eşcinsellik ve yalnızlık

kendin gibi olanları bulmak ve onlarla birlikte olmak senin elinde. dünkü çocuk öldü, kaç yaşındasınız pardon? beş filan mı? queer barlar, kitap okuma kulüpleri, lgbt+ etkinlikler, piknikler. queer friendly resim ve heykel atölyeleri.... dolu yaniii. rahat olun ve o dünkü zorbalıpa uğrayan, nereye ait olduğunu bilmeyen çocuğa şefkatle yaklaşın. gidip de cinsel yöneliminiz ve varoluşunuz yüzünden yargılanacağınız ortamlara girmeyin yaniii. ben kelebeğim, neden lağam farelerri ile ortak kanalizasyonda yaşayayım? benim yerim ağaçlar ve göklerdir
yalnızlık kişisel bir durumdur. cinsel kimliğin bir yan ürünü olduğunu düşünmüyorum... genelde etrafımıza karşı kapalı kutu gibi oluruz. her şeyi paylaşmamanın, bazı şeyleri saklamanın, bazen üst kimlik sebebi ile, klasımız yerinde olsun diye bir şeyler saklıyoruz. ve gün gelip bu saklananları konuşmak istediğimizde, etrafta kimse kalmamış oluyor.
bazen hayat sizi yalnız olmaya alıştırıyor. hep bir şeyleri saklamanın verdiği o garip olgunlukla, yalnız kalmanın en iyisi olacağını düşünüp, böyle takılmaya başlıyorsunuz. hele birde bundan keyif alıyorsanız, işte o zaman sorun başlıyor. çok saçma , çelişik bir durumdur. hem etrafınızda birileri olsun istersiniz, hem de bir süre sonra off yeter kaçayım ben diye aranırsınız...
yalnızlık yine de , keyifli olsa da, zordur. ama bizlerin hayatında, doyumsuz cinsel iştahımız ile, ya yalnız kalıp, arı misali çiçekten çiçeğe koşarız, ya da yalnızlığımızı içimizde yaşar, hayatımızı birisi ile paylaşırız... en azından fiziken yalnız kalmamış oluruz... ama bu süre zarfında gözler hep fıldır fıldırdır...
sahibinden satılık yalnızlık...
burada söz konusu olan yalnızlık ilişki esasında mı, yoksa arkadaş olarak mı bilmiyorum. lakin genel olarak bakarsak eşcinseller genel olarak ne kadar ilişki yaparlarsa yapsınlar sonu hep hüsran, ciddi anlamda bir ömür paylaşabilecek eşcinsel yok. varsada nadir, genelleme yaparak söylüyorum. arkadaş olayına gelirsek lgbt ortamının iki yüzlülüğünü hepinizin benden daha iyi bildiğinizi düşünüyorum. bu doğrultuda yapılan ilişkiler, edinilen dostlukların hepsi bir son ile baş başa. durum böyle olunca ya günün sonunda yada aylar sonra hep yalnızsınız, yalnızlıkla yüz yüze geldikçe hayatınıza giren çıkan insanların atılımları doğrultusunda daha da yıpranmış oluyorsunuz hem fiziksel, hem manevi. bundan ötürü inanırım ki eşcinsellerin en büyük laneti yalnızlık, bu ülkede en azından.
yalnızlıktan kasıt fiziksel olarak birilerinin yanında olmaması durumu mu yoksa içteki boşluğun hiç bir zaman dolmayacak oluşumu? keza bir insan kalabalığın ortasında da kendini yalnız hissedebilmektedir.
ella wheeler wilcox'dan solitude armağan ediyorum sizlere.
yalnızlık
saklandığın o küçük delikte buluyor seni
yalnızlık
seviştiğin o kalpsiz bedende uyuşturuyor seni
yalnızlık
sıkıştığın o küçük evinde vuruyor seni
yalnızlık
öldürüyor seni öldürüyor beni
sözlük beni melankolik mi yapıyor diye düşünürken karşıma çıkan başlıktır.
an itibariyle dibine kadar içinde bulunduğum durum

hem ne demiş sezen:

hep aynı hikaye gönlüm düşünce aşka
her ayrılık aynı yalnız kişiler başka
hep aynı yalnızlık aynı tanıdık telaş

geçer geçer daha öncekiler gibi
bu da geçer neler neler geçmedi ki
yine düşer deli divane gönlüm aşka
aşka, aşka… *
yalnızlığı tutunamayan romantizmine kapılıp eşcinsellikle bağdaştırıp cinsel yönelime bok atmaktır. heteroseksüel olsaydım dahamı az yalnız olurdum diye sormama sebebdir aynı zamanda.
keneden daha yapışkan ve daha ateşli gecelere sebep olan, yastığa sarılınca bir nebze geçtiğini hissettiğiniz hastalık. ilacı olsa da içsek...
bu kadar çoğunlukta insanların üzücü durumunu gördükçe, sözlükteki bütün yalnız ayıcanlara 40 yaşlarına geldiklerinde nikah kıyıp kurtarmayı vaad ettiğim sonla gelen durumdur.
zaman zaman hayatımın ileriki yıllarını düşününce en değişmez olarak gördüğüm 2 terim. malum her insan yalnızdır, buna zaten yapılabilecek birşey yok, kabullenmek lazım. eşcinsellik konusunda da öyle sanırım. başa gelen çekilir
  • /
  • 2