askerde her ölenin şehit ilan edilmesi

hiç bir toprak parçası,hiç bir bayrak ölümü kutsamaya yetmez.kahramanca öldü denilebilir ama kimse fakirin çocuğunu cennet müjdeleyip ölüme süremez.
benim bildiğim türk silahlı kuvvetleri, hiç bir türk evladını vatan için sonu ölümle sonuçlanabilecek olsa dahi "şehit olup cennete gideceksiniz" diye almıyor askerlik görevleri için, zira tsk mantığına uymuyor bu cennet kavramı. ölenler veya ölecekler ister şehit olsun ister ataist! cennet için değil vatan için ölüyor. kimse gencecik yaşta ölmek istemez ve kimsede sanki dünya güllük gülüstanlıkmış ya da öyle olacakmış gibi polyannacılık oynamasın.ortada dönen oyunlar olabilir,bu oyunlara ben oynamıyorum deyip mızıkçılık çıkarırsanız koca bir ülke ölüme gidebilir. onun için ölen askerin şehitlik mertebesinde olmasının bir önemi olmamalı,olacaksa ne için öldüğü hiç bir zaman unutturulmamalıdır.
arkada kalanların teselli bulabildiği tek liman. şehitlik kurumu bu günkü hayat görüşü için önemli bir yerdedir. sonuçta devletlerin de işine geliyor, bunun üzerinden ülkeye milliyetçi gaz pompalayabiliyorsun. aksaray'da yaşayan, geçimini zar zor sağlayan bir kadına kusura bakmayın sizin oğlunuz bizim komutamız altında yok oldu. evet bildiğiniz öldü, geçmiş olsun alın bir bardak su, demek hem yüreksizlik, hem de koltuk kaybetme riski var. onun yerine bırakın oğlunun şehit olduğuna, cennete girdiğinde oğlunun inci tahtta oturacağına, belki ailesine şefaat edebilecek kadar önemli bir mevki kazandığına inansın. herkesten o kadar güçlü olmasını bekleyemem, insanız sonuçta, çocuğunun yok olduğunu kabul edebilecek olan kim var ki?

devlet açısından ise, devletin çarpıştığı düşman kim olursa olsun, orada ölen kişinin arkasından başka birinin askere yazılmasını sağlayabilmek için ya para gerekiyor, ya da vatan millet sakarya, allah allah diye akın eden ordu, şehitlik vb. kurumlar. eğer ordunuz paralı profesyonel askerlerden oluşmuyorsa ikinci şıkkı seçiyorsunuz. bu durumda kimle ne uğruna savaştığınız bütün önemini kaybediyor, her kayıp bir şehittir devlet için, böyle söylenmek zorundadır.

dinin devletteki yeri konusunda son derece hararetli tartışmalar yaşayan! laik olduğu anayasada yazan bir ülkenin! ordusunda neden dini kavramlar yer buluyor sorusu için ise bundan ayrı sekiz ciltlik kuşe kağıda basılı bir entry girmek lazım.
eğer türkiyede yaşayan bir gayrimuslimseniz bırakın saçma sapan bir şekilde ölmeyi, vatanı kurtarmak için ölseniz bile tsk tarafından sunulmayacak imkandır bu şehitlik olayı. hem sike sike bünyesine katıp hem de potansiyel hain muamelesi yapmanın zevkini yaşar.
sevag balikçi'nin hariç tutuldugu uygulamadir.

(bkz: sevag balikçi)
askerlik yaparken görev sırasında trafik kazasında bile ölünse ölen kişi şehit ilan edilmelidir bence. ne şekilde ölürse ölsün adam oraya tatile gitmemişki görev için orda.
sehitlik kavramina inanan birisi degilim. dolayisiyla hiç bir devletin, ideolojinin, dinin birilerini sehit ilan edip etmemesini anlamli bulmuyorum.
bütün fütuhatçi (yayilmaci) dinler, dinin yayilmasi sürecinde iki faktör üzerinden kitleleri motive etmislerdir. birincisi, fethedilen yerlerin, insanlarida dahil olmak üzere her türlü zenginliginin fetihçilere helal kilinmasi, canlar ve mallar üzerinde sinirsiz tasarruf hakki, ikinciside bu fetih hareketi esnasinda hayatini kaybedenlere, ( ölecekleri için yagmadan nasiplenemeyecekleri nedeniyle) en azindan öbür tarafta anlamli bir hediye olarak cennet vaadedilmistir. "sehitlik" kavraminin ekonomi politigi budur.
tek tanrili dinler, gaspi ve yagmaciligi mesru kilan bu tür uygulamalarla politik birer güç oldular.. ancak modern devletlerin ortaya çikisiyla, bazi dinsel referanslar, modern devletin isine geldigi kadariyla, ödünç olarak alindi ve kullanilmaya devam edildi. dindeki "tanrinin kutsalligi" devlete, kutsal kitabin dokunulmazligi anayasaya tevdi edildi. daha önce din için sehit olanlar artik, tamamiyle seküler bir kavram olan "devlet" in sehitleri olacakti.
hal böyle iken, kurtulus savasinda yurt topraklarini savunurken ölende, kore savasi gibi emperyalist bir paylasim savasinda kore'nin neresi oldugunu bile bilmeden ölende sehit sayildi. eger irak tezkeresi geçseydi irak'a gönderilipde abd hegamonyasi için ölecek askerlerde ha keza sehit sayilacakti.
askerlikte, hele hele zorunlu askerlikte hayatini kaybedenler sehit degillerdir. kendi çikarlarina hizmet etmeyen
bir savasin kurbanlaridirlar. ancak insanlik, savaslarin olmadigi bir uygarlik kurmayi beceremedigi müddetçe, tanrilar ve devletler ve sirketler kurban istemeye devam edecek, "sehitlik" mertebesiyle gözleri kamasmis kurbanlik kuzular bulmakta da zorlanmayacaklardir.