girls

2012 yılında hbo'da yayınlanmaya başlayan komedi-dram dizisi. yönetmenliğini, yazarlığını ve oyunculuğunu lena dunham yapmaktadır. 4 kız arkadaşın new york'da yaşam mücadelesi vermeleri ve erkeklerle yaşadıkları ilişkiler üzerine kurulu bir dizidir. oldukça başarılı oyuncular ve sınır tanımadan her şeyi ortaya dökebilen bir dizidir.
4 tane genç yetişkinin, ilişkiler ve hayat karmaşısını anlatan sex & the city'nin gösterişsiz, bohem ve genç versiyonu. dizinin yaratıcısı, senaristi lena dunham ( hannah) son birkaç yılda bu tarz işleriyle öne çıkmakta. dizi ilk sezondan beri kendine has bir izleyici kitlesini topladı- öyle ki kendinin minik birer carrie ya da blair sanan kezban türk kızı daha kendini herhangi bir girls karakteri olarak görmeye başlamadı herhalde- dizide bunun yabancı basının bir kısmınca da eleştirilse cinselliğin ön planda/açık sahnelerin fazlalığı da olabilir tabi. genel olarak güzel, her bölümün 30 dk ve her sezonun 12 bölüm olması ise ayrı bir üzücü.

dahası, bize shoshanna gibi mükemmel bir karakteri kazandırmıştır.

http://www.buzzfeed.com/platinumjones/19...

ayrıca kendisinin bu hep sıkı karakterinden kurtulup herkesin ağzına sıçtığı bölüm de ayrı bir güzeldir :

5.sezonunu izlemeyi ertelerken bir çırpıda bitirip, sanırım hiç beğenmediğim kadar güzel bir sezon sunan hbo dizisi. 5.sezonu final sezonu diye çıkarken gelen haberle son ve final sezonu olarak 6.sezon olacağı da duyuruldu yakınlarda.

--- spoiler ---

arka arkaya izlediğimden mi bilmem ama bu sezondaki kendimce hissettiğim olgunluk-dinginlik havası epey hoşuma gitti. hannah'ın düzenli giderken bayır aşağı giden ilişkisi, marnie mızmızının mumford & sons takılmasına rağmen hala bir tribal enfeksiyon geçirmesi mi, yoksa jessa & adam ikilisi ve ciddi anlamdaki zehirli ilişkileri derken, bir tanecik shoshanna'm... japon kültürüne çok ilgisi olmayan birisi olan ben bile o 3.bölümü her saniyeyi bitmesin diye saya saya izledim, o kadar güzeldi ki. sonunda şu kız gerçekten bi yere aitti(her ne kadar olmasa da), o sıkı karakterini bırakıp pembe saçlarına kadar her karesiyle efsaneydi. sezon ortalarındaki hannah-jessa-adam üçgeniyle ve marnie'nin charlie olaylarıyla sezonda hakkı yendi epey kanımca. hannah'a gelince, birkaç şey dışında herhalde en aklı başında-daha doğrusu olması gerektiği gibi olan en iyi hannah'ı gördük. tally ile sohbetleri ve hikayesini anlattığı kısım ise sezonun öne çıkan güzel anlarındandı. zaten sanki orada hannah olmayı bırakıp lena'ya geçti. sözkonusu hikaye anlatımı:



ve tally'nin o sözleri:

''i need to see how other people see me because it's the only way i can see myself.
i wake up every morning and i think what would tally schifrin do? tally schifrin is not me even now, she is just like this thing i created she is the monster that i've made and i have to feed and she feeds on praise and controversy and it's exhausting and boring at once and i am too smart to be exhausted and bored''

--- spoiler ---