siyasi tutukluların açlık grevi

keske sussaydiniz daha iyi olurdu. çünkü konustukça batmissiniz. türkiye'de gerçekten isleyen bir demokrasi olduguna inaniyorsaniz sorun yok. ama türkiye, cezaevlerinde en fazla gazeteci, ögrenci, sendikaci barindiran ülke. ayrica "daga gitmesinler, politika yapsinlar" denen insanlar, bdp de siyaset yaptiklari için uyduruk gerekçelerle, posu takti diye, çig köfte partisi yapti diye, haber yapti diye içeri atiliyorlar. 6 seçilmis milletvekili içeride. 8 bin insan, bir çogu yasal kürt derneklerinde yada partilerinde politika yaptigi için içeride. 100 den fazla gazeteci içeride, 2800 ögrenci iceride.
bu ülke, "ben yaptim oldu" mantigiyla yönetiliyor. çamlicaya cami yapiyorlar kimseye sormuyorlar. taksimi alt üst ediyorlar kimseye sormuyorlar. fatih ormanini agaogluna peskes çekiyorlar, suriyedeki el kaide unsurlarini destekliyorlar kimseye sormuyorlar. uluderede 34 sivili öldürdüler kimseye hesap vermiyorlar. bizim adimiza yillarca dagi tasi bombalayip 18 bin insani faili meçhul bir biçimde öldürüp, 3500 köyü bosaltirken bize sormadilar. sonra yillarca bize terörist diye lanse ettikleri kisilerle görüsürken de sormadilar. simdi hakkindaki hüküm kesinlesmis olan adami, " biz istersek avukatiyla görüsür, istemezsek görüsmez " diyerek tecrit edebiliyor ve kendi hukuklarina bile uymuyorlar. bütün bunlar sizi rahatsiz etmiyor mu? bu hukuksuzluktan korkmuyorsunuz musunuz? bu gün kürtlere yapildigi için memnun oldugunuz hukuksuzluklari, keyfi uygulamalari, yarin kalkip size karsi, sirf lgbt oldugunuz için yaparlarsa ne yaparsiniz? benim seçtiklerim hakkimi arasin diye mhp li yada akp li yada chp li milletvekillerine mi umut baglarsiniz?
açlik grevi pasifist bir eylemdir. acidir ama sonunda bir sivil itaatsizlik eylemidir. unutmayin ki zamaninda gandi' de açlik grevi yapti, mandela da yapti, nazim hikmet de yapti.. nazim o zaman vatan hainligiyle, gandi' ve mandela teröristlikle suçlaniyorlardi. umarim bir gün haklarinizi aramak için yaptiginiz pasifist bir eylemden dolayi terörist yaftasi yapistirmazlar size.
"eğer açlık grevlerini sürdürenlerin dahil olduğu örgüt hemen her gün insan öldürmeye, okul yakmaya, belirli bir bölgede asıl iktidarın kendisi olduğunu söylemeye devam ediyorsa, o açlık grevi de 'kendisi’ olmaktan çıkar, toplum nezdinde araçsallaşır ve beklenen etkiyi yaratamaz."

kesinlikle salt özgürlük, salt ana dilde eğitim, salt tecrit sebebi değil grev, adamlar öcalan'ın adadan gelmesini istiyor, gelip kürdistan ülkesini yönetmesini istiyor. ve siz, buna destek olmayanları vicdansızlıkla suçluyorsunuz.

o zaman ne yapmalı? tamam deyip ülkenin yarısını geçmişi dahi olmayan bir topluluğa mı vermeli? yoksa vermeyip bu adamları yine dağda mı öldürmeli? böyle daha mı vicdanlı oluyoruz? hangimiz güle oynaya doğuda öğretmenlik yapabiliyoruz? kim korkmadan gidip orada doktorluk yapabiliyor? askerler doğu çıkmasın diye günlerce dua ediyor. adamlar hala market okul karakol yakıyor. suçlu kesinlikle cahil olan halk değildir. onlar sadece piyon, ölmek zorunda olan piyonlar onlar ve ölen insanlar sizin kadar umrunda bile olmayacak abdullah öcalan'ın
açlik grevleri 60. gününe girdi. istanbulda 31 ayri bölgede destek amaçli basin açiklamalari yapildi. sanatçi sezen aksu, kendi sitesinden yaptigi ačiklamada duyarlilik çagrisi yapti. açiklamada, "istirham ediyorum vicdanlarimizda derin yaralar açilmadan yasar kemal'in çagrisina kulak verin" dedi.
iktidar cephesinde ise yeni bir sey yok.
kürtler bu ülkenin asli unsurlaridir. benim bir türk olarak ne haklarim varsa, onlarinda ayni hakki vardir. bunun yillar boyunca devlet tarafindan, hemde bizim adimiza ve bize hiç sorulmadan inkar edilmesi, kürt sorununu, kürt sorunu da pkk denen belayi dogurmustur.
eger sizi rahatlatacaksa ben de apo'ya "bebek katili" diyeyim. "teröristler ögretmen öldürüyor, okul yakiyor, pis ilkeller.." diyeyim.. sonuç? sorun çözüldü mü? ölümler durdu mu?

boby sands ingiltere hapishanelerinde yatan bir ira mahkumuydu. yani bir terörist. ira bir terör örgütüydü. içinde sivillerin de oldugu yüzlerce insanin ölümünden sorumluydu. boby sands 1981 yilinda açlik grevinde 10 arkadasiyla birlikte öldü. onlarin ölümüyle kuzey irlanda sorunu çözülmedi. kanli bir sekilde 17 yil daha devam etti. insanlar ölmeye devam etti. çünkü kuzey irlanda sorunu sadece bir terör sorunu degildi. seinn feinn diye bir parti vardi. terör örgütü degildi. ama ira'nin savundugu bir çok seyi onlarda savunuyordu. ingilizler nihayet kibirlerini bir tarafa birakip, 1998 de onlarla konusarak, anlasarak bir çözüm buldular.. bu çözüme daha önce ikna olmus olsalardi ne boby sands, ne arkadaslari, ne de daha sonra yitip gidenler öleceklerdi.

o dönemde boby sands ve arkadaslarinin ölümüne eminim sizin gibi bir çok ingiliz de sevindi.. çünkü onlar da sizin pkk'dan nefret ettiginiz kadar ira'dan nefret ediyorlardi.. çünkü onlar da, sizin kürtleri gördügünüz gibi irlandalilari " geçmisi olmayan bir topluluk" olarak görüyorlardi. sonuçta geç de olsa sorunlari çözdüler. tarih, " oh olsun öldüler, ölsünler" diyenleri degil, belfast'ta "hayirli cuma" anlasmasini imzalayanlari yazdi.. demek ki inkar ederek bir yere kadar. siz ne kadar istemeseniz de hayat sizi gerçeklerle yüzlesmeye mecbur ediyor...


insanlar ölmesin sevgili sözlük. yaşamak herkesin hakkıdır
son olarak lale mansur, tuncel kurtiz, hüseyin hatemi ve ezel akay'in duyarlilik çagrisi yaptiklari klip imc tv, yol tv ve halk tv de dönüyor.
açlik grevleri bu gün 54. gününde. ülkenin bir çok kentinde yine eylemler ve polisin eylemcilere karsi sert müdahale görüntüleri vardi. recep tayyip erdogan'in, pkk lideri abdullah öcalan'in aile mensuplariyla görüsebilecegini ama avukatlariyla görüsemeyecegini açiklamasi, iktidarin olayin çözümü konusundaki isteksizligini gösteriyor. selahattin demirtas, erdogan'in açiklamasinin anayasaya aykiri oldugunu, her mahkumun avukatiyla görüsebilmesinin bir hak oldugunu söyledi. yarin itibariyle cezaevindeki 10.000 hükümlü ve tutuklunun, çocuklar hariç, açlik grevine baslayacagi açiklandi.
açlik grevleri 52. gününde. bugün bdp esbaskani selahattin demirtas, adalet bakani sadullah ergin'le görüstü. görüsmenin içerigiyle ilgili açiklama yapilmadi. bu arada diyarbakir valiligi, bdp'nin yarin diyarbakir'da yapmayi planladigi mitingi yasakladi. bursada açlik grevleri için yürüyüs yapan bdp'lilerden 14 kisi tutuklandi. bu yürüyüse fasistler saldirmis, bir kisi silahla agir yaralanmisti..
taksim meydaninda dün aksam kadin örgütleri, bugün ögle saatlerinde aydin ve sanatçilar, bu aksam ise gazeteciler açlik grevlerinin çözümü için oturma eylemi yapti. "ölüm haberleri yapmak istemiyoruz" pankarti ile eyleme katilan gazeteciler 1 günlük destek amaçli açlik grevi yapiyorlar.
basta galatasaray ve bogaziçi olmak üzere bir çok üniversitede de destek amaçli açlik grevleri ve eylemler yayiliyor. akp iktidarinin borazani yandas medya ise kuzu kebap muhabbetine devam ediyor.
cezaevlerinde açlik grevinde olan 653 tutuklu ve hükümlünün arasinda, izmir cezaevinde kalan 15 ve 16 yasinda iki çocuk da bulunuyor. 5 ekimden beri açlik grevinde olan çocuklarin, bu güne kadar ailelerinin ve avukatlarinin bütün çagrilarina ragmen grevi birakmadiklari, bunun üzerine cezaevi yönetiminin çocuklari tek kisilik hücrelere koydugu ve b1 vitamini almalarinin engellendigi, avukatlari tarafindan açiklandi.
bdp milletvekili pervin buldan, adalet bakanligindan aldigi özel izinle yarin çocuklarla görüsmeye ve onlari grevden vazgeçirmeye çalisacak. buldan'a birde psikolog eslik edecek.
açlik grevi 50. gününde. basta rte olmak üzere akp iktidari bütün unsurlari ve yandas medyasi ile dezenformasyon yapmaya devam ederken mahkumlar hizla ölüme yaklasiyor. mesele sadece kürt hareketi'nin meselesi degildir. mesele topyekün demokratik haklarin kazanimi meselesidir. tükiyenin bütün muhalif unsurlariyla kavgali olan ve gerginlik siyasetini tirmandirmaktan vazgeçmeyen iktidar, toplumsal barisi dinamitlemeye devam ediyor. aleviler, kadinlar, emekçiler, gençler, çevreciler, hayvanseverler, demokratlar, azinliklar, escinseller... kisacasi ülkenin bütün ötekilestirilenleri, akp fasizmine dur demek için seslerini yükseltmelidir. eger diger muhalif kesimler, " bu kürtlerin sorunudur, bizi ilgilendirmez" aymazligindan kurtulmazlarsa, sira kendilerine geldiginde yanlarinda kendi haklarini savunacak kimseyi göremeyeceklerdir.
an itibariyle imc tv de zeynep tanbay, deniz türkali, nur sürer, kardes türküler, semir aslanyürek, lale mansur, gibi aydinlarin bir kliple çözüm bulunmasi çagrisinda bulunduklari eylem. ölümler baslamadan herkes bu sese kulak versin.
abdullah gül'ün sonlandirilmasi çagrisi yaptigi eylemdir. umarim ölümler yasanmadan bir uzlasma saglanir.
göz yumulmaması gereken sorunsaldır. hükümetler pek tabiiki isteklerini yerine getirmek zorunda değildir ve fakat açlık grevinin son bulması için ılımlı bir ortam oluşturulmalıdır. açlık grevindeki insanları ölüme terketmek de insanlık suçudur. ülkemizin insan hakları karnesinin zayıflamasına sebep olmayacak önlemler alınmalı ve faşist-agresif provokasyonun önüne geçilmelidir. insan her ırkta insandır. en önemli hakkı yaşama hakkıdır. bu durum üstesinden gelinmesi gereken bir durumdur.
apo yada bdp liler niye grev yapmiyor demenin hiç bir ise yaramayacagini bir ilkokul 5. sinif ögrencisinin bile anlayipta bazi " vicdanli" yazarlarin bir türlü anlamadigini görmemizi saglamistir bu baslik. "abdullah gül yada recep tayyip niye silah alip daga çikmiyor" demek nasil anlamsizsa buda böyle anlamsiz bir "duyarlilik" gösterisidir. saniyorum ira militani boby sands açlik grevi yaptiginda kimse kalkip "niye seinn feinn lideri garry adams ölüme yatmiyor?" diye sormamistir, sormussada kimse ciddiye almamistir.
aşağıdaki facebook sayfalarından gayet güncel bir şekilde takip edilebilir.

http://www.facebook.com/pages/A%C3%A7l%C...

http://www.facebook.com/CezaevleriIzleme...
haberlerde izlerken annemin dönüp "hani canlı bombalar var ya kendilerini örgütleri için havaya uçuruyorlar. yani ölmeyi göze alıyorlar. açlık grevi de öyle işte davası uğruna (sağcı olur, solcu olur,kürt olur) ölmeyi göze almış insanlar arasından seçiliyor" demesiyle bu yaşımda ilk defa açlık grevlerine farklı bir gözle bakmama neden olmuştur. ya annem kötü niyetli ya ben çok safım dedim içimden. *
tanrı yine kurban istiyor.dağda ölenler yetmez gibi bu kezde hayatlarının baharında hapisteki gençlerin kanını istiyor.ne serok *doydu kana ne de türkiyenin bölünmez bütünlükçüleri.lanet olsun genç yaşta mahkumları ölüme yatıranlara lanet olsun ölümü kutsayıp yüceltenlere.lanet olsun klavye başında salyalarını akıtarak destek olanlara lanet olsun gebersinler boşuna kurşun harcamayız diyenlere.

nasname'nin konuyla alakalı yazısında aslında her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatıyor. link vermedim bilerek üşenip tıklamayanlar var çünkü.


cezaevinde tutsak olanlar için seslerini dışarıya duyurmanın en etkili yolarından biri açlık grevleridir. açlık grevlerinde amaç, dışarıda kamuoyu yaratmak ve kamuoyunun duyarlılığını harekete geçirerek devlet ve ilgili kurumları üzerinde baskı yapılmasını sağlamaktır.

talepler de genellikle olumsuz cezaevi koşulları, kötü muamele, sağlıksız/yetersiz beslenme, görüşmeye getirilen kısıtlamalar ve düşünsel açlığı gideren (gazete, dergi, kitap gibi) ihtiyaçlara getirilen yasaklarla ilgili olur. bu insani talepler, ben insanım diyen her kesimden destek alır ve egemen güçleri zor durumda bırakır. devlet ve ilgili kurumları bu insani taleplere kulak tıkadığı için yaşanabilecek ölüm ve ağır hastalıklardan dolayı direkt sorumlu olur ve halkın vicdanında mahkum edilir.

pkk’li tutuklu ve hükümlülerin başlattığı “süresiz ve dönüşümsüz” açlık grevi, taleplerin karşılanması ya da ölüm dışında bir seçeneğin olanaklı olmadığı anlamına geliyor.

binlerce insanın göz göre göre ölüme doğru gitmesi karşısında duyarsız kalmak için insanlıktan uzaklaşmış olmak gerekiyor.

duyarlı insanlar seslerini duyurmak için sosyal paylaşım sitelerinde ellerinden geleni yapıyorlar. tutsaklarla dayanışma adına yapılan çağrılarda, 'sessiz kalmak insanlık suçudur”, duy, duyur örgütlen”, “sessiz kalma” gibi söylemler dikkat çekiyor…

şüphesiz ki bu insanlık dramı karşısında herkesin yapabileceği bir şeyler vardır.

amaç kendimizi tatmin etmek, “insanlık görevini yerine getirmiş olmanın” huzurunu yaşamak değil, tutsakların ölüme gitmesini engellemektir. bu nedenle duygulara hitap eden ama gerçeklikle uyuşmayan güzel sloganlar yerine somut gerçekliği dikkate alan adımları atmak gerekiyor. her alanda olduğu gibi amaç ile araç yer değiştirmemelidir. amaç açıktır; tutsakların ölmesine engel olmak!

öyleyse “modaya uymak” ve “dayanışmacı”, “hümanist” kesilmek yerine, olayı somutlaştırarak çözüm bulmaya çalışmalıyız. unutulmamalıdır ki yüz bine yakın insanın ölmesinden sorumlu olan devlet ve pkk, herkesten çok insan hayatına önem verdiklerini, herkesten çok barış istediklerini ifade ediyorlar.

bu nedenle, işin başında bulunan siyasi aktörlerin politik hesaplarını dikkate almadan bu tür insani durumlara balıklama atlarsak, insani duygularla iyi bir şey yaptığımız halde politik cambazların ekmeğine yağ sürmüş oluruz ve yeni yeni ölümlere zemin hazırlamış oluruz; son otuz yılda yaptığımız gibi…

tutsakların talepleri, “öcalan'ın tecridine son verilmesi ve anadil önündeki engellerin kaldırılmasıdır.”

her alanda olduğu gibi bir doğru ve bir yanlışı yan yana koyarak yanlışın onaylanmasını isteyen pkk, bu olayda da aynı kurnazlığı yaparak öcalan’ı kutsamayı ve uğruna kurbanlar vermeyi amaçlamaktadır.

bir halkın kaderini “bir kişinin keyfi” için feda eden bir anlayış, bu ilkel amacı için binlerce tutsağı da seve seve ölüme gönderebilir. yeter ki öcalan gündemde kalsın ve yeter ki öcalan’ın “tanrı devletinde” yöneticilik yapanlar/köşe başlarını tutanlar rant elde etmeye devam etsin…

birincisi; anadil önündeki engellerin kaldırılmasıyla, öcalan’ın tecridine son verilmesi arasında hiçbir bağlantı yoktur ve ikisinin bir arada ortak bir talebe dönüşmesi için hiçbir neden yoktur. belli ki pkk, bilinçli olarak “imkânsızı dayatmak” oyununda tutsakları da feda etmeyi düşünmüş.

ikincisi; anadil önündeki engellerin kaldırılması için eylem yapması gereken en son kişiler tutsaklardır. bu konu, meclise girmek için her cambazlığa başvuranların öncelikli görev alanına giriyor. daha sonra da parti, örgüt, sivil toplum kuruluşları bu talep için gereğini yapmalıdırlar. yani kamuoyu yaratabilecek, dünyaya haklı talepleri iletebilecek hareket serbestîsine sahip görece özgür insanların işidir. eli kolu bağlı tutsakların “ölümüne” bu işi üstlenmesi, daha doğrusu bu işin onlara yüklenmesinin anlaşılır ve insani hiçbir tarafı yoktur.

“anadil önündeki engellerin kaldırılması” için tutsakları ölüme yatıranlar da bu işin elle tutulur bir tarafı olmadığını biliyorlar. zaten amaç da “anadil” değil, öcalan’ı kutsamaktır.

öcalan’ın imralı’da tutuklu olup/olmadığı bilinmese de, sıradan bir tutuklu olmadığı ve çok çok iyi şartlarda yaşadığı herkesçe biliniyor.

binlerce tutsak, kendilerinden çok daha iyi koşullarda olduğu kesin olan bir başka tutuklu için nasıl olur da ölüme gidebiliyor. bu akıl dışılığı sorgulamayan ve hesabını sormayanların “tutsaklarla dayanışma” içinde olmaları olanaklı değildir. öcalan’ı gündemde tutmak ve kutsallığının devamını sağlamak için binlerce tutsağı bile bile ölüme gönderenlerin “dayanışma” dedikleri oyunun parçası olmak tutsakları kurtarmaz; aksine onları öcalan’a “kurban” etmek olur…

kürd medyası (genel olarak) her zaman olduğu gibi pkk’nin bu oyununu da deşifre etmek yerine ya sessizce izliyor ya da hiç yorum yapmadan pkk ile “dayanışmasını” sürdürüyor.

hassas, hassas olduğu kadar da karmaşık bir konuda “kral çıplaktır” demek zorunda kalmaktan rahatsız değiliz; kralın çıplak olduğunu bildikleri halde gerçekliği dillendirmemek için dolambaçlı yollara başvurmaya devam eden kürd politik çevrelerinin/okuryazarlarının edilgenliğine üzülüyoruz sadece…

pkk, her zaman yaptığı gibi öyle talepleri dayatmış ki, tutsaklarla dayanışmak için öcalan’ı kutsamak şarttır; başka seçeneğe izin vermiyor. çünkü tutsaklarla dayanışma içinde olan herkes, tutsakların taleplerine de sahip çıkmış oluyor ve tek talep de öcalan’ın “tanrısallığıdır” sadece…

özgür bireyler topluluğu olarak, bu güne kadar olduğu gibi yine dayatılana mahkum olmadan, birilerinin peşinden sürüklenmeden kendi seçeneğimizi/duruşumuzu net olarak ortaya koyacağız.

öcalan’ın karanlık (gerçi kendisi de itiraf etti artık karanlık denilemez; mit tarafından piyasaya sürüldüğünü herkes biliyor) bağlarını, yakalandığında çözülmesini, teslim olmasını, ulusal sorun'a düşmanlığını bir tarafa bırakalım ve sadece şikâyetlerine bakalım.

öcalan’ın şimdiye dek gündeme gelen şikâyetleri, “kaşıntıları”, kendisine verilen karpuz’un küçüklüğü/azlığı, radyosunun “hışırtı” çıkarmasıdır. gördüğü en büyük “işkence” ise, bir arama sırasında sırtına dokunulmuş(!) olmasıdır...

böyle kişiliksiz biri için birçok genç kendisini yaktı ne yazık ki. bu gençlerin kendilerini “kurbanlık koyun” gibi feda etmesine göz yuman, sessizce izleyen veya onları “kahraman” yapıp alkışlayan herkes bu ölümlerde pay sahibidir.

böyle hasta, problemli bir insan için binlerce tutsak ölüme gönderilirken, bu insanlık dışılığı eleştirmeden, tepki göstermeden “dayanışma” adı altında tutsakları alkışlamak, teşvik etmek dehaq’a yeni kurbanlar sunmaktır.

tutsakların talepleri/tutsaklara dayatılan talepler mantıklı değildir.

mantıklı olmadığı için de gerçekleşebilir değildir!

bu taleplerin devlet tarafından kabul edilmeyeceği açıktır.

sayısız katliama/soykırıma imza atmış ve bununla gurur duyacak kadar insanlıktan uzak bir devlet için birkaç bin tutsağın ölmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. üstelik “dayatılan talepler” nedeniyle devlete haklı çıkma zemini hazırlanmışken…

bu tutsakları bu taleplerle ölüme gönderenler de en az devlet kadar umursamazdırlar ve ölümler karşısında duyarsızdırlar…

tutsaklara, ailelerine ve duyarlı insanlara;

bu hasta adamın “tanrısallığı” için kimse ölüme gitmemelidir!

açlık grevi çözüm ise, ilk önce bdp milletvekilleri, sonra belediye başkanları, sonra öcalan'ın kardeşleri ve daha sonra da belediyelerden ihale alanlar açlık grevine gitsin. bilinen politik şahsiyetlerin “açlık grevi”, hele hele “süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi dünya basınında daha çok ses getirir. açlığa alışık olmayan müttehitler “açlık grevine” başlasa ortalığı birbirine katıp herkesi haberdar ederler ve istenilen kamuoyu oluşmuş olur.

öcalan’ın kardeşleri hem fiziki olarak uzun süre açlığa dayanabilirler hem de istenilen kamuoyunun oluşmasına herkesten çok neden olurlar…

bu kadar etkili olabilecek insan kategorisi varken, tutsakların açlık grevine girmesi/girdirilmesi hem sonuç alıcı/gerçekçi değil; hem ahlaki ve vicdani değil, hem de insanlik değil…

yaşanan toplumsal yanılsama herkesi tuhaflaştırmış durumda. bu tuhaflık sadece pkk’nin yanlış politikalarına hizmet etmekle kalmıyor, pkk’yi piyasaya süren sömürgeci tc’nin insanlık dışı uygulamalarına da yeşil ışık yakıyor/meşrulaştırıyor. yanılsamaya ve bağlantılı olarak yaşanan tuhaflığa son vermek, yanılsamayı yaratan egemenleri alkışlamakla değil, yanılsamayı yaratan ve bundan beslenenlerin yüzüne şamar atmakla mümkündür. en büyük şamar ise, gerçekliği olduğu gibi dillendirmektir; tutsaklarla ve gelecekteki "kurbanlarla" en gerçekçi ve insani dayanışma budur.

kaynak:nasname



siyasi olunca işin olayı değişiyor gibi, ırkçısı var, sağı var solu var! görüşe göre desteklesek bir şekilde yine faşist olunacak. humanist mi olmak gerek anlamadım şimdi ben!?
ahmet nesin in konuyla ilgili böyle bir yazısı var.

http://www.odatv.com/n.php?n=cezaevlerinde-10-bin-kisi-aclik-grevinde-1810121200
  • /
  • 2