siyasi tutukluların açlık grevi

tanrı yine kurban istiyor.dağda ölenler yetmez gibi bu kezde hayatlarının baharında hapisteki gençlerin kanını istiyor.ne serok *doydu kana ne de türkiyenin bölünmez bütünlükçüleri.lanet olsun genç yaşta mahkumları ölüme yatıranlara lanet olsun ölümü kutsayıp yüceltenlere.lanet olsun klavye başında salyalarını akıtarak destek olanlara lanet olsun gebersinler boşuna kurşun harcamayız diyenlere.

nasname'nin konuyla alakalı yazısında aslında her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatıyor. link vermedim bilerek üşenip tıklamayanlar var çünkü.


cezaevinde tutsak olanlar için seslerini dışarıya duyurmanın en etkili yolarından biri açlık grevleridir. açlık grevlerinde amaç, dışarıda kamuoyu yaratmak ve kamuoyunun duyarlılığını harekete geçirerek devlet ve ilgili kurumları üzerinde baskı yapılmasını sağlamaktır.

talepler de genellikle olumsuz cezaevi koşulları, kötü muamele, sağlıksız/yetersiz beslenme, görüşmeye getirilen kısıtlamalar ve düşünsel açlığı gideren (gazete, dergi, kitap gibi) ihtiyaçlara getirilen yasaklarla ilgili olur. bu insani talepler, ben insanım diyen her kesimden destek alır ve egemen güçleri zor durumda bırakır. devlet ve ilgili kurumları bu insani taleplere kulak tıkadığı için yaşanabilecek ölüm ve ağır hastalıklardan dolayı direkt sorumlu olur ve halkın vicdanında mahkum edilir.

pkk’li tutuklu ve hükümlülerin başlattığı “süresiz ve dönüşümsüz” açlık grevi, taleplerin karşılanması ya da ölüm dışında bir seçeneğin olanaklı olmadığı anlamına geliyor.

binlerce insanın göz göre göre ölüme doğru gitmesi karşısında duyarsız kalmak için insanlıktan uzaklaşmış olmak gerekiyor.

duyarlı insanlar seslerini duyurmak için sosyal paylaşım sitelerinde ellerinden geleni yapıyorlar. tutsaklarla dayanışma adına yapılan çağrılarda, 'sessiz kalmak insanlık suçudur”, duy, duyur örgütlen”, “sessiz kalma” gibi söylemler dikkat çekiyor…

şüphesiz ki bu insanlık dramı karşısında herkesin yapabileceği bir şeyler vardır.

amaç kendimizi tatmin etmek, “insanlık görevini yerine getirmiş olmanın” huzurunu yaşamak değil, tutsakların ölüme gitmesini engellemektir. bu nedenle duygulara hitap eden ama gerçeklikle uyuşmayan güzel sloganlar yerine somut gerçekliği dikkate alan adımları atmak gerekiyor. her alanda olduğu gibi amaç ile araç yer değiştirmemelidir. amaç açıktır; tutsakların ölmesine engel olmak!

öyleyse “modaya uymak” ve “dayanışmacı”, “hümanist” kesilmek yerine, olayı somutlaştırarak çözüm bulmaya çalışmalıyız. unutulmamalıdır ki yüz bine yakın insanın ölmesinden sorumlu olan devlet ve pkk, herkesten çok insan hayatına önem verdiklerini, herkesten çok barış istediklerini ifade ediyorlar.

bu nedenle, işin başında bulunan siyasi aktörlerin politik hesaplarını dikkate almadan bu tür insani durumlara balıklama atlarsak, insani duygularla iyi bir şey yaptığımız halde politik cambazların ekmeğine yağ sürmüş oluruz ve yeni yeni ölümlere zemin hazırlamış oluruz; son otuz yılda yaptığımız gibi…

tutsakların talepleri, “öcalan'ın tecridine son verilmesi ve anadil önündeki engellerin kaldırılmasıdır.”

her alanda olduğu gibi bir doğru ve bir yanlışı yan yana koyarak yanlışın onaylanmasını isteyen pkk, bu olayda da aynı kurnazlığı yaparak öcalan’ı kutsamayı ve uğruna kurbanlar vermeyi amaçlamaktadır.

bir halkın kaderini “bir kişinin keyfi” için feda eden bir anlayış, bu ilkel amacı için binlerce tutsağı da seve seve ölüme gönderebilir. yeter ki öcalan gündemde kalsın ve yeter ki öcalan’ın “tanrı devletinde” yöneticilik yapanlar/köşe başlarını tutanlar rant elde etmeye devam etsin…

birincisi; anadil önündeki engellerin kaldırılmasıyla, öcalan’ın tecridine son verilmesi arasında hiçbir bağlantı yoktur ve ikisinin bir arada ortak bir talebe dönüşmesi için hiçbir neden yoktur. belli ki pkk, bilinçli olarak “imkânsızı dayatmak” oyununda tutsakları da feda etmeyi düşünmüş.

ikincisi; anadil önündeki engellerin kaldırılması için eylem yapması gereken en son kişiler tutsaklardır. bu konu, meclise girmek için her cambazlığa başvuranların öncelikli görev alanına giriyor. daha sonra da parti, örgüt, sivil toplum kuruluşları bu talep için gereğini yapmalıdırlar. yani kamuoyu yaratabilecek, dünyaya haklı talepleri iletebilecek hareket serbestîsine sahip görece özgür insanların işidir. eli kolu bağlı tutsakların “ölümüne” bu işi üstlenmesi, daha doğrusu bu işin onlara yüklenmesinin anlaşılır ve insani hiçbir tarafı yoktur.

“anadil önündeki engellerin kaldırılması” için tutsakları ölüme yatıranlar da bu işin elle tutulur bir tarafı olmadığını biliyorlar. zaten amaç da “anadil” değil, öcalan’ı kutsamaktır.

öcalan’ın imralı’da tutuklu olup/olmadığı bilinmese de, sıradan bir tutuklu olmadığı ve çok çok iyi şartlarda yaşadığı herkesçe biliniyor.

binlerce tutsak, kendilerinden çok daha iyi koşullarda olduğu kesin olan bir başka tutuklu için nasıl olur da ölüme gidebiliyor. bu akıl dışılığı sorgulamayan ve hesabını sormayanların “tutsaklarla dayanışma” içinde olmaları olanaklı değildir. öcalan’ı gündemde tutmak ve kutsallığının devamını sağlamak için binlerce tutsağı bile bile ölüme gönderenlerin “dayanışma” dedikleri oyunun parçası olmak tutsakları kurtarmaz; aksine onları öcalan’a “kurban” etmek olur…

kürd medyası (genel olarak) her zaman olduğu gibi pkk’nin bu oyununu da deşifre etmek yerine ya sessizce izliyor ya da hiç yorum yapmadan pkk ile “dayanışmasını” sürdürüyor.

hassas, hassas olduğu kadar da karmaşık bir konuda “kral çıplaktır” demek zorunda kalmaktan rahatsız değiliz; kralın çıplak olduğunu bildikleri halde gerçekliği dillendirmemek için dolambaçlı yollara başvurmaya devam eden kürd politik çevrelerinin/okuryazarlarının edilgenliğine üzülüyoruz sadece…

pkk, her zaman yaptığı gibi öyle talepleri dayatmış ki, tutsaklarla dayanışmak için öcalan’ı kutsamak şarttır; başka seçeneğe izin vermiyor. çünkü tutsaklarla dayanışma içinde olan herkes, tutsakların taleplerine de sahip çıkmış oluyor ve tek talep de öcalan’ın “tanrısallığıdır” sadece…

özgür bireyler topluluğu olarak, bu güne kadar olduğu gibi yine dayatılana mahkum olmadan, birilerinin peşinden sürüklenmeden kendi seçeneğimizi/duruşumuzu net olarak ortaya koyacağız.

öcalan’ın karanlık (gerçi kendisi de itiraf etti artık karanlık denilemez; mit tarafından piyasaya sürüldüğünü herkes biliyor) bağlarını, yakalandığında çözülmesini, teslim olmasını, ulusal sorun'a düşmanlığını bir tarafa bırakalım ve sadece şikâyetlerine bakalım.

öcalan’ın şimdiye dek gündeme gelen şikâyetleri, “kaşıntıları”, kendisine verilen karpuz’un küçüklüğü/azlığı, radyosunun “hışırtı” çıkarmasıdır. gördüğü en büyük “işkence” ise, bir arama sırasında sırtına dokunulmuş(!) olmasıdır...

böyle kişiliksiz biri için birçok genç kendisini yaktı ne yazık ki. bu gençlerin kendilerini “kurbanlık koyun” gibi feda etmesine göz yuman, sessizce izleyen veya onları “kahraman” yapıp alkışlayan herkes bu ölümlerde pay sahibidir.

böyle hasta, problemli bir insan için binlerce tutsak ölüme gönderilirken, bu insanlık dışılığı eleştirmeden, tepki göstermeden “dayanışma” adı altında tutsakları alkışlamak, teşvik etmek dehaq’a yeni kurbanlar sunmaktır.

tutsakların talepleri/tutsaklara dayatılan talepler mantıklı değildir.

mantıklı olmadığı için de gerçekleşebilir değildir!

bu taleplerin devlet tarafından kabul edilmeyeceği açıktır.

sayısız katliama/soykırıma imza atmış ve bununla gurur duyacak kadar insanlıktan uzak bir devlet için birkaç bin tutsağın ölmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. üstelik “dayatılan talepler” nedeniyle devlete haklı çıkma zemini hazırlanmışken…

bu tutsakları bu taleplerle ölüme gönderenler de en az devlet kadar umursamazdırlar ve ölümler karşısında duyarsızdırlar…

tutsaklara, ailelerine ve duyarlı insanlara;

bu hasta adamın “tanrısallığı” için kimse ölüme gitmemelidir!

açlık grevi çözüm ise, ilk önce bdp milletvekilleri, sonra belediye başkanları, sonra öcalan'ın kardeşleri ve daha sonra da belediyelerden ihale alanlar açlık grevine gitsin. bilinen politik şahsiyetlerin “açlık grevi”, hele hele “süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi dünya basınında daha çok ses getirir. açlığa alışık olmayan müttehitler “açlık grevine” başlasa ortalığı birbirine katıp herkesi haberdar ederler ve istenilen kamuoyu oluşmuş olur.

öcalan’ın kardeşleri hem fiziki olarak uzun süre açlığa dayanabilirler hem de istenilen kamuoyunun oluşmasına herkesten çok neden olurlar…

bu kadar etkili olabilecek insan kategorisi varken, tutsakların açlık grevine girmesi/girdirilmesi hem sonuç alıcı/gerçekçi değil; hem ahlaki ve vicdani değil, hem de insanlik değil…

yaşanan toplumsal yanılsama herkesi tuhaflaştırmış durumda. bu tuhaflık sadece pkk’nin yanlış politikalarına hizmet etmekle kalmıyor, pkk’yi piyasaya süren sömürgeci tc’nin insanlık dışı uygulamalarına da yeşil ışık yakıyor/meşrulaştırıyor. yanılsamaya ve bağlantılı olarak yaşanan tuhaflığa son vermek, yanılsamayı yaratan egemenleri alkışlamakla değil, yanılsamayı yaratan ve bundan beslenenlerin yüzüne şamar atmakla mümkündür. en büyük şamar ise, gerçekliği olduğu gibi dillendirmektir; tutsaklarla ve gelecekteki "kurbanlarla" en gerçekçi ve insani dayanışma budur.

kaynak:nasname



denizin ortasında orturan tanrı nihayet kullarına yemek yeme izni verdi.
sana şükürler olsun serok tanrısı.dehakı uzakta aramayın ey kürtler dehak imralıda oturuyor.allahtan vicdanı sızladı da kullarının canını bağışladı.

*
tarihsel sürece bakıldığında türkiye'de karşılığını bulmayan bir eylem çeşididir. zaten insan hayatına bu kadar az kıymet verilen bir ülkede tersinin olması da şaşırtıcı olurdu. bugün itibariyle 42. gününe girmiş olan son eylem de aynı kaderi paylaşmakta ve ne toplumda ne de devlette bir yankı uyandırmamıştır. aksine özellikle medyanın gündemine hiç gelmemiştir. ancak duruma verilen tepkinin sağır ve kör olması durumun önemini azaltmaz. düşünen bir canlı olarak bir insanın kendi hayatını sonlandırmaya varabilecek bir eylemi kendi rızasıyla gerçekleştirmesinin gerekçeleri kesinlikle çok önemlidir.

son eylemin gerekçesi, çeşitli vesilelerle kürtlerin yok sayılması sorununa müdahil olmuş vatandaşların mahkemelerde kürtçe savunma yapmak istemeleri, kürtçe'nin anayasal bir hak olarak kabul edilmesi ve abdullah öcalan'ın ilgili sorunun çözümüne ilişkin açıklama yapabilip bu açıklamalarını geniş halk kitlelerine iletebilmesidir. 40 yıla varan bir sürede devam eden sorunun barışçıl açıdan bu şekilde çözülebilineceğine "hayatları pahasına" inanan bu insanların bir çoğu kürt ulusunun var olma mücadelesinin önemli fikri aydınlarıdır. açlık grevlerinin bu insanların bedenlerinde ve beyinlerinde geri dönüşümü olmayan hasarlara yol açması olasılığı nihayetinde türkiye'deki barış arama sürecinde geri dönüşü imkansız bir zarara neden olacaktır.

her ne kadar bu eylemin bir karşılık bulacağına inancım olmasa da bu insanların hayatlarını ve sağlıklarını kaybetmeden barışçıl bir müdahalenin yapılması dileğiyle.
cnn international'da şu şekilde yer almıştır:


ailecek sevdiğimiz sayın ece temelkuran ablamızın kaleminden de bbc türkçe'ye şu şekilde yorumlanmış: http://ayisozluk.com/lnk/ae38f1

ve son olarak da aydınlardan sonra akademisyenler de bu konuyu bir basın açıklamasıyla değerlendirmiş ve bu konuda atacakları adımı açıklamışlar...*

o da şöyle:

basına ve kamuoyuna:

bizler,

aşağıda ismi bulunan akademisyenler olarak kürt tutuklular anadillerinde savunma hakkına kavuşuncaya ve barış müzakerelerinin tekrar başlamasına imkan verecek şekilde abdullah öcalan'ın tecriti kaldırılıp, avukatlarıyla görüşmesi sağlanıncaya kadar, bilimsel toplantı ve konferanslar dahil olmak üzere akademik aktivitelerimizde, üniversitelerde verdiğimiz derslerimizde ve yazı faaliyetlerimizde, kürt sorunu ve taleplerini öncelikli gündemimize alacağımızı duyuruyoruz.

türkiye'de bugün gelinen durum üstü örtülemez bir felakete tekabül etmektedir. 30 yıllık savaş bu coğrafyanın halkları üzerinde büyük maddi ve manevi tahribat yapmıştır. doğa, insan ve toplum onarılamayacak derecede hasar görmüştür. şiddet ilkesel sınırlar tanımadan kuşaktan kuşağa kanıksanarak aktarılmakta, travma örgütlü bir dayanışma arzusunu hiçe sayarak yayılmakta ve toplumsal hafızamıza sadece yıkıcı gücüyle kazınmaktadır.

savaş acilen durdurulmalı, yaraların tanınacağı ve zamanla sarılacağı
alanlar ve siyasal olanaklılıklar oluşturulmalıdır.

barıştan yana bir tavır koymak için şu an yapılması gereken en acil eylem tutukluların açlık grevlerinin bir an once durdurulmasi için harekete geçmektir.

buradayiz. bütün meslek gruplarını bu duruma karsi tavir gostermek üzere acilen eyleme geçmeye davet ediyoruz.

a. selçuk ertekin, prof. dicle üniversitesi
abbas vali, prof. boğaziçi üniversitesi
abdullah sessiz, prof. dicle üniversitesi,
ahmet gürata, doç. dr. bilkent üniversitesi
ali akay, prof. mimar sinan üniversitesi
ali kerem saysel, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
ayla zırh gursoy, prof. marmara üniversitesi
aynur özuğurlu, yrd. doç. kocaeli üniversitesi
ayfer bartu candan, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
ayşe durakbaşa, prof. marmara üniversitesi
ayse erzan, emekli istanbul teknik üniversitesi
ayşe gözen, dr. istanbul okan üniversitesi
ayşe küçükkırca, yrd. doç. mardin artuklu üniversitesi
ayşe öncü, prof. sabancı üniversitesi
ayşe gül altınay, yrd. doç. sabancı üniversitesi
ayşen uysal, doç. dr. 9 eylül üniversitesi
banu bargı, dr. kadir has üniversitesi
barış ünlü, yrd. doç. ankara üniversitesi
barzoo eliassi, dr. lund university
bediz yılmaz, yrd. doç. mersin universitesi
begüm başdaş, dr. bilgi universitesi
berna güler müftüoğlu, yrd. doç marmara üniversitesi
biray kolluoğlu, doç. boğaziçi üniversitesi
biriz berksoy, dr. istanbul üniversitesi
burcu yakut-çakar, yrd. doç. kocaeli universitesi
bülent duru, doç. dr. ankara üniversitesi
bülent eken, dr. kadir has üniversitesi
bülent küçük, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
büşra ersanlı, prof. marmara universitesi
candan badem, yrd. doç. tunceli universitesi
cem özatalay, dr. galatasaray üniversitesi
ceren özselçuk, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
cengiz kırlı, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
ceyda arslan, dr. boğaziçi üniversitesi
çağla diner, dr. kadir has universitesi
çiğdem yazıcı, yrd. doç. koç üniversitesi
derya bayir, dr. queen mary university of london.
derya fırat, yrd. doç. mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi
dilek hattatoğlu, doç. muğla sıtkı koçman üniversitesi
ebru kayaalp, yrd. doç. istanbul şehir üniversitesi
elçin aktoprak, yrd. doç. ankara üniversitesi
elvan ergut, doç. dr. ortadoğu teknik üniversitesi
emrah ayna, doç. dr. dicle üniversitesi
engin sustam, dr. ecole des hautes etudes en sciences sociales
erdem yörük, yrd. doç. koc universitesi.
erden kosova, dr.
erhan yalcındağ, dr. masaryk üniversitesi
esin berktaş, yrd. doç. mimar sinan üniversitesi
esin paça cengiz, dr. royal holloway university of london
esra mungan, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
fatma gök, prof. boğazici universitesi
fatmagül berktay, prof. istanbul üniversitesi
ferdan ergut, doç. dr. ortadoğu teknik üniversitesi
ferhat kentel, doç. dr. istanbul şehir üniversitesi
ferhunde özbay, emekli. boğaziçi üniversitesi
feryal saygılıgil, yrd. doç. arel üniversitesi
fikret uyar, dr. dicle üniversitesi
fuat ercan, prof. marmara üniversitesi
fuat güzel, prof. dicle üniversitesi
gaye yılmaz, dr. boğazici üniversitesi
gökçe çataloluk, yrd. doç. bilgi üniversitesi
gökçen başaran ince, dr. ege üniversitesi
gökçen ertuğrul, yrd. doç. muğla universitesi
gül köksal, yrd. doç. kocaeli üniversitesi
gülseren adaklı, doç dr. ankara üniversitesi
gülsüm depeli, yrd. doç. hacettepe üniversitesi
günay göksu özdoğan, prof. marmara universitesi
güven gürkan öztan, yrd. doç. istanbul universitesi
hacer ansal, prof. işik universitesi
hakan koçak, yrd. doç. kocaeli universitesi
haşim cem çelik, dr. celal bayar universitesi
hisyar özsoy, dr. the university of michigan-flint
ibrahim sirkeci, prof. regent's college london
inci gökmen, dr. ortadoğu teknik üniversitesi
ipek seyyalıoğlu, dr. boğaziçi üniversitesi
kuvvet lordoğlu, prof. kocaeli üniversitesi
l. işıl ünal, prof. ankara üniversitesi
latif taş, dr. humboldt universitesi
leyla neyzi, prof. sabancı üniversitesi
lütfiye bozdağ, yrd. doç. kemerburgaz üniversitesi
m. oğuz sinemillioğlu, yrd. doç. dicle üniversitesi
oğuz arıcı, yrd.doç. haliç üniversitesi
osman aytar, dr. malardalen üniversitesi
mahmut toğrul, doç. dr. dicle üniversitesi
mehmet fatih uslu, yrd. doç. istanbul şehir üniversitesi
mehmet rauf kesici, yrd. doç. kocaeli üniversitesi
melek göregenli, prof. ege üniversitesi
meltem ahıska, prof. boğaziçi üniversitesi
meryem koray, prof. istanbul üniversitesi
mesut yeğen, prof. istanbul sehir universitesi
metin altıok, doç. dr. mersin üniversitesi
metin özuğurlu, prof. ankara üniversitesi
mine gencel bek, prof. ankara üniversitesi
murat cemal yalçıntan, doç. dr. mimar sinan üniversitesi
murat koyuncu, yrd. doç. boğazici universitesi
murat paker, yrd. doç. istanbul bilgi universitesi
mustafa altıntaş, prof. gazi üniversitesi
mustafa durmuş, doç. gazi üniversitesi
mustafa kemal coşkun, doç. ankara universitesi
nazan üstündağ, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
nazım hikmet richard dikbaş, dr. bilgi üniveritesi
nilgün toker, prof. ege üniversitesi
nejla kurul,prof. ankara üniversitesi
nesrin sungur çakmak, prof. marmara üniversitesi
nüket esen, prof. boğaziçi üniversitesi
nurcan özkaplan, prof. işık üniversitesi
nuri ersoy, doç. boğaziçi üniversitesi
nükhet sirman, prof. boğaziçi üniversitesi
oğuz arıcı, yrd. doç. haliç üniversitesi
olcay akyıldız, dr. boğaziçi universitesi
onur hamzaoğlu, prof. kocaeli üniversitesi
ozan zeybek, dr. sabanci universitesi
özlem albarak, dr. ankara üniversitesi
özlem biner, dr. cambridge universitesi
özlem özkan, doç. dr. kocaeli üniversitesi
pakize taylan, dr. dicle universitesi
pınar bedirhanoğlu, doç. dr. ortadoğu teknik üniversitesi
rıdvan şeşen, prof. dicle üniversitesi
saime tuğrul, dr. bilgi üniversitesi
selim temo, yrd. doç. mardin artukulu üniversitesi
sema erder, emekli marmara üniversitesi
seda altuğ, dr. boğaziçi üniversitesi
sefa feza arslan, doç. dr. mimar sinan üniversitesi
selime güzelsarı, yrd. doç. abant izzet baysal üniversitesi
sema erder, emekli. marmara üniversitesi
semih bilgen, prof. ortadoğu teknik üniversitesi
semra somersan, doç. bilgi üniversitesi
serdar m. değirmencioğlu, prof. cumhuriyet üniversitesi
serra müderrisoglu, doç. boğaziçi üniversitesi
sevilay çelenk, doç. dr. ankara üniversitesi
sezai temelli, yrd. doç. istanbul üniversitesi
sibel özbudun, doç.
sibel yardımcı doç. mimar sinan universitesi
ş. gürçağ tuna yrd. doç. tunceli üniversitesi
şahika yüksel, prof. istanbul üniversitesi
şebnem korur fincancı, prof. istanbul üniversitesi
şemsa özar, prof. boğaziçi üniversitesi
tahsin yeşildere, prof. istanbul üniversitesi
tuna kuyucu, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
umut yıldırım, dr. sabancı üniversitesi
ülkü guney, yrd. doç. maltepe üniveristesi
üstün bilgen reinart orta doğu teknik üniversitesi
vahap coşkun, yrd. doç. dicle üniversitesi
vangelis kechriotis, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
veli deniz, prof. kocaeli üniversitesi
veysel tolan, dr. dicle universitesi
yahya madra, doç boğaziçi üniversitesi
yakın ertürk, emekli ortadoğu teknik üniversitesi
yasemin özgün, yrd. doç. anadolu üniversitesi
yavuz aykan, dr. humboldt universitesi
yücel demirer, doç. dr. kocaeli üniversitesi
zafer yenal, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
zafer yörük, yrd. doç. izmir ekonomi üniversitesi
zelal ekinci, prof. akdeniz üniversitesi
zeynep kadirbeyoğlu, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
zeynep, kıvılcım. doç. istanbul üniversitesi
zeynep sayın, prof. istanbul üniversitesi

irtibat için:

email: [email protected]
tarafsız kalınamayacak bir konu. hep susmaya çalıştım ama içimden geçenleri susturamıyorum açıkçası. hümanist olduğuma inanırım ve kötü olan halk değil haklı yöneten insanlardır diye düşünürüm ancak burda açlık grevinde olan insanların amaçlarını, emellerini, ne uğruna greve girdiklerini ve geçmişte yaşattıklarını göz önüne alınca özür dilerim ama umrumda olmuyor grevleri. zaten amaçları doğrultusunda demokratik hakları olduğunu düşündükleri şeyleri, temsilcilerini seçerek duyuruyorlar. toplumsal duyarlılık isteyen halka ve bu grev topluluğuna saygı duymuyorum. barış isteyip hala daha doğuda çocukları örgütleyip sokağa bırakan bu terörist topluluğunun önce savaş durumunu ortadan kaldırması gerekmez miydi? o insanların dağda askerler tarafından değil de cezaevlerinde açlık grevinden ölmeleri daha mı normal? öyle veya böyle nüfuslarının azalması gerekiyor. umarım başladıkları işi yarım bırakmazlar.
"eğer açlık grevlerini sürdürenlerin dahil olduğu örgüt hemen her gün insan öldürmeye, okul yakmaya, belirli bir bölgede asıl iktidarın kendisi olduğunu söylemeye devam ediyorsa, o açlık grevi de 'kendisi’ olmaktan çıkar, toplum nezdinde araçsallaşır ve beklenen etkiyi yaratamaz."

kesinlikle salt özgürlük, salt ana dilde eğitim, salt tecrit sebebi değil grev, adamlar öcalan'ın adadan gelmesini istiyor, gelip kürdistan ülkesini yönetmesini istiyor. ve siz, buna destek olmayanları vicdansızlıkla suçluyorsunuz.

o zaman ne yapmalı? tamam deyip ülkenin yarısını geçmişi dahi olmayan bir topluluğa mı vermeli? yoksa vermeyip bu adamları yine dağda mı öldürmeli? böyle daha mı vicdanlı oluyoruz? hangimiz güle oynaya doğuda öğretmenlik yapabiliyoruz? kim korkmadan gidip orada doktorluk yapabiliyor? askerler doğu çıkmasın diye günlerce dua ediyor. adamlar hala market okul karakol yakıyor. suçlu kesinlikle cahil olan halk değildir. onlar sadece piyon, ölmek zorunda olan piyonlar onlar ve ölen insanlar sizin kadar umrunda bile olmayacak abdullah öcalan'ın