eroin

1 Entry Daha
eroin. annenizin siz kundaktayken sizi sıcak kucağına alışı, gazınızı çıkarışı ve memesinden süt verip doyurması gibidir.

eroin. babanız işten eve geldiğinde kollarını size açması, sizin ona koşmanız ve onun sizi kucaklayıp havada çılgınca döndürmesidir.

eroin. kusursuz bir bahar akşamında top oynadığınız yerden terli terli eve dönüşünüzde gördüğünüz masmavi gökyüzüdür. muhteşem hissettirir.

eroin. hiç gelmeyeceğini sandığınız, taptığınız kadının sizi tekrar ve tekrar öpmesi; sizinle sonsuza kadar beraber olmak istediğini söylemesidir. tanrı gibi mutlu hissettirir.

eroin. o sevdiğiniz kadınla evlendiğinizi, geceleri uyanıp doğan çocuğunuzun uyumasını sağlamanızı; çekilen tüm zorluklara rağmen suratınızda daima bulunan o gülümsemeyi hatırlatır size. zorluklara rağmen mutlusunuzdur. çünkü sevdiğiniz yanınızdadır ve siz beraber yeni bir varlık yaratıp onu da sevmeye başlamışsınızdır.

eroin. ve işte, eroin. siz onunla beraberken tüm bunlara sahipmişsiniz gibi hissettirir size. o kadar fazla huzur verir ki; tüm saydıklarımı kaybetmiş olmanız ehemmiyet teşkil etmez. en azından çoğu zaman. bazen de kendinizi kandırırsınız.

ama eroin. eğer siz ondan kopamayacak raddeye geldiyseniz her kopmaya çalıştığınızda bunları en baştan kaybettirir. sanki tekrar elde edip de kaybetmişsiniz gibi hissettirir. bu yüzden de bırakması çok güçtür. çünkü sevdiğiniz ne kadar gerçek şey varsa her birini kaybetmekle eşdeğerdir.

eroin. bazılarımızın içindeki o kocaman boşluğu doldurur. bazılarımızın o boşluğunu doldurmaya dahi yetmez. çünkü öyle şeyler kaybedilmiştir ki, o boşluğu daha da büyütecek şeyler çıkıp gitmiştir o yürekten.

ölmek, yaşamak, eroin kullanmak, eroin kullanmamak, nefes almak, nefes vermek, kalbin atması, kalbin durması.

hepsi aynı değil mi?