ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
birisine aşık olursunuz veya çok seversiniz. o da sizi sever ama sizin onu sevdiğiniz gibi değil. sizin gözünüzde her şey çok daha ciddidir, büyüktür, şiddetlidir. sonra onun da size karşı aynı şekilde olduğunu düşünürsünüz, bunun aksini iddia edecek hiçbir şey de yapmaz. en tutkulu şekilde, en şehvetli ateşler içinde terleyerek aşkınızı yaşarsınız ve öğrenirsiniz ki o kişi aslında bir başkasına aşık. bununla savaşmaya çalışırsınız ama olmaz. yollarınızı ayırmak istersiniz ve ayırırsınız da ama aklınızdan hiç çıkmaz. içiniz acır her defasında onu düşündüğünüzde, böylesine büyük bir sevgi ve aşkın niye böyle olduğunu sorgularken. sonra dersiniz ki kendi kendinize "bu kişi için mi üzülüyorum ben? o beni sadece bir seks arkadaşı olarak görüp severken, o benimle aynı duyguları paylaşmazken ben buna mı üzülüyorum?" diye ama fayda etmez. onu düşünmemenizin çaresi değildir bu ve o çareyi de bir türlü bulamazken kalbinizdeki acı giderek daha da büyür ve büyür! tek umudunuz belki yeni birisinin gelip de bu acıyı sonlandırması olur artık ama o kişi de hiçbir zaman gelmeyecek gibidir... sanki yalnızlıkla bir ömür boyu el sıkışıp da antlaşma yapılmış gibidir...
pazartesi staja başlıyorum. hem de inanılmaz güzel bir yerde. kravat takmadığım, gömlek giymediğim, moda ikonu gibi gidebildiğim bir yer.** plaza kaşarlığı ne ki moda dünyasını ben yöneticem.*

çalştığım firmanın müşterilerinden biri geldi. adam utra hiber fiber extra full artı full yakışıklı bişey. bakarken bile orgazm olabileceğiniz bir model. allahım o kollar, o pantolondan fırlayan bulge, o kalın bacaklar, o dudaklar oooffff.... neyse prova için showroom a gitmek üzre hazırlanırken kupadaki kahveyi de hüpleteyim de soğmasın dedim. demez olaydım. aceleyle içtiğim kahvenin yarısını beyaz t-shitüme boca ettim. günümü bok ettim.
ruhum göçebe götüm yerleşik
kuzenimle bir saat sonra buluşacağız. sanırım konuşurken kız bayağı şok üstüne şok olacak. gerçi kimin nasıl tepki vereceği çok kestirilemiyor. örneğin ilk defa açıldığım kişi olan psikolog arkadaşım o kadar siklemedi ki bu mevzuyu, ben şaştım kaldım. kız bana "mutlu musun peki?" "mutluyum", "o zaman sorun yok" dedi ve kestirip atmıştı. çok garipti. ben kendimi onun yerine koyuyorum da, bir arkadaşım benim yanıma gelip "benim erkek arkadaşım var" diyecek, valla didik didik sorardım, her boku öğrenmeye çalışırdım zira hem çok meraklı biriyim hem de böyle sansasyonel konular çıktı mı bokunu çıkarana kadar soruyorum ben, ehehehe.

neyse şimdi bu kuzenimle ilk defa detaylı bir açılma yaşayacağım. herhalde kuzenim, psikolog arkadaşımdan daha meraklı çıkarak bana herşeyi soracak diye bekliyorum, kız zaten telefonda bile bir sürü şey sordu. anlatabilir miyim? bence anlatabilirim. zaten zor kısmı bitti, soran olursa herşeyi dürüstlükle söyleyebilirim gibi geliyor. psikolog arkadaşımla konuşurken o hiç birşey sormayınca ben de hiç bir şey anlatamamıştım, cesaret edememiştim, oysa deli gibi anlatmak, paylaşmak istiyordum. bütün laflar boğazımda düğümlenmişti. şimdi kuzenimle böyle olmayacak herhalde. aşama aşama bir yerlere gelmeye çalışıyorum işte. hedefim en azından yakın çevreme açılabilmek, gizli saklı işler yapmanın psikolojik maliyetini kaldıramaz oldum zira.

bu kuzenim hayatı boyunca beni bildi, yanımda bir tek sevgilimi görmedi. kendisi de kendi aşk ilişkilerini anlatmaya bayılır, herşeyini de bana anlatan bir tip. o herşeyini anlatıp rahatlarken benim karşısında hiç bir şey anlatamam benim canımı çok sıkıyordu. benim için de dönüştürücü bir deneyim olacak. oha 30 yıllık korkularımı aşıyorum, kendime de hayret ediyorum. bu kuzenime favori dizim olan sex and the city'i ben tanıştırmıştım, sonra kız da hastası olmuştu. oradan aslında durumları çakozlayabilirdi ehehe.

hadi ben evden çıkıyorum, bana şans dileyin millet. bakalım nasıl geçecek.
bugün bir ekildim, bir ekildim, bir ekildim ki. fidanlar ağaca döndü.

"haftasonu buluşalım" dedim. "olmaz" dedi.
"hafta içi buluşalım bari" dedim. "olur" dedi.
zor bela izin alıyor olmama rağmen izin aldım. "kahvaltı yaparız" dedim. "çok da erken olmasın 10 iyi" dedi.
kalktım. 10'da beşiktaş'ta beklemeye başladım. aradım. mesaj attım. bekledim. bekledim. bekledim.
whatsapp'tan engellemiş. mesajlarıma cevap vermiyor.
"birisinin randevu verip, beni ekmesinden çok korkarım" demişti, ilk buluşmamızda da. ne acı. bu da 2.si halbuki.

sadece buluşup, bir şeyler yiyip, bir şeyler içip dönecektik. o kadar...
şu saat oldu ofisten çıkamadık..

bir zamanlar büyük keyifle çalıştığım işimden son zamanlarda patronun yaptığı yavşaklık yüzünden nefret eder oldum, bu akşamın tek güzel yanı, yunusla birlikte mesaiye kalmış olmamdı ki onu çalışırken izlemek bin orgazma bedel..

hayat bana vaykiki vay vay derken mendil sallayıp halay çekesim geliyor
seviyorum seni sözlük. her akşam birkaç saat girmezsem eksiklik hissediyorum. çok güzel insanlar tanıdım sayende. harika arkadaşlarım oldu. çok kaliteli yazarlar, sağlam duruşlar, renkli dünyalar keşfettim. ama yine de bir ait olamama duygusu var. bazı başlıklar, entryler o kadar uzak, o kadar alan dışı ki benim için "eh be birader! hem kadınsın, hem heterosun. ne işin var burada?" demekten kendimi alamıyorum. ayrık otu sendromuna mı yakalandım ne?
profilimde tam 999 tane entry girdiğimi görünce 1000. entrymde sağlam bir itiraf yazmaya karar verdim.
her yeni ilişkiye başladığımda biteceğini düşünerek başlıyorum. sürdürmeye değil ilişkiden nasıl ağrısız sızısız sıyrılabilirim diye uğraşıyorum. sevdiğim halde ayrılma planları yapıyorum kafamda. daha da kötüsü aldatmaya çok müsait bir yapım var. ama en kötüsü, ayrıldığımda aşk acısı çekiyorum zannettiğim şey sadece yalnız kaldığımda ve sıkıldığımda ortaya çıkıyor. çok sevdiğim insanlar da oldu, hakkıyla seviyorum, onun için risk alıyorum, güven veriyorum, sevdiğim için herşeyi yapmaya hazırım. yani iyi olduğum zaman çok iyiyim. ama dengesizliğim tuttuğunda ilişkide tam bir götüm. karşımdakine bok gibi davranıyorum, yalan söylüyorum, aşağılıyorum, kendimden uzaklaştırıyorum ve nihayet terkedip bırakıyorum. buna pişman olduğum, üzüldüğüm zamanlarsa dedim ya sadece yalnız kaldığım sıkıcı zamanlar. son ilişkimden birşeyler öğrendim sanırım, uslandığımı, ilişki kurmayı öğrendiğimi umut ediyorum. bir sonraki ilişkimde bunların olmamasını diliyorum. ama bir sonraki ilişkiyi başlatmaya korkuyorum şimdi de.
ilk itiraf;
kendimi bildim bileli, belirli bir olgunluğa ve hayat tecrübesine sahip insanlarla konuşurken, onlara sorduğum soru üzerine son günlerde kafam çok meşgul. "hayat sana şu yaşına kadar en iyi neyi öğretti? bu soruyu onlara yöneltmeyi ve sonrasında gelecek cevabı dinlemeyi çok seviyorum. çünkü kendimi içine sokabilmeyi o cevaplarda parçalarımı birleştirmeyi, bazen yenilenmeyi, bazen parçalamayı, düşünmeyi seviyorum. aklımda bu cevaplardan oluşan bir blog ya da kitap fikri cereyan ediyor. belki de cevapları kendime saklamalıyım. sahi "hayat sana şu yaşına kadar en iyi neyi öğretti?

ikinci itiraf;
son ilişkimin üzerinden sonra, ilişkiler üzerine artık inançsızlaştım ve korktuğum ben'e bürünmeye başladığımı hissediyorum. kişilerle tanışıyor, konuşuyor fakat, kimse beni kendi dünyasının içine çekemiyor. her konuşmada yapılan yersiz ve gereksiz detaylardan ve onun getirdiği * * sex arayışı güden insanlardan sıkıldım ve bıktım.

üçüncü itiraf;
biliyor musun, bilmiyorsun ya neyse..çehresi, mimikleri sana benzeyen adamı gördükten sonra sana bir mektup yazmayı düşündüm, düşünmekle kalmayıp yazdım da. sana yollamayı, okumanı ve içimde sana dair ne olduğunu tam çözemediğim duygularımı anlattım. tam iki sayfa. sana yollamadım, yollayacaktım. nedenler yoktu yollamamak için ta ki senin halen daha aynı kafada ve girdiğin dünyadan çıkamadığını gördükten sonra içimde o kırıntının adı her neyse ufalandı, hiçbir şey kalmadı. aklımda kalmadı.
hayatımda bir kez bile olsa böyle bir çılgınlık yapayım dedim ve az önce uzun, güzelim saçlarımı yeşile boyadım. herkese pişman değilim desem de biraz pişmanlık var sözlük. bakalım sonuç nasıl olacak. beğenmezsem 4-5 gün sonra kazıtıyorum..

edit : her yer yemyeşil olunca kesinlikle pişman oldum. duş aldığımda fayansların aldığı yeşil renge aldırmadım ama aynada kendime bakınca her yerimin yeşil olduğunu görmek bana farklı duygular yaşattı.

(bkz: hulk)
itiraftan ziyade iç döküş, bir boşalış olacak ama;

son günlerde pek mutluyum sözlük. aklıma geleni şöyle bir ölçüp tartıp reele dönüştürdükçe rahatladığımı hissettim. ofiste türlü iletişim sıkıntısı yaşadığım insanları idare etmeyi bırakıp, onlarla tartıştım. en kötü biraz bağırırım, yöneticime falan söylerler, ama rahatlamış olurum dedim. garip ki dönüp özür dileyenler tartıştığım insanlar oldu. çünkü ofise çalışmaya geldiklerini hatırlamış oldular. ben birşeyler yapmaya çalıştıkça oturup göt büyütenlerin de işime engel oluşlarını sindirmeyip, onlara da iyilik etmiş oldum meğer. yani bir şekilde dürüstseniz, üç kişinin antipatisini kazandıysanız arkasında otuz sempati kazanıyorsunuz gerçekten.bunun bilinci ile de bugün haftaya bambaşka bir hevesle başladım ve işimden zevk aldığımı pek bir hissettim. konu bir tek iş çevresi de değil. ülkenin sayılı okullarından birinde yüksek lisans yapıyorum, belki burada biraz daha taze beyin insan tanırım diye düşünmüştüm. gerçekten iyi yerlerde çalışan, kendi çabası ile birşeyler başarmış insanlar var ama maalesef tümü homofobik çıktı ve gerçekten diyalog kurmaya değer göremediklerimin sayısı fazla. dolayısı ile burada da iletişim diyince, hmm hayırlısı ya diyip kulaklığımı takıyorum. gerçekten kendimi soyutlamama sebep insanların kendileri. belki bir gün onlara karşı da dolup homofobik iğrenç esprilerine yeter ulen diyerekten baş gösterebilirim.he bu arada sınavdan aldığım not berbat ama sınıfın en iyisiyim. tanıyan bilir, uzlaşmacı, sakin tavırlı patates puresi öyle zart diye ortalık yerde lafı gömmez. ama bunun rahatlığına ermek de başkaymış. insan kendi içinde dışarıyı anlamaya çalışmaktansa, verdiği reaksiyona gelecek tepkiyi ölçümlemek de daha eğlenceli ve rahatlatıcıymış. ama sorarsanız çoğu zaman kabuğuma çekilmiş olmayı yeğlerim.

biraz daha ileriye gidersem sözlükte götlerini beğendiğim yazarları ifşa edeceğim.
yeter bu kadar.
yıllardır oynadığım bir oyun var. şirket toplantılarında çok sıkılınca, toplantıdaki adamları tek tek gözden geçirip, hangisiyle yatardım, hangisiyle yatmazdım diye kararlar vermek. sonra da yatabileceklerim arasında sıralama yapmak, nasıl vücutları vardır acaba diye tahminde bulunmak falan. yani sıkıcı bir şirket toplantısında çoğu kişinin yaptığı bir aktivite olabilir bu.

bunu bugün iki yakın arkadaşımla oturduktan sonra, arabada eve geri dönerken yaptım ilk defa. ikisi de çok çekici gelen tipler zaten, karar vermekte zorlandım bayağı. en sonunda yüz olarak bu, vücut olarak bu, öpüşmekte bu, sikişte bu diye kararlar verdim salak salak. düşüncesi bile azdırdı ama, yalan değil. hetero arkadaşlarıma sulanmak adetim değildir ama arada fantezilerini kurmuyor değilim.
bu günü perşembe olarak gösteriyor tarihler ama ben pazar olsun istiyorum.
bir pencereden bakıyorum, hani şu iyonya mavisiyle boyadığım pencereden…
söz ve davranışların içinde boğulmamaya, yüzmeye, üstlerinden uçmaya çalışıyorum. korkmuyor değilim elbette.
eşcinselleri tanımadan ve ortamlarına girmeden onları sapkın olarak görüyordum. pişmanım.
köpek gibi halı saha maçı yapasım var. gaylerin en nefret ettiğim yönü futbol sevmemeleri. futbol seven gay görünce sevinçten deli oluyorum. ama ciddi ciddi anlayıp seven. sözde değil.
bir itirafim var. bir keresinde sadece is makinasi kepce kullanabilmek icin bir adamla konusmustum. ve benle is makinalarini kepceleri kullandirtma karsiligi birlikte olmak istedi. elimize kac defa boyle firsat geciyor ki? degisik fantaziler pesindeydim yine. en azindan taksici fantazisinden daha eglenceli oldugunu dusunuyorum. sirada vinc operatoru falan var sanirim. neyse bu kadardi. simdi dagilabilirsiniz.
entry altındaki seçeneklerde "yorum" kısaltması olan "/yrm" yi "yerim" olarak okuyorum sözlük. yönetim buna el atsın.
cumartesi gecesi beynimden vurulmuşa döndüm sözlük..
geçen hafta neredeyse hiç olmadığım kadar yoğun bir hafta geçirmiştim..iş için gelen kalabalık bir yabancı grubun tüm organizasyonunu, programını yapmak çok yormuştu..cumartesi günü tüm kafileyi grup grup ülkelerine yolladıktan sonra haftanın yorgunluğunu bikaç arkadaşımla birlikte sağlam içerek atabileceğimi düşünerek taksimde buluşmak için sözleştik..sonrasında da tekyöne gider dağıtırız dedik..neyse gece yarısına kadar bi mekanda kafalar güzel olana kadar içme kısmını hallettik..aracla çıktığım için çok fazla içmemeye özen gösteririm normalde..bu sefer biraz fazla kaçtı ama, geceyi uzun tutar, kendime gelince dönerim eve dedim kendi kendime..nihayetinde çıktık döndük tekyön yoluna..her zamanki köşemize vardığımızda 2 arkadaş daha bekliyordu, hoşbeş derken dışarı çıktık sigara içtik..benim kafa güzel, sallanıyorum hafif hafif yürürken..tekrar içeri giriyoruz, clubın ışıkları gözümü alıyor, arkadaşlar önde kaybetmeyeyim diye ileri bakıyorum, bi an beynimi delen bir görüntü..ayaklar durdu istemsiz..o duruyordu karşımda..3 yıldır görmemiştim..niye gelmişti ki şimdi..çok hazırlıksız yakalanmıştım..gitmeliydim, kalamazdım, onu görmeye dayanamazdım..yolumu değiştirip, arkadaşları bulup çıkmam gerektiğini söyledim..çıktım..arkama bakmadan kaçıyordum resmen..kafamda yüzlerce soru..nereye gitmeliydim, araba kullanmamalıydım, sarhoştum..sarhoşken araba kullanmazdım..o neden buradaydı, bu gereksiz tesadüf neden hiç olmadık bir vakitte gerçekleşmişti.. bütün bu sorular kafamda dolaşırken akm'nin arkasına bıraktığım aracımda buldum kendimi..yolu belli belirsiz seçebiliyordum..ehliyetimi kaybedeceğimi düşünüyordum.. kazaya sebep olabileceğimi düşünüyordum..3 yıl aradan sonra gördüğüm o güzel yüzünü düşünüyordum..keşke biraz kalıp biraz daha görse miydim diye düşünüyordum..bir taraftan araba kullanıyordum..ortaköyde buldum kendimi birden..indim, sert şekersiz bi kahve kendime getirir dedim, kesmedi..geri dönme korkusuyla bir an önce uzaklaşmalıydım..kaçmalıydım..eve gitmeliydim..eve girdiğimde gecenin bir yarısı herşeyi baştan sorguladım..geçen onca zaman hiçbirşey alıp götürmediği gibi, onu görünce aptal aptal şeyler yapmaya iten bir his büyütmüştü..
  • /
  • 91