geceye bir şiir bırak

adam : bu akşam patates soyarken anladım
asla senin gibi ziyan etmeden soyamayacağım
patatesin yarısı çöpte… artık sadece bir kişilik çöpüm var.

kadın: sigortalar attı bu gece. telini sağdan sola mı soldan sağa mı sarıyorduk.
sigortaları attı tepemin. gel de sar beni. sağdan sola soldan sağa

adam : makinenin neresine deterjan koyuyorduk. beyazları yıkadıklarımla duş alabilir miyim. seninle sevişmeden duşa girmek ne saçma

kadın : bu akşam dizim var televizyonda. ben galatasaray maçını izledim. 1-0 yendi g.saray
artık 90 dan gol atmak nedir biliyorum

adam: televizyonu açmadım. işıklar hep sönüktü.. mum ışığında patates kızartması yedim. radyoda iki şarkı arasında maçın skorunu söylediler. televizyonun önünden geçmen gibi.

kadın adama
adam kadına
niye gittin ki. hadi ben git dedim! sen neden gittin..

bu da benden olsun..
neyzen tevfik'in duygulara tercüman şiiridir;

mecnun

yürü bre ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi top muyum bir am için öleyim?
leyla'yı da sikeyim mecnun'u da sikeyim.
bana yar olmayan karının izzetini itibarini sikeyim...
yansın karıların alayı, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim.
düşmüşüz bir orospunun belasına,
koymadık diye taaa amının ortasına, kader böyle yazmış hatırasına...
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim!

amin...
küflü günah..

günah gelirim ben sana..
tenimde çiftleşmiş rakıyla buz.
kışın soğuğu ellerimde kalmış benim.
kuyruğundan korkan bir kediyim ben.
kendime yeksenak acılarımla,
yarattığım dertlerimle boğuşurum ben,
seninkiler basit kaçar bana.
aynaya bakan bebeğin şaşkınlığı var üzerimde
her gördüğümde feri biraz daha sönen gözlerimi
inancını yitirmeden tanrı’ya her gün küfreden insanların arasında büyüdüm ben.
ne onlar farkındaydı küfrettiklerinin
ne ben farkındaydın küflendiğimin.
umudumun üzerinde sigara söndürdüm kül tablasında.
kendimi koyverip asılsam dudaklarına
ağır gelirim
kaldıramazsın.
günaha kaçar benim duygularım sana,
daha çocuksun anlayamazsın….
günbatımında en huzursuz yanlarıma dokun
sonra öylece bırak beni ki sabah olsun
biliyorum tüm bunlar birer illüzyon
ama sen huzurumu kaçırdığın ölçüde osun
üvercinka
böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
laleli\'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil

aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
yatakta yatmayı bildiğin kadar
sayın tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
bütün kara parçaları için
afrika dahil

senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil

birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil

burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
aklıma kadeh tutuşların geliyor
çiçek pasajı\'nda akşam üstleri
asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
bütün kara parçalarında
afrika hariç değil
cemal süreya
yine boş yine loş bu oda
seni benden ayıran tüm anılarla
dur, daha gitme yolumuz uzun
zamanı gelir elbet başka kalplere dokunuruz
dokunuruz, başka tenlere sokuluruz yine yine
yeryüzünde kayboluruz
kibrimizde boğuluruz
başka dudaklarla öpüşürüz yine yine
gökyüzünde buluşuruz, ankara'yla bozuşuruz
gecenin bana oyununa bak
gülüşünde gizlenmiş tüm yıldızlar
belki kötü bir başlangica son oluruz
başka evlerde, oda
larda soyunuruz
soyunuruz, başka tenlere sokuluruz yine yine
yeryüzünde kayboluruz
kibrimizde boğuluruz
başka dudaklarla öpüşürüz yine yine
gökyüzünde buluşuruz, ankara'yla bozuşuruz
beyit bırakıyorum sorun değildir umarım.

"bir nefes dîdâr içün bin can feda itsem n’ola.
nice demlerdür esiri iştiyakıdur gönül.” nefi
siz aşk'tan n'anlarsınız bayım?

çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum...
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tespih tanelerim vardı
tespih tanelerim bitse gözyaşlarım...
saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım!

çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmay
ki uçlarından çile damlardı.
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi?
ben işte istedim bayım.
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim.
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım!

ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım.
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım.
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için.
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı,
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak,
öyle kötü kokan,
yırtık ve perişan.

siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız!

didem madak
göğe bakma durağı



ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

şu aranıp duran korkak ellerimi tut

bu evleri atla bu evleri de bunları da

göğe bakalım



falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

inecek var deriz otobüs durur ineriz

bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya

herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

beni bırak göğe bakalım



senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

seni aldım bu sunturlu yere getirdim

sayısız penceren vardı bir bir kapattım

bana dönesin diye bir bir kapattım

şimdi otobüs gelir biner gideriz

dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

durma kendini hatırlat

durma göğe bakalım



turgut uyar