cbb

Durum: 94 - 0 - 0 - 0 - 24.02.2017 23:09

Puan: 1420 - Sözlük Kezbanı

9 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Yazar.

umursamaz dünyayı umursamaz yaşarım
  • /
  • 5

kırsalda tıp okuyan gay

escinsellik konusunda bilgi verme kriterinde zamaninda beni birkac konuda fikir sahibi yapan bloga sahip yazardir. birinin bir seyler yazmak ve goruslerini belirtmek icin actigi bir blogdaki yazilara kusmuk diyebilecek kadar gereksiz insanlari basina toplamis basliktir. kusura bakmayin ama mis gibi de mal turnusolu olmus bu baslik, yazilarinin vasat oldugunu dusunuyorum, film tavsiyeleri kalitelidir, muzik zevki kalitelidir, yaptigi paylasimlar ve yazilardaki elestiri konulari kalitelidir. gunluk anlatimlari ve bazi gereksiz basliklari hicbir zaman beni ilgilendirmedi zaten.

peki benim sormak istedigim baska bir konu var, neden her seye bok atmaya bu kadar kararli bi' genetige sahibiz? begenmiyorsan sana hitap etmiyorsa okumazsin, psikolojik problemleri var bna da bulasck .s.s diye burada gezinmek komik gercekten. adami tanimiyorum avukati olmak istemiyorum ama zorla yapiyorsunuz insani...

yahu bu dolaşan yeni virüs çok fenaymış bir buçuk haftadır sanki sabahtan akşama gangbang yapıyorlarmış gibi hala tam iyileşemedim, dikkatli olun

ayı sözlük yazarlarının kullandıkları parfümler

ck one red edition, ck truth, dior homme intense olarak sıralayabilirim.

tabi buraya bir not düşmek lazım dior'u yazın sıkmamak ve sadece formal giyinip bir bir toplantıya gidersem kullanırım ve yazın asla sıkmam, red edition'u da mümkün olduğunca yazın sıkmamaya çalışıyorum, vücudumla en uyumlu truth sanırım hem fiyatının bu kadar uygun olması hem de acayip bir kalıcılığı var tenimde. vücuda uygun kokuyu bulmak çok önemli gerçekten, lüks vb. hikaye biraz.

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

tüm sözlüğe gelsin :)

kerimcan durmaz

ktog'un kerimcan hakkinda yazdiklari mutlaka okunmalidir zira kusursuz bir bicimde durumu aciklar bir sekilde yazmis.

http://ayisozluk.com/lnk/aaaz

anıl absolution

samimi bir yazardır ve eserlerindeki bir çok şeyi kendinizde bulabilirsiniz, içinizi bir kaloriferin üzerine konmuş popo gibi hafiften ısıtır, çok bekletilirse yakar kül eder yaşanılan kötü anılarla birlikte.


her zaman tekrar ayağa kalmayı alttan alttan bize hatırlatan biridir, videolarla da camiamıza çok katkıları olmuştur


teşekkürler gülüm!

transseksüel'den eşcinsel olmaz

bu ülkede herkes bir b*k bilmediği halde her konuda bir fikri olmaya mecbur mu gerçekten merak ediyorum? türkiye olarak 2 cevabı kaybettik, evet cevabı diyorum çünkü artık türkçe'de kimse bunları kullanmıyor;

1- özür dilerim

2- bu konuda bir bilgim yok eleştirmem yanlış olur.

bu cevapları kim nereye sakladıysa gerçekten söylesin artık kabak tadı vermeye başladı. basitçe modacı geçinen arkadaşa söyleyeceğim tek şey

(bkz: sanane)

ayı sözlük itiraf

kendime iyi geceler diyerek başladığım bir gece oldu bu, facebook üzerinde dolaşıyordum arkadaşlarımı bir check edeyim ne yapıyorlar merak ettim diyerekten arkadaş listemi gözden geçiriyordum. benim arkadaş listemde de sadece yakın arkadaşlarım mevcut hiçbir şekilde yakınımda olmayan insanlar ve akrabalar giremiyor. göz atarken eski bir lise arkadaşımın 2 tane profiline denk geldim. (ona yeliz diyelim şimdilik) içimden '' eh be yeliz tamam o zamanlar kekoyduk falan ama 2 tane açıp da böyle ulu orta bırakmak hele ki herkese açık fotolarla'' dedim içimden. bunu dedikten sonra yeliz hakkında birçok şey aklımda canlandı, bu başlığa yazma sebebim de bu yüzden, bazen üzerine düşünüyorum nasıl hayatlar yaşıyoruz hepimiz diye, o yüzden size kendimin ve yeliz'in hikayesinden bahsetmek istiyorum biraz. hem biraz günah çıkartmak amaçlı hem de üzgünlüğümü gidermek için. biraz uzun bir entry olacak şimdiden uyarıyorum.

benim zor bir lise hayatım oldu her zaman, ilkokul da zordu ama lise gerçekten bir nevi cehennemdi 11. sınıfa kadar özellikle. 9. sınıfta pek arkadaşım yoktu, olmasını da umursamıyordum aslında hayatım boyunca hep kendi kendime yeten biri oldum. ama bazen insanın birilerine ihtiyacı oluyordu kendisine ses olacak nefes olacak. okuduğum lise yüksek puanlı bir liseydi bu yüzden biraz zeka seviyesi ve hoşgörü seviyesi en azından biraz yüksek olur diye umuyordum girmeden önce, zira öyleydi fakat yeterli değildi. sınıf da kendi içinde arkadaş çevrelerine bölünmüştü. cool'lar - nispeten cool'lar - vasat tayfa - inekler - ezikler olmak üzere. cool'lar nispeten cool'larla iletişim içinde olabilse de, bir cool'un bir inek ile iletişim içinde olmasının tek sebebi çıkar ilişkisiydi. eziklerle genelde vasat tayfa muhabbet ederdi çıkar ilişkisi olmadığı sürece vasat üstü grupla altı grup asla iletişim halinde bulunmazdı. bana soracaksınız şimdi sen hangi tayfadaydın diye, vasat tayfada görünmez biriydim ben, kendi işimi görürdüm bir şekilde ama iletişim kurmak istediğimde her türlü iletişim kurabilirdim her türlü grup ile. lisenin zor olmasının sebebi tabi ki bir umursamazlığım sebebiyle şakaların dozunun üzerimde fazla kullanılmasıydı ama içten içe yaralanan bir yapım olduğundan zarar vericiydi. neyse o aralar iyi iki adet burs tutturup derslerle uğraşıyordum genel olarak, burslardan biri klasik para bursu öbürü ise büyükelçilik ingilizce eğitim bursuydu, birkaç arkadaşlarım da seçilmişlerdi bu bursa. yeliz de onlardan biriydi, yeliz eğlenceli dansı çok seven ve enerjik bir kızdı. güzelliği vasat denebilecek kısa boylu ve ara sıra saçma davranışlarıyla sınıfın dalga konusu olurdu. ama her şeye rağmen hayat enerjisine hayran kalırdım. dansı bir tutku ile yapıyordu ve bundan dolayı adı orospuya çıkmıştı. her zamanki klasik olaylardan biriydi benim için voleybol oynayan bir erkeksen eşcinsel damgası yersin, çok iyi dans ediyorsan ve bu konuda tutkuluysan ve biraz da açık giyiniyorsan orospu damgası yersin, çok ders çalışıyorsan inek ve ezik damgası yersin bu hiç değişmez.

yeliz ara sıra kafa şişiren biri olsa da bana çok yardımı dokunan biriydi, ara sıra okulda onunla takılıp çok eğlendiğim zamanlar olurdu, kurstan dönerken serviste bize dans numaralarını gösterirdi, servisçi amca sesi sonuna kadar açardı biz de dans ede ede eve dönerdik. bir gün yeliz'in evine gittim ders çalışmak için, bize yakın sayılabilecek bir yerde oturuyordu. babası ile tanıştım ve annesiyle çok tatlı insanlardı, kızları okusun ve sosyal biri olsun diye her şeyi yapıyorlardır diye düşünüyordum onları ilk gördüğümde. bizi rahatsız etmemek için koca salonu bize bıraktılar ve küçük oturma odasına televizyon izlemeye gittiler. yeliz'in aile hayatını görünce çok etkilenmiştim, benim ailem de dünya tatlısı insanlardır ama durumları kötü olmasına rağmen dişini canına takan böyle aileleri görünce insan bir başka oluyor. biz yeliz'le ders çalışmaya başladık ara sıra erkek arkadaş kız arkadaş mevzularından konuşuyorduk, yeliz'in düşünceleri biraz fazla yaşına göre uçarıydı.'' insanları tanıyamamış daha bu kız'' demiştim içimden, ''umarım başına kötü bir şey gelmez.'' ders olayını bitirip evime döndüm annesin yaptığı bir kutu kurabiye ile. ve yaklaşık 1 sene sonra yeliz okuldan ayrılıp daha düşük seviye bir okula geçiş yaptı. ben bu davranışına anlam verememiştim herkes yapamadığı için geçti diyordu, pek inandırıcı gelmese de inanmayı tercih edip mevzuyu kafamda kapattım. yeliz aynı zamanda kursu da bırakmıştı. hayatımdan bir insan tamamen çıkıp gitmişti, kaybolmuştu adeta.

ve okul bitti ben mezun oldum üniversiteye başladım bir gün makroya alışveriş yapmaya girdim, istediğim her şeyi aldıktan sonra kasaya geldim ve kafamı kaldırdığımda bir gördüm ki yeliz. mahcup bir tavırla selam verdi ben de onu bu kadar senenin ardından görünce garip olmuştum. ama neden kasiyerlik yapıyordu bunu çözememiştim, yaz olduğu için deneyim olsun diye yapıyordur büyük ihtimalle dedim. ''dışarda bi' sigara tüttürelim mi?'' dedi bana, ben de ''ayıp ettin sen istersin tüttürmez miyiz'' dedim. patrondan izin alıp dışarı çıktık birer winston slim yaktık, ''ee yaz tatilinde burada çalışıyorsun ha'' dedim, ''sadece yaz tatilinde değil'' dedi. şaşırdım ''neden burada çalışıyorsun senin derslerin hep 10 numaraydı, ağzın da iyi laf yapardı hani'' dedim. ''beni sen iyi tanırdın her zaman, böyle olması gerekti, lise hayatımı çarçur ettim'' dedi. '' nasıl çarçur ettin anlamadım, daha düşük seviye bir liseye geçtin de çalışmadın mı yoksa başına ailevi bir sıkıntı falan mı geldi'' dedim. ''başıma ailevi bir sıkıntı gelmedi, bir erkek arkadaşım vardı beni kullanıp attı, hamile kaldım çok geç haberim oldu, babam beni öldürecekti'' dedi. ''birini buldum, evlendik mutluyuz şimdilik çok şükür, işimden de memnunum, neyse benim işe dönmem gerekiyor bizim patron manyağın teki'' dedi son olarak ve sarıldıktan sonra arkasından '' bu hayata en berbat durumda bile tutunabilecek biri varsa o da sensindir, kimseyi dinleme yeliz'' dedim birbirimize bir süre baktık ve eve doğru yola çıktım. aklımdan bir sürü soru geçiyordu cevaplarını bulmaya çalıştığım, soru-cevap soru-cevapsızlık arasında gidip gelerek eve yol aldım. eve girdim facebook'u açtım ve eski resimlerimize baktım toplu resimlerde yeliz oradaydı, kendi eski yorumlarıma baktım ergence ve saçmaydı.

aklımda hala bir soru vardı ve hala var ergence ve saçma halden bu kadar iğrenç bir hale nasıl gelebildik?

ve hadi bu hale gelebildik, ergen olmama rağmen kalbimin ve vicdanımın olduğu o dönemde ben neden içimden geçenleri yeliz'e söyleyip onun aklının bir köşesinde onu koruyamadım? dans etmesi ve güzel okullarda okuması gereken yeliz şu anda kasiyer olarak çalışıp, 17 yaşında çocuk sahibi olup çocuk bakıyor ve evini çekip çeviriyor. sebebi ise bir şerefsiz evladı madem bunu yapan bir şerefsiz evladı sen neden sustun ve hayatından kaybolup gitmesine izin verdin. belki de kimsesi yoktu sustu korktu, susmayı korkmayı en iyi bilen senken yanında bile olmadın.

günah çıkartma bir entry ile olsa işim kolay olurdu, hayat solup gidince renklerin de bir anlamı kalmıyor. hepimiz kendimizi affetsek de hatalarımızla yaşıyoruz, ve bazen hatırlayıp kederleniyoruz.

çilekeş

geçen günlerde youtube'un 2000'ler bölgesinde gezinirken kendimi bulduğum gruptur. dün nereden başladığımı tam olarak hatırlamıyorum (hayır harun kolçak gir kanıma'dan başlamadım) ara sıra garip bölgelere girmiş olsam da kendimi bir anda üçnoktabir'de buldum dediler ki'yi dinlediğim zaman ''oha lan ben üçnoktabir'in albümünü mp3 playerımda sömüre sömüre ezberlemiştim'' şeklinde buldum. tabi üçnoktabir diyince dediler ki ile başlanır ve barda filmi ile devam edilir. dinledikten sonra ''ulan bu benim psikolojimi çocukken bozan film şimdi neden böyle olduğumu anladım'' moduna girdim ve bir daha barda filmini izledim. neyse bu sefer etki etmedi ne kadar bozulmuş olduğumu tescillemiş oldum. ondan sonra çilekeş fırladı y.o.k. albümüyle. ''al işte mk şimdi sıçtın ne leş ne ergen bir gençlik yaşadığını gör'' dedim kendi kendime ve albümü dinlemeye başladım.

işin garibi o kadar da kötü değildi hatta iyi sayılabilirdi. özellikle siyah ve kendimden geriye baya bir şey hatırlattı yalnız ve soğuk ergenliğimi çekilir kılan şeylerdenmiş. mp3 playerımın diğer çer çöplerini bulmam dileğimle kendimi orada bıraktım. küçük bir philips mp3 çalar ve 10 liralık bir kulaklık (hele ki kulaklık pamukçukları da olursa) bir çocuğun hayatını nasıl sürdürmesine bu kadar yardım edebilirdi hala şaşkınım.

pagos

taşoda gruplarındandır. ilk albümleri gayet başarılı olduğunu düşünüyorum, yakın zamanlarda çıkan eli ayağı düzgün gruplardan desteklenmesi gerekli stüdyo kayıtları çok çekici gelmiyordu fakat albümle birlikte birçok şeyi değiştirmişler çok keyifli olmuş. sakin tadı buldum ben biraz ki sakinin dağılması gerçekten bu hayatta yediğim darbelerden biriydi

dinlemek için
tükürdüm ateşe:

çiçek:

ayı sözlük itiraf

bir süredir yurt dışında olmanın bu kadar yorucu bir şey olduğunu fark etmemiştim, ailemi arkadaşlarımı beni anlayan hayatıma anlam katan insanları özledim.

sadece bu konu da değil aslında anlatamadığım bir şeyler var evet baklava evet adana kebap güzel bi kokoreç akşam bar sonrası bi midye dolma kapışması hepsini özledim üçüncü nesil kahvecilerde flat white içmeyi de özledim ama gerçekten bunlar bahane orada geçirdiğim vakitleri değerli yapan insanlar olmadığı sürece mavi göğün altında her yer aynı sanırım. neyse ocakta dönüyorum iyi ki daha da uzatmamışım dedim çok kez kendime bi de hollandaya giden kafana sıçayım dedim, çok pahalı be anam, bi de anlamadığım nokta sarışınlardan gram hoşlaşmazken niye burdaysam kara gözlü kara kaşlı yakışıklı adamları özledim

ve s.ktrip gideceğim bu ülkeden demek bir o kadar kolaydı ve bilirsin hızlı koşan atın boku seyrek düştü.

edit: mavi gök demişim ama öyle bir şey yok burda mavi göt olabilir mavi gök olmaz her allahın günü jilet çekiyor kollarına buranın hava durumu sunucusu

hapiste lgbt olmak

empatiyi falan geçelim insan isek kesinlikle sessiz kalınmaması gereken bir olaydır, esra'ya ses olmak lazım yanında olan birilerinin olduğunu bilmesi lazım zira ne bu işkenceler ne başına gelen diğer şeyler insanı yıldırır, hayattan düşürür.

insanı yalnız olduğunu bilmek, kimsenin senin hakkında hiçbir şey düşünmediğini bilmek bitirir.

avrasya tüneli

çılgın bediş tüneli ismini önerdim, güzel olur bence finali pek olmamıştı ama ara sıra hatırlasak fena olmaz.

ayı sözlük yazarlarının hayat fonunda çalan şarkılar

hornet kezbanlarından inciler

bu aralar hollanda'da olduğum için ağır eksikliğini çektiğim ihtiyaç mekanizmasıdır, ara sıra açıp bakıyorum türkiye'ye gerekli dozajı aldıktan sonra rahatlıyorum

oh mis.

ayı sözlük itiraf

arkadaşlarımı sevmeyi biliyorum, ailemi sevmeyi biliyorum, köpeklerimi sevmeyi biliyorum ama yıllar boyu bu kadar fuck buddy ve nsa üstüne bir adamı bile sevmeyi bilemiyorum.

(bkz: 404 not found)

29 kasım 2016 adana öğrenci yurdu yangını

ben haberi görmeden önce kaderdir olur demişler, valla helal daha içimden kesin böyle diyecekler diye bekliyordum, baya hızlandı en azından darısı çayyolu metrosunun da başına.

sarkazmı bırakırsak iğrenç bir olaydır ve basitçe o yangın kapısının kilitli olmasının bir sebebi var. az çok süleymancıların öğrencileri konaklatma şartlarını bilenler sebebini görünce anladılar zaten.

belki büyük konuşmak veya tepeden bakmak diyebilirsiniz; ama acımdan ölsem fakirlikten kırılsam ve oğlum kızım orada okumak için kalmak zorunda olsam kendimi feda ederim yine de oraya göndermem sıkıntı da bu halkın hala bunu yıllar boyu öğrenememiş olmasıdır, oysa kural çok basittir

(bkz: kimse kimseye bedava bir şey vermez)

gerçi kime anlatacaksın bu ülkede hala flash tv deki ayfon 9s reklamları ile kartal'da rezidans alıyor adamlar

çocukların ruhları huzur içinde yatsın

edit: olayı açıklayan görsel burada

http://ayisozluk.com/lnk/azzg

kadın olsaydınız adınız ne olurdu

kesinlikle afitap

10 numara 5 yıldız

vuruşmak

gerçek anlamı olan ilişkiye girmekten çok halk ağzında üçünçü şahısların yaptığı seksi aşağılamak amacıyla kullanılır bir nevi argodur.

daha terbiyesiz ama aşağılama içermeyen versiyonu ise

(bkz: sikişmek)

sözlükçülerin nick hikayeleri

cbb'nin açılımı coldbulletblues

high school of the dead adlı animenin dördüncü bölüm kapanış şarkısıdır neredeyse tamamıyla beni anlatabilen bir şarkıdır

dinlemek için



  • /
  • 5
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 94

overwatch'ın lgbti karakterlere yer verecek olması

blizzard'ın overwatch adlı fps oyununa yeni hikayelerle birlikte karakterlerin lgbti yönünün ortaya çıkarılacağını açıklandı. eklenecek hikayelerle birlikte oyunun hikayesine sadece romantik bazda değil ailevi ilişkiler babında da yeni içerikler katacağı söyleniyor

tabi ki eklenecek olan hikayelerle birlikte yerelde bulunan karakterlerin hikayesinin gün yüzüne çıkartılması ile birlikte yeni lgbti karakterlerin de geleceğini varsayabiliriz

overwatch'ın başyazarı micheal chu: "her kesimden çeşitli karakterlere sahip olmak bizim için çok önemli ve daha önceden sorulmuş bu soruyu göz ardı etmediğimizi hatta ve hatta yakınlarda eklenecek olan içerikle beraber karakterlerin hikayelerini bu yönlemde geliştireceğimizi söyleyebilirim lgbti hikayeler blizzard için çok önemli bir yere sahip" dedi.

kaynak: newnownext

http://www.diken.com.tr/acim-ac-diye-bag...

yer var mı

profil ve arayıştan sonra fırtlayan yegane mutluluk kaynağı soru cümlesi, aynı zamanda gay profillerin kenar kanaviçesi, kitap arası gülüdür. aslında arayışın hiçbir öneminin olmadığını ve profilin de çok az etkisinin olduğunu gösterir, yerin olmadığı eğer öğrenilirse genellikle profil ve arayış da çöpe gider, eğer gitmezse araç var mı, bildiğin bir yer var mı olarak geri döner. ona göre sevişilmesi gerekmektedir ve sevişilecektir.

10 kasım 2016 koç holding atatürk'ü anma videosu

"sana borçluyuz 10 kasım 2016 (koç holding)" açıklamasıyla paylaşılmış ve birçok kanalda yayınlatılan reklamdır

şu zamanlarda ihtiyacımız olan şeydir ve nelere sahip olduğumuzu bize bir kez daha hatırlatmıştır



(bkz: 10 kasım 1938)

ne kadar meraklısın ibne olmaya

öğretmenden öğrencisine: ne kadar meraklısın ibne olmaya!..

olay 9 kasım çarşamba günü onur ateş anadolu lisesinde meydana geldi.

tenefüs boyunca sınıftaki tahtaya soru yazan bir öğretmen, ders başlarken sınıfa giren öğrencilerden kulağında küpe olan bir erkek öğrenciye, küpesinden dolayı hakaret etti. küpeli öğrenciye sinirli bir şekilde "ne kadar meraklısınız kız gibi dolaşmaya, i.ne olmaya, dışarda kime ibnelik ediyorsanız edin, burası okul, izin vermem" dedi.

öğrenciler, okul yönetiminin küpeye izin verdiğini söylese de, öğretmen ali kalyoncu buna itiraz etti.

kaynak abc gazetesi

az

her seferinde daha fazlası olamaz herhalde dediğimiz halde daha fazlasının önümüze servis edilmesi ve eğitimin düştüğü durum

çocuk sahibi olan ve olmayı düşünen ailelerin yerine kendimi koyduğum zaman dehşete kapılıyorum bir insanın çocuğunun böyle zavallı kişilerce yetiştirilmesi utanç verici

tame impala

uzun yıllardır müzik piyasasında olmalarına karşın çok fazla bilinmeyen avustralyalı grup.
innerspeak ve lonerism aslında az çok birbirine benzeyen tarza sahiptir fakat currents ile olayı çok farklı bir boyuta taşımışlardır bu da dinleyici kitlesinden kimilerinin ağır tepkisine yol açarken kimilerinin de çok iyi oldu çok da güzel oldu, farklı bir çizgiye geçtiler demelerine sebep oldu. şahsi görüşüm currents tam bir başyapıttır, neyi ne zaman çıkartacaklarını çok iyi bildiklerinden tam bir pazarlama harikasıdır. eksi diyebileceğimiz bir şey olursa o da bazı şarkıların diğerleri yanında artık gibi kalmış olması olabilir. ayrıca yakın zamanda rihanna'nın new person same old mistakes'a cover çekmesiyle adları çok hızlı bir şekilde duyulmaya başlamış ve bu beni derin bir kıskançlık sürecine itelemiştir.
dinlenmesi elzem olan currents parçaları
let it happen, eventually, new person same old misatakes, the moment

bugün

sol frame'in boşalmayacak olması beni çok mutlu etti, saat 00.00 olunca misafirlikte halı desenine bakıyormuşçasına donuyordum

nevruz

her sene duyduğumda beni rahatsız hissettiren bayramdır, acaba o gün ne olacak acaba kaç kişi zarar görecek, acaba ben zarar görecek miyim, acaba yine nasıl saçma sapan davranışlar kavgalar göreceğim.
bayramdan çok rahatsızlık sebebidir, yapılan bir şey amacından çıkmıştır. amacından çıkartan insanlar da bu bayramı bu kadar sahiplenen kürt halkından başkası değildir, komik ama gerçek.

patlama ihtimali en düşük il bilecik hehehe diyen istanbullu

küçük trollüklerle gösteriş sahibi olduğunu sanmaktadır, patlamanın ardından olay yeri kamerasına el sallar, ailesi onu havalı havuç kafalı olarak çağırır, battaniyeye sarıp sobanın yanında besleyip büyütülmelidir yoksa istenilen leşlik seviyesine ulaşamazlar.

ebru gündeş'in çocuğunun psikolojisi

anlayamadığım nokta şu, çocuğumun psikolojisi falan filan diyorsun da sanki yüce fare kralı mı sizi bu hale soktu, kendi kendinizi bu hale soktunuz, çocuğunun psikolojisini bozduysan sen bozdun o babası denilen adam bozdu sanki bütün dünya çocuğunun akli sağlığını bozmaya çalışıyormuş gibi bir havaya girmeyelim ebru hanımcığım, zira kimsenin, senin çocuğun içerenköyün ortasında bulgar oryantal dansı bile yapsa, umrunda değil.

(bkz: gündemde kalabilmek için son çırpınışlar)
Henüz takip eden biri yok.