ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
insanlar mı çekici, yoksa sakalları mı? gerçekten ayırt edemiyorum son zamanlarda. azgınlık bazen hakkaten kötü. yolda yürürken her bir düzine erkekten birine bakıp iç geçiriyorum, sonrasında "bunun benle ne işi olur ki" diye yankılanan içseslerimle baş başa kalıyorum. bu durum gerçekten canımı sıkıyor. *
bir insan günde 3 paket cips yer mi? hala şu cips takıntıma son veremedim.
yarın, iki gün önce ona açıldığım kuzenimle buluşacağız. ne konuşacağız, nasıl konuşacağız bilmiyorum. açılma kısmı telefonda ve çok da komik geçmişti, gerçi ben aslında çok korktuğumdan işi dalgaya alıp daha az korkutucu hale getirmeye çalıştığımdan rahat geçti. ama yarın yüzyüze olduğumuzda nasıl olacak bilmiyorum. aslında fazla da endişelenmiyorum, zor kısmını yaptım ne de olsa, erkek arkadaşım var benim dedim. ne diyecek bana amk, zaten cesaretine hayran kaldım falan gibi destekleyici laflar etti bile.

iyice kabak çiçeği stayla açılıyorum ben, allah sonumu hayretsin.
ne insanların gay olduğumu anlaması için özel bir çabam var, ne de anlaşılmamak için özellikle saklama/inkar çabam. kıyafetlerimle ve konuşma tarzımla anlaşılabileceğimin de farkındayım ki umrumda değil. çünkü kendim dışında biri olmaktan hoşlanmıyorum, hiçbir zaman heteroseksüelmişim gibi davranmaya çalışmadım, sadece duruma göre gay olduğumu dillendirmedim hepsi bu. olduğundan farklı olmaya çalışmak bizi ancak sahte bir sevgiyle sarıp sarmalar, bunun yerine çırılçıplak kalmak bile daha iyi. bu anlamda belki bizi sadece annemiz sevmiştir, kimbilir.
stresten ölüyorum ve çalışamıyorum. bu sene istediğim yer gelmeyecek diye de korkuyorum. bakalım 23 gün sonra neler olacak?
hevesim kursağımda yer etti benim. yadırgamıyor da yerini maşallah pek bir keyfi yerinde..
dün ailem gay olduğumu öğrendi. psikolojim bozuktu; hiçbir şekilde kimseyle konuşmuyordum kendi sorunlarımı düşünmekten. birisi komik bir şey söyleyince gülmüyordum. sanki ölü gibi, boşluğa bakıp duruyordum. annemgil neyin var falan deyince ağlamaya başlıyordum. ki bundan önce de zaten her gün gizli gizli ağlıyordum sürekli. sonra da yine ölü gibi olma haline dönüp o yorgunlukla 10 saat falan uyuyordum. hep geç kalkıyorum, hep uyumak istiyorum, hiç erken kalkmak istemiyorum. erken kalkarsam başım ağrıyor, sorunlarım aklıma geliyor, ölecek gibi oluyorum. bunları gay olduğumu söylemeden önce anlattığımda onlara, bunu normal bir sıkıntı zannettiler. "olur öyle arada" gibisinden yanıt verdiler ama bilmiyorlardı ki o sırada görünmez insanlar benim boğazımı sıkıyordu. daha sonra bu ölü gibi halimden bıkmış olmalılar ki, direkt "gay misin" diye sordu babam. uzun bir konuşmadan sonra "biz seni gay olduğun için sokağa atmayız, sana bakışımız değişmeyecek ama bu normal bir şey değil" gibisinden laflar ettiler. sadece abim normal karşıladı, ilginç bir şekilde. gelecek planlarım vardı, hepsi bozuldu. kafamı hiçbir şeye veremiyorum. o kadar çok yapacak şey var ama hiçbir şey yapasım gelmiyor. intihar düşünceleri çok normal bir şeymiş gibi, hatta çok mantıklı bir şeymiş gibi gelmeye başladı. sadece bu benliğimden kurtulmak istiyorum, nefret ediyorum bu bedenden. ölmek şu anda çok mantıklı geliyor. keşke daha mutlu birisi ile bedenimi değiştirsem. sanki zaman durdu ve ben acı dolu bir anda sıkışıp kaldım, hareket edemiyorum. gay olduğumu açıkladığım için üzgün olduğumu sanmıyorlardır umarım.
geçen gün işten kovuldum. o kadar olgun karşıladım ki beni işten kovan adam bile şaşırıp 3 kere tekrarladı kovulduğumu. üçünde de ''tamam'' diyince ''neye tamam?'' diye sordu sonra teşekkür etti. dünya üzerinde benden daha karizmatik bir şekilde kovulduğunu kabul eden bir ademoğlu varsa tanımak isterdim. ha bu arada beni sonra göndermediler, e yanlış hesap bağdattan döner tabi.
dalağına sürttüreyim işler çok karışık be sözlük..

yani ortada gözden kaçmayacak büyüklükte, dehşetli bir şekilde duruyorken, biz hiç yokmuş gibi davranıyoruz..

korkuyorum...
1 ayı aşkın süredir hiçbir haber izlemedim , hiç haber okumadım (referandum sonucunu öğrenmek hariç) , hiç haber dinlemedim. türkiye gündemine , dünya gündemine dair ne varsa öğrenmekten kaçındım. bu zalim insanoğlunun dünyasında aklınızı kaçırmamak için yapacağınız en mantıklı hareketlerden birisi.
insanları doğal ortamında izlemeye bayılıyorum sözlük. ankara'ya gelince daha da artıyor bu fırsat. mesela dün gece boyunca gaydarımı çalıştıran uzun saçlı çocuğun dans etmesini, içki içmesini, saçını toplamasını, yorulup oturmasını, şarkılara eşlik etmesini izledim. sonunda da anlık aşk diye bir şey olduğuna karar verdim. çünkü o küçük zaman evresinde gözlerim ondan başkasını görmedi.
ha şu an unuttum mesela. belki de sadece stalkerım. ama sapık olanından değil.
kendimi henüz keşfetmemiş olduğum zamanlar dandirik bir chat sayfasında tanıştığım kıza iki yıl boyunca erkekmişim gibi rol yaptım. başka bir şehirdeydi. ama her gün gibi telefonda konuşuyorduk, biraz sesimi kalınlaştırıyordum. annesiyle bile konuştum o şekilde. 1 yıl arkadaş gibi muhabbet ettik sonra kıza resmen aşık oldum. o da bana aşık oldu. 1 yıl da öyle uzaktan uzağa ilişki yaşadık. yanına gitmemi çok istemişti, görüşemediğimiz için defalarca telefonda ağlamıştık birlikte falan filan sonra tabi bir gün bütün boklarım çıktı ortaya. pislik lezbiyen diye ağzıma sıçtı. acayip yüreğim burkuldu. evet yalan söylemiştim, evet duygularıyla oynamıştım yalan söyleyerek. ama çok sevmiştim be abi. bişey diyemedim ki kıza. haklısın bile diyemedim. sadece sustum. o günler çok geride kaldı, bunlar 10 yıl önceydi. seneler sonra facebookunu, twitterını buldum. özür diledim. ama yine ağzıma sıçtı haklı olarak. "bir de utanmadan hala yazıyosun aptal" dedi. yaptığım şeyin derin pişmanlığı içerisindeyim. aşık olduğum için değil, yalan söyleyip kıza hayal kırıklığı yaşattığım için. resmen kul hakkıyla ölecem. burdan ona tekrar sesleniyorum: aylin çok özür dilerim, hakkını helal et, ben kötü bir insanım.
belki bu yazıyı okur... *
bazen çok hoşuma giden birini görünce bakakalıp "seni sikerim ya" diye geçiriyorum içimden. ama küfür, hakaret veya cinsel açlık sebebiyle değil. görseniz sevgi pıtırcığı gibiyim bu iç geçirme sırasında. bu vesileyle sikmenin, sikişmenin şiddeti çağrıştırmadığı bir dünya diliyorum, saygılar.
değişik mutsuzluklar yaşadım ama sevdiğin insanın sana aşk acısı çektiğini söyleyip senden onu rahatlatmanı beklemesinin tadı başkaymış. yeter ki o iyi olsun deyip iyi arkadaşlık yapmaya çalışıyorum.
hiç fuckbuddyim olmadı. eksik hissediyorum kendimi.
merhaba arkadaşlar size bir anımı anlatacağım. olay 2000lerin başında geçiyor. birgün evde otururken içim birden erkek çekti çünkü sitten sene sevişmemiştim. hemen aranmaya başladım. böyle keser sapı gibi bir mal arıyordum. aramalarım cevap vermişti ama adamın malı toplu iğne gibiydi. beni bir türlü doyuramadı. oradan çıkıp sokakta çaresizce yürüyordum. birden köşedeki siyahi saatçiyi gördüm, hemen yanına yaklaştım. konuştuk, anlaştık. adamınki devasaydı :o. saatçi bana bir saat çaktı. kendimi çok geniş hissetim ama şimdi iyiyim.
bazı insanların sözlük formatını bilmeden burayı blog sayfalarına çeviren kopyala yapıştır türündeki çöp yazılarını görünce kıçımla farklı pozisyonlar alıyorum
sakızı ağzımda şişirip patlatamıyorum, bunu yapamadığımı öğrendiklerinde gerizekalı mıyım ben diyorum.
kütüğüm kırıkkale. ne kadar seksi olabilirim ki?
  • /
  • 91