ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
tam üç antidepresan atıp haftayı sindirmelik gün.
geçenlerde kilisiye gidip dilek tuttum. mumu dikmemle sönmesi bir oldu.

(bkz: tanrı beni kutsamiyi)
insanları doğal ortamında izlemeye bayılıyorum sözlük. ankara'ya gelince daha da artıyor bu fırsat. mesela dün gece boyunca gaydarımı çalıştıran uzun saçlı çocuğun dans etmesini, içki içmesini, saçını toplamasını, yorulup oturmasını, şarkılara eşlik etmesini izledim. sonunda da anlık aşk diye bir şey olduğuna karar verdim. çünkü o küçük zaman evresinde gözlerim ondan başkasını görmedi.
ha şu an unuttum mesela. belki de sadece stalkerım. ama sapık olanından değil.
dün pek kötü geçti, gece de uyuyamadım, uyumadığım zamanlarda da içimden hep anneme saydırdım. ona yıllardır hep söylemek isteyip bir türlü söyleyemediğim şeyleri düşündüm. sonra da kalktım bunları not ettim. neden sonra uyuyakalmışım. sabah uyandığımda işe geç kalmıştım ve hala kendimi bok gibi hissediyordum. sürüne sürüne hazırlandım. hazırlanırken gece not aldıklarımı açıp anneme söylesem mi dedim. genelde gece aklıma gelen bütün cesur kararları sabah olunca yapmaktan vazgeçiyorum. bundan da vazgeçesim, "aman kadını üzmeyeyim, kaç yaşına gelmiş" falan diyesim vardı gene. hem bu yaşta hala anneme ihtiyaç duyuyor olma hissinden de nefret ediyorum.

sonra evden çıktım, sokakta yürürken gene öfkem yükseldi, aklımda söylemek istediğim tek birşey belirdi, en azından arayıp bunu söyleyeyim dedim.

açtım telefonu. annem hastanede çalışıyor o saatte. merhaba nasılsın iyiyim'den sonra noldu dedi, dedim "dün çok kötüydüm ben, psikolojik olarak, bayağı kötüydüm işte, bugün de işe geç kaldım bu nedenle" dedim. endişeyle "yine mi ilaç (bi ara kullandığım anti depresanlar beni bok gibi yapmıştı, onu kastediyor) kullandın?" diye sordu. "hayır, kullanmadım. ama kötüydüm. ve kötü olunca açıp telefonu derdimi paylaşacağım bir annem bile yok. annem nerede? annem her gün, günde 80 tane hastanın derdini dinliyor. ama beni bir kere bile dinlemedi" dedim bayağı üzgün şekilde.

bunlar benim içimden aylardır, belki yıllardır geçen şeylerdi ama hiç söylemeye cesaret edememiştim. anneme karşı hep ağzımı sıkı tutuyordum çünkü ağzımı bir açsam ağzımdan çıkacak şeyleri kontrol edememekten korkuyordum. bu sefer ağzımdan çıkıverdi ama.

sessizlik oldu telefonda. dedim kapatıyorum ben, hadi hoşçakal, dur kapatma dedi, ama birşey de diyemiyor kaldı. sonra ben madem kapatmıyorum, dün gece söylemeyi planladığım ikinci şeyi de söyleyeyim bari dedim o anda.

"biliyorsun aile grubu ile çalışıyorum. geçen cumartesi açılma toplantısının moderatörlüğünü yaptım. aile grubundan bir anne oğluyla geldi. kendi hikayesini anlattı, hep beraber kakara kikiri güle oynaya dinledik. ama ben orada annesiyle gelen o 21 yaşındaki ahmeti o kadar kıskandım ki. başka anneler çocuklarına kol kanat geriyorlar, onları gördükçe o çocukları o kadar çok kıskanıyorum ki. kendi annem hiç birşey yapmıyor, ben de o annelerin yanında huzur buluyorum, o annelere sıkıntılarımı anlatabiliyorum, o anneler bana annelik yapıyorlar" dedim. gene sessizlik oldu ama ben iyice dolmuştum, "neyse ben kapatıyorum" dedim ve kapattım.

sonra da biraz dolanıp sakinleyip işe gittim. telefonu da sessize aldım.

öğleden sonra bi aramış ama duymamışım. geri aramadım.

akşam dokuz gibi aile grubundan fatma hanım aradı. "annen az önce beni aradı, bir sonraki toplantının tarihini saatini yerini sordu" dedi. annem önceden bir kere gitmişti aile grubu toplantısına ama yerini falan nasıl hatırlamaz bilmiyorum, neyse. "teşekkür ederim fatma hanım haber verdiğiniz için. ben bu sabah anneme bi giriştim de iyice, o nedenle aramıştır sizi. yoksa bir daha toplantıya geleceği yoktu" dedim. noldu diye sorunca anlattım konuştuklarımızı. "ama bu yaşta hala anneme ihtiyaç duymak, ondan birşey istiyor olmak bana güçsüzlükmüş gibi geliyor, ben artık annemden birşey istememeliyim gibi geliyor" diye ekledim. fatma hanım da "ya mimarcım, hissettiklerin çok normal, ben boşandım, 41 yaşında annemin beni onaylamasına, bana şefkat göstermesine ihtiyaç duydum. bunlar çok normal şeyler, o senin annen. bence çok iyi olmuş en sonunda hissettiklerini söyleyebilmen, bu da senin için bir ileri aşama olmuş, bunu da başardın, annene karşı hissettiğin şeyleri ona söyleyebildin, çok önemli bu da" dedi. içimi rahatlattı.

aslında iyi birşey yapabilmiş olduğumun ben de farkındaydım çünkü telefonu kapattıktan sonra çok üzgün olsam bile içimden bir yük hafiflemiş gibi hissetmiştim. bunca yıldır içimde tuttuğum, bir türlü söyleyemediğim şeyleri, bağırmadan, küfretmeden, kontrolümü kaybetmeden, ağlamadan, sakince anneme söylemiş oldum. belki hepsini söyleyemedim ama en azından ne hissettiğimi sakince ifade edebilmiş oldum, ona ne kadar kırgın olduğumu, onu suçlamadan, ben dili ile, bana hissettirdikleri üzerinden ifade edebilmiş oldum. evet bunların hepsi önemli şeyler.

benim annem genelde empati yapmaktan ileri derecede yoksun, kendini rahatsız eden herşeyi unutmaya veya unutmuş gibi davranmaya çok meyilli, benim için önemli olan şeylerle alay edebilen, bana zamanında "senin sorunlarını duymak istemiyorum artık" diyebilmiş biri. hep çok çalıştı, hep hastalarıyla, işiyle meşgüldü ve bana göre işini her zaman başka sorumluluklarını yapmamak için (bunlar duygusal sorumluluklar) kalkan olarak kullandı. neden bilmiyorum ama duygusal işlerden her zaman kaçtı. benimle zaman geçirmek, beni dinlemek, derdimi paylaşmak gibi. aile içi iletişimsizliğin kitabını yazdık biz ailecek. aynı evde yaşayıp birbirlerinin ne hissettiğini hiç bilmeyen bir insan grubu olduk. bana eskiden de bu çok garip geliyordu ve neden böyle olduğunu hiç anlamadım.

şimdi bu noktaya gelmişken herşeyin bir anda değişip "canımmm oğlummm" şeklinde bir türk filmi sonuna bağlayacağını hiç zannetmiyorum. hatta bence bir hafta sonra böyle bir olay hiç olmamış gibi, yine mevsim normallerine dönmemiz pek mümkün, zira önceden de hep böyle oldu. sorunları çözmek yerine sorunları gömmek üzerine kurulu saçma bir aile iletişimimiz var. herşey yüzeysel yaşanıyor bizim ailede. kimse kimseye bulaşmıyor, kimse kimsenin derdine ortak olmuyor, buna da aile deniyor. ama en azından bugünkü olayın hiç bir somut faydası olmayacak olsa bile, en azından benim için bir ilerleme oldu, içimde yıllardır büyüttüğüm bir şeyi daha düzgünce ifade edebildim. belki çok muhteşem bir gelişme olmadı ama benim için önemliydi.

falan filan. aslında ne kadar boş işler şunlar, uğraştığımız şeylere bak. acıyorum aslında şunlara harcamak zorunda kaldığım zamana, mental enerjiye, duygusal yıpranmalara. ama bozuksa uğraşmak gerekiyor maalesef.
küçükken sabah daha çok uyumak için geceden önlükle yattığım oluyodu.
annem beni pis ve tembel ilan etse de acayip bir kolaylık, adeta tekerleği bulmuşum gibi falan geliyodu bana o dönemde.
öyle işte.
vasat sevilmektense hiç sevilmemek en güzeli.
kendime cadılar bayramı için dantelli, boydan, siyah bir elbise örsem cd mi olurum?
dudak kalemi sürdüm, kendimi seren serengil gibi hissediyorum sözlük. *
patavatsızlık ve açık sözlülük ince bir çizgiyle ayrılır. açık sözlü olduğunu sanıp patavatsız olan insanlara kafa atasım geliyor.
dün diş hekimleri günüydü/günüymüş. saat 15:30'da hastanenin terasında kutlama yapılacağı duyuruldu, üstelik genel sekreter de gelecekmiş. bütün gün bir saniye nefes almadan hasta bakıp saati 16:10 yaptım. sonrasında törene çıkıp samimiyetsizce sırıtıp, genel sekreteri alkışlayamadım, başhekimin yanında olduğumu hissettiremedim. çünkü diş hekimleri gününde yine çok çalıştım, gelip sırtıma dokunup halimi hatrımı soran olmadı. ben de kantine gidip soğuk su yerine bu kez daha samimi olması adına kendime bir çay ısmarladım. kendi çapımda sergilediğim bu manifestoyu fark eden olmadı ama en azından kendi içimde daha samimi olmayı başardım sanki.
orgazm olunca gülüyorum.
bugün en sevdiğimi kaybettim biliyor musunuz? sevgilisi olduğunda birlikte hediyeler hazırladığımız, her anımızda birbirimizle eğlendiğimiz, çocukluğumuzun her yaz anneannemlerde birlikte geçtiği canım kuzenimi kaybettim bugün. ekmek almaya herkes onu göndermek isterdi. gitmezdi, ben rica ettim mi hiç kıramazdı gönlümü. bak şimdi yine ağlar oldum... hayata hep 1-0 yenik başlamıştı, babası kötü biriydi. hiç iyiliğim dokunamadı ona, hiç yanında olamadım. onu hiç aramadım uzun zamandır. şimdi kızıyorum kendime, hayattayken neden onun kıymetini bilemedim? derdim hep "olur mu abim gibi harika bir kuzenim var benim." olmadı, o da gitti bu dünyadan. hep 1-0 yenikti, yine öyle oldu. seni seviyorum be canım kardeşim.

sevdiklerinizi hiç ihmal etmeyin olur mu? ben çok üzgünüm, çok. bir gün bizler de öleceğiz, gideceğiz buralardan. ama bu şekilde 26 yaşında mı kaybetmeliydim seni kardeşim...
alttaki yazara soracaklarım var başlığından nefret ediyorum. aslında başlıktan da değil de ben tam son sorulan soruyu cevaplayıp, alttaki yazara sorulacak soruyu bulduğum anda başlığa girilen entryden nefret ediyorum. işin yoksa yeni cevap yaz. ve bunu yaparken "yine benden önce soruyu cevaplayan olur mu?" paniği yaşa...
bu aralar can sıkıntısından mıdır bilmiyorum kendimi truman show'da gibi hissediyorum. olamaz mı olabilir. yürürken filan insanlara bakıyorum açık yakalayabilmek için. iyi oynuyorlar yalnız. geçen kameralardan birini tam buldum dedim binanın güvenlik kamerası çıktı. koşarak uzaklaştım. yağmur yağdığı zaman koşuyorum. her yere yağıyor mu acaba diye. daha bu konuda da bir ilerleme kaydedemedim. prodüksiyon sağlam. arada çevreme aktör bakışı fırlatmayı da ihmal etmiyorum. banyo ve tuvaletlere kamera koymamışlardır umarım. sonuçta bir gün program biter insan içine çıkmak zorunda kalırım g*tlü mötlü resimlerim dolaşmasın orda burda. bide bazen ani masturubasyon kararlarım oluyor. yönetmene zor anlar yaşatıyorum galiba. eğer bunu okuyorsan yönetmen bilgisayarda gizli sekme açmışsam hazır ol reklamlara girmeye. hangi kanalda yayınlanıyor acaba? flash tv muhtemel.
ağladım sözlük. ağlıyorum hatta, yazmakta zorlanıyorum, parmaklarım tuşlara gitmiyor, kendimden tiksiniyorum artık. günün erken saatlerinden beri peşimi bırakmıyor illet olay beni içten içe yok ediyor hatta. elimde olmadan sürekli osurdum sözlük, yatakta, mutfakta, tuvallette, caddede hiç fark etmedi. yetmedi eve geldim hala devam ediyor. en son osuruğuma vereceği tepkiyi duyunca bilmeyecek merak etme aramızdaki hiçbir şey değişmeyecek. vakit hızlı değerlendirmeyelim.
genel anlamda entryler beğenilmeyebilir,saygi duyarım.
ama 10 kasım entrymi beğenmeyen hangi iki yazarsa,bu yaptıklarına saygi duymuyorum.
sözlükte atamızı sevmeyen olabileceğini zannetmezdim.umarım yanlışlıkla unlike edilmiştir.
kurbanda da memlekete gidemedim. zaten bizimkiler de kurban kesmedi. ailecek ateistiz. şaka şaka fakiriz. kavurma gönderin olum öğrenci evi sevaptır.
kendimi yaşayamamaktan bıktım sözlük.hetero gibi davranmaktan sevdiğim insana onu söyleyememekten her şeyden kendim olamamaktan bıktım sözlük
çok samimi olduğum bir arkadaşımın şimdi eşi olan kişi, onlar çıkarken bana birlikte olmayı teklif etmişti. evlendikten sonra da zaman zaman bu teklifini tekrar etti. ilk teklif ettiği zaman "gey olduğumu bildikleri için beni deniyorlar mı?" diye düşünmüştüm. ancak, adamın birkaç gey arkadaşımla birlikte olduğunu ve evliliğinin "vitrin" olduğunu ifade etmesi beni çok kızdırmıştı. iki defa evlerine kadar gittim, arkadaşımla konuşmak için ama yapamadım.
bu entry bu sayfadaki en içten duygularla yazılmış olandır belki de.

son birkaç gündür sadece birkaç saatin etkisindeyim ve karmakarışık herşey. çook sevdiğim en yakın arkadaşlarımdan smokebl'in başını şişirdim resmen sırf bu sebepten. altı üstü spor salonunda harika bir vücuda sahip biriydi. kendi çapımda sadece beğeniyorsun ama bişey yapacağından değil kalacaksın yine bakire halinle diyordum. davet ettim yarım yamalak türkçesiyle geldi evime biscolata erkeği mülteci. gidecekmiş kabul olmuş sığınma hakkı. doğumgünüymüş üstüne üstük o gün. bana ayırmış o gününü. ailesini bir daha göremeyeceğini, yaşadığı-yaşayacağı şeylerin zorluğunu falan konuştuk. bilmiyorum kaç mülteciyle muhabbetiniz oldu ama klasik onların yaşadığı şeylerin duygusallığıydı. öyle sanıyordum. sonra ağır basan ülkesini reddetmeye zorlayan inancını kırarak tanrı dedi, tanrı beni seviyor artık ve sanırım bağışladı beni dedi. iyi bir hayat umduğuna yordum ama neden diye sordum gayri ihtiyari. çünkü seni tanıdım sonunda geç de olsa tanıştım seninle ve farklı dillerimiz kültürlerimiz olsa da sen beni anlayabiliyorsun ben de seni dedi şiveli ingilizcesiyle. şaşkın gözlerle ona baktığımda onun gözlerinde şaşkınlık değil yaş vardı. beni de seven birilerinin olacağı hevesi sardı beni o an özgüven eksikliğimi tamamlamıştı belki de. içiyorduk o sırada geç olmuştu gitmek istedi. kalmasını söyledim, ısrar ettim rahatsız etmeyeceğine inandığında kalmayı kabul etti. uzandık ve o garip muhabbet devam etti.
uykumuz gelmişti ve uyuma kararı aldık arkamı döndüm uyumak için derken uzanan kocaman bir kol beni sardı. onun ben, sarmalayan kocaman vücudunda küçücük kalmıştı bedenim. kaslarındaki bütün kıvrımı hissediyordum resmen hafiften batan vücut kıllarıyla. olmasından emin olmamakla beraber ilklerimizi yaşama gel gitindeydik ikimiz de. karar verilmek üzereydi derken bilmediğim bir dille konuşulan bir telefon geldi ve evine hırsız girdiğini söyleyip çook özür dileyerek gitti. kaldım bir başıma yine ondan önceki gibi bütün yalnızlığımla. gerçi kedimi gözardı edemem beni hiç yalnız bırakmadı o. ertesi gün aradım mesajlar falan derken yok ulaşamadım. bir gün sonra gidecekti biliyordum. gittim ve o gülen gözleriyle orada duruyordu. kızdığımı söylemeden geçemezdim tabii ki ama çok geçerli sebepleri vardı ikna etti beni. sarıldık sımsıkı çokça. 20-30 arkadaşı onu beklerken sımsıkı sarılıyordu bana. muavin istanbul yolcusu kalmasın demesine rağmen koca vücuduyla sımsıkı sarılıyordu bana boynumdan defalarca öperek. herneyse bindi gitti ve ben kaldım yine boynu bükük gözü yaşlı teeeğk baaşıma. bu defa gerçekten geçerli sebepleri var mı bilmiyorum ama yine yok cevap aramalara, mesajlara. belki yarın california'ya gideceği için onu unutmamı istiyor, beni unutmak istiyor, belki çok farklı geçerli-geçersiz sebepler.

sabırla okuyun ve bişeyler önerin sözlük bu ne bunun adı ne? doğumgününde bana gelen mülteci beni bu kadar etkiledikten bir gün sonra nasıl gidebilir? gideceğini bile bile beni nasıl bu kadar etkileyebilir? kezbanım tamam da bu da yapılmaz ki. boşuna ayı dememişiz demek ki şu canavar vücutlu nasır kalplilere ayı işte aaaayııı aaaayııı. yardım et sözlüüük yardım idin gomşulaaar..
  • /
  • 91