lgbti temalı filmler

transeksüel alt kategorisi olarak izlemek isteyenler olursa diye ufak bir liste:

efsane olanından başlayayım: hedwig and the angry inch
kafa karışıklığı öyle değil böyle yaşanır dedirteni: xxy
şiirin perdeye aktarılmış hali için: ba wang bie ji
heteroseksist yaklaşımla çekilse de sıcaklık yayan: breakfast on pluto
kendi isteği olmadan dönüştürülmenin ne kadar tehlikeli olabileceği: la piel que habito
en yenisi olmasına rağmen en eskisini anlatan ödüllü (ve hakeden) güzellik: the danish girl
ergen filminin trans sorunlarına uyarlanmış hali: boy meets girl
benim için efsane olan, izlerken ağladığım nadir filmlerden: soldier's girl
drag queen olurken içindeki acılara dans ettiren hugo weaving'in unutulmaz oyunculuğu: the adventures of priscilla queen of the desert
film olmasa da lgbt dizisi olmasnın hakkını veren, yeni sezonunu merakla beklediğimiz: sense8

şimdilik aklıma gelenler bunlar, katkıları bekliyoruz^^
xavier dolan filmlerinin hepsini izleyin anacım. xavier de hoş çocuktur maşallah
(bkz: circumstance )

shireen ve atafeh'in aşkını konu edinir. shireen, atafeh'in abisiyle evlenir gibisinden dramatik olayları barındıran izlenmeye değer bir film.

2011, iran yapımıdır
(bkz:twist)

2003 yılından kanada menşeili bir film. oliver twist isimli romanın yeniden anlatımı üzerine kuruludur. nick stahl başroldedir ve depresif bir filmdir. youtube'dan izlenebilmektedir. https://www.imdb.com/title/tt0339827/

(bkz:kinky boots) bu da 2005 yılından. chiwetel ejiofor'ın performansı başarılıdır. oldukça komik sahneleri vardır. https://www.imdb.com/title/tt0434124/?re...
(bkz: cahil periler) favorim, eşcinsellik konusundaki önyargılarımı yıkan, masalsı bir filmdir. kaç kere izlediğimi hatırlamıyorum. ama ilk izlediğimde "neeeeeeeeeeey? hadi be! aha yok artık!"larla epey şok geçirmiştim. eeeeeeee tabi o vakitler ayıcanlar yoktu hayatımda ki ufkumu açsın, zihnimi parlatsın!
be extra careful about marriage (shubh mangal zyada saavdhan)

"bollywood’un ilk eşcinsel romantik komedisi"

(bkz:hint sineması)
citizen kane nam-ı diğer "yurttaş kane". kane ( orson welles) ile leland ( joseph cotten) arasındaki ilişki gayet ve şiddetle aşk. bariz!
the crying game (1992)
boys don’t cry (1999)
(bkz: shortbus)

sadece scott matthewin şarkıları bile yeter.
tarafımdan izlenmiş ve arşivimde bulunan filmler. izlemek isteyip de bulamayanlara yardımcı olabilirim. iyi ki sinema var. başlıyoruz efendim.
dipnot: bazı filmlerin ana teması eşcinsellik olmasa da eşcinsel karakterler barındırmaktadır.

a single man: üniversitede akademisyen olan bir adamın yalnızlığını konu alır. hem gay hem olgun hem okuyan-araştıran bir erkek olmanın ister istemez yalnızlaştırdığını okuyabiliriz filmden. filmin yönetmeni ise ünlü modacı tom ford.

all you need is love: şu an konusunu tam hatırlayamıyorum ama çerezlik lgbti temalı filmlerden biriydi kanımca.

american beauty: yıllardır amerikan rüyasının birçok amerikan filminde gözlerimize içine sokulduğu durumu ters köşeye yatıran bir film. aslında o mutlu görünen, herşeye sahip olan amerikan ailelerinin kendi içlerinde nasıl da yalnız olduklarını ve başka limanlarda mutluluk aradığını gösterir. filmin baştan sona konusu eşcinsellik olmasa da içerisinde eşcinsel bir ilişkiyi ufak da olsa barındırır.

anlat istanbul: 5 farklı yönetmen tarafından çekilen, 5 farklı masalın birleştirilmesinden ortaya çıkan film içerisinde birçok yıldız oyuncuyu barındırırken bir eşcinsel ve bir transa da yer verir. hatta bu beş masaldan biri trans karakterin hayatına odaklanmaktadır. güven kıraç'ı bu filmde eşcinsel rolünde izlerken parmaklıklar ardında dizisinden tanıdığımız yelda reynaud'u ise travesti rölünde görüyoruz.

any day now: erkek eşcinsel bir çiftin annesi tarafından ilgilenilmeyen down sendromlu bir çocuğu evlat edinmeye çalışmasını anlatan duygusal bir film. hem eşcinselliğe hem de down sendromuna dikkat çeken bir film iki ötekiyi tek potada birleştirmeyi başarıyor.

ağır roman: mustafa altıoklar'ın yönetmenliğini yaptığı başrollerinde okan bayülgen ve müjde ar'ın oynadığı film içerisinde bir adet eşcinsel karakter barındırmaktadır. yan karakterlerden biri olsa da ((bkz: küçük iskender ) hikayede kendine oldukça fazla yer bulmaktadır. ayrıca filmde söz yazarlarının kraliçesi aysel gürel'i de izlemek mümkün.

billy elliot: tam olarak eşcinsel temalı film olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama cinsiyet rollerinin üzerine gitmesi bakımında izlenmesinde fayda olan film. erkek bir çocuğun yaşıtları gibi futbol oynamak istemeyip bale yapmak istemesi üzerine 'bale sadece kız çocuklarına özgü müdür, yapmak isteyeceğimiz dans, spor veya başka bir eylemin çeşidini toplum mu belirliyor, bir erkek dans etmek istiyor fakat çük buna engel midir, engelse çük ağır olduğu için dans ederken kişi zorlanır bu nedenle yapmaması gerekir diye mi hoş bakılmaz' gibi kafamda deli soruları çözmeye çalışan film.

black swan: başrolünde bir adet natalie portman barındıran hoolywood yapımı film. oscar adaylığı da bulunan filmi göze sokulur derecede olmasa da lezbiyen temalı filmler listesine sokabiliriz.

behind the candelabra: amerikada zamanında yaşamış eşcinsel piyanistin hayatını anlatan film. söylentilere göre zeki müren isimli sanat güneşimiz de bu piyanisti izleyip ondan esinlenmiştir sahne şovları ve kıyafetleri bakımından.

edit: a ve b harfindeki bazı filmler şimdilik bu kadar, diğerlerini ve diğer harfleri daha sonra ekleyeceğim.


-shortbus
-maurice
-die mitte der welt
-king cobra
(bkz: le ciel sur la tete)


fransada solcu geçinen bir anne babanın iki oğlundan jeremy 33 yaşında, hayatı boyunca başarılı ve örnek bir öğrenci olmuş ve şimdi de paris e finans sektöründe kariyer basamaklarını hızla tırmanan yakışıklı ve anne babasının gurur kaynağı bir arkadaştır. küçük kardeşi robin ise filme varlığıyla komedi unsurları katan yüzeysel bir karakter gibi görünmesine karşın, bence filmdeki en güçlü karakter ve anlayana en can alıcı mesajları veren 18 yaşlarındaki bir gençtir.
jeremy
in anne ve babasına eşcinsel olduğunu ve erkek arkadaşıyla yaşamaya başladığını söylemesiyle birlikte aile içinde yıllardır görmezden gelinen tüm sorunlar açığa çıkar ve aile dağılma sürecine girer.
filmin bence en başarılı tarafı, yaşam biçimleri ve düşünce yapıları sistem tarafından şekillendirilmiş insanların sırf normal kabul edilmek ve toplumun onayını kaybetmemek için kendilerini nasıl da mutsuzluğa mahkum ettiklerini göstermesidir. jeremy
in anne ve babası arasında artık ne sevgi, ne aşk ne de seks kalmamıştır ama dışarıdan bakıldığında evli, iki çocuklu ve mutlu yani kısaca "normal bir aile" görüntüsü için bir ömrü harcamışlardır.
ayrıca film en entellektüel sandığımız insanların bile eşcinsellik dendiğinde akıllarına gelen tek şeyin kimin kimi becerdiğini tahmin etmeye çalışmak ya da eşcinselleri aşağılayan esprilere gülmek olduğunu gösterir.
hayret verici şekilde atlandığına şaşırdığım

(bkz: if these walls could talk) 1- ve 2 filmler..
  • /
  • 3