayatta her zaman birileri daha eşit olacak! hayat her zaman adaletsiz bir zeminde seyredecek! eğer aileden gelen olanaklarınız yoksa siz çabalamaktan bir an bile kopamayacaksınız! ve sizin %100 burslu kazandığınız, birinci bitirdiğiniz o üniversite sadece annenizin günlerde, babanızın ise camide, kahvede gururlanma sebebi olmaya yarayacak. the bu kadar!
efendim sınav başarısının yahut transkripteki rakamların hiçbir şey olduğunu tekrar anlamamız sağlayan, ben elimden gelenin en iyisini yapayım da sonrasına bakarız diyenlerin sonunun hüsran olduğunu anlamamız sağlayan hikayenin başlığıdır.

lakin hikayenin sonu süpriz değildir zira yönü olmayan yelkenliye hiçbir rüzgarın faydası olmaz.

mesela pelinsu ve boğaçhan en baştan ulaşmak istedikleri yeri belirleyip ve süreçte yapması gerekenleri yapıp sonunda hedeflerine ulaşmanın keyfini sürerken hedefi olmadığı için gerekeni de olmayan e gerekeni olmadığından da sadece çok çalışan arkadaşımız avcunu yalamıştır.
yazarın hangi özel okulda olduğunu merak ettim doğrusu, çünkü artık o "hiçbir şey bilmeyen holdingin başına geçti" oranı fazlasıyla azaldı: yaz dizilerinde kaldı gibi geliyor bana. belki de okuduğum bölüm/fakülte ile ilgilidir. bilemedim. yine de özel okulda burslu okuyan birisi olarak şunu diyebilirim ki imkan açısından kesinlikle yaşanması gereken, yine de o imkanlara ulaşmak için de kıçınızı yırtmanız gereken bir deneyim oluyor kendileri. bir de yemekler pahalı.
mis gibidir valla çatur çutur imkanlarını sömürüyorum beybilerin.