köy sobası
isınmak için en mükemmel yol. hele önüne geçip totonuzu yaklaştırırsanız resmen omuriliğinizdeki sıvıların, kemiklerinizin içindeki kıkırdağın ısındığını hatta sıvı hale geçtiğine tanık olabilirsiniz. yalnız sadece köyde olmaz. köyde doğup büyümüş bir ebeveyne sahipseniz-benim babam gibi- ilçede de, ilde de yanar o soba. babam için hiç fark etmez evde klima var ama yine de o soba kurulur. her kış dağda ağaç keser, eve getirip baltayla parçalara ayırır, tek tek dizer, çıralarını ayıklar. asla kömür kullanmaz, kömür havayı kirletiyormuş öyle söyler. duyan da odun yanınca oksijen açığa çıkıyor zanneder. işin en acı tarafı da benim çok sevdiğimi düşünerek üzerinde kestane pişirir, eliyle ayıklar ve yedirir. itiraf etmeliyim sözlük son 20 senedir babama kestane sevmediğimi söyleyemedim, her kış tatilinde, her kış günü yarım kilo kestane yiyorum bu yüzden. ama nasıl söyleyeyim ton ton pembe yanaklarıyla ayıklarken o kestaneleri, elleriyle uzatıp yedirirken. eşcinsel olduğumu söylemek inanın daha kolay olur sanırım benim için. ya da durun abartmayayım ikisi de eşit zorlukta.
ağız tadıyla sıçamama sorunsalı
alafranga tuvaletlerin icadıyla başlayan problemdir. bu evden çıkıp yenisine taşınırken ilk soracağım şey alaturka tuvaleti var mi sorusu olacak. doğalgazı, cephesi, oda sayısı ikinci planda şuan o derecede mağdur durumdayım. alafranga tuvaletin dışında sevgilinin evinde tuvalete girme durumu var. arkadaşlarıma göre ses duyulmasın diye önce suyu açmak ve yavaşça kasları gevşetmek gerekiyormus. bu kadar çabaya değiyor mu gerçekten? yani sevgili de olsa o da yapıyor aynı şeyi, bu kadar kibarlasmanin ne alemi var?
tatile çıkarken evinin anahtarını arkadaşına veren yardımsever insan
biri de benimdir, bırakalım rahatça sevişsinler. anahtarımı verdigimi duyunca herkeste bir şok ve herkesin sorduğu artık ilk kimin söylediği bilinmeyen anonim soru:"nasıl guveniyorsun, ya bir şeyler yaparlarsa?". bu dahiyane soruyu soruyorlar çünkü bunun benim hiç aklıma gelmediğini ve bunu söylediklerinde anahtarı verdiğime pişman olmamı bekliyorlar. itiraf etmeliyim sözlük. insanları anlamıyorum, parkta öpüşmeyin, sokakta öpüşmeyin, okulda öpüşmeyin gibi uzayan yasaklarla dolu cümleler kuruyorlar. e kardeşim anahtar vermişim ne yapacaklarsa dört duvar arasında kalacak bari ona karışma. ev benim, anahtar benim.
anemone
hoşbuldum sözlüğe katılmak da beni çok mutlu etti. güzel sözlerin için teşekkürler.
şeker abla
kendisi rumuzu gibi şeker mi şeker bir abladır, karamsar cümlelerle dolu mektubuma adeta ışık tutmuş bana önerilerde bulunmuş ve kendimi çok daha iyi hissetmemi sağlamıştır. deneyimlerinin etkisinden olsa gerek ablamız bardağa hep dolu tarafından bakmaktadır ve bu pollyanna bir yaklaşım olmaktan uzaktır. gerçekçi, sıcak ve rahatlatıcı yorumlarıyla ben dahil eminim soru soran herkesin problemlerini geçiştirmeden yanıtlamıştır. bu zamanlarda en çok ihtiyacımız olan kişidir kendisi, tünelin sonundaki ışıktır.
durduk yere ayı sözlük yazarlarına koyan şarkılar
mustafa sandal'a karşı hiçbir sempatim olmamasına ve şarkıyla aramda hiçbir bağlantı bulunmamasına rağmen adı intikam'dı şarkısı beni benden alıyor, sanırım yaşlanıyorum.
eşcinselliğin günahı zina kadar ağır değil
eşcinsel ilişkiler zina sayılmıyor. o kadar ki eğer kişi eşini hemcinsiyle yakalarsa zinadan değil ahlaka aykırı yaşamaktan boşanma davası açılabiliyor. zina iki ayrı cinsin gerçekleştirdigi cinsel birliktelik olarak geçiyor sözlüklerde. ne farkı var biz eşcinsellere göre tartışılır. cubbelinin yaptığı yoruma gelişme demek yanlış olur. gene kadını aşağılama; yutturma, tenasül gibi kelimeler altında çaktırmadan erkekler kadından üstündür, kadınlar şeytandır mesajı verdiği görülmektedir.
asıl gelişme ne zaman olur? asıl gelişme günah kisvesi altından insanları etiketlemeden kabullenmeye başlandığında olur.
sosyal ağlarda fotoğraf paylaşmayan insan
biri de benimdir. hiç fotoğrafım yok diyemem ama aydan aya bazen 3 aydan 3 aya fotoğraf atarım. bunun nedeni ise fotoğraf çekilmeyi sevmememdir. sosyal medyaya bakıyorum ne kadar fotoğrafım varsa hepsi fotoğraf çekilme delisi olan arkadaşımla geçirdiğim günlerin hatırasıdır. ne yapayım arkadaş, evde kendi kendime süslenip hadi bir fotoğraf çekeyim de instagrama atayım diyemiyorum. içimden gelmiyor. kısacası bana sorulursa bu durum tamamen yapı meselesi.
her küpe takan saçını boyatan erkeği gay zannedenler
türk toplumunda çok sık düşülen hatadır. bunun bir de küçük erkek çocuklarına yapılan boyutu vardır ki birine bizzat şahit oldum. geçen teyzemin oğlu bebeklerle oynamaya çalışıyordu. teyzem ki kendisi anaokulu öğretmeni olarak çocuk psikolojisinden anlaması gereken bir anne, bu çocuğun cidden eşcinselliğe yönelimi var diyerek endişemi fişekledigi için kuzenim, ki kendisi 3 yaşındadır, eniştem tarafından yakasından tutulmak suretiyle havaya kaldırıldı ve çocuğun nutku tutuldu. çok güzel bir travma yaşadı nedeni de bebeklerle oynadığı için eşcinsel olacak olması. işte erkek eşcinselliğine bu gözle bakılıyor 7'den 70'e, okumusundan okumamisina kadar herkes erkek çocukları küçükken böyle şeyler yaparlarsa gay olur diye düşünüyor. çok yanlış, çok cahilce ve çok canavarca. umarım bu tabu toplumda yıkılır ve eşcinselliğe bebeklerle oynamak istemenin, ruj sürmenin, kolye takmanın neden olduğu düşünülmez. ve tabiki eşcinselliğin çözümü/ıslahı için de şiddet yaşı ne olursa olsun hiçbir bireye uygulanmaz.
her boka muhalefet olmak
her arkadaş grubunda bir tane olur. asıl amacı yaşattığı, muhafaza etmeye çalıştığı değerleri açıklamak değil, herkesle ağız dalaşına girerek galip gelmeye çalışmaktır. muhalefet olan için bir zor, etrafındakiler için on kat zor faaliyettir. bir süre sonra bu kişi kendi haline bırakılır, tartışmaya çalışsa bile cevap verilmez ve gruptakiler kendi içlerinde konuşmaya devam ederler. yok sayarak bu kişinin bu özelliği köreltilmeye çalışılır. başarılı olunmazsa, kişi yalnız kaldığı için gruptan ayrılır ve yeni bir gruba girene kadar bu özelliğini saklar, sonradan ortaya çıkarır. bu kısır döngü böylece sonsuza dek devam eder.
olmuyorsa zorlama
lgbt bireyleri olarak hayat felsefemiz olması gereken cümledir kendisi. eşcinselsen eşcinsel bulmak zor, bulduğunda da bulduklarinin yarıdan fazlası kendi cinsel kimliğini kabullenememiş insanlarla dolu. bir iki görüşüyorsun, vakit geliyor bir tık ileri gidelim ilişki yasayalım diyorsun hemen ben eşcinsel değilim lafları, emin değilim pozları. böylelerini gördükçe hayat felsefemizi uyguluyoruz ve kendi hallerine bırakıyoruz. bırakın kendi habitatlarina, insanın kendisini eşcinsel diye kabullenmesi yeterince zor bir de karşı taraf için mi kendimizi yıpratalım arkadaşlar? olmuyorsa zorlamıyoruz. kendinden emin, güzel insanlara vakit harcayalım. hayat kısa, böyle insanlarla vakit kaybetmeyin.
bisiklet yolunda yürüyen yaya
kısa süreliğine önümde yavaş yavaş yürüyen insanlarla dolu dar yoldaysam benim de yaptığım eylem ama sadece ileri tarafa geçene kadar bisiklet yolunda yürüyorum. ama bazen dikkatimi çekiyor yaya yolunda kimse yokken dahi fantazi olsun diye yürüyen kimseler var. bir insan bu kadar rahat ve canı da bu kadar kıymetsiz olmamalı diye düşünüyorum.
ilk cinsel deneyim
çoğu eşcinselin internetten tanıştığı rastgele kişilerle yaşadığı deneyimlerdir. benimki de aynen böyle olmuştu. sonuç sıfır zevk, sıfır bağ, yoğun pişmanlık, orayı derhal terk etme isteği. yani bendeki sonuç böyleydi, ilk deneyimimin benim için hiçbir anlam ifade etmeyen birisiyle olması çok kötüydü. kızı tanımıyordum bile ve çok çirkindi. aklıma geldikçe gülerim. bu anımdan sonra insanların nasıl tanımadığı, hoşlanmadığı kişilerle tek kişilik ilişkiler yaşayıp mutlu olduğunu sorgular oldum. tabiki benim fazla duygu odaklı bir insan olmamın da etkisi olsa gerek. yurt gibi ortamlarda da hoşlandığım kızlarla sevişme düzeyine varmayan yakınlaşmalar yaşamıştım. bu tarz yakınlaşmalar da çok oluyor, özellikle de erkeklerle yakınlaşmaktan korkan, hormonlarını kontrol edemeyen öpüşmeyi merak eden hanım kızlarımız sayesinde. tabiki bunu şimdi anlıyorum o zaman onları da kendim gibi eşcinsel sanıyordum. sadece meraklı kızlar olduklarının farkında değildim. hiç unutmam birisi durmadan allahım yardım et diyordu hiç tahrik edici değildi. kızın babası imamdı gerçi çok güzel devam et demesini bekleyemezdim değil mi?
tabi söylemeye gerek var mı bilmiyorum yurttaki o kızların şimdi boy boy erkek arkadaşları var ben ise yalnızım.
ayı sözlük itiraf
yalnızım hep yalnızım. etrafımda bir tane eşcinsel yok kendimi türümün tek örneği gibi hissediyorum. izmir'de lgbt temalı tiyatro gösterileri hazırlayan bir gruba mesaj attım 40 yıla bir cesaret gelmişti. evet ya da hayır demeleri yeterliydi, cevap dahi vermediler. zaten ne zaman bir cesaret gelse açılma girişiminde bulunsam hep hazin bir son. bir kişi dahi olmaz mı insanın etrafında, bu hayat hep böyle yalnız mı devam edecek? merak ediyorum bu yalnızlık ne zaman bitecek?