adamın biriyle gayet güzel bir ilişkimiz varken şimdi bana durmadan işim var diyor.böyle yapması inanılmaz canımı sıkıyor ve üzüyor sevgili sözlük. gri sacları beni bu kadar etkilemezse bosverecegim ama olmuyor.
yakın arkadaslarımdan biri benim escinsel oldugumu anladı ama ben ona söylemek istemiyorum. israrla bana kardesinin escinsel oldugu yalanını anlatıyor, kendisinin daha önce escinsel iliski yasadıgını söylüyor. böyle yaptıkca hic söyleyesim gelmiyor.
bu aralar başıma bir şey gelmez ve ölmezsem başka hicbir zaman bir sey olmaz sanırım. gerci bir sey olmasa bile bi gün içerisinde yaşadıklarımı yazmazsam çatlayıp kendi kendimi öldürürüm zaten. o yüzden hadi kemerleri bağlayın kızlaarr. hazırsanız başlıyorum * öncelikle o günün sabahı sevgilimle severek ayrılmak zorunda kaldık. ağladık, sızladık ve ayrıldık. tam bunun acısını yasayayım, dışarı çıkıp kafamı dağıtayım dedim ve daha fiziksel bi acıyla karşılaştım. 4 kisi akşam akşam beni arabaya zorla bindirip taciz etmeye kalktı, bu durumdan da son anda kurtuldum. onlardan da kurtuldum kendimi rahatlatayım deyip yakın kız arkadasımla buluşmaya gittim. onunla konuşurken bana durduk yere gay olabilirsin bu çok normal belki penis seviyorsundur dedi ben şok tabi. bunun üzerine de biraz konustuktan sonra taciz olayını ona anlattım sikmeseler bari deyip deyip güldük eglendik ve tüm bu muhabbetlerin verdiği rahatlıkla hangimize yürüdüğünü bilmediğimiz bi adama mesaj attık. adam da bu anı bekliyormuş sanki 5 dakikaya bizi almaya geldi. hep birlikte hunharca içtik, gezdik, işve cilve yaptık. gecenin sonunda yerdeki buzlar yüzünden düşmemek için kız arkadaşla el ele tutuşup yürüyüp tarlabaşındaki travestilere bağladığımızda bi an duraksadım ve şunu dedim kendime ulan dedim gecenin sonu ile sabahın başı arasındaki duygu ve olay farkı o kadar büyük ki kalbim, beynim buna nasıl dayandı. neyse dahası için bloğuma bekliyorum öpüyorum mucks bye * not: tüm bu olaylar ülkenin doğusunda ücra bir köşesinde yaşanmaktadır. hani marjinal bizdik *
dağıldım. ama bu sefer eskisi gibi dramatik bir şekilde olmadı. görmedim, duymadım ve bilmedim. işaret de yoktu. bir anda, tetiğin çekilişini görüp kurşunun her şeyden hızlı ama zamandan yavaş bir şekilde yüzüme gelişini izlemek gibi oldu. elimde kalbimden arta kalan kırıklarla birlikteydim. kimse yoktu. ne o ne de sen. iki kişi için böyle hissetmiştim önceden. ilki her şeyimin başlangıcı, ikincisi ise her şeyimin sonu oldu. peki sen ne oldun? bitmek bilmez acımın üstüne bir tüy olabildin sadece. gözyaşı döktüm, evet döktüm, ama ağlamadım. gülümsedim ama gülmedim, kahkaha atmadım. karnımda o arsız kelebeklerin çırpınışlarını hissetiremedin bana, tüylerimi diken diken edemedin. hiçbir şey hissetmedim seninleyken ama neden ardından böyle hissediyorum? üzgün değilim ama neden gözlerim yaşlı? bilmiyorum. belki de hayatım boyunca o kadar çok acı çektim ki artık bir bağımlılık oldu benim için acı çekmek. bir hayat felsefesi. evet, aynen böyle! ben öldükten sonra mezar taşıma "acı çekmek hayat felsefesiydi." yazsınlar. dramatik hayatım için dramatik bir son olur.
iki amy winehouse şarkısı dinledim geçti acım. acımıyor artık kalbim ama neden kanaması hala kesilmedi? darmadağın oldum. dışarıdan bakınca o kadar mutluyum ki sanırsınız dünyanın en mutlu insanı benim ama ah bir de ruhumu görebilseniz. katran gibi, zift gibi. kapkaranlık. hiçbir şey yok. sadece siyah, siyah, siyah ve o kadar çok siyah ki artık daha fazla siyah bir şey görmek istemiyorum. gözlerim, hayatım, ruhum... her şey o kadar karanlık ki... ama nedeni sen değilsin. benim. eksik olan o duyguyu yeniden hissetmek için seni seçtim bir aptal gibi. bir yerlerde gerçekten de inanmıştım ama her şey kahkahaların ve gülüşün gibi sahteydi. senin gibi sahteydi. evet! sen busun! sahtesin. işte aradığım kelime buydu. aylardır dilimde dolanan ama bir türlü söyleyemediğim, seni ve beni özgürleştirecek olan kelime: sahte. sen sahtesin, "ikimiz" sahteyiz, gülüşün ve o saçma kahkahan da sahte. yanındakiler, uzağındakiler, içindekiler ve dışındakiler... seninle ilgili her şey sahte. ve senin yanında durdukça ben de sahteleştim. bir zamanlar mutlu olan kendimin basit bir replikası oldum. ama artık değil. artık değil...
bir söz verirdim kendime eğer eski ben olsaydım. derdim ki "daha iyi, daha güçlü, daha dayanaklı olacağım." ama demiyorum. çünkü inişlerim ve çıkışlarım olacak biliyorum. hayat böyle değil mi zaten? inişler ve çıkışlar... biliyorum, kulağa zor ve yorucu geliyor ama eğlenceli olan da bu zaten. her şeyim olan ikinci de böyleydi. zor ve yorucu. onun sayesinde öldüm ben de zaten. sonra küllerimden bir anka kuşu gibi yeniden doğdum. sonra sen geldin ve beni olmadığım bir şey olmaya zorladın. teşekkür ederim. sayende saçma sapan kalıplara sığmadığımın farkına vardım. kendine iyi bak. umarım bu arkandan yazdığım son yazı olur.
eskiden çok büyük hayallerim vardı. yakışıklı bi sevgilim olacaktı, param olacaktı, dünyaca tanınan oyun yapımcısı olacaktım. ilginç arkadaşlarım olacaktı dünyanın her yerinden. hiçbiri olmadı. hayat bok gibi. o kadar sıkıcı ki intihar etmeye bile değmez.
karşında oturuyordur. bir şey diyemiyor, o gücü kendinde bulmuyorsundur ve denmeyecek şeyler demişsindir bir sinirle daha önceden. ağzına sıçılırken bitmesini beklersin, tüm beklentilerin zaten kalmamıştır. yaptığım şeyin daha kötüsünü bana yapmış, o sözlerin daha beterini sarfetmiş olmasına rağmen belki de hatırlamıyordur, söylersem ve hatırlar, üzülür diye söyleyemezsin. altta kalırsın öyle de. o devam eder, seni kendine rezil eder. teşekkür edersin, daha fazla konuşamazsın. sonra elini bile sıkmadan gider. o anda bitersin.
ertesi gün editi - herkes kendi bokunda boğulur, o da bokumu yesin**
17 yıllık en iyi arkadaşıma değil ama ablasına bir erkek arkadaşım olduğunu söylemiş, hatta üstüne de tanıştırmış, beraber bir gün geçirmiştik, bir ay kadar önce. az önce ablasıyla konuştum, "sana önemli haberlerim var söyleyecek" diye yazmıştı, telefonda "ben zaten erkek kardeşimle konuştum, o zaten biliyormuş senin durumlarını çok önceden beri, onun için de dert değilmiş, rahat yani, sen de dert etme" dedi bana. ben zaten arkadaşımın bildiğini biliyordum, yani parçaları birleştirince tahmin etmesi çok da zor olmayan birşey ama sonuçta hala söyleyememiştim ona, nasıl söyleyeceğimi de hala biliyor değilim, hatta ve hatta şu noktadan sonra bile bu konuşmayı onla nasıl yapabileceğimi bilmiyorum ama neyse ablasının söylemesi iyi oldu, en azından kesinleşmiş oldu onun kafasında.
annem de "abine anlattım bana anlattıklarını" demişti bir kaç ay önce. sonra abimle olan konuşmalarımızda gene normal konuşmaya devam ettik, abimle yüzyüze görüşüp derin muhabbetlere de girmiyorum. zaten öyle sıkı fıkı değildik ama şimdi biraz da öteliyorum sanırım böyle bir ihtimali.
bir taraftan hala birileriyle konuşmaya, destek bulmaya, içimi dökmeye ihtiyacım var, bir taraftan bu noktadayken bile konuyu nasıl açacağımı bilmiyorum bu insanlara karşı. muhtemelen onlar da açmayacaklar, böyle sürüp gidecek.
aslına bakarsak, şimdiye kadar açıldığım kişiler hep kadındı ve en yakın arkadaşımla en sonunda bu konuları konuşmak iyi olacak çünkü karşıcinsel bir erkekle konuşmanın pek çok avantajı da var. kadınlar lgbt konularında daha duyarlı, daha açık, daha anlayışlı oluyorlar gibi, tamam ok, fakat bir erkeğin hallerinden gene bir başka erkek anlıyor. bunu en iyi gey erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerimde görüyorum. karşıcinsel bir erkek arkadaşım ile bu konuları enine boyuna konuşabilmem bana herhalde bayağı iyi gelecek. nasıl yapıcam bilmiyorum henüz ama zaman içerisinde durumlar oluşur herhalde.
über yavaş ilerleyen bir coming out sürecim var valla...
s.a a.s ben geldim , sözlüğünüzün yavrusu 25 yaşında ve cafe işletiyor bi de aşçılık sertifikası oldu. mart ayı içerisinde bir de sevgili yaptı ve çok mutlular , aynı cafede çalışıyolar birlikte. çocuk jeoloji mühendisi olcak son dönemi. babası aşçıbaşı ve benim bi dönem ustamdı , köpekleri var ve hayvansever ötesi ve çok seviyorum onu.
bu adamı nolursa olsun bırakmıcam çünkü evlenceğim adamı buldum , 2 seneye falan yurtdışına gidip nikahı basçaz.
onun dışında , ay çok şey oldu da anlatamıcam.
sözlüğünüzün ve sahnelerin yavrusu şimdi evlenmelik sabit hayatı olan bir adama dönüşüyor.
itiraf olarak şey diyebilirim , ilk defa birini kaybetmekten ödüm bokuma karışıyor.
bir de babam hapse girmişti yine , arayıp taciz ediyor habire. (hayatımızdan defolamadı bi türlü).
atilanlara ve gidenlere uzulmedim. iclerinden bazilari coktaaaaan haketmisti. dark bear asiri toleransinin bedelini oduyor. sozluk toparlanacaktir. gidenler cogunluk itibariyle ayni zamanda sozlukten yazar kacirtan tiplerdi. saldirgan, makul hic bir noktada bulusmayan, sozlugu kisisel amaclar icin kullanan tiplere izin verilmesi sozluge zarar veriyordu. esas kayip nedir? cortland tunatuan gibi yazarlar kayiptir, keske geri gelseler.
hayatıma girip beni kırmış herkesle bir yüzleşme istiyorum. ya bir kez yüzleşelim, ben şu içimi bi boşaltayım.
öcümü alıcam diyip öcümün bana geldiği kişilerle bile yüzleşmek istiyorum. yüzleşmek dediğim oturup adam akıllı konuşmak, bi kahve içmek. nasılsın neler yapıyorsun değdi mi muhabbeti.
yardıma ihtiyacım var. sanatla uğraşmak, sanatçı olmak, toplumda bir değişiklik yaratmak istiyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum. lütfen sanat dünyasına nasıl atılabileceğim hakkında herhangi bir fikri veya tecrübesi olan varsa bana mesaj atabilir mi?