kendimi bildim bileli yazların çoğunu çanakkale'de geçiririm, aynı zamanda haziran ayı hariç yaz mevsiminden nefret ettiğim için (antalya sıcakları...) bu durum işime de gelir. çanakkale'de ağustosun 15'i yaz 15'i kış derler, ağustosun ikinci yarısı sağlam bir yağmur başlar ve o yağmurlardan itibaren sabahları ve akşamları ceket giymeye başlarsın. işte o anı çok seviyorum, ortalık sessizleşir, toprak kokusu dört bir yanı sarar, böylece yeni bir hikaye başlar. tesadüf müdür bilemem yaz mevsimi kendimi en yorgun hissettiğim anlara denk gelir, o sonbahara doğru giriş anı da bu nedenle bir yandan dinlendiğimi hissettiğim diğer yandan da yeni bir umut diyerek hayal kurduğum anlara dönüşüyor.