gordias

Durum: 298 - 0 - 0 - 0 - 12.06.2020 01:34

Puan: 3632 - Sözlük Kezbanı

8 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Yazar.

life; keep it simple
  • /
  • 15

bereketli hilal

batı eğitimi almış*, doğulu adam diye tabir edilenlerin geldiği yer. mitokondrilerine işlemiş bir vakurluk barındırırlar ki tarifi namümkündür. hele bir de sapiosexual* tarafını besliyorlarsa tadından yenmez. *

fertile crescent

bereketli hilal

ilk kez abd'li doğubilimci ve arkeolog james henry breasted tarafından kullanmıştır. uygarlık tarihinin kırılma noktası bölgedir. yani insanlığın gelişiminde önemli bir itici güç olan buğday, arpa, mercimek, bezelye, nohut, keten gibi tahılların ilk evcilleştirildikleri yerdir. bölge, mezopotamya ile doğu akdeniz kıyılarını (ürdün, lübnan, filistin, suriye, ırak birazda türkiye) kapsar. kimilerince kuzey mısır’da bu bölgeye dahildir. muhteşem uygarlıkların (babil, asur, fenike, sümer vb) geliştiği bu bölgenin oluşturduğu şekil itibari ile hilale benzemesi nedeniyle bu adı alır. hilalin ortası bizim harran ovasına denk gelir.

(bkz: fertile crescent)

günün sözü

zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.

placidamente

kendisini yakınım olur. bu sebeple bünyeme, nick/kişilik performansı açısından komik gelmektedir. * hamiline kontenjanından belirtmek isterim ki durduğu yerde duramaz, durduğu yerde kalamaz, oda orkestralarının şanını kurtarmakla ünlü bestekardır. içinden gelirse * çok iyi cover yapar. koşar adım topuklu ayakkabı sesi ahenginde klavye ile ilişki kurar. parfümle sinek kovalayacak kadar zerafetli, dışavurumcu bir ıslık uzmanıdır. kurumsal kimliğine rağmen sanıldığının aksine, direksiyon hocalığı yapmaktadır. refleksin icap ettirdiği üzere doğrudan vitesi yakalayıp, ikiye atıp devam eder. gözlerini kapatıp, başını da 45 derecelik açıyla sola yapıtırıp hafifçe gülümsüyorsa bilin ki sorunsuz bir melodi duymuştur. *

placidamente

müzik terimi olmasının yanında, barışcıl biçimde, sakince anlamına gelen italyanca zarf.

öğrenildiğinde çok şaşırtan bilgiler

domates bir sebze değil meyvedir. * *

öğrenildiğinde çok şaşırtan bilgiler

ağladıktan sonra rahatlamanın sebebi, vücudun kortizol ve manganez salgılaması imiş. neye yarar diye ben de baktım; stres ile baş etmemizi sağlayanlarmış. yani ağla ağla açılırsın ciddi bir söylem... * * *

kolay gibi görünen ama zor olan durumlar

sizinle kavga etmeyi kafasına takmış birini durdurmaya çalışmak. ilgilenmeseniz bile çamur bu, sıçrıyor. *

tanrının heteroseksüellere ayrımcılık tanıması

gerçek sevgi

bireyin akıl sağlığı ile alakalıdır.

sunulduğunda kesinlikle reddedilmesi gereken yemek

toplumumuzda kadının yeri

edilgendir. üzücü ama bir kısmı da buna çanak tutar. değişimi özdeki gücün farkına varmayı gerektirir. * *

bir hitap kelimesi olarak baba

bana hep biraz itici gelmiş hitaptır. ısrarla kullanmak isteyen için sözümüz yoktur ama fazlası zararlı olabilir. kendi kulaklarımla duyduğum bir diyalog için;

yer: bozburun / marmaris
taraflar: teknesini kiralamak kaptan (k), tekne kiralamaya hevesli ailenin annesi (a)

k: şimdi babacım * tam olarak ne yapmak istediğinle alakalı. yarım saat fark etmezde, 1 saat de uzatamayız. yapamayız yani.
a: * neden sürekli baba deyip duruyorsunuz. siz onun çoçuğu değilsiniz. hem bunun içinde fazla yaşlısınız. *
k: yok yani, ben samimiyetten şey ettim.
a: gerek var mı samimiyete?

o epik sekans yaşandıktan sonra devamında, çok merak ettim konunun gidişatını ancak arkadaşım çağırdı. *

benito mussolini

1883'te forli'de doğan italyan politikacı abimiz. sosyalist başladığı politikayı faşist olarak bitirmek gibi bir başarısı var. ayrıca dini her yerde kullanıp, metresi ile yakalanıp idam edilmesi gibi evlere şenlik, şeker tadında bir hayat. murathan mungan haksız değil.

testosteron ile saç dökülmesi arasında ilişki

var olduğu kesin olan ilişki. erkek tipi saç dökülmesi, testosteron düzeyiyle ilişkilidir diyorlar. ancak dökülmenin tek nedeni testosteron yüksekliği değil bence. fakat testosteron daha da aktive olunca, dökülmenin artması söz konusu muhtemelen. öte yandan son aldığımız bilgilere göre böbreküstü bezlerinin fazla çalışması da dökülme yapabiliyormuş. genetik, çevresel, psikolojik bir sürü de faktör etkili bu hadisede. peki şimdi nasıl bileceğiz testesteron seviyemiz yüksek mi değil mi? offf ne zor işler! *

kıllı erkeklerin daha çok beğenilmesi

bilinç altının, testesteron seviyesi ile ilişkilendirdiği durum. kıl varsa erkektir sinyalini alan bilincin altının elinizde patlaması ile tosladığınız sanal gerçeklik. * kel erkekler, kıllı erkeklerdir diye genellemek ne kadar doğru ise o kadar doğru. kıl ile erkek olunuyor önermesi şartlanma ile sabit kanımca. erkek erkektir. * akşam işten çıkınca kolunun altına ekmeğini alıp geliyorsa, kıllı ya da kılsız olmasının hiçbir önemi yoktur. * *

iz bırakan film cümleleri

some like it hot filminden;

jerry: oh no you don't! osgood, i'm gonna level with you. we can't get married at all.
osgood: why not?
jerry: well, in the first place, i'm not a natural blonde.
osgood: doesn't matter.
jerry: i smoke! i smoke all the time!
osgood: i don't care.
jerry: well, i have a terrible past. for three years now, i've been living with a saxophone player.
osgood: i forgive you.
jerry: i can never have children!
osgood: we can adopt some.
jerry: but you don't understand, osgood! diyerek peruğu çıkartıp...
jerry: i'm a man!
osgood: well, nobody's perfect!

iz bırakan film cümleleri

masumiyet filminin tamamı demek istediğim başlık. olmazsa bir insana 6 dakika 32 saniye boyunca nefes almayı unutturan, türk sinema tarihinin en güzel monoloğu. zeki demirkubuz'un masumiyet filminden, dünya standartlarında bir oyuncu olduğunu ispat eden bir haluk bilginer marifeti... o kadar ki bu tirad sonrasında sırf o hikayeden "kader" * filmi çekilmiştir.

"bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. ... o gün bugün usul usul yürüyorum işte."

kesmezse şayet;

iz bırakan film cümleleri

benim kült filmim léon'dan inciler.

mathilda: hayat her zaman mı bu kadar zor, yoksa sadece çocukken mi?
léon: bu hep böyle.

*****
léon: kaç yaşındasın?
mathilda: on sekiz.
léon: on sekiz mi?
mathilda: ehliyetimi göstereyim mi?
léon: hayır. biraz küçük gösteriyorsun.
mathilda: teşekkürler.

*****
[en sevdiğim]
léon: senin biraz büyümek için zamana ihtiyacın var.
mathilda: ben büyümüyorum, léon. sadece yaşlanıyorum.
léon:benim için tam tersi. yeterince yaşlıyım. olgunlaşmam için zaman gerek.
  • /
  • 15

growlr

bir tane adam bana mesaj attı, profilini falan açtı. profilinde "resminizi açıp, konuşmayı kesmeyin" falan filan yazıyor. adam resmini açtı ve daha sonra konuşmayı kesti. aynı şeyi kendisi yapıyor. growlr'daki insanlarda şizofreni olabilir mi?

gusül abdesti

gay ilişkiler ters ilişki olduğu için gusül abdesti'de ters alınmalı. sexten önce abdest alınmalı.

erkeği en sorunlu burç

terazi. yükseleni terazi olsa da olur.
not: benim de yükselenim terazidir.

Toplam entry sayısı: 298

diğer gayleri çekemeyen mutsuz gay

özgüven eksiği, sevgisizlik ile birleşince olandır. kendini kabul sorunu da eklenince evlere şenlik durumlar. mevlam şifanı versin kardeeeeş!

serv-i revan

divan şairi nedim'in bir şiiri. osmanlı'da uzun boylu kızlar için kullanılmış, "yürüyen selvi" anlamına gelen tamlama. buraya kadar herşey normal. asıl anormal olan, edebiyat kitaplarına girerken aşağıda bulacağınız şiirin dördüncü mısrasının yer almaması. zira orada "izn alıp cuma namazına deyu mâderden"* mısrası var. kadınlara cuma namazı farz değilse, nedim kiminle cuma namazına gitmek istiyor?*

*osmanlıca*
bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâde
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e
işte üç çifte kayık iskelede amade
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e.

gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan
mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan
görelim âb-ı hayat aktığın ejderhadan
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

geh varıp havz kenarında hirâman olalım
geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayran olalım
gâh şarkı okuyup gâh gazelhan olalım
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

izn alıp cuma namazına deyu mâderden
bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
dolaşıp iskeleye doğru nihan yollardan
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

bir sen ü bir ben ü bir de mutrib-i pakize-eda
iznin olursa eğer bir de nedim-i şeyda
gayrı yâranı bugünlük edip ey şuh feda
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

*günümüz türkçesi*
gel, şu neşesiz gönüle bir sefa verelim;
yürüyen selvim (selvi boylum) yürü! sa'd-abad'a gidelim.
işte üç çifte kayık iskelede hazır;
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

gülelim, oynayalım, dünyadan arzumuzu alalım,
yeni yapılmış çeşmeden tesnim suyu (cennetteki bir su) içelim;
ejderhadan hayat suyu aktığını görelim
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

kah gidip havuz kenarında dolaşalım
kah gelip kasr-ı cihan'ı seyr ile hayran olalım
kah şarkı okuyalım, kah gazel okuyalım
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

annenden cuma namazına diye izin alıp,
zalim felekten bir gün çalalım,
iskeleye doğru gizli yollardan dolaşıp,
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

en seksi erkeklere sahip şehirler

güneydoğu anadolu'nun tamamı. hatta alanı genişletip "bereketli hilal" bile diyebilirim. doğulu adam her daim favori... hele bir de batı glase'i almış ise yanına her şekilde yatılır. her anlamda sonuna kadar. :)

yeni biri ile tanışmanın dayanılmaz zorluğu

meğer profilimi uzunca bir süre izlemiş. önyargılarının yoğun olmasından, çekinmiş. "şimdi yazsam beni tersler mi?”, "baya ukala birine benziyor, acaba öyle mi?", "ben bununla baş edemem” gibi cümleler kurmuş ki bunlar tamamen kendi ifadesi. sonunda bütün bunlara rağmen yazmış. bu kısımdan sonrasına ben de dahilim. bir hafta kadar yazıştık sonra yemeğe çıktık. baya, aleni “date” yani. herşey harika. gecenin sonunda arabadan inmeden iyi geceler öpücüğü de var. amerikan prodüksiyonu romantik komedi tadında olaylar birbirini izliyor ve insan ziyadesiyle ümitleniyor. zaman içinde toz duman dağılıp, resim netleşince anlıyoruz ki beyimizin uzun bir ilişkisi var; bitmemiş ama bitmiş de... uzunca bir süredir aralarında tenasül uzvu kullanımı yok ve son aylarda beşeri iletişim de yok. yemekler, kahveler, sinemalar, konserler, şehirdışı aktivileri vs. ne düşünürsün? değil mi? ben de öyle düşündüm... ama öyle değilmiş. biraz dürtünce, aslında diğer kişi beyimizi arasa koşarak gidecek kıvamda olmasına mı, yoksa “hayatından çıkartmak istemiyorsun madem ne demeye adama sevgili antresi yaşatıyorsun?” şaşkınlığına mı bakalım? halbuki konulu fuckbuddy de işimizi görürdü. kendini ifade edemeyen biri ile tanışılamıyormuş. enkaz altında kalanlara allah şifa versin. amin!

bir erkeğin en çekici olduğu an

merhamet gösterdiği andır. sana değil, bir duruma, olaya, oluşuma...

ispanyolca

şuan çalıştığım dil. bir dilde 2 tane olmak* fiili, 2 tane de "için"* edatı olur mu? ispanyolcada var. arap sabunu bol bulunca...

diğer gayleri çekemeyen mutsuz gay

özgüven eksiği, sevgisizlik ile birleşince olandır. kendini kabul sorunu da eklenince evlere şenlik durumlar. mevlam şifanı versin kardeeeeş!

yüreğini kolla aureliano ölmeden çürüyorsun

gabriel garcia marquez'in 1967* yılında yazdığı yüzyıllık yalnızlık kitabında geçen bir cümle. kanımca şebnem ferah kendisine dans pisti şarkısında "böyle yaşlanmak olmaz seninki eskimek, çökmek" diyerek gönderme yapmıştır.

auf halber strecke

elif (demirezer)'in insana çarpan yepisyeni şarkısı. akustik olması etkisini arttırıyor. dikkat. almanca bilmiyorsanız bile döver.*

sözleri;
du sagst ich pass hier grad nicht rein
du willst nicht mehr hier sein
denn du weißt nicht was du willst
du weißt nicht mehr wer du bist
du sagst deinem leben fehlt das heute
vor lauter wach sein auch die träume
dein bein hat keinen fuß
ich müsse gehen dann gehts dir wieder gut
und ich hörs mir an doch ich denk nicht dran
auf halber strecke geben wir nicht auf
auch wenn du fliehen willst dann lauf
einfach weiter geradeaus
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es bis zum schluss
ich tu es bis zum schluss
ich sag dass mit uns macht keinen sinn
wo führt dass alles denn schon hin?
bei meinen eltern hats geklappt
doch dafür bin ich nicht gemacht
ich sag vielleicht lieb ich dich nicht mehr
zumindest ist es lange her
ich brauch wieder zeit für mich
und das geht nur ohne dich
und du siehst mich an und sagst mir dann
auf halber strecke geben wir nicht auf
auch wenn du fliehen willst dann lauf
einfach weiter geradeaus
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es
bitte gib uns nicht auf bleib hier
gib noch nicht auf bleib hier
gib uns nicht auf bleib hier
ich trage dich und du mich dann
wir tragen und egal wie lang
bis zum schluss
auf halber strecke geben wir nicht auf
auch wenn du fliehen willst dann lauf
einfach weiter geradeaus
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es bis zum schluss

kahve

servis etmeden evvel mutlaka lokum veya koyu kıvamlı tatlılar ile ikram edilen bir sohbet eşlikçisi, kimi zaman da gelecekten haberler veren bir kâhin. yanında gelen suyun iki anlamı var: temiz, berrak bir tat ile kahveyi içmeye başlamak ya da nazikçe misafirin açlık durumunu sormak. misafirin suyu önce içmesi "karnım aç" anlamına geldiğinden, hemen sofra kurup ardından yeniden kahve ikram ettirecek kadar kültürel kodun içinde. damatlara tuzlusunu veya biberlisini içirip sabrını test etmek bir yana, kız isteme törenlerinde önce suyu içen damat adaylarının yol yordam bilmediklerine kanaat ettirecek kadar belirleyici. dünya üzerinde başka hiçbir dilde bir rengi tarif etmek için kahve kullanılmazken, bizde ise sütlüsü, koyusu, açığı ile degradasyon yapar. bir öğününe de adını vermiştir.* dilimizde "berberin solumazı, tellağın terlemezi, kahvecinin söylemezi yeğdir", "köylünün kahve cezvesi karaca amma, sürece", "bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır", "gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane" gibi deyimlerin, atasözlerinin varlığı ne kadar önemli bir yeri olduğunu bir kez daha gösterir.

neticede bizim için, hep kırk yıl hatırı olandır... canı çeken? *

kıro erkeklerin ortak özellikleri

ukala dümbeleği olarak anılmayı göze aldığım başlıktır. yazdıklarım "madi"lensin diye bayrak açmayı bir borç bilirim. onuncu köyden naklen yayın sürerken, yazdıklarımın gittiği yerin bir önemi yok zira sırf beğenilerimize ters düşüyor diye birine yaftayı yapıştırmak komik olmakla birlikte, şiddetle ayıp gelmekte. cümle içinde kullanıldığı hali ile kıro tanımına biraz takık biriyim naçizane. izninizle, inatla yazacağım. *

tespih çekmek, saçını ortadan ikiye ayırmak ve bunun için limon kullanmak, siyah gömlek ile beyaz kravat takmak, beyaz lastikli slip ya da çorap giymek bir kişiyi kıro yapmaz, sadece farklı yapar.* yazarın verdiği örneklerin tabii ki bir önemi yok...

bu formalist bakış açısı beni derinden yaralamakta sevgili sözlük. sosyal kontrat'ı tersinden anlamak bu olsa gerek. davranışların asıl belirleyicisinin kültür olduğunu, ben değil antropoloji söylüyor. yani kültürsüz kimse yok etrafta. farklısı var. yoksa şahsına münhasır giyinen japon gençlerine neden ütopik diyemiyoruz? * bahsi geçen "kıro"luk ile hoyratça tezahür eden öküzlüğü birbirine karıştırmak en sık yapılan yanlış benim gördüğüm. ülkemizin kapitalist sisteme göre az gelişmiş doğusundan gelen insanlara pek bir güzel bu tanımı yakıştırıyoruz da ışık doğudan yükseliyor onu ne yapacağız? ilk önce, başka aynalarda bir kendimize bakalım da gerisi kolay. en azından denemesi bedava...

müşkülpesent

bulup da bunayan, bir de kıllısını arayan. dayak var yer misin? diye sorduran. zaman zaman ben.*

arketip

ilk örnek demek olan fransızca kelime. orijinal yazılışı archétype. ilk kullanan kişi carl gustav jung'dur.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.