sevgiliden aldığım en güzel iltifatlardan birine konu olmuş çubuktur. "sen benim için, tetris oynarken o hep beklediğim uzun çubuk gibisin" demişti. o uzun çubuğun önemini bilen biri olarak nasıl sevinmiştim anlatamam.*
bazen kurallı bir şekilde her şeyi üstüste yığdıktan sonra gelir ve döndürecek mesafe kalmayıp oyun biter. bu da çubuğunuzu her boşluğa canınız istediğinizde sokamayacağınız kuralını acı acı hatırlatır sizlere.
oh, çok şükür benden başka önemseyenler de varmış dediğim hayat kurtaran çubuk! bir yaz tatili bu illeti bekleyerek geçti! kafa dağıtmak için tetris oynanır, bu şerefsiz çubuğu beklerken stres yumağı olunur. ne işse?
hayattaki beklentilerinizi simgeler. uzun çubuğun girebileceği bir yer ayarlarsınız ve beklersiniz gelmesini. gelmez. sonra siktir edersiniz, bir yer ayırmazsınız, bir bakmışsınız ki o orada. lanet edersiniz ama bir yandan da hala sempatiniz vardır ona. tetris'teki uzun çubuk candır, ona sahip çıkmamız gerekir, gelmese de. bir bakmışsınız ki en kötü anınızda kapınızda dikilivermiştir.
bir metafor olarak etkili ve işlevseldir.
ümidi yitirmemek gerektiğini işaret eder.
belki de, bir tür mutluluk çubuğu gibidir.
kalksa bir türlü, kalkmasa bin türlü...