arkadaşlarımla birlikteydim tüm gün. kahvaltı yaptık, dolaştık, alışveriş yaptık, spaya gittik, akşam yemeği yedik, şarap içtik.. şimdi de bavullarımı topluyorum. güzel şeyler yapmışım kendim için.
benim için anneannedir.
küçük bir çocukken sizi en çok sevmesini istediğiniz kişidir. gittiği yerden döndüğünde çantasında çikolata olduğunu bilmektir.
kucağında televizyon izlemektir.
annenizden gizli parka gitmektir.
kuraldır ama bir yandan da herkesten gizli birlikte sigara içebildiğin tek insandır.
ödevleri birlikte yaptığındır.
seni büyütenlerden biridir. sana bakandır.
büyüdüğün zaman ona bakmaktan zevk aldığındır.
ne yazık ki ölümü öğretendir.
her kadeh rakıda keşke eskisi gibi birlikte içseydik dediğindir.
şerefine.
feminist tiyatro, forum tiyatrosu, kadın beden performansları yapan ve başarılı olan bir tiyatro grubu. zannediyorum arada atölye çalışmaları da yapıyorlar.
şöyle de bir siteleri var. oyunları izlenesi. http://tiyatroboyalikus.blogspot.com/
haksızlık etmeyelim. türk sizileri 90 dakika amerikan dizileri 20 dakika. ayrıca bütçe denen bir konu var. türkiyede yapımcılar yapılması zor olanı değil, ucuz olanı severler. ayrıca rtük denen bir şey var ki elinizi kolunuzu bağlar. *
"çok bozuldum şu an hiç kimse bana tanışmak için mesaj atmıyor. illa çıplak fotoğraflarımı mı sergilemeliyim arkadaşım! yatakda 10 kaplan gücünü görüyor ve bahsi 15e yükseltiyorum!" hisssi yaratıyor bu başlık bende.
eğer ter kokan sevgili ise hoşa bile gidebilir bu koku. kötü kokmaz o anda sana. sonrasında da özlersin. özlediğin için kendine inanamasan da özlersin işte. sana yanındaki adamın erkek olduğunu kanıtlar. uyandığında elinin içindeki teri öpersin mesela. aşkım ter kokuyor muyum diye sorduğunda burnunu koltukaltına sokarsın.
bunun bir değişik versiyonu sevişirken terler adamın. ama adam senin ya alnından dudağına damlayan terini seversin o anda.
genç bir gay iken * sohbet ettiğim birinin "ben cdyim" demesi ile ne güzel tepkisini vermiş ancak aklımdan bir insan neden müzik cdsi olduğunu söyler ki düşünceleri geçmişti. sonra gerçeği hiç beklemediğim bir şekilde öğrenmiştim.
istanbulda yapılanlara amerikan/rus salatası falan koyarlar ki çok yanlıştır. gerçek ayvalık tostunda domates, ketçap, mayonez ve turşu olur. onlarda tost, kaşar ve diğer malzemelerle piştikten sonra arası açılarak servis edilmeden hemen önce konulur. çok lezzetli, çok doyurucudur.
ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..
sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..
büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..
korktum..
annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..
parmaklarım..
biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..
aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..
sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..
aklımda sen hiç yoktun baba..
"babam ölmüş.."
ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..
yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..
dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..
ellerim.. senin elin..
bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?
sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..
canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..
baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..
ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..
sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..
büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..
korktum..
annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..
parmaklarım..
biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..
aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..
sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..
aklımda sen hiç yoktun baba..
"babam ölmüş.."
ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..
yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..
dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..
ellerim.. senin elin..
bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?
sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..
canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..
baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..
unutamamak tek başına olmaz. öncesinde mutlaka bir hikayesi olmak zorundadır. hikaye dediğim de hep başkadır. herkesin yaşadığı aşk imkansızdır ya o bakımdan yani. kendi içimize bakacak olursak (ki bakarsak daha yerinde olur) öncesinde internette tanışılır. her şey olması gerekenden ya da olduğundan daha kusursuz gösterilir. sevdiklerin ya da seveceklerinden bahsedersin, birlikte yapılacaklardan bahsedersin. daha öncesinde hiç olmamış şeylerden bahsedersin. bir gay için en önemli şey yaşayamadıklarını yaşamaktır. öyle ya sokakta elele yürümemiştir mesela. yürüse bile korkmuştur ya da çekinmiştir. ya birisi görürse ya tanıyan birisi çıkarsa diye bastırmış istediklerini.
eğer kahramanlarımız eros ile yakın arkadaşsa buluştukları zaman okların hedefi olurlar. birbirlerinin gözlerine bakarlar özlemle. ya dokunmak istiyordur ya öpmek. bundan sonra yaşanması gereken her şey teker teker sıraya konulur. örnekleyecek olursak:
1. sokakta elele yürümek ya da bir başka ülkede özgürce dolaşmak belki birkaç gün.
2. arkadaşlarla çıkılan gecenin sonunda kuytu bir sokakta öpüşmek.
3. bir kitabı birlikte okumak. kucak kucağa ve her cümlenin onu anlatmasını severek.
4. uyandığında yanında horlayan adamın ellerini sevmek. ezberlemek.
5. uyurken sana değil, yastığa sarıldığı için kavga etmek.
6. en sevdiğin filmi izletip senin kadar sevmesini istemek.
7. soğuktan eve döndüğünde sıcacık karşılaması seni. eve girdiğinde çayını hazırlaması. sevdiğin gibi şekersiz ama açık.
8. sadece o sevdiği için yağmurdan nefret etmesine rağmen yürüyüşe çıkmak.
9. gecenin bir yarısı kapına gelmesi. sadece seni koklamak için o kadar yolu gelmiş olması. sadece üç dakika için.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacağını bilmek.
bu ve bunlar gibi onlarca neden sayabiliriz tabi. bunları yaşarken dünya çok güzeldir. tüm mutluluk şarkıları size yazılmıştır. çiçekler daha güzeldir. renkler daha canlıdır. hayat aslında çok ciddiye alınmasa da mutlu olunacak bir yerdir falan. sonra adam gider ya da sen gitmek istersin. eğer hala seviyorsan ve ayrı olmak zorundaysanız işte tam o noktada unutamamak başlar. şöyle ki:
1. sokakta elele dolaşanları gördüğünde için acır.
2. arkadaşlarınla çıktığın her gecenin sonunda yalnız girdiğin evde için acır.
3. birlikte okuduğunuz kitap sana acı vermek için kitaplığında öylece durur. atsan atamazsın. her gördüğünde için acır.
4. gecenin bir yarısı uyandığında terlisindir. gözlerin ıslaktır. yanında kimse yoktur. onu istersin için acır.
5. yastık senin katilin gibi durur yanında. sarılmak istersin ama ihanet edemezsin ona. için acır.
6. en sevdiğin film artık favorin değildir. yine de izlersin. bu defa mutlu olmazsın için acır.
7. soğuktan eve girdiğinde karanlıktır. kombiyi açmayı unuttuğun için buz gibidir içerisi. kimse karşılamaz seni. için acır.
8. yağmurda tek başına yürüyüşe çıkarsın. bilirsin ki o da ıslanıyor bu yağmurun altında. fakat yanında değildir. için acır.
9. gecenin bir yarısı asla kapın çalmaz. kilitlemezsin bile uyurken gelirse girsin diye. gelen olmaz. için acır.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacak adam gözyaşlarının tek sebebidir. ağladığını bilsin istemezsin. kendine kızmasın diye düşünürsün. için acır.
işin özü unutamamak içini acıtır. bitirir seni. tek tek söker içindekileri.
uzun zamandır vizyona girmesini beklediğim zenneye vizyona girdiği ilk gün gittim. filme büyük bir beklenti ile gittiğimi itiraf etmek durumundayım ama izlemeye başladıktan büyük hayal kırıklığına uğradım. oyunculuklar bir hayli amatördü. oyuncular rollerine hazırlanmamış. üstlerine oturmamıştı.
<br>
<br>hikaye aksında büyük problemler vardı. filmin ilk 50 dakikasında ne izlediğinizi bilmiyorsunuz. birbirinden bağımsız bir kaç aks ard arda ilerliyor ve yakalamak için çabalamak zorunda kalıyorsunuz. uğraşılmış belli ama yine ilk bölümde zenne in dansları oldukça başarısız bir şekilde yansıtılıyordu. ne yazık ki oldukça ciddi bir şekilde estetik yoksunluğu vardı. görüntü yönetmeni çok da başarılı olmayan bir iş çıkarmış. zenne in dansının amacı sizi alıp götürmesi ama ne yazık ki etkiyi yakalayamıyor. aksine bazı sahnelerde komik görünüyor. izlemeyenleriniz olduğu için daha fazla detay veremiyorum ama ne yazık ki istediğimi alamadım.
<br>
<br>ilk bölüm bittiğinde arkadaşlarıma hayal kırıklığına uğradığımı, beklentimin yüksek olduğunu söyledim. kimse kusura bakmasın ama karşımda tamamen amatör bir iş duruyordu. üstelik hikayenin odak noktası ahmet olması gerekirken odak kaymış ve pek de ilgi çekici olmayan cana gitmişti. ben oraya ahmetin hikayesini izlemek için gitmiştim.
<br>
<br>itiraf etmek zorundayım. ikinci yarı bir hayli etkilendim. yine görüntü kalitesi kötüydü. beni hiçbir şekilde tatmin etmedi ama konunun hepimizin hayatlarına yakın olması bir yerden mutlaka yakalıyor. ben aynı durumda olmadığım ve olmayacağımı bildiğim için bir çeşit iç rahatlaması yaşadım ama filmde sadece drama yaratmak için kullanılmış sahneler vardı. en önemlisi de o kadar klişe sahneler vardı ki bir ara klişeler bütününü izlediğimi zannettim.
<br>
<br>genel olarak bakacak olursak izlenir mi? izlenir. ağlar mısınız? evet ağlarsınız. fakat ben daha başarılı bir film izlemeyi bekliyordum.
<br>
<br>*
grindrın bear versiyonu. android ve blackberryde çalışır mı bilmiyorum ama iphoneda çalışıyor. app storedan indirebilir ve grindrdaki 65 kg lik sevimli arkadaşlarımızdan bir nebze olsun uzaklaşabilirsiniz.