ayı sözlük itiraf
sevdiğim değer verdiğim bir arkadaşım var. kendisiyle tanışalım 3 4 ay olmuştur ama baya sıkı fıkı olduk diyebilirim . yanında olduğumu her zaman hissettirdiğimi düşünüyorum. aramızda sadece arkadaşlık var . bu arkadaşlıkta baya güzel yani sohbet edebiliyoruz birşeyler paylaşabiliyoruz gibi gibi. ama nedense ona güvenemediğim yanları oluyor . yani ona yakın oluyorum sonra bi yanım bana diyorki güvenme. bunun nedenini sorguluyorum hemde çok sorguluyorum. güven problemi bazı kişilere karşı hayatım boyunca olmuştur diyebilirim. bu durum bana çok ilginç geliyor bilemiyorum....
bende dün bir anda ablama söyleme kararı aldım.yüz yüze söyleyip tepkisini görmek için beklemiştim bunca zaman.normal karşıladı ki zaten bana gore eşcinsel olmamızda anormal bir durum yok (bana göre).tek söylediği senin hayatın mutlu ol yeter yanındayım hep dedi.rahatladım açıkçası artık takmamaya ve kendimi üzmemeye karar verdim
çok uzak olmayan bir gelecekte de kendime yuva edinmek için çabalamaya artık bazı şeylerin böyle daha iyi olacağına ve kendi ayaklarımın üstünde durup kendi hayatımı yaşamam gerektiğini düşündüğüm hissettiğim zamanlardayım.bakalım hakkımızda hayırlısı
çok acayip bir rüya gördüm sözlük. rüyamda düğünüm varmış-burası ilginç değil- düğünde mazhar-fuat-özkan gelmiş "sakın gelme"yi söylüyor. ama nasıl mutluyum, nasıl eğleniyorum anlatamam. şarkıyı mırıldanarak uyandım neredeyse.
insanlarla olan iletişimimde yüksek ses kullanımı, bağırıp çağırma, kavga etme gibi faktörlerin yer almasından hoşlanmıyorum. sadece konuşarak, gerekirse susarak, diyaloğu azaltarak ya da ortamdan uzaklaşarak sorunları çözme eğilimindeyim. ama bu ılımlı ve kırılgan tavrın insanların sahte zaferler kazanmak adına daha çok savaşma isteğini tetiklediğinin de farkındayım. hayat ne yazık ki amaçlar ve onlara ulaşmak için kullanılan meşru olmayan yöntemlerle bezeli.
bir erkeğin diğer bir erkeği sahiplendiğini gösteren en güzel cümle "çalışmam lazım aşkım evimize ekmek parası kazanmam lazım" bence. ortak yaşama yönelik gösterilen çabanın en yalın hali bana göre aynı zamanda en güçlü hali.
"seni seviyorum" cümlesinden daha güçlü olan tek cümle ise "o da beni seviyor"
birine değer verdiğini gösteren en güçlü cümle de "ne önemi var, ben sana sevdiririm"
hoşlanma halinin tavan yaptığı an ise yüzüne bakarak saçma salak hareketlerle "hadi aşkım çirkin ol" demek. birini çirkin olmaya zorlamanın çocukça ama en sevimli hali. çok salakça ama o çirkinleşmek için şekilden şekle giren şapşallaşan surat çok tatlı. belki de bu çirkinleşmenin en güzel hali. al sana ısırılası bir surat işte.
yeni iş yerimde bir kaç tane hanımefendi ciddi ciddi bana düşmüşler ama bir bilseler ki benim aklım fikrim o kumral beyefendide...
en modern aile bile yeri geldiğinde sizi anlayamayabiliyor. bunu kabullendim artık içine doğduğun kültür böyle diyorum kendi kendime. öyle hayatlar yaşıyoruz ki aslında insanların yanlış olduğunu düşündüğü, yanlış değiliz ama gerçekten yalnızız. hayatıma giren gerek gay gerek lezbiyen gerek trans, ne kadar insan tanıdıysam %90' ı çok hasar almış insanlar. çünkü koduğumun yerinde sevgilin ile el ele otobüse binemiyorsun ya da her ortamda rahatlıkla bu insan benim sevgilim diyemiyorsun. çünkü insanların bunları gördüklerinde ya da duyduklarında tek düşünebildikleri şey acaba yatak muhabbetleri nasıl bunların oluyor. çünkü insanlar bizim de sevebileceğimiz ihtimalini düşünemiyorlar. çünkü eşcinseller üzerinden örnek vermek gerekirse onların gözünde tek tip eşcinsel var. benim 1.95 boyum ve yapılı bünyemle yoldan geçerken gay olabileceğime ihtimal dahi vermiyorlar fakat akıllarında oluşmuş bir eşcinsel tarzı var. geçenlerde kadın transların ne yazık ki toplum içinde kendileri gibi olamadıklarını söylediğim zaman "evet translar zaten sizi rezil ediyor ya haklısınız" şeklinde bir atar yedim. bu benim karar verebileceğim bir konu değil. bu her insana göre değişebilecek bir şey ben iyi ya da kötü bir izlenim bırakıyor diyemem ama bir izlenim bıraktığı gerçeğini de bir kenara atamıyorum. ama o kadar bunaldım ki sadece keşke herkes hissettiğini yaşayabilseydi diyorum. keşke normal gözüyle görseydi insanlar bizi de normal olmak bir boka yarasaydı.
*
hayvan gibi sevişmek istiyorum...
3 haftadır birisiyle konuşuyorum.
o kadar çok saf, temiz kalpli geliyor ki bana kendi kendime yorgo acaba buldun mu sorusunu soruyorum.
bir yandan bu soruyu sorduğum için eksik bir şeyler var diyorum kendime. kapılmak istiyorun mantığımı devreye sokmadan. bakalım sözlük bu hafta sonu buluşuyoruz bir edit atarım buraya..
birkaç sene önce blogunu takip ettiğim ve daha kitap yayınlamamış pek de popüler olmayan bir yazardan hoşlanıyordum kendi çapımda ama tanışmamıştık tabi, beni tanımıyordu. sonra kitap yayınlayınca en çok satanlara yerleşti hatta bi ara aldım kitabı okudum. sonra tanışmayı kafaya koydum mesaj attım kitabıyla ilgili falan cevap yazdı konuşmaya başladık. sonra o da bana mesaj yazdı bikaç kez. imza gününe davet etti tanışmak için tanıştık. numaralaştık ayrılırken . ama numaramı verdikten sonra hiç yazmadı bikaç gün bekledim neyse ben de yazmadım. instagramda boş boş gezerken dmlerime tıkladım öylesine. imza günü telefonum sıfırlandı numaranı tekrar atsana diye mesaj yazmıs bir hafta sonra da heey yazmıs. tabi ben bunları üç ay sonra görüyorum. neyse vatsaptan yazdım sonra. bana atar yaptı oo nerden esti falan dedi. ben de yazmışsın yeni gördüm dedim beni mesajı görmediğim için tersledi ben de sen kim köpek iki kitap sattın göt tavan imaları yaptım ve bi daha konusmadık. ama hala da acaba mesajı görseydim nolurdu diye merak ediyorum bu da böyle bir anımdır dnennfsjd
entry okumadan önce gözlüğümü takıyorum ki entry'i daha iyi anlayabilmek için. sonra kırmızı başlıklı kız kapıyı çalıyor.
geçen hafta gittiğimiz gay barda sevgilimin eski kırıklarından biriyle karşılaştık. uzaktan selamlaşıp, barın diğer tarafına geçti bu gafil... alınan alkole istinaden devamlı lavoboya giden ben, dönüşte bu herifin, sevgilime yanaştığını (oynaması ve kadeh kaldırması da cabası) ve benimkinin ayıp olmasın diye zoraki gülümsemesi beni rahatsız etmezdi. garip olan şu ki; benim geldiğimi gören gafil kendi alemine geri dönüyor sanki az önce bizim masaya oynayan mal o değilmiş gibi davranıyordu. bir oldu, iki oldu... üçüncüde sinsice arkasından yanaşıp (tam oynuyordu zavallı) kolundan yakalayıp silkelediğim bu sevimsizin kulağına; bir daha benim bulunduğum bölgeye 5 metreden fazla yanaşmamasını, yanaştığı takdirde günün geri kalanını acil serviste geçirmeyi ve kafasına minimum 15 dikiş atılacağının garantisini verebileceğimi ilettikten sonra çok pişman oldum sözlük. ibret olsun diye dövmediğime çok pişmanım!..
insanlar ne kadar mantıklı, sağduyulu, tutarlı düşünse de bazı konularda olaylar düşüncelerini desteklediğinde çok salakça fikirlere kapılabiliyor. lise dönemi ergenliğiyle platonik bağlandığım okulumuzun müdür yardımcısı vardı. neredeyse aradan on sene geçmiştir. platoniklerin arasindan en tutkuyla bağlandığım adamdı. hayatta bana bir fırsat sunulsaydi, her türlü onunla değerlendirmeyi seçerdim. o kadar olağanüstü bir şey gibi geliyordu ki tenimin tenine değmesi; aşkı sevgiyi geçtim, sırf nasıl bir histir bu merağından belki de en çok istediğim şeydi. bilen bilir platonikler durup dururken birine bağlanma olayı değildir. dogru ya da yanlış karşı tarafın da tavırları seni buna sürükler. etkisini yitirdiğinde karşılık konusunda en iyimser düşündüğüm adamdı kendisi. yeni yaslarimin getirdiği tecrübe ve olaya birkac sene uzaktan bakınca en ufak bir alaka görmüyordum bile. hatta yakın zamanda onu gördüğümde karşılaşmamak için elimden geleni yaptım. ama dün telefona dalmışken iş yerinin oradan birinin geçtiğini farkederken kafamı kaldırır kaldirmaz birinin gözleriyle içeriye göz gezdirdigini gördüm. aynı zamanda yürüdüğü için tam gözler bana kayınca işyerini de geçmiş oldu. bir anlık noluyor lan dedim kendi kendime. anlam vermeye çalışıyorum. oldukça düşündüklerimden uzak ihtimallerden yana kullanıyorum mantığımı ama hafiften de aklım başka yana kaymiyor da değil. hani bir şey olacağından değil. biliyorum kırk yıl böyle sürse hiçbir şey olmaz ama içinin bi yerlerinde bir şeyler cız ediyor yine. gecem onu düşünerek geçti. hala karşıma çıkınca ayaklarım titriyor.
ergen kızlara sertçe dirsek atıyorum bazen.
facebook, twitter hesaplarımı kapattım sözlük. facebooktaki yapmacıklıktan, twitterdaki saçmalamalardan sıkıldım, bıraktım. biraz kendimi dinlemek istedim, bir başkasının yazdığıyla, koyduğu fotoğraftan bana ne dedim. bir süre sonra sıkıldım açmak istedim, alışkanlık olmuş. çevremdeki insanların gereksizliğinin farkına vardım. şimdi ise burdayım, benim gibi hissedenlerin arasındayım.
çok iğrenç bir huyum var sözlük bir ortamdayken herhangi bir şey gözüme takılınca adeta kitleniyorum ve gözlerimi asla ayıramıyorum. bu sebepten dolayı bir gün başıma bir şey gelecek diye çok korkuyorum. sanırım az kalsın geliyordu da. cumartesi günü taksimde eski simit sarayı yıkıldığı için yapı kredinin karşısındaki simit sarayında arkadaşımla muhabbet ediyorduk. kalkacağımız sırada her zaman yaptığım gibi
* tuvalete girdim. tek kabin olduğundan ve arkadaşımı bekletmemek için normalde kullanmaktan pek keyif almadığım pisuvarı kullandıktan sonra ellerimi yıkarken yanımda işeyen adamın cinsel organını kaldırıp okşadığını gördüm aynadan. ve bu nefret ettiğim göz takılma huyundan dolayı gözüm kitlendi ve sanırım çok dikkatli bakmışım. neyse mekandan ayrıldık arkadaşımın koluna girdim ve kafamı çevirmemle adamın cinsel organını okşayarak peşimizden geldiğini gördüm. nişantaşına gidecektik metroya indik kart yüklemesi yapacağım arkamı dönmemle adamın yine aynı pozisyonda olmasını görmem bir oldu. metroya hızlı adımlarla yürüdük tren yeni gelmişti bindik adam da yanıma oturdum içimden sıçtık aq herif taktı kafaya götürecek beni diyorum bir yandan da bacaklarımın korkudan titremeye başladığını fark ediyorum. kısa bir süre sonra adam bir bayana yer vermek için kalkıp tam karşımda yine cinsel organını okşamaya başladı. ineceğimiz durağa geldiğimizde arkadaşımı kolundan tuttuğum gibi koşmaya başladım. arada arkaya bakıyorum adam da aynı hızla peşimizden geliyor. nişantaşına doğru inerken tekrar baktım adam yine peşimizde. arkadaşıma hemen bir mağazaya girelim kurtulalım şundan yoksa bu adam ikimizi de götürecek baksana dedim ve kendimizi ilk bulduğumuz mağazaya attık. çıktığımızda adam da sanırım sağlam küfürler saydırarak gideceği yere tekrar gidiyordu. sanırım bundan sonra güneş gözlüklerimi takmadan hiçbir mekana adım atmayacağım...
*
bazı şeyler çok zevkli lan...
yakışıklı bir erkeği bir kızın elini tutarken gördüğümde üzülüyorum. hayır, sanki gay olsa üstüne atlayacağımdan değil ama insan yine de bir şansı olduğunu bilmek istiyor.
*
sabır diyorum....umursama, boşver diyorum, bu da böyle bir öküz.ama o kendini gördüğü dev aynasında şişirdiği egosunu büküp büküp bir yere monte etme isteğim, asla bilemediği o 3 harflik ''had'' kıstasını bir zincir gibi boynuna dolayıp asmak istediğim nice insan var. birine son versen arsız bitki gibi çoğalarak büyüyor ve ben iyice nefret ediyorum....iyice...