ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
.yalnız olmaktan bir hayli sıkıldım.hayatımda birisi olsun istiyorum artık.bunu,kendime çok sık itiraf eder oldum.oysaki büyük beklentiler içerisinde de değilim.ne zamana kadar böyle devam edecek,merak etmekteyim.
sabah 5 sularında, 35 dakikalık uçuş için 2 saat rötar yememin ardından evime vardım. tek amacım ve dileğim birazcık uyudumtan sonra kalkıp zaten mafayı yemiş olan ders programımı son ayarlamaları yapıp iki gün sonraki ders seçimime hazır hale getirmekti (çakışan 35 tane filan dersim var). malesef ki, uyandığımda internet bağlantımın olmadığını fark ettim. modemi bir iki kurçalayıp beceremeyince lanet oladı süperonline ı aramaya karar verdim. 10 dakikalık uğraşın sonucunda telesekreter bana bulunduğum bölgede internet bağlantısının olmadığını söyledi. sinirim o ana kadar normal düzeydeydi. biraz rahatlamak için duşa gireyim dedim. duşu ilk açıncaki soğuk suyun altına girmeye bayılırım, suyun yavaşça üzerimden akarken kombinin çalışmasıyla ısınması beni mutlu ediyor. fakat bu sabah... su bir türlü ısınmıyordu. ve yavaştan da soğuk suyun altında üşümeye başlamıştım. hafif kurulanıp kombiye bakmaya gittim, vanaları kontrol ettim gaz da vardı hala. bir kaç gündür evde olmadığım için sanırım ateşleme sistemi sönmüştü yani verdiği hata (e10) önceki evimden bildiğim kadarıyla bu anlama geliyordu. kombiyi resetlemeye çalıştım 15 dakika kadar beceremedim çünkü bu yeni evdeki kombiyi bilmiyordum. soğuk suyla duşumu tamamladım. sinirliydim. kafam dağılsın hem de internetten derslere bir bakayım diye dışarı çıktım. kızılaya indiğim an kafama kocccaman bir kuş bir yıl boyunca yediği ne varsa sıçtı. mide bulantısıyla karışık bulduğum ilk büfeden aldığım islak mendille kafamı temizlerken yazıyorum bu entryi. kulaklarımda hala dışkının kafama çarparkenki çıkardığı löp sesi yankılanıyor. bugün bu şanssızlıkla ölmezsem, hepinizi seviyorum ayıcıklar.
20li yaşların başındayım, geç kalmış hissediyorum. daha bu yaz mezun oldum. ama yine de hayata geç kaldığımı hissediyorum. üni hayatım pandemi ve deprem yüzünden uzaktan geçti. pek bişey yaşayamadım. bu aralar çok öfkeliyim. bitirmem gereken yl derslerim var.
özlüyorum ayrıca hem de çok. ama neyi özlediğimi bilmiyorum. gerçekten bir yere ait değilim. kendimi de pek sevmem.
şu sıralar bileklerimi kesip, küvetin içerisinde yavaş yavaş ölümü bekliyor olmama tek engel bir küvetimin olmaması. o dereceyim sözlük. bir haftayım, on günüm, son günüm hattağ. **
çok sevdiğim canımdan öte bir arkadaşımın ileri evrede pankreas kanseri olduğu haberi ile sarsıldım. daha 26 yaşında gencecik bir can be. ne yaşadı ne gördü be bu dünyada. ne istedi de olmadı, ne hayalleri gerçekleşti, hangisi yarım kaldı, kimi sevdi de canını yaktı, hayatının aşkı sevdiği insan belki de dünyada onu en çok üzen insan mıydı? vs. vs. böyle böyle düşünceler aklımdan çıkmıyor... çıkamıyor... mahvoldum. sevdiğim kim varsa gidiyor, ölüyor sözlük... ben olanca enerjim ve neşemle sevdiklerimi mutlu, güler yüzlü tutmaya uğraşsam da, şebeklik yapıp onları biraz olsun bu boktan dünyada güldürmeye çalışsam da onlar ölüyorlar, bir bir eksiliyorlar... çaresizim elimden dahası, fazlası bir şey gelmiyor... benim canım o sözlük daha hiçbir şey yaşamadı ne gördü ki... ölüm en acı gerçek ötesi yalan bunu ezberledim artık... yeter...
sabah biri evin kapısının deliği var ya hani kim o diyerekten baktığımız ( anlatamamak) orayı sökmüş! (?) panik içinde kaldım biraz, dışarıdan bakılınca içerisi gözüküyor. annem çocuklar yapmıştır dedi ama ne alaka? yarın değiştireceğiz orayı. bu da böyle bir olaydı..
üstteki yazara aslında bir yandan katılıyorum, bir yandan da katılmıyorum. ekşi sözlük genel anlamda sol kesimin hakim olduğu bir sözlük gibi görünse de halen bu sol kesim içinde kendimizi olumlu anlamda ifade edemediğimiz bir topluluk var. önceki yürüyüşlerden de örneklerle açıklanabileceği gibi bazı aşırı hareketler malesef bizim ünümüzün kötüye yorumlanmasına sebep oluyor. yürüyüşe çoğunlukla kadınların katılması ve yürüyüşün onur yürüyüşünden çok feminist yürüyüşe dönüşmesinden açıkçası ben de rahatsızım. araya kaynayıp haydi biz de sesimizi çıkaralım boyutuna geliyor. keza kadınlar gününde lgbti'lerin de yürüyüşe katılması gibi. destek verilebilir elbet güzel bir dayanışma ama olayı sadece kendi tarafına çekecek hareketlerde bulunmak bana yakışıksız geliyor. sonuçta ortaya onur yürüyüşü değil karmançorman bir kuru kalabalık çıkıyor. kimsenin ne dediği anlaşılmıyor. saçma sloganlar falan. protesto etmek ayrı bir şey, kendi gününü kutlayarak yürümek ayrı bir şey. tutup siz kendi yürüyüşünüzde politik davranıp başkana söverseniz, onlar da sizi yürütmez. ki bunun olacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz. valilik de yürüyüşe engel koyar.
en baştan falso vererek kendi bilincimizi, hareketimizi, anlatmak istediğimiz değerlerimizi kendimiz baltalıyoruz. bu zihniyet de bu şekilde devam ettiği sürece benim gibi düşünen çoğu lgbti bu tarz yürüyüşlere katılmayacaktır.
ne zaman lgbti gerçekten kendini olumlu şekilde yansıtacak bir zihniyete bürünür o zaman destek veririz.
şanslı mıyım allahın sevdiği kulu muyum* bilmiyorum ama mutluyum sözlük. çok uzun zamandır böyle bütün bir mutluluk hissetmemiştim. değişik bir şeymiş.
şuan hayattan tek beklentim sabah olması ve gidip turşu almam sözlük. canım okadar ekmek arası turşu istiyor ki tursuyu düsünmekten uyuyamıyorum kafamı yastıga koyunca turşu yüzünden dönüp duruyorum,hayır hamile değilim. a101 acılır acılmaz kapısındayım
itiraf etmeliyim ki sozluk olarak, amac olarak en hosuma giden sozluk ayi sozluk oldu..erkeksi dilin dunyayi kusattigi boyle bir zamanda bu tur olusumlar bizler icin hayatidir..bizlere dayatilan bu gerici kusatmaya karsi birlik olmanin avantajlarini gorebilmek acisindan burdayim
kötü gofrettin kadar olamadım, adam ne var ne yok boşaltmış içini, bi ben boşaltamadım arkadaş..
çok güzel bir iki gün geçirdim, sevdiğim arkadaşlarımla kafamı dağıttım ve gerçekten çok güzeldi her şey ancak şu an o kadar yapayalnız hissediyorum ki kendimi, çığlık atarak ağlamak istiyorum
ilişkilerimde insanların bana yaptığı haksızlıkları kendime yediremiyorum, onları 2019'da bırakmalıyım belki de ancak gerçekten içim acıyor
bazı şeylerin kıymetini bilmediğimi de biliyorum ve henüz çok genç olduğumu da ancak çok yıprandım, bir senede on yaş yaşlandım
komşular yetişin! yalnız başıma öleceğim, gebereceğim ben burada ben!
ücretliyim. önceki haftalarda parasızlıktan geberme sınırındaydım. sonunda ctesi iyi bir iş çıktı. bir birahaneye -daha önceden tanıdığım eli açık bir bey- çağırıyordu beni.

yabanlık pantalonumu ve çizmelerimi giydim. rafımdaki son parayı koydum cebime. minibüse atladım, gittim mekana... bey gelmedi!

dönmek için param bile yoktu. mecburen sağanakta yürüdüm eve kadar. pantalonum çamur içinde kaldı. sırtında hd baskısı olan ceketim ve yabanlık çizmelerim yamuldu gökten ve yerden akan sularda ıslanmaktan.

sonuç olarak ölümüne nefret ettiğim ev arkadaşımdan yine borç almak zorunda kaldım.

buraya dek yazdıklarım overture, uvertür, girizgah, zemin... asıl itiraf şimdi geliyor: yıllardır düzgün bir işte çalışamıyorum. beceremedim, beceremiyorum.

(bkz: beceriksizlik korkusu)
(bkz: çalışma korkusu)
(bkz: tembel bir serseri olmak)

edit:
yalnız biriyim. anlatmayı isteyip konuşamayacağım bir ortamdayım. bu sözlükte ise kendimi şöyle hissettim: karşımda günah çıkartıp rahatlayacağım -alt yapısı aynı, ama ayrı ekolden olan- papazlar ordusu vardı. ben de en yakın zamanda yaşadığım, bir başıma üzerimden atamadığım bir derdimi yazdım.

anlamsız seçilmiş.

edit 2: sağ olsun dostlar; bu entrymi beğenilenlere taşımışlar.
genç olmama rağmen sadece babam, dedem yaşındaki erkeklerden hoşlanıyorum.
bu entryden önceki 4 entryi okumak çok keyif verdi sözlük.

(bkz: gay değilim aktifim)
can sıkıntısından, haberim yokmuş gibi fotoğraf çekineyim dedim. ama cips yerken haberim yokmuş gibi olsun dedim. denemeler ardından, bi baktım cips kasesi yok!!! allah benim belamı verecek*, nereye gitti o verilen kilolar, noldu o insülin direnci. lanet!!
uzun zamandır sözlüğe girmediğim için neyi yazdım neyi yazmadım artık karıştırıyorum. bunu daha önce anlattım mı bilmiyorum ama şimdi anlatasım var. iki yıl önce bir pazarcıya az kalsın aşık oluyordum. adamın tezgahından alışveriş yaparken kafamı kaldırdım, göz göze geldik ve öylece donup kaldık. hayır yakışıklı değil, kaslı ve seksi de değil. güneşten kavrulmuş koyu bir ten, cılız saçlar, kavruk bir adam işte. ikimizde de bir heyecan... alamadık gözlerimizi birbirimizden. tövbe estağfurullah! kimseyi işinden, ekonomik durumundan ya da statüsünden dolayı aşağılamam, küçük görmem ama aşk abi bu! bildiğin elin ayağım titredi adamın karşısında. hayır, bir anlık etkilenirsin, arzularsın, yatarsın geçer gider de bu başka. artık hep onun tezgahından alışveriş yapmaya başladım. ama bakamıyorum yüzüne, gözlerine doğrudan. resmen ilan ettim adam aşkımı. üstümden başımdan akıyor. gelse " eeeeeeee hadi ben de senden etkilendim, buyur!" dese söyleyecek sözüm de yok. aylarca pazara gitmedim bir süre. unutayım, unutsun diye. soğudu ara tabi. ama iki hafta önce bir uğradım, ben iyiyim. telaş, heyecan eskisi gibi değil ama onun durumu hâlâ fena!
az önce markette alışverişe giderken sanırım 6-7 yaşında bir çocuk tarafından ötekileştirildim.
bundan 3 yıl önce severek aldığım bir tshirt'ü giydim ve köşedeki markete gittim. önce dışarda meyva sebze reyonuna bakındım sonrada markete girdim. marketin kapısı açılır açılmaz bir velet karşımda belirdi ve aramızda şu dialog oldu.

ç:* bunları giyenler burdan alışveriş yapamaz
b: anlamadım?
ç: böyle renkli şeyler giyemezsin. olmaz.

ardından ben hafif bir tebessüm ve çatık kaşlarımla çoçuğa bakakaldım. o sırada anası belirdi. pis bir sırıtışla, onaylar bir tavırla ve böbürlene böbürlene hiç bir şey demeden çocuğunu alıp dışarı çıktı.

hani bilsemki halimden tavrımdan dolayı bunu söyledi hadi eyvallah. ama öyle olsam "15 sene sonra gel sana her yönden aydınlanma yaşatırım" diyeceğim çocuğa ama alakası yok. anası çocuğunun söylediklerini duyduğuna göre sırf bu tshirt'ü giydiğim için bana bunu reva görmüş herhalde. hani bu tshirt'ü giydiğimde zaman zaman abuk subuk bakışlara tabi kaldığımda bile karşımdakinin gözünün içine, kaşlarımı çatıp pis pis bakarım. anca ayaklarını denk alıyorlar. sonuç olarak böyle bakılacağını bilerek giyerim ve ona göre tavrımı koyarım ama burda söz konusu olan bir çocuk.

kendi açımdan bir sıkıntım yok. konu açıldığında efendi gibi tartışabilecek birisiyim ama asıl garip olan bu bakış açısının bir çocuğa öğretilmiş ve çocuğun şartlandırılmış olması ya da bunu böyle düşündürmesi.

söz konusu tshirt:

not: malum çocuklar bu yaşlarda hayal dünyası ve onun çevresinde oyunlar kurarlar ve zaman, mekan farkı olmadan böyle oynarlar. özellikle annenin tavrı bana bunu çağırıştırdı ama bu olaya şahit olan bir ebeveyn olsam durumu anlamak istedim açıkçası. muhtemelen pasif agresif bir günümdeyim. haliyle konu eşcinsellik olunca söylenen her hangi bir şeyde algıda seçicilik devreye giriyor belkide.
  • /
  • 91