ölüm korkusu

korkutan ölüm değildir aslında. korkutan yalnız ölmektir, muhtaç ölmektir ve günahkar ölmektir.
üstad ne demiş ne ölümden korkmak ayıp nede düşünmek ölümü
"korkma. önce toprağa gideceksin. sonra toprak olacaksin. orada özünü bulacaksın. sonra bir çiçek olacaksın. o çiçeğe bir arı konacak. o arı belki ben olacağım"

(bkz: eşkıya)

ölmekten değilde, yaşlanmaktan korkuyorum.
kendimizdenbaşka kimimiz olucak ki ???
inancımı yitirdiğim günden beri ölümden korkmuyorum. benim için ölüm korkusu cehennemde yanmakmış meğer.
benim asıl korkum, benden önce ölen annemi, babamı, kardeşimi, ananemi, tavşanımı, kaplumbağamı, çiçeklerimi, köpeklerimi, filozofları, müzisyenleri ve tarihe adını yazan bilim insanlarını bir daha görme olasılığının olmayacağı fikri.
ölmeyi bayılmak sanmamaktır. haklı bir korkudur aslında, geride bırakacakların, bıraktığında yarım kalanlar. birde acılı bir ölümdür insanı korkutan, acısız ağrısız bir ölüm ister tüm canlılar. allahın takdiridir, çekilecek çileler de kutsaldır bu durumda.
tüm gerçekliği ile kabul edip bildiğimiz ama asla kendimize yakıştırmayıp,hep bizden uzak olduğunu düşündüğümüz ve inandığımız şekilde hayatın son bulması
hayatın değerini anlamamızı sağlayan tek etkendir. tanıdığınız birinin ölmesi yıkıcı olabilir, çünkü artık ona sahip değilsiniz. fotoğraflar, hatıralar, videolarla avutulmaya çalışılır ama hiçbir şey o ruhu geri getiremez. kendimizin ölümünden korkmak da yersiz gelir, öleceğiz sonuçta ne korkuyorsun, kabullenmeliyiz bunu artık.

intihar edenleri anlayamamışımdır, nasıl bir bencillikse artık o. tabi hiçbir, cidden hiçbir kimsesi olmayanları anlarım. yalnızdır ve arkasında bırakabileceği ya da uğruna yaşayabileceği bir şey kalmamıştır. daha fazla durmanın da alemi yoktur. ama, arkanda bırakabileceğin birkaç kişi ya da bir kişi olsa dahi intihar düşünülmemeli. meğer bizi hayatta, ayakta tutan şey yanımızda olanlarmış.
"ölümden korkma çünkü o geldiğinde sen gitmiş olacaksın" gibi kamyon arkası sözü mü yoksa sağlam bir yazar, filozof sözü mü olduğunu hatırlayamadığım cümleyi akla getiren durum.
kendi ölümümden değil de sevdiğim birinin ölmesinden duyduğum korkudur.
hiç düşünmedim bunu ölmekten korkuyor muyum? insanın içindeki his uzun yıllar yaşarım mantığı vardır ya bende de o var galiba otuzlu ,kırklı yaşlarımı düşünüyorum ölmekten ziyade. sanki hiç ölmeyecekmişim de hep hayatta kalacakmışım gibi; hedeflerimin yerlerini saptamaya çalışıyorum, yiğenimle* yapmak istediğim şeyleri kurguluyorum, mutlu olduğum insanla beraber sürdüreceğimiz hayatı kurguluyorum*, araba alacağımı istediğim yere atlayıp gideceğimi, yıllık izinlerimde yurtdışı planları…ölmekten değil de sevdiklerimin o anını yaşamaktan korkuyorum fazlasıyla.* şu sözü anımsıyorum hep; her güne yeniden doğuyor gibi başla ve anı yaşa böyle yapıyor olmalıyım ki hiç düşünmek için sebebim olmamış.

aslında korkulan ölmek değil ölümden sonraki bilinmezlik olduğunu düşündüğüm durumdur.
acı çekmek ve yok olmak istemiyorum, bu sahiden beni korkutuyor
sevdiklerini ellerinle toprağın altına koyduktan sonra çok da korkmuyorsun. belki orada kavuşurum diyorsun.