lgbti temalı filmler

tarafımdan izlenmiş ve arşivimde bulunan filmler. izlemek isteyip de bulamayanlara yardımcı olabilirim. iyi ki sinema var. başlıyoruz efendim.
dipnot: bazı filmlerin ana teması eşcinsellik olmasa da eşcinsel karakterler barındırmaktadır.

a single man: üniversitede akademisyen olan bir adamın yalnızlığını konu alır. hem gay hem olgun hem okuyan-araştıran bir erkek olmanın ister istemez yalnızlaştırdığını okuyabiliriz filmden. filmin yönetmeni ise ünlü modacı tom ford.

all you need is love: şu an konusunu tam hatırlayamıyorum ama çerezlik lgbti temalı filmlerden biriydi kanımca.

american beauty: yıllardır amerikan rüyasının birçok amerikan filminde gözlerimize içine sokulduğu durumu ters köşeye yatıran bir film. aslında o mutlu görünen, herşeye sahip olan amerikan ailelerinin kendi içlerinde nasıl da yalnız olduklarını ve başka limanlarda mutluluk aradığını gösterir. filmin baştan sona konusu eşcinsellik olmasa da içerisinde eşcinsel bir ilişkiyi ufak da olsa barındırır.

anlat istanbul: 5 farklı yönetmen tarafından çekilen, 5 farklı masalın birleştirilmesinden ortaya çıkan film içerisinde birçok yıldız oyuncuyu barındırırken bir eşcinsel ve bir transa da yer verir. hatta bu beş masaldan biri trans karakterin hayatına odaklanmaktadır. güven kıraç'ı bu filmde eşcinsel rolünde izlerken parmaklıklar ardında dizisinden tanıdığımız yelda reynaud'u ise travesti rölünde görüyoruz.

any day now: erkek eşcinsel bir çiftin annesi tarafından ilgilenilmeyen down sendromlu bir çocuğu evlat edinmeye çalışmasını anlatan duygusal bir film. hem eşcinselliğe hem de down sendromuna dikkat çeken bir film iki ötekiyi tek potada birleştirmeyi başarıyor.

ağır roman: mustafa altıoklar'ın yönetmenliğini yaptığı başrollerinde okan bayülgen ve müjde ar'ın oynadığı film içerisinde bir adet eşcinsel karakter barındırmaktadır. yan karakterlerden biri olsa da ((bkz: küçük iskender ) hikayede kendine oldukça fazla yer bulmaktadır. ayrıca filmde söz yazarlarının kraliçesi aysel gürel'i de izlemek mümkün.

billy elliot: tam olarak eşcinsel temalı film olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama cinsiyet rollerinin üzerine gitmesi bakımında izlenmesinde fayda olan film. erkek bir çocuğun yaşıtları gibi futbol oynamak istemeyip bale yapmak istemesi üzerine 'bale sadece kız çocuklarına özgü müdür, yapmak isteyeceğimiz dans, spor veya başka bir eylemin çeşidini toplum mu belirliyor, bir erkek dans etmek istiyor fakat çük buna engel midir, engelse çük ağır olduğu için dans ederken kişi zorlanır bu nedenle yapmaması gerekir diye mi hoş bakılmaz' gibi kafamda deli soruları çözmeye çalışan film.

black swan: başrolünde bir adet natalie portman barındıran hoolywood yapımı film. oscar adaylığı da bulunan filmi göze sokulur derecede olmasa da lezbiyen temalı filmler listesine sokabiliriz.

behind the candelabra: amerikada zamanında yaşamış eşcinsel piyanistin hayatını anlatan film. söylentilere göre zeki müren isimli sanat güneşimiz de bu piyanisti izleyip ondan esinlenmiştir sahne şovları ve kıyafetleri bakımından.

edit: a ve b harfindeki bazı filmler şimdilik bu kadar, diğerlerini ve diğer harfleri daha sonra ekleyeceğim.


"jack" ... çok etkileyen filmlerden biridir. bilgi için:
04

ayrıca:
"the matthew shepard story" ... bilgi için:
tthe

russell crowe'umu kısmen çıplak gördüğüm, çok etkileyici gey temalı filmlerden "the sum of us" ... bilgi için: http://www.imdb.com/title/tt0111309/?ref...

aklımdaki diğer filmler yukarı yazılmış zaten, bilhassa "prayers for bobby", benim gibi filmlerde ağlanır mı ulan'cı birini böhür böhür anırta anırta ağlatmıştır.
-shortbus
-maurice
-die mitte der welt
-king cobra
hayret verici şekilde atlandığına şaşırdığım

(bkz: if these walls could talk) 1- ve 2 filmler..
(bkz: beautiful boxer)

bir erkeğin bedeninde kadın ruhu taşıyan genç bir çocuğun, kadın olabilmek için gerekli parayı denkleştirme ve fakir ailesine yardım edebilme amacıyla muay thai yani thai boxa başlaması ve devamında hayatını anlatan muazzam film.
muay thai gibi son derece sert ve öldürücü bir sporun içine kadınsı bir estetik katarken sadece ringde rakipleriyle değil, aynı zamanda homofobi ve önyargılarla da mücadele eden bir insanın hikayesi.

kendisi de şampiyon bir thai boxçu olan başrol oyuncusunun bu film için 7 farklı konuda (zerafet, makyaj, drama, bale vs gibi) sıkı bir eğitim aldığı göz önünde tutulduğunda, işini ciddiye alan insanların nasıl güzel şeyler ortaya çıkardığı görülebilir.
escinsel temalı olmasa bile eşcinsel klişelere sahip dialoglarıyla, gay şifrelerden oluşan alt metinleriyle oz büyücüsü'nden de (1939) bahsedilmesi gereken başlık..
film kahramanı dorothy'nin hep daha renkli, daha özgür ve kendini daha iyi ifade edebileceği bir yer bulma isteği ön plandadır. "farklı" olmak büyük bir sorundur, yaşanılan yer kendini anlamayan, ondan kurtulmak isteyenlerle doludur. oz ülkesi ise bir umuttur, her tür farklılığa, sıra dışılığa tolerans gösterenlerin yaşadığı bir yerdir. dorothy'e yolculugunda eşlik eden garip ve renkli tipler, kimsenin hayatının sorgulanmadan yaşayabileceği bir ülke hayali, gay ikonu judy garland'ın filmde oynuyor olması, "görünür olmak"ın yarattığı korku ve bunu yenme çabası yıllar boyu eşcinselleri etkileyecek; filmdeki karakterleri niteleyen deyimler türeyecek, filmde geçen olaylar ve kişileri hatırlatan pek çok gay bar zaman içinde açılacaktır. filmin dillere düşen şarkısı bile çok şeyi anlatır aslında: "over the rainbow"
(bkz: le ciel sur la tete)


fransada solcu geçinen bir anne babanın iki oğlundan jeremy 33 yaşında, hayatı boyunca başarılı ve örnek bir öğrenci olmuş ve şimdi de paris e finans sektöründe kariyer basamaklarını hızla tırmanan yakışıklı ve anne babasının gurur kaynağı bir arkadaştır. küçük kardeşi robin ise filme varlığıyla komedi unsurları katan yüzeysel bir karakter gibi görünmesine karşın, bence filmdeki en güçlü karakter ve anlayana en can alıcı mesajları veren 18 yaşlarındaki bir gençtir.
jeremy
in anne ve babasına eşcinsel olduğunu ve erkek arkadaşıyla yaşamaya başladığını söylemesiyle birlikte aile içinde yıllardır görmezden gelinen tüm sorunlar açığa çıkar ve aile dağılma sürecine girer.
filmin bence en başarılı tarafı, yaşam biçimleri ve düşünce yapıları sistem tarafından şekillendirilmiş insanların sırf normal kabul edilmek ve toplumun onayını kaybetmemek için kendilerini nasıl da mutsuzluğa mahkum ettiklerini göstermesidir. jeremy
in anne ve babası arasında artık ne sevgi, ne aşk ne de seks kalmamıştır ama dışarıdan bakıldığında evli, iki çocuklu ve mutlu yani kısaca "normal bir aile" görüntüsü için bir ömrü harcamışlardır.
ayrıca film en entellektüel sandığımız insanların bile eşcinsellik dendiğinde akıllarına gelen tek şeyin kimin kimi becerdiğini tahmin etmeye çalışmak ya da eşcinselleri aşağılayan esprilere gülmek olduğunu gösterir.
(bkz: shortbus)

sadece scott matthewin şarkıları bile yeter.
les amours imaginaires - hayali aşklar . xavier dolan'ın en güzel filmi.
  • /
  • 3