şehiriçi otobüslerde yaşanan dumur olaylar

bu sabah basima gelen sasirtici olaydir. orta kapi karsisinda onu bos olan koltukta koridor tarafinda oturmaktayim, yanima 50/55 yaslarinda bir amca oturdu, saat 06:50 civari adam bildigin allahu akber diyerek namaza durdu,tabi ben soklarda nasi yani bakisiyla. kible nerde, adamin onundeki insanlar ki biri kadin ve saci basi acik,nasil kabul olur bu namaz.adamlar iyice asti kafalarina gore fetva veriyorlar sanirim.
kadın yanı diye oturmayan erkekler, erkek yanı diye oturmayan kadınlar en dumur vaziyetlerdir.

birde;

(bkz: fortçuluk)
bir kaç saat önce yaşandı bir tanesi daha, biri 4, biri 3 yaşlarında çocuklu çiftin üç yaşındaki kızlarını pusete* oturtmaları ve 10 dk sonra otobüsün ani fren yapmasıyla pusetin öne doğru yuvarlanması,ters yüz oldu puset msnkym bakışlarıyla,sonra babayla şöförün laf dalaşı,şöför hatalı olsa bile baba daha çok hatalı,amk ya kucağına al çocuğunu ya da dikil başında,o değilde çocukta ne ağlama nede korkama belirtisi yoktu,hoşuna gitti herhalde sıpanın. başka da bir atraksiyon olmadı sözlük,sağ salim indik otobüsten.
dokununca bekaretini kaybedeceğini zanneder gibi görünen ama saman altından ne sular yürüten bazı türbanlı kızların; akbili uzatmasını isterken duymazlıktan gelip de ani bir frenle başka bir erkeğin kucağına oturması en dumurlarından biridir zannımca.
sabah sabah beni yine dumurlara salmış olaydır.bilen bilir kozyatağı-metrobüs hattı sabah saatlerinde aşırı sıkışıktır trafik,ben kişisi de körüklü otobüsün körük kısmında, kulağımda kulaklık ayakta ve şu tutacaklara tutunmaktayım 026c6 * malum trafikten otobüs habire dur-kalk yapmakta ve biz ayaktakiler ileri geri sallanmaktayız, yan karşımdaki eleman tutacağı işaret edip bir şeyler söyledi,baktım tutacak sağlam kopacak gibi değil ki çocuk hala işaret ediyor çıkardım kulaklığı;

yolcu: çok ses yapıyor *
ben: bir şey demedim sadece güldüm ve kulaklığımı yerine taktım. ama hala bir şeyler mırıldanıyor.
yolcu: tabi sen duymuyorsun kulağında kulaklık var.
ben:asbinallah ve nimel vekil kafa sallayışı ile hala gülsem mi ağlasam mı triplerindeyim.
yolcu2: kardeşim ses yapıyor.
ben: şaka mı bu ya diyerek hala gülmekteyim.

ulan nasılda sakin davrandım normalde ağır konuşabilme ihtimalim bile olur, geri zekalı koyun sürüsü bir milletiz işte biri çıkıpta da demedi ya, nereye tutunsun bu adam diye, harbiden nereye tutunmamı bekledi acaba bu iki geri zekalı yurdum insanı hala düşünmekteyim.


edit: yan demire tutunsaydın diyenler, tutunmaya hem ters hem omzumda dizüstü ve orta büyüklükte çantayla tutunma pek mukavemetli olmuyordu yoksa sorun değildi tutunmak.
bilmiyorum belki dumur değildir ben abartıyorumdur, genç evli bir çiftimiz olayın kahramanları. tıka basa dolu otobüste -önlerinde ayakta yolculuk yapıyorum bu arada- bu genç çiftimiz etrafa aldırmadan pek bir samimi,ha şunu da belirteyim, kadın türbanlı baya baya kapalı biri,elleri kocasının yarağında okşamayla karışık ve boynundan böyle öpmecelermi desem ufak ısırıklar mı desem tarzında oynaşmalar,kıkırdamalar, erekte olmuş bir koca ve bu arada oynaşmalardan dolayı saçının bir kısmının yanaklardan fışkırması falan filan,evet bildiğin şakirt sözle bunlar.
ben dün otobüste bi adam gördüm homofobi ile ilgili bi kitap okuyodu hemen sordum homomusunuz diye hayır dedi. çok dumur oldum ben orda.
hamile kalma riski. bedava fort alanı var desen herkes koşar ama kimse çocuğu sahiplenmez. şehirlerarası otobüslerde bu risk oldukça azalır.
kafamı cama dayamış kablosuz kulaklıkla müzik dinlerken eski sevgilim aramıştı. o zaman da kulaklığımdan çok ses gitmezdi karşıya dolayısıyla biri aradığında onun bluetooth'unu kapatıp telefonu kulağıma koyup konuşurdum. o gün artık nasıl becerdim bilmiyorum hoparlöre almışım. "efendim aşkım" dedim, tabii karşıdan davudi bir erkek sesi "aşkım nasılsın müsait miydin" deyince tüm otobüs bana bakmıştı. epey de kalabalıktı amına koyayım. gülüşmeler... kıpkırmızı olup hışımla hoparlörü kapattım. ama sonra, bir iki dakika sonra yani, o telefonu "görüşürüz akşama aşkım" diyerek kapatmıştım. düşündüğümün aksine çok güçlü hissetmiştim. duraktan inerken kuyruğum dikti. tabii duraktan eve giden yolda "aptalsın, aptalsın" diye diye kendimi de yemedim değil. tek üzüldüğüm şey bunu eski sevgilime anlattığımda komik bulmaktansa endişelenmişti. yüzü düşmüştü. korkak bir adamdı. epey.
bak aklıma geldi yine. otobüste, bu tek başıma yanlışlıkla da olsa yaptığım kendimce küçük devrimi buna değen bir erkek için yapsaymışım diyorum. şu an asla yapamam mesela. neyse ne uzattım gene, pöf.
akbili olan var mi diyen kadina verdigim akbil sonrasi, kadinin akbilimi bastiktan sonra, hicbir sey olmamis gibi otobusun ilerisine yuruyup bir yere oturmasi. ne bir tesekkur, ne bir para teklifi... hicbir sey demeden, etmeden, eylemeden gecip gitmesi. beni muavin falan sandi sanirim.
otobüs deyince aklıma geldi. üniversite yıllarımda okuldan çıkış saatinde bindiğim otobüste sürekli bir adamla denk gelirdik. 50 yaşlarında, esmer, bıyıklı hoş bir adamdı. sürekli çapraz oturur bakışırdık. bazen cam yansımasından izlerdim orda bile göz göze gelip bakışlarımızı kaçırırdık. o benden sonra inerdi, her inişimde de arkamdan inmesini beklerdim. şimdi ne yapıyordur acaba.
sene 2007. o senelerde samsung e250 kullanıyorum. mp3 yüklemişim telefona ve kulaklıkla dinleyerek yerleşkeden eve geçiyorum. telefonu her zaman koyduğum sağ cebe değil de sol cebe atmışım. elimi sağ cebime attığımda "ulan sıçt*m şimdi telefonu kesin amfide unuttum" diyip otobüsten inmiştim. kulağımda telefondan müzik çalması dışında çok da bi sorun yoktu hani.