ölüm korkusu

aslında korkulan ölmek değil ölümden sonraki bilinmezlik olduğunu düşündüğüm durumdur.
aslında korkudan ziyade meraktır. aklıma öleceğim gelince korkudan delirmiyorum mesela. daha çok 'ne olacak acaba ya, bişey hissetcek miyim' diyorum. ben en azından aniden öleceksem, daha sonra dışardan bi açıdan öldüğüm anı izlemek isterim.
acı çekmek ve yok olmak istemiyorum, bu sahiden beni korkutuyor
yaşamaktan korkmayanların ölümden korkması. her şeyin bir sonu var, korkunun ecele faydası var mı ki?
sevdiklerini ellerinle toprağın altına koyduktan sonra çok da korkmuyorsun. belki orada kavuşurum diyorsun.
doğada karşıtlar birbirini anlamlı kılar, eğer ölüm gerçeği olmasaydı yaşam diye bir şeyi ayırt edemezdik. ancak bu gerçeği görmekle tümüyle kabullenmek maalesef aynı değil. "yokluk" denen kavramı tecrübe etmemiş varlıklarız ve tecrübe de edemeyeceğiz, haliyle bunu düşünmek beynimizde error veriyor, kabullenemiyoruz. bundan üç sene önce sürekli olarak ölümü ve yok oluşu düşünüyordum, tabi düşündükçe huzursuzluğum da artıyordu, hikayenin sonu ise panik atak krizi ve hastanede öküz gibi bağıra çağıra sakinleştirici yemem. bugünlerde ise kriz geçirdiğimi söyleyemem ama ara sıra özellikle yatağın başında bu gerçek tüylerimi ürpertiyor.

tüm bunların yanında çok ilginç bir şey var. hikayenin sonunda öleceğimizi içten içe bilen varlıklarız, ancak buna rağmen yaşamımıza iyi kötü bir anlam yüklüyor ve mücadele etmeye devam ediyoruz, aslında bu saygı duyulacak bir şey, hiçlik düşüncesi bütünüyle varlığımızı da hiçliğe sevk edebilirdi, ancak buna da karşı koyuyoruz.
  • /
  • 2