erkek eşcinseller için konuşacak olursak; erkeklere olan bakışından, kadınlara olan bakışından/bakmayışından, özel hayatını gizlemek için özel bir çaba sarf edişinden, kızlarla ilgilenmeyişinden veya ilgisinin yapmacık oluşundan, galerisinde ya da sosyal medyasında heterolarda olduğu gibi karşı cins fotoğrafları olmayışından... uzar gider bu liste. tabi bunlar sadece ihtimali kuvvetlendirir. bu şekilde olan heterolar da var. ama herkesin atladığı nokta; kişinin eşcinsel oduğunu anlasanız bile bu kişi kendiyle barışmamışsa, kendini kabullenmemişse -toplum baskısından dolayı kendini gizlemekten bahsetmiyorum bu başka bir şey- sakın aşık olmayın o adama. evli ve 2 çocuğu olan, hayatı boyunca yönelimini bastırıp gizleyen, kendi olmaktan korkan eşcinsel bir adama aşık olmak, belki de bu dünyadaki en berbat histir çünkü. sorun hetero olması değil, kendi olamamasıdır. sparky tecrübesiyle sabitlenmiştir.
kivi. yedikten yaklaşık 2 saat sonra kendimi hastanede koluma 2 serum takılmış halde bulmama sebep olan, ancak bir o kadar da tadına ve aromasına bayıldığım tüylü meyve. (bkz:seviyorum ama yiyemiyorum çok saçma)
"birileri yine sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. insanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirerek, genç dimağları zehirlemenin peşindeler. inancımıza ve kültürümüze aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır. halkın lanetlediği hiçbir yanlışın bu ülkede kök salma ihtimali yoktur. türkiye milli ve manevi yapısını hedef alan saldırılara karşı da mücadele edecek güce de sahiptir. rabbimden milletimizi ve ülkemizi bu tür sapkınların yol açacağı beşeri felaketlerden korumasını niyaz ediyorum."
lgbti+ hakkında bu zihniyette olan insanımsılara karşı düşman olamam, sadece acırım.
üyeliğimin onaylandığını gördüğümden beri bir şeyler çiziktirmekteyim. tahminim son 5 saattir benden başka yazan olmadığı için hangi başlığa yazsam solda üste çıkıyor. sözlüğümüz sanki eskiden daha aktifmiş.
cumhuriyet tarihi boyunca kör topal da olsa ilerleyen demokrasi anlayışını geçtiğimiz 17 yıl içerisinde neredeyse tamamen yok eden, kazanılmış haklarımızı bile elimizden alan bir anlayışa karşı ister istemez hissedilen duygudur. en azından kendi cinsel kimliğinden yola çıkarak düşünmeye ve sorgulamaya çalış. bu kadar mı zor? daha birkaç yıl öncesine kadar birkaç saatliğine de olsa insanların ötekileştirilmediği onur yürüyüşlerine neden artık gidemiyoruz? ben mi yasaklıyorum toplanıp yürüyüş yapmayı? bırak onur yürüyüşünü , anayasal hakkın olan toplanma ve örgütlenme özgürlüğün nerede senin? hadi bunları anlamadın diyelim. toplum ahlakına aykırı tipler imanlı gençlerimizin terbiyesini bozuyor diyerek eurovision’a bile katılmama kararı alan zihniyeti nasıl savunuyorsun? ahlaksız diye sana diyor! tehlikeli olarak seni görüyor! yoldan çıkmış diye sana diyor! işlenen yüzlerce nefret cinayeti karşısında sustukları ve hatta gizliden gizliye mutlu oldukları için, kadın mıdır kız mıdır bilemem dediği dilşat aktaş’tan, meydanlarda yuhalattığı gülsüm elvan’dan ve yüzlerce başka insandan özür dilemek bir yana, hala onlara nefret kustukları için bu zihniyetten iğreniyorum. bu zihniyetin varlığı dahi midemi bulandırıyor. bu zihniyet benim karşımda düşmanım olarak paye biçebileceğim bir değerde bile değil. sadece midemi bulandırıyor.
açıklanacak bir durum olduğunu düşünmüyorum. zaten hepimiz yeteneklerimiz, ilgilerimiz, farklılıklarımızla apaçık ortadayız. anne evladını tanımaz mı? en hetero normatif olanlarınız, şu erkeksi dışarıdan "belli" olmayanımız dahi belli canımlar. toplumdan izole, statüsü, eğitim düzeyi yüksek, ekonomik kaybı olmayan ve vee anlayışlı bir aileniz varsa bu kimliğinizi açıklamanızda bir beis görmüyorum. saydığım kriterlerden herhangi bir kriter eksikse gerek yok omuzlarına bir yük daha vermeyin. biçilmiş rolleri oynamaya devam edin.
genel anlamda birçok travmaya ve baskıya maruz kalmış iki insanın ilişkisinde yaşanan
en büyük sorun, bu iki insanın sahip olduğu patolojik psikolojidir diye düşünüyorum. küçüklükten başlayan akran zorbalığı, takılan lakaplar, tacizler, alay edilmeler, dışlanma. biraz büyüdüğünde hayatında büyük bir yer kaplayan ailenin, senin eşcinsel olduğunu öğrendiği an seni bir tecavüzcü ile aynı keseye koyacağını bilerek onlarla aynı evde yaşamak, aynı zamanda içten içe ailen olduğu için onları sevmeye devam etmek, seni olduğun gibi kabul edemeyecek insanları sevmeye devam ettiğin için kendini aptal gibi hissetmek.
lise/üniversitede tam iyi bir arkadaşa denk geldiğini sandığın an, onun ağzından homofobik bir laf duymak. çevrendeki bir çok kişi için senin gerçeğinin, onların alay konusu olması. ve bu ortam içinde kendine yer edinmeye çalıştığında iç sesinin "gurursuz musun amk onlar senin hakkında ne düşünüyor sen hâlâ samimiyet kurma çabasındasın" diye çemkirmesi. kendini soyutladığında ise asosyal damgası yemek, öyle olduğunu hissetmek.
nihayet seni kabullenen bir ortam bulduğunu sandığında ise eşcinseller arasındaki sidik yarışının içinde kaldığını farketmek. daha kaslı, daha yakışıklı, daha uzun boylu, daha büyük penisli, daha dolgun kalçalı, daha beyaz tenli vs. derkeen o tiksindiğin heteroseksist ortam ile şimdiki arasında pek de bir fark olmadığını idrak etmenin verdiği hiçbir yere ait olamama hissi.
iş hayatına atıldığında cinsel yöneliminin iş ortamındaki kişiler tarafından duyulmaması için gösterilen çaba. eğer gizlenme ihtiyacı hissetmeyip yönelimini açıkça yaşıyorsan maruz kaldığını mobbing, taciz.
ve bunları sadece senin değil, neredeyse tüm eşcinsellerin biraz eksik biraz fazla yaşamış olması. dolayısıyla ilişki yaşayacağın kişinin de bunca yaraya sahip olması. kendi derdin sana fazlasıyla yetiyorken en az senin kadar yaralı olan birine tahammül edememek, ilişkilerinin
zamanla tek gecelik, beklentilerden uzak , cinsel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ilişkilere dönüşmesi
daha yazılacak çok şey var ancak bunlar yukarıda bahsettiğim patolojik psikolojiyi oluşturmak ve anlayabilmek için yeterli sanıyorum. tüm bunları yaşayan iki kişinin ilişkisi için genelleme yapacak olursak iki ihtimal doğuyor. ya birbirleri ile empati kurup birbirini anlayışla karşılayan iki insan olursunuz; ya da sürekli bir ego yarışının, kıyaslamanın, kendini kanıtlama çabasının egemen olduğu bir ilişkide oradan oraya sürüklenirsiniz. bu iki seçenekten hangisinin yaygın olduğunu tahmin etmek çok zor değil
erkek eşcinseller için konuşacak olursak; erkeklere olan bakışından, kadınlara olan bakışından/bakmayışından, özel hayatını gizlemek için özel bir çaba sarf edişinden, kızlarla ilgilenmeyişinden veya ilgisinin yapmacık oluşundan, galerisinde ya da sosyal medyasında heterolarda olduğu gibi karşı cins fotoğrafları olmayışından... uzar gider bu liste. tabi bunlar sadece ihtimali kuvvetlendirir. bu şekilde olan heterolar da var. ama herkesin atladığı nokta; kişinin eşcinsel oduğunu anlasanız bile bu kişi kendiyle barışmamışsa, kendini kabullenmemişse -toplum baskısından dolayı kendini gizlemekten bahsetmiyorum bu başka bir şey- sakın aşık olmayın o adama. evli ve 2 çocuğu olan, hayatı boyunca yönelimini bastırıp gizleyen, kendi olmaktan korkan eşcinsel bir adama aşık olmak, belki de bu dünyadaki en berbat histir çünkü. sorun hetero olması değil, kendi olamamasıdır. sparky tecrübesiyle sabitlenmiştir.
"birileri yine sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. insanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirerek, genç dimağları zehirlemenin peşindeler. inancımıza ve kültürümüze aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır. halkın lanetlediği hiçbir yanlışın bu ülkede kök salma ihtimali yoktur. türkiye milli ve manevi yapısını hedef alan saldırılara karşı da mücadele edecek güce de sahiptir. rabbimden milletimizi ve ülkemizi bu tür sapkınların yol açacağı beşeri felaketlerden korumasını niyaz ediyorum."
lgbti+ hakkında bu zihniyette olan insanımsılara karşı düşman olamam, sadece acırım.
ay yapım kalitesiyle 9 kasım 2020'de vizyona girecek olan film, izleyiciler tarafından heyecanla bekleniyor. başrolünde süleyman soylu'nun oynadığı flash tv tadındaki 1.film, türk izleyicilerinin %51'lik mâlum kesimi tarafından gözyaşlarıyla izlenmişti. berat albayrak'ın oynayacağı 2. filmin de gişe rekorları kıracağı düşünülüyor.
"birileri yine sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. insanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirerek, genç dimağları zehirlemenin peşindeler. inancımıza ve kültürümüze aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır. halkın lanetlediği hiçbir yanlışın bu ülkede kök salma ihtimali yoktur. türkiye milli ve manevi yapısını hedef alan saldırılara karşı da mücadele edecek güce de sahiptir. rabbimden milletimizi ve ülkemizi bu tür sapkınların yol açacağı beşeri felaketlerden korumasını niyaz ediyorum."
lgbti+ hakkında bu zihniyette olan insanımsılara karşı düşman olamam, sadece acırım.
genel anlamda birçok travmaya ve baskıya maruz kalmış iki insanın ilişkisinde yaşanan
en büyük sorun, bu iki insanın sahip olduğu patolojik psikolojidir diye düşünüyorum. küçüklükten başlayan akran zorbalığı, takılan lakaplar, tacizler, alay edilmeler, dışlanma. biraz büyüdüğünde hayatında büyük bir yer kaplayan ailenin, senin eşcinsel olduğunu öğrendiği an seni bir tecavüzcü ile aynı keseye koyacağını bilerek onlarla aynı evde yaşamak, aynı zamanda içten içe ailen olduğu için onları sevmeye devam etmek, seni olduğun gibi kabul edemeyecek insanları sevmeye devam ettiğin için kendini aptal gibi hissetmek.
lise/üniversitede tam iyi bir arkadaşa denk geldiğini sandığın an, onun ağzından homofobik bir laf duymak. çevrendeki bir çok kişi için senin gerçeğinin, onların alay konusu olması. ve bu ortam içinde kendine yer edinmeye çalıştığında iç sesinin "gurursuz musun amk onlar senin hakkında ne düşünüyor sen hâlâ samimiyet kurma çabasındasın" diye çemkirmesi. kendini soyutladığında ise asosyal damgası yemek, öyle olduğunu hissetmek.
nihayet seni kabullenen bir ortam bulduğunu sandığında ise eşcinseller arasındaki sidik yarışının içinde kaldığını farketmek. daha kaslı, daha yakışıklı, daha uzun boylu, daha büyük penisli, daha dolgun kalçalı, daha beyaz tenli vs. derkeen o tiksindiğin heteroseksist ortam ile şimdiki arasında pek de bir fark olmadığını idrak etmenin verdiği hiçbir yere ait olamama hissi.
iş hayatına atıldığında cinsel yöneliminin iş ortamındaki kişiler tarafından duyulmaması için gösterilen çaba. eğer gizlenme ihtiyacı hissetmeyip yönelimini açıkça yaşıyorsan maruz kaldığını mobbing, taciz.
ve bunları sadece senin değil, neredeyse tüm eşcinsellerin biraz eksik biraz fazla yaşamış olması. dolayısıyla ilişki yaşayacağın kişinin de bunca yaraya sahip olması. kendi derdin sana fazlasıyla yetiyorken en az senin kadar yaralı olan birine tahammül edememek, ilişkilerinin
zamanla tek gecelik, beklentilerden uzak , cinsel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ilişkilere dönüşmesi
daha yazılacak çok şey var ancak bunlar yukarıda bahsettiğim patolojik psikolojiyi oluşturmak ve anlayabilmek için yeterli sanıyorum. tüm bunları yaşayan iki kişinin ilişkisi için genelleme yapacak olursak iki ihtimal doğuyor. ya birbirleri ile empati kurup birbirini anlayışla karşılayan iki insan olursunuz; ya da sürekli bir ego yarışının, kıyaslamanın, kendini kanıtlama çabasının egemen olduğu bir ilişkide oradan oraya sürüklenirsiniz. bu iki seçenekten hangisinin yaygın olduğunu tahmin etmek çok zor değil
erkek eşcinseller için konuşacak olursak; erkeklere olan bakışından, kadınlara olan bakışından/bakmayışından, özel hayatını gizlemek için özel bir çaba sarf edişinden, kızlarla ilgilenmeyişinden veya ilgisinin yapmacık oluşundan, galerisinde ya da sosyal medyasında heterolarda olduğu gibi karşı cins fotoğrafları olmayışından... uzar gider bu liste. tabi bunlar sadece ihtimali kuvvetlendirir. bu şekilde olan heterolar da var. ama herkesin atladığı nokta; kişinin eşcinsel oduğunu anlasanız bile bu kişi kendiyle barışmamışsa, kendini kabullenmemişse -toplum baskısından dolayı kendini gizlemekten bahsetmiyorum bu başka bir şey- sakın aşık olmayın o adama. evli ve 2 çocuğu olan, hayatı boyunca yönelimini bastırıp gizleyen, kendi olmaktan korkan eşcinsel bir adama aşık olmak, belki de bu dünyadaki en berbat histir çünkü. sorun hetero olması değil, kendi olamamasıdır. sparky tecrübesiyle sabitlenmiştir.
düşünüyorum da şu anda ülkenin halini görseydi, "dolardan,ekonomiden bana ne, müslüman dediğin şükreder namazını kılar." diyen bir zihniyetin; ülkenin en az %30'unu oluşturduğunu, açtığı/ açmaya çalıştığı fabrikaların tek tek kapatıldığını, kapattığı/kapatmaya çalıştığı tekke-zaviyelerin yerine pedofililerle,din şarlatanlatıyla dolu sözde kuran kurslarının açıldığını. yapmak istedikleriyle gerçekte dönüşülen şey arasındaki uçurum o kadar fazla ki. daha yazılacak çok şey var ama, saygı ve rahmetle anıyoruz.