fiddy

Durum: 387 - 0 - 0 - 0 - 07.02.2013 22:38

Puan: 7514 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

-
  • /
  • 20

summer nights

grease filminin müziklerinden biri olan muhteşem parçadır. leisure suit larry: magna cum laude oyununda "lesbian nights" şeklinde bir parodisi yer almaktadır, her izlediğimde kahkahalarla gülmeme sebep olur.

grease

tüm şarkılarına, özellikle summer nights ve you're the one that i want parçalarına hasta olduğum, her izlediğimde ilk gördüğüm günkü kadar eğlenmemi sağlayan, efsanevi müzikal film.

kahpe kader

bir insanın hayatının fon müziği olmaması gereken, fakat son 3 aydır benim hayatımın fon müziği olan şarkı.

23 kasım tarihinde girdiğim entrymde de belirtmiştim, o tarihten beri de değişiklik olmadı, yaklaşık 3 aydır her gün mırıldandığım şarkıdır, şimdi yine "kadeeeeeeeer, *kahpe* kader" şeklinde söyleyince yazma ihtiyacı hissettim.

nerede ne yemeli

melankoli bağımlısı

melankoli bağımlılığından kurtulmaya çalışan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, uzak durulması gereken insan türlerinden biridir.

kıllarını almayı bakımlılık olarak gören erkek

tüm kıllarını almak * bakımlılığın şartı olarak kesinlikle gösterilemez, ama kıllarını tamamen almak * da kişisel bakım sınıfına girebilir, sonuçta o kişi için bakımının bir parçası.

kıllarını almayanları * pis ve bakımsız olarak görmek kesinlikle yanlış, fakat hem kıllarını almayıp hem de gerekli temizlik ve düzenlemeleri yapmayanlar da var, onlar gerçekten bakımsız sınıfına giriyor bence.

hayvan isimleri

safran.

en sevdiğim yazarlardan biri olan jonathan safran foer'a ithafen kedime verdiğim isim.

klişe dövmeler

şu an aklıma gelenler: gül, yıldız, sevgili ismi, sonsuzluk işareti, pati izi, kelebek, sırtta kanatlar, only god can judge me * , barkod, çin harfleri, tribal üst kol/omuz dövmeleri, genelde kızların yaptığı ve yabancıların tramp stamp diye adlandırdığı beldeki tribal veya kelebek dövmeleri, roma rakamlarıyla doğum tarihi, üst kolu saran dikenli tel.

hatırladıkça bu liste genişletilecektir.

anka kuşu

klişe dövmeler sınıfında yerini almak üzere olan mitolojik yaratık.

dislike

bunu görünce hemen facebook'a girip kontrol etme ihtiyacı hissettim! malesef gerçek değilmiş.

eğer gerçekleşirse sosyal hayatımın renkleneceğini düşünmekteyim. facebook'ta ana sayfayı takip etmek, brezilya dizisi izlemek gibi bir şey olur heralde.

veran fm

uzun süreden sonra eski modunda programlar yapmaya başladığım kanaldır, ilk başlarda dinleyen ayı sözlük yazarları vardı, hala var mıdır ki acaba?

olmasa bile, ben sözlüğümüzün reklamını yapmaya devam ediyorum, eskisi kadar yazamıyorum buralara, bari böyle bir katkım olsun dedim.

(bkz: ayı sözlük tanıtım çalışmaları)

the ting tings

the ting things nedir bilemiyorum ama, the ting tings güzel bir elektro pop grubudur.

bokunda boncuk bulmak

eğer bahsi geçen boncuk yutulmuşsa, mide ve bağırsaklara zarar verme olasılığı da mevcutsa, bokta bulunduğuna sevinilebilir.

kıbrıs'ın hayvan refahı yasası

birkaç veteriner arkadaşımla görüştüm, yasa hakkında daha detaylı bilgi: http://www.kibrispostasi.com/index.php/c...

ayrıca bir veteriner hekimin facebook'ta yayınladığı yazıyı iletiyorum: "gunlerdir canimizi yedik..bu yasa otenazi yasasi degil diye..veteriner hekimler birliginin de aciklamasini duydunuz gordunuz okudunuz. hala daha yeterli gelmeyeceginizi ve anlamak istemeyenlerin israrla otenazi` kismina takilacaklarini bilerek sunu soyluyorum; yasada belirtildigi uzere belediyeler 30 gun suresince bu hayvanlara bakmak ve yasamlarini kolaylastirmak zorundadir. yasanin ikinci kisim 5 maddesinde kisirlastirmaya atifta bulunulmus ve bunun tuzuklerde duzenlenecegi soylenmistir. bu surecte belediyeler bu kopeklerin kisirlastirilmasindan , asilanmasindan ve kayit altina alinmasindan sorumlu olacaktir.tum bunlar sokaklarda veya belediye binalarinda yapilamayacagina gore bir rehabilitasyon merkezi veya barinak kurmak dolayli yollardan yasada beliriliyor. 30 gun icerisinde sahiplendirilemeyen kopekler veteriner raporu ile ancak uygun gorulurseden kasit sudur " yasamini idame ettiremeyen ve geriye kalan cok limitli yasamini izdirap icinde gecirecek hayvanlar" bunlarin neler olabilecegi yasanin tuzuk kisminda belirtilecektir. kimse keyfi uygulamalarla bir kopegin bir kedinin veya diger hayvanlarin yasamina son veremeyecektir. 30 gun icerisinde sahiplendirilmeyen kopekler yasamini belediye destegi ile kurulacak barinaklarda gecirmeye devam edecektir. yasa ile ilgili soru isaretleri ilgili yasanin tuzugunde acikliga kavusturulacaktir. " ama her sehirde barinak yok" " peki barinak olmazsa ve bu kopegi herhangi bir barinak sahiplenmezse kopek uyutulacak mi" gibi sorularin genel hatlari yasada cerceve halinde verilmis tuzukte detaylari ile ele alinacaktir..."


*

kıbrıs'ın hayvan refahı yasası

tüm gündür kendimi berbat hissediyorum, imza toplandı falan ama bir etkisi olmadı, kıbrıs'ta da değilim, etkinlik falan organize etsem diyorum ama uzaktan nasıl yapabilirim onu da bilmiyorum.

utanıyorum kendi ülkemden şu an.

gece yarısı çalan telefon

cevap verilmeyen telefondur. *

mutluluk veren küçük şeyler

sokakta yürürken burnuma çarpan kahve kokusu.

sevişmek ibadettir

bunu ilk söyleyen kişi bu ilahiyatçı amca değil, pek çok inanışta cinselliğin ve orgazmın büyük yeri var. orgazm anı insanın hiçbir şey düşünemediği bir an, sanırım bu sebepten olsa gerek, en büyük aydınlanma anı olarak da görülüyor kimilerince.

meditasyon * olarak sevişmeye örnek olarak kamasutra ve tantrik seks verilebilir. farklı örnekler de okumuştum ama şu an aklıma gelmiyor.

kıbrıs

memleketim. oradayken rahat edemediğim, orada değilken özlediğim, akdeniz'in 3. büyük adası.

fahiş fiyatlardan bahsedilmiş, haklısınız çok pahalı kıbrıs'taki fiyatlar, bunun sebebi de ticaret yapabildiğimiz tek yer olan tc'nin %50 gümrük vergisi alması. gazetelerde, dergilerde falan görmüşsünüzdür, kktc fiyatı neredeyse 2 kat daha pahalı her şeyin.

ingiliz hayranlığı konusuna gelince, böyle bir durum yok. varolan durum şu: kıbrıs'taki savaş ve politik belirsizlik sebebiyle yüzbinlerce kıbrıslı ingiltere'ye göç etti, kıbrıs'ta yaşayan kıbrıslı türk sayısı, ingiltere'de yaşayan kıbrıslı türk sayısından daha az. yurtdışında yaşayan bu insanların çoğu, gayet anlaşılabilir bir şekilde, bir süre sonra memleketlerine dönmek istediler, 20-30 sene ingiltere'de yaşadıktan sonra ister istemez ingiliz kültüründen alışkanlıklar kalıyor.
kıbrıs'taki eğitim sistemi zamanında ingilizlerin kıbrıslı rum ve türk öğrenciler için ortak olarak hazırladığı eğitim sistemiydi, kktc'nin en iyi okulları türk maarif kolejleri (eski adıyla, ingiliz koleji), 100% ingilizce eğitim veriliyor bu okullarda, üniversite başarı oranı da inanılmaz yüksek. doğal olarak, pek çok genç bu okulları kazanmak için çabalıyor ve ingiliz sisteminde eğitiliyor. ben öss öğrencisiydim, lisenin son 2 yılında farklı şekilde ders almaya başladım ve açıkça söyleyebilirim ki türkiye'nin sisteminden en az 4 kat daha iyiydi o sistem.
ada ingiliz sömürgesiyken ingilizler buraya kendi sistemlerini oturtmak için bayağı uğraşmışlar, hala daha devlet okulları dahil tüm okullarda 1. sınıftan itibaren ingilizce dersi veriliyor, turizm açısından da önemli bir yer olunca, aşağı yukarı herkes rahatça ingilizce konuşabiliyor.
bu tarz sebeplerden ingiliz kültürünün etkileri görülüyor kıbrıs'ta (trafik de soldan mesela) fakat bu hayranlıktan değil, yerleşmiş ve mantıklı sistemler olduğu için.

ayrıca, yavru vatan tanımını sevmiyorum, sevmeyeceğim.

miş

jehan barbur'un hayat albümündeki güzel mi güzel parçalardan biridir.

gökten düşmüş yerlere dağılmışım
büyümemiş küçük bir kadınmışım
bazısı için uzak bir rüyaymışım
sonunda senin gibi insanmışım

ama yolum çok yolum çok uzun
ama yolum dar küçüçük sokaklar

görebilir misin içimin rengini?
bulabilir misin zamanın dengini?

yürüyüp geliversen
yamacımda dinlensen
aklıma masal olmuş
günlerimi getirsen

ama yolum çok yolum çok uzun
ama yolum dar küçüçük sokaklar

gökten düşmüş yerlere dağılmışım
büyümemiş küçük bir kadınmışım
bazısı için uzak bir rüyaymışım
sonunda senin gibi insanmışım
  • /
  • 20
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 387

hobisi gizli pasiflik olan heteroseksüel

benim yakın bir hetero arkadaşımla konuşmuştuk bunu, kendisi anal uyaranlardan zevk aldığını kabul ediyor, kız arkadaşlarıyla da çeşitli deneyimleri olmuş * henüz denememiş ama sevgilisine strap-onla pasif olabilirmiş dedi mesela, ama bu adam hetero yani. ben özellikle konuştum, beni de biliyor, açık görüşlü de bir arkadaş, gizlemezdi yani benden eğer eşcinsel olsaydı. sorduğumda söylediği şey:

"bana erkekler çekici gelmiyor, kadınlar beni tahrik ediyor, öyle erkekliği göt deliğiyle bağdaştıranlardan da değilim, zevk alacağım bir şeyse niye yapmayayım?" dedi bana, ki haklı. *

böyle de bir versiyonu var yani bunun.

lykke li

kleerup'la ortak çalışması olan until we bleed parçasına ölürüm!

(bkz: ben bunu yerim dediğiniz şey)

the l word

bir kızla beraber bu dizinin herhangi bir bölümünü izlerseniz, o bölüm sırasında veya sonrasında sevişeceğiniz neredeyse garantidir, o kadar tahrik edici sahneleri vardır.

ilk sezonlarını çok sevmeme rağmen, sonlara doğru beni sinir hastası etmiştir, her bölümde "lanet olsun senin gibi kadina jenny! ölsen de kurtulsak!!" diye bağırmaya başlamıştım bir noktada.

--- spoiler ---

nitekim öldü de kurtulduk.

--- spoiler ---

müzikleri muhteşemdir ve pek çok inanılmaz grubu keşfetmemi sağlamıştır. dizide alice piezsecki karakterini canlandıran leisha hailey gerçek hayatta da lezbiyendir ve uh huh her adında muhteşem bir grupta müzik yapmaktadır. sadece müzikleri için bile iyi ki izlemişim şu diziyi diyorum.

ablaların kardeş sevgisi

iki küçük kardeşi olan bir abla olarak, onlar için ölebilirim bile. küçük olan 2 yaşında, büyük olan 8; bayağı yaş farkımız var yani, hele ufaklık çocuğum gibi.

ne zaman onları ziyarete gidecek olsam, üç gün aç gezmem gerekse bile mutlaka sevecekleri bir şeyler alıp götürürüm. gurur duyacakları, arkadaşlarına hava atacakları bir abla olmak için elimden ne geliyorsa yapıyorum yani. parkta saatlerce oynamaktan tut, enstrüman çalmayı öğretmeye, muhteşem kitaplar önermeye kadar aklıma ne geliyorsa yapıyorum.

cüzdanımda ikisinin de fotoğrafı var, hep yanımda taşıyorum. ikisine de ne kadar düşkün olduğumu anlatmam mümkün değil yani.

bir farklıdır kardeş sevgisi.

eski başlıkları hortlatmak

yeni başlıklar beni açmadıkça "rastgele"ye tıklayıp gerçekleştirdiğim hadisedir.

kimse küfretmiyor efenim, en azından öyle ummaktayım.

eşcinsel olduğunu belirtmenin yolları

mekana beğendiğim bir kadın girince jim carrey'in maske filminde yaptığı gibi gözlerimi yuvalarından çıkarıp, dilimi yerlere serip, kurt gibi uluyorum, anlamayan kalmıyor.

görsel için bakınız:

kadın kadına seks

çok iyidir, güzeldir, dünyada daha çok olması gereken şeylerden biridir kesinlikle.

mitlerin aksine, "yapay bir girme çıkma" o kadar yaygın değildir, hatta oran olarak gayet azdır. penisimiz olmasa da çok şükür ellerimiz, bellerimiz, kollarımız, bacaklarımız mevcuttur, ve cinsellik - kadın erkek ayrımı olmadan - sadece tek bir organ temelli olmamalıdır zaten.

uzun tırnaklı lezbiyen olmaz, olmamalı, olmasın. travmatik deneyimlerim oldu.

oyuncak kullanmayı ben şahsen tercih etmem, fakat benim de bir strap-on'um var, adı recep, kendisi bir süredir dolabımda duruyor, fazla aksiyon görmedi. böyle "aksesuar" kullanan kadınlar tabii ki vardır, benim de arada bir canım çeker yani, ama bu tamamen roleplay şeklinde olur, en azından benim için. "yapay penis kullanacağına gerçeğini alsana işte!" diyen her adamı "benim yapay penisim 23cm ve ereksiyon problemi yok" diyerek itinayla morartıyorum. ayrıca, önemli olan genital organlar değil sadece.

en büyük bir diğer sıkıntı, lezbiyenlerdeki aktif - pasif dinamiğinin anlatılmasıdır. ben de bu konuda çok yardımcı olamayacağım.

cennetin ırmakları

ceyl'an ertem'in ütopyalar güzeldir albümün 5. parçasıdır. "mabel'in şarkısı" olarak da geçer. albümdeki en sevdiğim şarkıdır.

bir hayatın tükürüldüğü yerde,
aktı şol cennetin ırmakları
bir bezden gördüm ben orda
ahla boyalıydı tırnakları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

bir rüyanın büküldüğü yerde
yosun tuttu oyunun yorgun taşları
kapkara sürgüler çekildi sonra
çatıldı cennetin o şen körpe gül kaşları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

gay bar

bazen ortamının suyu çıkabilen, çoğu zaman eğlenceli olan mekandır. yurtdışında çok daha tatlıdırlar fakat ülkemizde genelde "acaba bu gece kiminle yatsam?" modunda takılan insanlar bulunur.

ayrıca bir gay barda dansederken beni erkek zannedip arkadan sarılan, ve elini kasığıma atınca orada penis bulamadığı için travma geçiren adamın yüz ifadesi asla aklımdan çıkmayacaktır.

lezbiyen pornosu izleyemeyen lezbiyen

lezbiyen pornosu genelde hetero erkeklere yönelik yapıldığı için, sahte göğüslü, kırmızı stiletto giyen, silikonlu dudaklı, uzun tırkanlı kadınlar yer alıyor çoğu zaman, izleyemiyorum midem kaldırmıyor.

ayrıca uzun tırnaklı lezbiyen olmaz arkadaşım! olmaz yani! * ağrıyor yahu! *

bir de malum, sürekli araya katılan erkekler oluyor. *

düzgün lezbiyen pornosu nadirdir, ve hepsi ücretlidir. * suicide girls tavsiye edilir.

homofobik homoseksüel

kendileri de gayet eşcinsel * * * * * olmalarına rağmen, eşcinsel insanlar arasında sınıf ayrımı yapıp, kendileri kadar "üst seviyede" olduğunu düşünmedikleri kişileri (bkz: elit gay) küçümseyen kimselerdir.

günlük hayatta en çok gördüğüm, kendileri dışardan anlaşılmayacak kadar maskülen olan eşcinsel erkeklerin, daha feminen olanlara bu şekilde davranmalarıdır.

+ lan bu x de tam bir puşt.
- abi ne diyorsun, sen de eşcinselsin işte.
+ ben eşcinselim oğlum ama puşt değilim.

şahsen duyduğum bir konuşmadır kendisi.

bu gibi insanların hızlıca nesilleri tükenmelidir, zira heteroseksüellerden gelen baskılara bir de homoseksüellerden gelen baskılar eklenince olay biraz sıkıntılı oluyor.

mortal kombatta hangi karakter

scorpion, kesinlikle scorpion, ama sub-zero'yu da severdim.

diş hekimi

lisedeyken tıp isteyen pek çok gencin mottosu "tıp olmazsa diş yazarım"dır, bu sebepten ötürü asıl isteği hekim olmakken dişçi * olan pek çok kişi "dişçi değil, diş hekimi!" şeklinde düzeltmeler yaparak, "tüm derslerimiz aynı zaten, bir de bizde el becerisi çok önemli" diyerek kendilerini iyi hissetmeye çalışır. tıpçılar ise kendilerini onlardan üstün hissettiği için * onları küçümser.

tıpçılar ve dişçiler arasında gerek üniversite süresince, gerek iş hayatında bu gerilim sürer. tabi ki herkes böyle yaklaşmaz, fakat her tıpçı ve her dişçi bunun bilincindedir.

büyük hastanelerde dişçileri kimse adam yerine koymaz çünkü hastanelerde inanılmaz bir hiyerarşi mevcuttur, ve bu düzende dişçiler gerçek hekimler olmadığı için en altlarda yer alır, en üstlerde ise cerrahlar bulunmaktadır.


edit: bir tıpçı olarak dişçilerle bir alıp veremediğim yok, pek çok diş öğrencisi arkadaşım var ve onların işi de gerçekten zor, bir yere kadar eğitim yakın olsa da 2. sınıftan itibaren yollar ayrılıyor ve farklılaşıyor, hekim değiller ve öyle olduğunu iddia edenler beni geriyor.

ekonomi üniversitesi

aynı özellikte bir diğeri için (bkz: yakın doğu üniversitesi)



edit: lisede eşit ağırlık öğrencisi olan, benim şahsen tanıdığım gerizekalı adamın biri şu an tıp 3. sınıf ise, ben o okula okul demem. şu an ydü diploması sahibi olan, veya sahibi olacak olan en az 100 moron örnek verebilirim, hangi ydü öğrencisi yazdığıma alındı bilmiyorum ama kader kahpe kader, okulun hali bu.

dipnot: okulun sahibini şahsen tanıyorum, eski sevgilim de orada çalışıyor, parayı vereni okula kabul ediyorlar (özellikle yabancı öğrencileri) ve para ödendiği sürece o diploma alınıyor.

kendisine ibne diyen gay

kelimeleri sahiplenmekle alakalı bir durum bu. sonuçta "homo" kelimesi de, "gay" kelimesi de, "eşcinsel" kelimesi de hakaret olarak, aşağılama amaçlı kullanılıyor. "ibne" kelimesi de bunlardan farklı değil, zaten aynı anlamda*.

eğer biz bu kelimeleri sahiplenirsek, kelimenin oluşturduğu etkiyi hafifletebiliriz.

kullanılış şeklinden dolayı "kötü kelime" olarak düşünüyor insanlar, gay ve homo'dan farkı yok bence, insanların algısında bitiyor olay.


benzer bir durum için (bkz: kadın denilmesini hakaret olarak alan kadın modeli)
Henüz takip ettiği biri yok.