alec baldwin, meryl streep, steve martin ve çok büyük bir rolü olmasa da the office'ten tanıdığımız john krasinski gibi süper oyuncuların oynadığı keyifli film. yüksek beklentilere sahip olmadan izlendiğinde herkesi eğlendirebileceğini düşünüyorum ve sıkıcı pazar günü filmi arayanlar için şiddetle tavsiye ediyorum.
favori sahnem harley'in jenna ve jake'i tuvalette joint dönerken bastıktan sonra önce örnek davranış sergilemek için kendisine uzatılan sigarayı reddedip sonra "okay, maybe one toke" deyip abandığı sahnedir.
azdırıcı etkisi olan eşcinsel filmlerinden biri. ancak sorun benim abazalığım mı bilmiyorum ama böyle filmleri izlerken azdırıcı sahne çıkacak mı acaba diye beklemekten filme pek odaklanamıyorum sanırım. zaten oyuncu seçimiyle, sahneleriyle doğal olarak bu durum amaçlanarak çekilmiş. ama bu azdırıcı sahneler, özendirici ayı hayatı dışında pek de bir güzel yanı olmadığını düşünüyorum. herhangi bir heteroseksüelin beğeneceğini sanmıyorum. halbuki bizler doğal olarak tonla heteroseksüel aşkını konu edinen dizi veya film izleyebiliyoruz. eşcinsel filmlerinin de eşcinselleri azdırmak dışında daha geniş bir kitleye hitap etmek gibi bir amacı olmalı. şu an aklıma gelen bariz örnekleri mine vaganti, brokeback mountain, i love you philip morris gibi filmler. izlerken keyif aldım mı? tabii ki aldım orası ayrı. edit: tabii ki bir de yukarıdaki filmlere ek olarak milk.
ferzan özpetek'in yönetmenliğini yaptığı ve samimi oyunculuğuyla, dozunda ayarlanmış eğlendiren ve üzen sahneleriyle mine vaganti. bir de filmde kendinizi eşleştirebileceğiniz olaylar yaşanıyorsa daha da etkiler tabii.
alkolü türkiye'den ite ite uzaya göndermeye mi çalışıyorsun? hadi alkol günah kaka falan ama ülkenin turizmini de mi bitirmeye çalışıyorsun? günahkar ve kötü bir insan olmanın yolunun alkolden geçtiğine mi inanıyorsun? son olarak dininde imanında olup da tecavüzden hırsızlığa, cinayetten bilmem neye kadar her boku yiyen ama alkol almayan tipler günahkar olmuyor mu?
not: linkteki haberi okumanın verdiği öfkeyle yazılmıştır. http://www.gazetecileronline.com/newsdetails/9944-/gazetecileronline/iran39a-donuyoruz-fasizm-bu-dedirten-alkol-yasakla
cinsel ilişkiye giren insanların hepsinin test edilmiş olması durumunda neden karşı çıkıldığını anlamadığım insandır. koca koca profesyonel şirketler artık bunun üstesinden gelmeyi bilsinler. izleyiciyi bilinçlendirme konusuna gelince gene aynı şey, koca koca insanlar, zaten bir anlık heyecana gelip hayatını tehlikeye atarak prezervatif kullanmayacak biriyse, pornoda görünce de örnek alacağını sanmıyorum.
birkaç ay öncesine kadar kısa süreliğine gidilen yerlerde çok işe yarayacağını düşündüğüm, ancak rusya'da allah'ın unuttuğu bir şehre gelip en yakın kullanıcının moskova'da (260 km uzakta) olduğunu öğrenmemle beni hayal kırıklığına uğratan uygulamadır. istanbul'daki kullanıcı sayısının değerini bilmek lazım.
canlandırdığı her karakter için adeta şekil değiştiren, şahsımca warrior filminde şimdiye kadarki en iyi formunu yakalamış, başarılı, birlikte uyunası aktör. bir de şöyle şirin bir insandır:
varlığından birkaç gün önce haberdar olmamdan dolayı kendimi dünyanın en alakasız eşcinseli gibi hissetmeme sebep olmuş, şimdiye kadar gördüğüm en samimi lgbt platformu olan interaktif sözlüktür.
türk işi olan bütün dizilere karşı parçalanamaz bir ön yargısı olan, içinde biraz olsun arabesk gördüğü her şeye kıro damgasını yapıştıran insanlar yüzünden neredeyse halk içinde gelen tepkilere sinirlenmemek için sevdiğimi söylemediğim dizidir. evet, bu dizinin benim için çemberimde gül oya ve ikinci bahar ile birlikte gelmiş geçmiş en iyi türk dizileri arasında bulunmasının birçok nedeni var. şüphesiz ki bunlardan en ağır basanı korkusuz bir dizi olması ve eşcinsellik, derin devlet, yolsuzluk ve daha birçok hassas konuyu rtük'ü umursamadan işleyebilmesidir. ankara'da transeksüel bireyleri dövdükten sonra çırılçıplak bir şekilde elmadağ'a bırakan polis grubunu bile konu etti bu dizi. ayrıca 1. ve 2. sezon finali izlendikten sonra günlerce etkisinde bırakarak kendini defalarca izletmiştir. 3. ve son sezon finali şimdilik bu kadar umutlu gözükmese de aynı performansı beklemeden edemiyor insan.
gay olduğu anlaşılmayan gayların genelde gizli olmasından dolayıdır. halkımızın büyük çoğunluğunda da bir şeyleri araştırmak adına herhangi bir çaba olmadığı için televizyonda gördükleri birkaç örnekle yetinirler. ama türkiye'de de adam kendi çapında eşcinsel hayatını sürdürebiliyorsa durduk yere açıklayıp neden bütün saygınlığını kaybetsin tabii. bu durumu apaçık gösteren başka bir şey de gayların türk dizilerindeki tek yerinin sitcom'lardaki feminen ve dert dinleyen bayan kuaförü olmaları. zaten bunun dışında bir gay olursa da büyük tepki alıyor. kılıç günü diye bir dizide iki erkeğin yatakta bulunduğu bir sahne vardı mesela çok tepki almıştı ve 8 bölümde bitmişti. reyting yüzünden deniyor ama kim bilir kaç kişi izlemeyi bıraktı bu sahne yüzünden.
gezi parkı direnişinin simgesi haline gelmiş mucizevi ilaç. suyla karıştırılınca biber gazının etkisini 1 dakikadan az bir sürede kıran bir iksire dönüşüyor. şahsen kendimi bildiğim ve ön saflarda çatışacak bir insan olmadığım için ben de bu "healer" olma görevini üstlenip beşiktaş'a gitmiştim. kalabalığın arkasındayken bir anda 30-40 tane gaz bombasıyla kalabalığın arkası önü kalmadı tabii, herkes dağıldı. inönü stadının oradaki çimli yokuşlardan kaçarken bir sürü insan ezildi. kendimi o karmaşadan kurtarınca gözleri akmakta olan bir sürü insana ilaç sıktım. aralarında japon bile vardı. ne yapıyorsa orada artık.
su cok guzel gelsene
