ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
artık yalnız uyanmaktan sıkıldım sözlük. gecenin köründe sevgilisinden ayrılan bi arkadaşım * sevgilisini suçlarken bana da verdi veriştirdi, sen de aynı boksun bugüne kadar hayatında kimi tutabildin diye. ve sözlük cidden haklı *. profil sitelerinde gezinmekten bıktım *. bihter gibi ölüyorum anlasana tribindeyim ama duyanım yok sözlük *
itiraf ediyorum: itiraf sayfası diye görünce ne egzantrik hadiseler var acaba diye girdim ama ergen buhranları, yakınmaları, felsefi şeyler filan çıktı. ne sıkıcı yazarlar yav.***
anladım ki dünyanın bize verebilecegi en güzel şey bizi bizden cok anlayan bir dost. hayatımın tam anlamıyla bok gibi gecen son iki ayında o olmasaydı suan nerede ve ne durumda olurdum düsünemiyorum ve yeni yeni anlıyorum ki hep benim yerime de düsünmüs. herkes öyle uzaktan izlerken o tüm olanları tek basıma kaldırmama izin vermeyip benimle paylasmıs. sadece onunla iyilestim tek bildigim bu, evet yasamak cok zor ama yine de cok güzel sözlük.
babamla iyi bir ilişkim var. otobüste ona buna sürtünmüyorum. öğretmenime aşık değilim. eski sevgilimden nefret etmiyorum.
bazı şeyler çok zevkli lan...
sözlüğe giriş yaptığım zaman yeni bir mesajım olduğuna dair uyarı çıkınca pek bir seviniyorum sözlük *
bu aralar bendeki umutsuzluk ne olacak bilmiyorum sözlük.
yaşıtlarım üniversitede 2. sınıfa geçerken ben hala ygs kasıyorum sırf bilkent'e gitmek için.
ülkedeki adaletsizlik, kadına ve eşcinsellere artan şiddet, televizyonların '' gay '' kelimesini bile sansürlemesi... ne yapacağımı bilmiyorum sözlük.
suriye'de yaşanan olaylar... amerika ayrı bir yandan, rusya ayrı bir yandan, avrupa ayrı bir yandan bir şeyler yapıyor.
dünya'nın bu kadar geliştiği, küreselleşmenin her geçen gün arttığı bir ortamda hala '' ya savaş çıkarsa? '' diye yaşamak ağır geliyor bana
fillerin tepişip çimleri ezdiği dünyada bir insanda çıkıp, '' yeter artık lan, ney sizin alıp veremediğiniz? petrolmüş, doğal gazmış, toprakmış... neyinize yetmiyor kocaman dünya? '' demiyor ki.
kimse kimseyi düşünmüyor.
herkes de '' en iyi ben olayım, en popüler ben olayım! '' anlayışı var.
kötülükler dışarıda kol geziyor.
insanlar kendi yaptıklarına bakmadan millete laf atıyor, sırt çeviriyor.
herkesin derdi para olmuş. para için yapmayacakları şey yok.
çok mutsuzum sözlük, gerçekten çok mutsuzum.
yıllar önce buradan tanıştığım bir hanım vardı, öyle sohbet edip birbirimizi dinliyorduk. geçenlerde facebook'umu tekrar açtığımda gördüm ki evlenmiş, bir çocuğu olmuş.
o o zamanlar çektiği acıyı atlatabilmiş, hatta tamamen farklı bir hisse evrilmiş bense hala aynı yerde atamadığım adımlarımı sayıyorum.
gözüme kestirdiğim tüm erkeklerin evli,çocuklu olması tesadüf olamaz değil mi ? evlilik ayrı bir çekicilik yüklüyor sanırım. delireceğim.
cep telefonu henüz benim için icat olmadığı yıllarda abimin vardı.günlerden bir gün o cep telefonu denen şeyin ekranına şebeke arıyor yazısı geldi, ben de koşarak abime götürdüm :
abi şebeke diye biri seni arıyor.
çok gülmüşlerdi.
ben de eski filmlerde babasının şamar atmasının ardından koşarak odasına çıkıp 4 kişilik süper lüks yatağına atlayan kızlar gibi hüngür hüngür ağlamıştım.ağlamıştım. *
şu 10 gün kaldığım izmir vaktinde farkına vardım ki, cidden, ibnelerden* bıktım. sürekli erkeklerden ve seksten ve ona benzer şeylerden bahsetmelerinden sıkıldım. bütün gün ellerinde uygulama, aşağı ine ine dakika başı bir adamı göstermelerinden, tanıyıp tanımadığını sorgulayıp, yatıp yatmadığını öğrenmek, yatsa bile hatırlamaması falan... ve artık çoğu ibneler bu yolda usanmadan devam etmesi. karşınızda oturup tek laf etmeden sürekli bunlarla uğraşması. bunlar dışında tecrübelerine dayanarak (!) sexology 101 dersi vermeleri de oldukça itici artık. bana başka şeylerden bahset, olmadı saçma salak geyik yapalım, ilgimi çekmiyo bu konular, yeter artık.

hatta bunu erkeklerden bıktım olarak genişletebiliriz* ama genç heterolarla pek vakit geçirmediğimden yorum yapamayacağım. ama çoğunun* her ay kız değiştirmesi, çoğu şeyi ortaya koyuyor.

heterolar haklı olabilir ayrıca şu konuda: ibneler sadece seks düşünüyor. evet çoğunluğu başka bi "bok" yapmıyor. bu kadar özgür olmamalı, bence, seks.
çok acayip bir rüya gördüm sözlük. rüyamda düğünüm varmış-burası ilginç değil- düğünde mazhar-fuat-özkan gelmiş "sakın gelme"yi söylüyor. ama nasıl mutluyum, nasıl eğleniyorum anlatamam. şarkıyı mırıldanarak uyandım neredeyse.
çok uzun zamandır ben olmaktan korkuyorum
dün gece uzun zamandır yapmayı istediğim fantezimi çok hoş bir adamla gerçekleştirdim. sonrasında eve gitmek için normalde zulüm gibi gelecek bir mesafedeki yolu güle oynaya şarkılar eşliğinde tamamladım. sabah kalktığımda kendimi uzun süre kocasına vermeyip seks yaptıktan sonraki sabah erkendenden uyanıp saçlarını yaptıran ve normalde suratsızlık abidesi olan fakat yaptığı muhteşem seksin ardından adeta bir meleğe dönüşmüş orta yaş üzeri ablalar gibi hissediyordum. *
bu dönem kime sorsam libidosu yüksek, gaylar arasında salgın galiba, çünkü benim de çok yüksek, bazen bir gecede sabaha kadar mastürbasyon yapıyorum. bu durum yalnızlıkla birleşince, "karşıma çıkan ilk erkekle evleneceğim" düşüncesindeyim. tek kriterim ereksiyon.
ilk itiraf entrym olucak çünkü beklemediğim kadar hüzünlendirdi *-*

aylar süren diyetin sonunda istediğim kiloya kavuştum,
bu gün için özel hazırladığım super skinny shortumu ilk defa denedim
ama takdir dolu gözler olmayınca tüm heyecanım yok oldu!
artık birisiyle sevişebilmeyi istiyorum. çok gerginim ve eskiye takılmış durumdayım, sürekli "ya gitmeseydi" diyerek hayaller kuruyorum. hayatımı yaşamama engel oluyor. gencim, üniversitedeyim ama tamamen ev kuşu haline geldim. insanların beni sevdiğini düşünmüyorum, beğenildiğimi hiç zannetmiyorum. ne mesaj atan var ne de iletişime geçen. beni sevebilecek tek kişiyi bulup kaybettiğimi düşünüyorum. tutarsızca sevişmek istiyorum. başka vücutlarda teselli aramak istiyorum ama cesaretim yok. başka biri ile tanışmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. hayatımın güzel bir evresinde olmam gerekirken ben bir noktaya saplanmış bulunmaktayım. bazı şeyleri kabullenmekten çekiniyorum, korkuyorum.
"çok acı var dayanamıyorum!" deyip intihar eden sosyolog dicle koğacıoğlu'nu bugün çok daha iyi anladım sözlük. o kadar çok acı var ki... bugün akrabalarımızın mezarını ziyaret etmeye gittik ailecek. tanıdıklarımızın birinin mezarına yakın bir tarafta üç tane soma maden şehidi duruyordu. mezarına şehit yazınca her şey hafifledi yani öyle mi? boşu boşuna can veren, ihmalkarlıklar sonucunda hayatını kaybeden üç genç ve arkasında bıraktıkları gözleri yaşlı tanıdıkları... onlara yakın bir tarafta da intihar eden trans erkek efe özyavuz'un mezarı. ot içerisinde. adı zar zor okunuyor. mezar taşında da hiçbir zaman ona ait olmayan bir cinsiyet ve ad. "...." "kızı" mukaddes... yaşarken zaten yeterince acı çektiği yetmiyormuş gibi bir de öldükten sonra umursanmayan ve bu yüzden mezarı belli olmayan gencecik biri... insanlar nasıl bu kadar vicdansız olabiliyorlar sözlük, nasıl bu kadar kötü olabiliyorlar? hiç mi hatalı olduklarını düşünmüyorlar, hiç mi yüzleri kızarmıyor? tüm bu soruların cevabını belki de biliyorum ama sesli bir şekilde duymak istemiyorum. gerçekten çok acı var sözlük gerçekten. belki de dayanamayacağımız kadar çok...
sabah şen şakrak vaziyette kahkahalar atarak uyandım hatta sözlüğe girip entry bile yazdım kendimce komikli.

yarım saat sonra çok üzücü bir haber aldım. dünya başıma falan yıkılmadı önce ama içim cız etti. annemin haberi verirken kurduğu o cümle ve sonrasında yaşananlar belki şu an yerle bir etti beni. annemin "ah tek kaldı anacığı, ölmüş garibim, ah benim çileli eminim" cümlesi bambaşka bir yere dokundu nedense içimde. iki ev ötemizde oturuyorlardı mehmet emin ve annesi şadiye teyze. hayatları gibi evleri de müstakildi. yoksullardı, bir emekli maaşı vardı şadiye teyzenin kocasından kalan. kimseye muhtaç değillerdi kendi kendilerine de yetiyorlardı ama biz aile olarak ve mahalleli sürekli yardım etmeye kendi çapımızda bir şeyler yapmaya çalışırdık. şadiye teyzenin küçük oğluydu mehmet emin. şizofreni tanısı almıştı uzun süre önce bunun yanında kalp rahatsızlığı/dolaşım problemleri ve midesinde rahatsızlıklar vardı. bağırıyordu acıdan gece gündüz. ameliyat ettirdik bir süre iyi geldi ama sonrasında da dolaşım problemleri yüzünden tutunamadı. bugün öldü. şadiye teyzenin büyük oğlu da ameliyatta ölmüştü. apar topar cenaze evine gittik hepi topu altı yedi kişiydik. şadiye teyze 1.45 boylarında minyon, dünyanın el kadar en tatlı teyzelerinden. küçücük elleriyle dokunmuş tabuta belki de aklında acısı, bundan sonraki yalnızlığının korkusu var. babanla abine selam söyle emin bayramda hepiniz birliktesiniz bak emin derken hayır ağlamayacağım dedim dişlerimi sıkmaktan ağzım ağrıyor şu an. günlük hayatta böyle şeyleri görmezden gelen haberlerde kötü haberleri hiç izlemeyen ben burun buruna geldim bugün şadiye teyzenin çaresiz gerçekliği ile. mezarlıklar müdürlüğüne gittik kimsesiz diye yazmışlar ilk olarak adını ikinci cızlama oldu içimde, gözlerim doldu, yediremedim! hayır dedim kimsesiz değil benim kardeşim oluyor! işlemleri babam halletmek için kaldı mahalleden üç kişi, ben, tabutta emin cenaze arabası ile günlük hayatımda hiç uğramadığım yere geldik. camiye. imam sordu cenaze sahibi kim? kimseden çıt yok! benden daha yakın pek tanıyan da yoktu emin'i. öyle ya emin şizofren, akıldan eksik, o farklı, başka o! kimse öyle sahiplenmek istemez! ölüsünü bile! neyse, benim dedim sahibi, benim akrabam! o zaman başında durun cenazenin dedi! peki dedim. bekledim. öğlen namazına girdi yanımdaki üç kişi, oradaki cemaatten bir kaç amca da. biz kaldık bahçede; tabut, içinde emin ve ben üçümüz!



o an anladım ki emin aslında benim en iyi dostum olabilecekken koca bir ömürde o fırsatı kaçırmışım! başkalığımız, o mahalledeki başkalarına hep "tuhaf" gelişimiz, itilmişliğimiz hatta başkalarının gözünde bir zavallı oluşumuz! bizi en çok bağlayan şeyler olabilirmiş! yer yer sadece bakışırdık sen yaşarken, camdan bazen acın olduğunda ölüyorum diye bağırırdın, duyar ah ne acı der geçerdim. bugün seninle yer yer o konuşmadığım günlerin ve zaman zaman sana sadece acımaktan başka elimden hiçbir şey gelmeyişinin acısını biraz olsa da çıkartmaya çalıştım. cenaze namazında dört kişiydik emin. ben hiç inanmayan biri olarak sana içten şekilde iyi şeyler diledim bugün. ellerimle gömdüm. üzerine kürekle toprak attım emin.



belki beni hiç tanımadın o kadar çok. hiç oturup saatlerce konuşmadık. belki ne çektiğini, derdini, acılarını, sevinçlerini sana hiç soramadım ama bugün kendimce bir şeyler yapmaya çalıştım emin. annenin kollarımda bayılması, emini götürmeyin ben onsuz ne yaparım diye ağlaması hala kulaklarımda! beni affet emin! bir gün olsun seni yok saydıysam, haline acıdıysam ve sana insanca davranıp iyilik yapamadıysam beni ne olur affet! ve dilerim ki eğer varsa gittiğin bir yer ve orada bir şeyler...

rahat uyu... yalnızlığımız belki de lüksümüzdü... boş ver sen rahat uyu...

hoşça kal emin.
sabır diyorum....umursama, boşver diyorum, bu da böyle bir öküz.ama o kendini gördüğü dev aynasında şişirdiği egosunu büküp büküp bir yere monte etme isteğim, asla bilemediği o 3 harflik ''had'' kıstasını bir zincir gibi boynuna dolayıp asmak istediğim nice insan var. birine son versen arsız bitki gibi çoğalarak büyüyor ve ben iyice nefret ediyorum....iyice...
  • /
  • 91