çocuk olmak

hayatın hiç bitmesini istemediğin ama en çabuk geçen zaman dilimidir ne yazık ki. sokaklarda top oynamalar, parkta kaydıraktan kaymalar, düşüp dizini yaralamalar, beş dakika önce kavga edip sonrasında kan kardeşi olmalar hayatın yaşanılası en tatlı ve toz pembe günleri.

insan hayatının en insanca yaşanan dönemidir belkide çocukluk.sadece yaşadığın için mutlusundur..içten gülümselerinin hesabını sormaz kimse sana..ya da kimse suçlamaz seni elinden geleni yapmadın diye..mutlusundur çünkü anne kokan güvenin sıcaklığı sarmıştır yüreğini..en içten kahkahaları atar en neşeli dakikaları yaşarsın..henüz kilit vuramamıştır kimse hayallerine ve göz yaşlarına..alınmayan bir oyuncağa ya da kaybolan köpeğine ağlarsın hıçkıra hıçkıra..kristal kadar berraktır göz yaşların.henüz cesaret edememiştir kimse onları kirletmeye.en güçlü silahın gözlerindir..masum,duru,ve sevgiyle parlayan gözler..karşındaki her kim olursa olsun dayanamaz o gözlere baka baka yüreğini incitmeye..en güçlü olduğun yıllardır sanıldığının aksine..çünkü korkun yoktur varlığından emin olamadığın hayal ürünü yaratıklardan başka..ailenin büyük bir keyifle doldurduğu kasetlerde senin gülücüklerin,babanın buram buram gençlik kokan sesine,annenin kahkahalarına karışır...en çoşkulu mevsimini,en özgür günlerini yaşarsın hayatının..gök kuşağında kayabileceğine,yıldızlara dokunabileceğine inanacak kadar masum,kumdan kaleler yapıp denize sunacak kadar cömertsindir..alıp başanı gidecek kadar korkusuz,kaybolduğunu anladığın an göz yaşlarını salacak kadar duygusal..bencilisindir çocukken..ama oyuncaklarını,çikolatanı sahiplenmenin getirdiği affedilebilir bir bencilliktir bu..ne hırs ne nefret yaptırır bunu sana..oyuncakların dünyan olduğundan,hayallerine açılan sandığın aralanmasını istemessin..hepsi bu..iç sesine kulak verirsin sadece..ne yorucu bir karmaşaya boğulmuşsundur ne sıkıcı bir düzene...balkonda beklerken anneni,getirecegi hediyenin heyecanıyla dolacak kadar sabırsızsındır.ellerini boş gördüğünde kaşlarını çatacak kadar isyankar,avcuna verilen minik parlak paketle havalara uçacak kadar mutlu..hayatın acımasız gerçeklerinden bi haber olmanın rahatlığıyla dolusundur..ne açlık,ne haksızlık ne acı vardır düşlerinle harmanladığın yaşamında..onlar sınırları koymaya çalışırlarken senin çocuk dünyana minik bedeninden beklenmeyecek kadar büyük bir çabayla karşı koymaya çalışırsın..gün gelip de teslim olduğunda o sınırlara geçmişte gösterdiğin mücadeleyi özlemle anar ve yüreği bedeninden büyük o çocuğa saygı duyarsın.
detaylara takılmadan mutlu olabilmektir..
büyüsek bile içimizde de var olan çocuktur.

(bkz: içimizdeki çocuk)
tamamen saf temiz duygular gütmek. bizleri, leyleklerin getirdiğine bile inandırmak...
gece çiğnenen sakızın ölü eti olduğunu, kahve içersek arap olucağımızın temellerinin atılma zamanı.
iyiyi kötüyü, haklıyı haksızı ayırt etmeksizin lay lay mod larda ortalıkta dolaşan biz minikler.
akşam yemeğinde, sokakta koştururken annemizin yemeğe gel çığlıklarını birdaha duyamamak.
aile büyükleri nin, fısfıs konuştuklarına kulak kabartıp birşey anlıyamadan sorduğumuz soruya gelen sen çocuksun anlamazsın cevapları. bazen çocuk oluruz gözlerde, bazen kocaman adam. konuya göre herzaman değişkenlik göstermiştir bu durum.

-anne, melikenin babası annesini dövüyormuş.
+sen sus bakim çocuklar bu tarz şeylere karışmaz.
...............................................................
-serhat oğlum bakkala git te şeker al bitmiş.
+anne, hava karanlık ve saat geç olmuş
-kocaman adam oldun git te gel hadi.
bir insanın hayatında yaşayabileceği en güzel dönem... iş yerimin karşısındaki evde oturan 2 ailenin çocukları bahçede seksek oynuyordu dün akşam üzeri, 2 aileyi de yakından tanıyorum oldukça dar bir bakış açısı olan insanlar * çocuklardan birisi 8 yaşında kız diğeri 9 yaşında erkek. beraber seksek oynadılar evin bahçesinde. daha sonradan o ailelerin yaşam tarzını belirleyecek bu çocukların arada sınırlar, cinsiyetler, ayrımlar olmadan oynaması gerçekten çok hoşuma gitti. belki de daha sonradan yaşayacakları baskı ve dayatmalar olmadan geçirecekleri sayılı güzel günlerin tadını çıkartıyorlardı... *
evinizin yenilenen dış kapısını görünce - aa siz taşındınız mı? diyebilecek algıya sahip olmaktır. *
geceleyin çişin gelince dünyadaki tüm canavarlarla savaşıp, yatağa topuklayarak dönmektir.

çikolatan bitince dünyanın sonu gelmiş gibi üzülmektir.

'evi olan evine, evi olmayan sıçan deliğine' diye bağıra bağıra eve girmektir.

sık sık sözünün kesilmesi, büyüyünce anlaman gerekenleri ertelemektir.
hiç de özenilesi bir şey değildir. dünyadan haberin yoktur, herkes seni kandırır. baban bakkala gidiyorum çikolata alıp geleceğim der, aslında işe gidiyordur akşama kadar gelmez. çocukluğunu dolu dolu yaşamış biri olarak hiç de geri dönmek istemediğim zamanlardır. bir kere çocuk olmak yeter. hem gerçekçi bir şekilde baktığınızda çocukken ne kadar savunmasız olduğunuzu, o safça mutlulukların yanı sıra ne çok sıkıntı yaşadığınızı fark edersiniz. sürekli diğer çocuklarla kıyaslanmak, bir oyuna alınmayınca bile dünyaya küsmek. çocuk olmak o kadar toz pembe değildir aslında. insanoğlunun kötü anıları geriye itmekte usta hafızası bu konuda da çok başarılıdır o kadar.
her yere yetişmeyen daha doğrusu yetişmesi de beklenmeyen kollara sahip olduğu halde burnunu her yere sokmakta üstüne olmayan insan evriminin kayıp halkası.
bazan, çabuk bitmesini istedigin bir dönemdir. penceresiz nemli bir bodrum katinda yasamak, hep, kirli sakalli, omuzlari çökmüs kederli ve yorgun bir babanin hiç bir zaman getirmeyecegi çikolatayi beklemektir. vaktinden önce güzelligini yitirmis mutsuz ve sürekli basi agriyan bir annenin yakinmalarini dinlemektir. bir babanin güven veren koruyuculugundan, bir annenin sevkatli kucagindan yoksun kalmaktir bazan. bazen sokakta mendil satmak, ayakkabi boyamaktir. bazan çirak olmak, ustadan dayak yemektir izbe bir konfeksiyon atelyesinde... çocuk olmak türkiyede öyle kolay degildir her zaman.. ve "küçük emrah" bir brezilya dizisinin mahzun çocuk yildizi hiç degildir.

edit: oecd ye üye 30 ülke arasinda ilk kez yapilan karsilastirmali çocuk raporuna göre, türkiyedeki çocuklar maddi durum, saglik, çevre ve egitim alanlarinda en alt sira olan 30. sirada yer aliyor.
bütün kötülüklerden habersiz olmak.
hiç özlemem ama çocukluğumdan memnunum, herhalde diyorum bi ben çocukken günahkardım amk, kendimi bildim bileli ya bi kız çocuğuyla ya bi erkek çocuğuyla yiyişirim, milletin ağacına oyuncağına göz diker ya çalar ya kırardım bunları yaparken de ne bok yediğimin gayet farkındaydım, bi de durduk yere kopuğun birinden dayak yerdim, istediğim olmazsa fıtık olurdum, şimdi çatır çatır yiyişiyorum, canımın istediğini alıyorum istediğimi yiyorum, ne özlicem amk çocukluğu, şu zırt pırt çocukluğunu özleyen ağlak tipleri de hiç sevmem
"dürüst bir insan daima çocuk kalır.“
sokrates
80 lerde doğmuş olmaktır.. ip atlamak, seksek oynamak, kız kaçıran atmaktır mahalle köşelerinde..
bazı çocukların doyasıya yaşadığı bazılarının ise kıymetini bilmediği dönemdir