ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
bir hafta önce traktörle yanımdan esmer yakışıklı bir çocuk geçti. gülümsedi selam verdi falan. ben unutmadım tabi yüzünü. bir kaç gün sonra ben sakal traşı olup, güzelce giyindim. yola çıktım dolmuş bekliyorum. baktım uzaktan traktör geliyor. bana selam veren kişiydi. ben tanıdım ama o tanımadı. tabi durdu gel bin dedi. merkeze kadar bıraktı. vardığımız da istersen gel çay içelim dedi. işim olmadığı halde, işim var deyip kabul etmedim. neden böyle bir salaklık yaptım bilmiyorum. hoşlandım ondan. inerken bundan önce selam verdiği yerden bahsettim. o sen miydin? dedi. evet deyip akşama doğru oralarda olduğumu söyledim. aslında bunu söyleme amacım oraya gelmesini istememdi. kolileşmek için müsait bir yer. köyün dışında kalıyor. çok uzattım. mesajı almışmıdır bilmiyorum. tekrar karşılaşır mıyız onu da bilmiyorum. duruma göre editlerim.
yoruldum be sözlük, yoruldum. her şeyden, tüm insanlardan o kadar yoruldum ki. çürümüş insan ilişkilerden, sevgililikten, kariyer yapma çabasından, ailemden saklanmaktan çok yoruldum. insanların birbirini bu kadar kolay aldatabilmesine karşı olmaktan yoruldum. içimdekileri anlatamamaktan, kimsenin beni tam olarak anlayamamasından yoruldum. bu entry'yi yazmaktan bile o kadar yoruldum ki...
epeydir uzun bir süredir sözlükten uzaktım, çok şey oldu bu sürede, ve ben yazamayacak kadar üşengeçim. konuya dönersek şuanda ispanyadayım ve geri dönmek istemiyorum sözlük. 5 ay burda yaşadıktan sonra insanlarımızın ömrünün nasıl heba olduğunu çok daha iyi anladım. mutlu olmayı hak eden bir toplumken cehennemin ortasında kalakaldık. kafamda geleceğe dair planlar dönüp duruyor ve ben her durumda kaybediyorum. ihtiyacım olan tek şey, hayata bağlanmak için bir neden.ayudame.
şuan online olan yazarları full artılıyorum sözlük. zaten az buçuk giriyorum.

hm 3un5inlafi
kuma
hunkalunka
aigai
kurokuma
bearhairy

artı keyfi.
çocukken annemler beni gezmeye sürükledikleri sıkıntıdan patlardım. bazı evlerde oyuncak bile yoktu. elime kağıt kalem verirlerdi, sigara dumanının olmadığı bir odada yalnızlığıma terk ederlerdi. ablam desen ya evin kızıyla odaya kapanır, beni içeri almazlardı, ya da hanımlık öğrensin diye yetişkinlerin yanına buyur edilirdi. neyse esas itirafım şu, okumayı-yazmayı öğrendikten sonra nasıl akıl ettim bilmiyorum ama sehpa ve koltuk altlarına ev sahipleriyle ilgili bir şeyler yazmaya başladım. genelde ne kadar sıkıldığımı yazardım. eğer ablamla arkadaşı beni odalarına almadılarsa kapının arkasından dinlediğim sırlarını yazardım. biraz daha büyüyünce mahallede küfür etmeyi öğrendim. sonra da bir daha beni gezmeye götürmediler zaten.*
sivriliklerimi kaybetmiş, törpülenmiş gibi hissediyorum. hep aradan fırlayan, özgün, farklı bir insan olduğumu düşündüm, hep de öyle söylendi. ama son 1,5 yıldır sürekli depresif - mutsuz hissetmekle o sürekli söylenen mızmız, sıradan tiplere mi döndüm diye düşünüyorum. evet, sürünmeyi seven ama hemen de yenilgiyi kolay kabullenmeyen birisi oldum şu zamana kadar. hep aynı modda da olunca artık o beni ben yapan ne varsa yolda zımparalandım, böyle o sıradan geçici insanlardan oldum gibi hissediyorum bir süredir.

hayatta hep bir şekilde iz bırakacak birisi olmak istedim, belki evrende belki en azından bazı insanların hayatında. geri dönüp bakınca gülümseyip hatırlanacak, hani insanların özleyeceği cinsten. belki çok narsistçe ki kendimi öyle görmüyorum ama sanırım insan değer gördüğünü-sevildiğini görmek hissediyor. herhalde biraz da onun götürüsü bu.
etrafınızda güzel insanlar biriktirdiyseniz, en kötü zamanlarda bile kötü sözün enerjisinden kendinizi sakınıp herkes için iyisini dilediyseniz, yeni bir aşka her yeni insan yeni bir hikayedir diyerek hayatınızda izin verdiyseniz eğer işte o zaman öyle bir his kaplıyor ki içinizi nereye saçılacağını şaşırıyor o kelebekler! hayatı güzel yapan, yaşanır kılan, insanlar, anılar, yeni aşklar, huzurlar iyi ki var! hep de olsunlar!

"ne ayıp biliyor, ne günah biliyor!
esiyor aklına, geliyor apansız!
aşk, bunu hep yapıyor!"
you've got mail'in şu efsane sahnesindeki gibi ayrılabilmek için biriyle sevgili olmak istiyorum sözlük. yıllardır hayalim.
son 1 ayda, hatta son 1 yıldır süren sürekli depresif-mutsuzluk ruh halini ilk defa bu gece hissetmedim, bir nebze de olsa o an mutluydum. bunun sebebi düğüne gitmem. ben ve düğün dünya üzerinde bir araya gelmesi çok nadir olan şeylerden. ne klasik halay vb oyunlar bilirim, ne severim, hele de etrafda viyak viyak çocuklu, kalabalık, herkesin sizi izlediği yerlerden hoşlanırım. sözkonusu liseden en yakın arkadaşım olunca, mesafeler bile yalan oldu ve geldim, iyi ki gelmişim. hakikaten çok bi şey yapmasam da mutlu olduğumu hissettim.

eski-gerçek arkadaşlarınızın kıymetini bilin, onlar değer verin.
insanların ota boka tavır almasından ve sürekli ilgi beklemesinden bıktım sözlük!

dipnot : güzin abla mıyım?
sevgili sözlük. bugün neredeyse bütün günü bv bear, pena ve octoberer ile kuirfest'te geçirdik, sonrasında da yemek yedik muhabbet ettik uzun uzun, bir sürü şey konuştuk paylaştık. en sonunda geç oldu, sarıldık, ayrıldık, arabaya bindim eve geldim. arabadan indiğimde o sessizlikte ve karanlıkta bir durdum, derin bir nefes çektim. kendimi harika hissediyordum. etrafımdaki herşey daha bir güzel gelmeye başlamıştı sanki, çok garip. o kadar doyurucu, o kadar keyifli geçmişti ki gün. bir de valla billa psikolojime çok iyi geldi sanırım, bu aralar pek bi bunaldıydım, o güzel insanların arasında rahat rahat ve güle eğlene geçirdiğim bir gün valla psikolojik terapi gibi geldi sanırım. bu sözlüğe gelmiş olmama, bir de bu sözlüğün varolmasına çok sevindim, valla şu an üstümden iki ton yük kalkmış gibi hissediyorum, pek mutluyum. tüm bu durumun oluşmasında yardımcı olan adını bildiğim bilmediğim herkese teşekkür ederim, şükran duyuyorum valla. sözlük olmasa benim durumlar zordu valla. saygılar.
mutlu insanlardan nefret ediyorum. mutlu çiftlerden daha çok nefret ediyorum.
aşk hayatım çok boktan sözlük. aslında öyle bir hayatım bile yok. insan bazen istiyor biri olsun. belki de bunun eksikliğini çekmek bile kötü, bencillik yapıyorum belki de. insanlar yakınlarını kaybediyor, ölümlerden dönüyor ben yalnızım diyorum. ne ise..
yalnızım be sözlük. öyle yalnızım ki etrafımdaki kalabalık boğuyor beni..

bir şeyler yapalım diyen her bir arkadaşımı boğasım geliyor.

ha bir yandan da mutluyum.
sürekli neredesin, kiminlesin, yanındaki kim saat 12 oldu eve dön artık laflarını ailemden dahi yememişken hayatıma giren insanların kendilerinde bu hakkı görüp uyguladıkları bir alan yok artık. ha bana bu şekilde davranmalarının da sebebi benim elbet biliyorum..

ama şöyle bir dönüp bakıyorum.

ben ilişki insanıyım

ama uzun bir süre yalnız kalması gereken, ilişki insanı.

ahh sözlük hayat ve lezbiyen olmak..

işte bu ikisi bir arada yürütebilmek..

fazla zor.
dun ilk defa bu hornet denen uygulamayi indirmeye karar verdim. neyse efendim, foto falan yukledik falan fisman. ayni gun onlarca adam ustume cullandi(kezban degilim taam mi). sonra yakinlarimdaki birinin israrina dayanamayip evine gittim ve malum son. bunun icin kendimden tiksiniyorum, ilk iliski her zaman sevdigin biriyle olmaliydi aslinda. kendimi o kadar kastim ve heyecanlandim ki dogru duzgun birsey hissedemedim. karsimda bir yabanci vardi cunku, bu kadar basit miydi bedenini teslim etmek. ama bu durum hep boyle olacak sanirim, aksi ihtimal cok dusuk galiba. bilmiyorum bu duruma alisabilir miyim, ben de kendimi herkes gibi suyun akisina birakabilir miyim? ruh dunyam karmakarisik su anda. amerikan dizilerinde gorulen ciftler, beklentiler ve de gercekler cok aci. bu ruh halinden kurtulmayi umit ediyorum, ben de bosverebilmek istiyorum, insanlarin sadece dis gorunusumden degil, beni ben yapan seylerden etkilenmesini istiyorum. cok mu sey istiyorum be sozluk!
güneşin doğuşunu izliyorum şu an. teletabiler kadar mutluyum.
23 yıllık anneannemin tek gözünün görmediğini yeni öğrendim. aile içi binlerce körlük esprisi kaçırdığım için pişman hissediyorum.
eskiden çok büyük hayallerim vardı. yakışıklı bi sevgilim olacaktı, param olacaktı, dünyaca tanınan oyun yapımcısı olacaktım. ilginç arkadaşlarım olacaktı dünyanın her yerinden. hiçbiri olmadı. hayat bok gibi. o kadar sıkıcı ki intihar etmeye bile değmez.
kendi kendimi mutsuz olmaya ittiğimi geç de olsa fark ettim sözlük. sonra da kendi kendime ''yapma'' dedim.

yorucu bir senenin ardından kısmen de olsa istediğim okula yerleştim, sevdiğim ve beni seven biri var.

duygusal açıdan doyurucu bir dönemde olsam da, o kadar alışmışım ki buhran ve sıkıntı içinde olmaya sanki öyle olmazsam hata edecekmişim gibi hissediyorum. daha doğrusu -dum. nankörlük etmemem gerektiğinin farkına vardım ve şu an bunun inanılmaz hafifliğini yaşıyorum.*

uzun süredir (yaklaşık 13-14 yıl) beni sıkan sırrı * * en çok sevdiğim ve bana her zaman değer verecek olduklarına inandığım varlıklara söyledim. annem ve ablama. gerçi iq seviyesi tavanda olan ablam ben söylemeden önce gayet öğrendi. *

gerçekten çoğu kişinin hayal bile edemeyeceği derece olumlu tepkilerle karşılaştım. ne bir psikoloğa gitmelisin zırvasıyla ne de bunun tedavisi var saçmalığıyla karşılaştım. şaşırtıcı bir biçimde kolay kabullendiler. (tabi annemin aslında gayet normal erkeğe benziyorsun demesini saymazsak. sonradan; maskülenlik ve feminenlik kavramlarından girip heteroseksist düzenin çirkinliğine kadar her şeyi anlattım tabi.)

velhasıl,
tüm bu iyi gelişmeler hayatımda olurken ve bir ay sonra başka bir ortamda baştan başlayacağım gerçeğinin heyecanı varken mutsuz olmamın saçma olduğunu anladım sözlük.

not: sen de pek iyi durumda değilsin bu aralar, git bi elini yüzünü yıka kendine gel allasen.
  • /
  • 91