yavaş yavaş delirdim kimse bunu fark etmedi

ister yavaş, ister aniden yapılan eylemlerde 'hadi belki' zengin olmanın dışındakilerin kimsenin sikinde olmaması durumudur. başa gelen; içinden çıkılması zor durumu bağıra çağıra da duyursanız; müge anlıya da çıksanız; insanların umurlarından bir zap uzaktasınızdır. afrikada açlık var üzülürüz ama bizim ülkenin kendi borcu,işsizliği vardır; eşcinseller ötekileştiriliyor der utanırız; ama öte yandan hala sırf dul kadın olduğu için tecavüzcüye indirim uygulayan adaletsizlik vardır.sokak hayvanları yakılıyor diye insanlığımızdan utanırız; sokak çocuklarını önce sikip sonra iç organlarını satan vardır. hepimiz hrant dink; hepimiz trans fulya; hepimiz ahmet; hepimiz herşey olamayız; birimiz hepimiz için oluruz ama durumun çok acil, kişinin çok samimi,ucunun da bize dokunması gereklidir.
birimiz işinden nefret eder..
birinin ki rahattır diye ses etmez hem borcu da vardır..
birinin işi yoktur..
birinin hem borcu çoktur, hem işi yoktur..
ben kime üzüleyim, neye yanayım, kaça bölüneyim demeden steakhouse başlığını görüp karnımın acıktığını hissederim. o andan itibaren benim açlığım tüm dertlerimin ötesine geçmiştir.
yada hem işsiz hem borçlu olan (the dertleast), gelip geçerken kafasını kaldırır da doğadaki devam etme azmini görüp bir köpeğe su vermekle hayatına anlam katıp, düzenin parçası olmayı kabullenmeye başlayabilir.

aklıma "usulca delirdim, kimse farketmedi" intihar notuyla intihar eden kadını getirmiş başlık.
bir intihardan önce,geride söylenmiş son cümle..rahmetli güzeller güzeli ipek,kendisini boğazın derin sularına atmadan önce bu cümleyi söylemiş,izlediğimde haberleri,kanım donup hüngür hüngür ağlamıştım hatırlarım..aynı durum sevgili meslektaşım,dicle'nin intihar mektubunda geçen son cümleyi duymamda da olmuştu, çok acı var,dayanamıyorum...çok konuşasım var kendileriyle,artık öteki tarafta olacak dilerim...

çok tuhaf bir şey bu hayat ya...mesela alkolik olduğumu herkesten gizlerim ben genelde..millet anladığı halde,köşe bucak kaçarım bu gerçeğimden..en büyük utancımdır...gay olmamı saklamak bile bu kadar sikimde değildir...sevdiğim adamlar özellikle çakmasın diye binbir türlü palavra sıkarım...tabi akıllı olan herkes farkeder benim alkolik olduğumu...az önce bir lavabo dolusu kusunca,tek kustuğum şeyin alkol olduğunu görünce,yazık la dedim kendime...

birkaç hafta önce,birkaç yılımı paylaştığım eski sevgilim selodan bir mesaj almıştım:"hani varla yok arasında ya her şey,sen varsın benim için ve çok seviyorum seni...çok kırdım seni biliyorum,özür dilerim..iyi geceler,cevap yazma bu mesaja sadece beni sev yeter yakışıklım" şeklinde...şimdi ise bunu diyen adam her yerde sürtüyormuş,adam düzüyormuş...birkaç hafta var arada,çok değil...neyse,demek ki herkesin sevgi anlayışı farklı,buna saygı duymayı öğrendim ben...

yavaş yavaş delirirsin...

zamanla bu pespaye ve öğretilmiş kurallarla örülü sistemin çürümüşlüğünü farkedersin,bir yandan da hayatın ne kadar kısa olduğununda bilincindesindir..düzeltmeye çalışırsın,gücünün yettiğince...kendini ilk başlarda puzzle ın en önemli,parçası gibi hissedersin,ben olmadan olmaz ulaan dersin...girersin oyuna...bir zaman sonra,gücün tükenir,yorulursun...durup,düşünmek istersin...senden öncelere bakarsın,senden önce de bu oyuna girişen,o özendiğin insanlara bakarsın,ya intihar etmişlerdir ya da delirmişlerdir..farkedersin çokta numaran yok bu puzzleda..

intihar,işte tam da bu sırada ön plana çıkıyor... intihar edenler bu dünyada en fazla saygıyı hakeden insanların başında gelirler...sartrenin dediği gibi: intihar bir korkaklık değil,takdir edilesi bir vazgeçiştir...ama bu vazgeçiş öyle sikimsonik dünyevi şeyler değil,bildiğin aşmış vazgeçiş...bu dünyada 3 gün eksik ya da 5 gün fazlasın,başka numarası yok...

kimse bunu farketmez...

haa onu beceremiyorsan,salarsın arkadaş...ama harbi salarsın...mesela birkaç saat sonra işbaşı yapmam lazım,çünkü gırtlağa kadar borcum var,çünkü insanlar sorduklarında işte iyi bir işte çalışıyorum,yuvarlanıp gidiyoruz hacı değil mi tüm mesele...ama halbuki ben hiç gitmek istemiyorum o aptal işe...o birçok salağa tahammül etmek istemiyorum...

mesela istiyorum ki,küçük bir kentte ya da köyde akşama kadar kimseyle konuşmak zorunda kalmayacağım bir işte çalışayım..insanlar beni ahraz bilsinler mesela...hiç konuşmayım ve duymayayım...

birkaç saat sonra işbaşı yapmaya gitmeyeceğim,aksine istifa dilekçemi vermeye gideceğim,öğlene kadar uyuyup...çünkü çok aptalca geliyor bana böyle zorundalıklar...hatta düşündümde bu tek başıma yaşadığım evide toparlayıp,kapatacağım...babamın evine yerleşeceğim...

yavaş yavaş delirdim,kimse bunu fark etmedi...ailemi,arkadaşlarımı,ipek'i,dicle'yi çok seviyorum....
çok garip ya. hissediyorsun her şeyin çığrından çıktığını, sağa sola saldırmaya başlıyorsun. sahte sosyallikler içine giriyorsun, ayaktaymış gibi görünüyorsun sürünürken, gülüyorsun-eğleniyorsun-alkolün dibine vuruyorsun-salak salak gülüyorsun; en son acziyetini fark ediyorsun, sahtelikten bıkalı zaten çok olmuş, içine kapanıyorsun.