istanbul'dan korkan gay

4-5 yılda bir, genelde iş için günübirlik gidip sadece bir kaç saat kalıp hemen dönmeme rağmen korkmama sebep olmuştur. şöyle ki:
bir keresinde işim bitmiş ama havaalanına gitmek için bir saat vaktim vardı. şöyle bir yürüyeyim dedim. yolda orta yaşlı, iyi giyimli beyefendiden birisi * "ateşiniz var mı?" diye sordu. ben de sigara içmediğim için olmadığını söyledim. daha sonra "peki olsaydı verir miydiniz?" dedi. ben de saf saf "tabi ki verirdim" deyince abi bana biraz daha sokularak ve gözlerimin içine bakarak "ben de senin ateşinle yanmak isterdim doğrusu" dedi. jeton geç düştüğü için "hee, iyi günner" deyip yoluma devam ettim. içimden de
(bkz: adamın götünden kan alırlar kamil kan) diyerek istanbul dan korkmakta haklı olduğumu anladım.
haklıdır. kocaman bir şehir istanbul adaptasyon sürecidir önemli olan. onu sağlam atlatırsa hiçbir şey olmaz. biz burada kendimizi kaybetmeden yaşıyoruz sonuçta
istanbula gelen kezbanları yolda sikmiyorlar dediğim anlamsız endişe. bir yerden bir yere giderken zaten zaman kalmıyor kesinlikle.
ruhundaki fahişeyi zincire vurmuş ve de orada bu zincirlerin kırılmasından korkan, güvensiz insan modeli
seçeneklerin bolluğunu görünce yelkenleri suya indirecektir.
başta hak versem de ilk dakikasında adaptasyon sürecini başarıyla tamamladığına,tüm bar/mekanların adresini avuç içi netliğinde bildiğine defalarca şahit olduğum insan tipolojisi.