ayı sözlük yazarlarının takıntıları

ne zaman kötü bir düşünce aklımdan geçse, anneanneler gibi kulağımı çekip üç kere tahtaya vuruyorum. yemek yaparken ara sıra elimde tuz kalmışsa omzundan şans getirir diye atıyorum. yemekten sonra ocak, evden çıkarken kapı kontrolü yapmam var. kendime hemen obsesif kompülsif tanısı koyduydum ama psikolog bir arkadaşım bunun hep istemediği/fazladan sorumluluk yüklenmesinden ötürü olduğunu dile getirmişti.

dışarda yemek yerken, genelde hep kapıya bakan tarafta otururum. kafamda çıkış stratejisi vardır. kim gelir kim gider- neler oluyor hiç belli olmaz biraz tetikteyimdir.

süt, ayran ve cacıkla bir problemi olmayan birisi olarak yoğurttan nefret ediyorum, ciddi anlamda. yemeyi geçtim, dokunmam hatta koklamam bile o kadar rahatsızım. aynı şey zeytin için de geçerli.

biriyle veya birileriyle yürürken en sağda olmamam gerek. ortada olabilirim, en solda olabilirim ama en sağda olamam. resmen sol kolum uyuşmaya, karıncalanmaya başlıyor.
temizlik takıntım var biraz. özellikle oturduğum masayı sürekli elimde peçete bal dök yala kıvamında tutarım. ofisteki masamın çekmecesinde camsil ve temizlik bezi eksik olmaz. hata çekmecede pek durmazlar. bir elim sürekli silmekle meşgul.
çok üzülerek söylüyorum ki; benim takıntım gay temalı bütün sitelere gizli sekmeden girmek. çocukken bir kere ablam internet explorer'ın geçmişinde girdiğim gay siteleri görmüştü. o günden beri takıntı haline getirdim. şu anda ailemden kilometrelerce uzakta, oldukça güvenli bir bilgisayarım var ve ben hala gizli sekmeden giriyorum. hayır öyle anlaşılmaktan korkan birisi de değilim. ailem biliyor benim sonuçta, daha kimden çekineceğim. ama işte takıntı olmuş. geçende bu takıntıyı yenmeye çalıştım. normal sekmeden ayı sözlük'e girdim. şifremi bile kaydettim. iki dakika sonra dayanamadım bütün geçmişi temizledim. öyle yani.
kalemle yazı yazarken birbirine benzemeyen harflere dayanamıyorum ve siliyorum.
siyah renge olan takıntımdan yıllardır vazgeçememişimdir. çoraptan kravata kadar siyah giyindiğim an ki mutluluğum tarif edilemez mesela. bu yüzden dönem dönem işyerlerinde zagor'a satanist denmektedir.
takıntısızlık takıntım vardır...
bir türlü bir takıntı edinemedim kendime yıllardır!
buna takmış vaziyetteyim!! *
düzgün türkçe kullanma takıntısı. dahi anlamındaki “de” en hassas olduğum konu olmakla beraber, soru ekleri, “ki”, sesli harfler vb. bunlar hep karşımdakine vereceğim değeri etkileyen şeyler. önemli bir meziyet olmaması gerektiği halde, düzgün türkçe kullanabilen o kadar az ki, otomatikman saygı duyuyorum bu insanlara.
jelibon yerken ayıcıkları renklerine göre ayırıp, hepsini sıraya dizip sayılarını eşitleyinceye kadar ona göre yemek.

çamaşır sererken çamaşırları renk düzenine göre sermek.

bulaşık yıkarken çatalları, kaşıkları ve bıçakları ayrı ayrı ve boy sırasına göre yıkamak.

geçmişimde asla değişmeyeceğini bildiğim şeylere üzülmek ve bazen takılıp kalmak.
haşlanmış yumurta önce ikiye sonrasında 4 eş parçaya dilimlenir.yumurta dilimlerinin üstüne önce tuz sonrasında karabiber ve en son kimyon serpiştirilir...tuz-baharat sıralaması değişirse olmaz o yumurta yenmez....:ı
karışıklık beni mahvediyor. ofis masa ev tezgah her ne ise insanların bile karışık konuşmasına tahammül edemiyorum net olacak. herşey yerli yerinde olacak ki kafamda neyin kimin nerde olduğunu düşünmeyeyim sürekli.
genel olarak haksizlik onyargi empati kuramayanlara sinir olurum...