sırf komşuların ilgisini çekmek, olay yaratmak, toplanılan mekanlarda çok konuşulmanız için arada bir yapılması gereken faaliyet. ama olan kıza oluyor işte. pul koleksiyonları, araba koleksiyonları ve tüm bu geçiştirmelerle geçen zaman sonrası çöken uyku.
ailemle yaşarken yazları onların yazlığa gitmesiyle sezonu açıp bütün yaz allah ne verdiyse uçanı kaçanı eve atıp eylül ortalarına doğru sezonu kapatırdım. kışları kesat olurdu tabi sevişecek ev arayışı çok stresli gelirdi bana. şimdi yalnız yaşarken aynı tadı bulamıyorum, gizli olanın heyecanı başkaymış.
ailemin bilmediği zamanlar daha kolaydı sanki arkadaşım deyip geçiştirebiliyordum. şimdi bir garip bakıyorlar, zorlaşıyor. ve tabii önümüzdeki dönem ayrı eve çıkmayı başarabilirsem çok daha kolaylaşacak olan eylem.
ev sahibi haci amcanin daha ilk günden bize verdigi ayardi: öyle eve felan kiz atmak matmak yok... ve kapi kapandi ve arkadasima dönüp: size diyor dedim... harbiden de eve hic kiz atmadim. gelen gidenlere de ses etmedi haci amca... gelen sakallilari da kendinden saniyordu... saglik olsun. iste bir escinsele eve kiz atma demenin izdüsümü böyle bir sey.... eve kiz atmiyoruz, gelenler de dünya ahiret bacilarimiz.
ilk sevgilimle kurs çıkışı onun evinde yakınlaşmamız olmuştu. ikincisi ailemin evinde. o ikinci seferde, yumuş yumuş öpüşürken gözlerini kocaman açıp "şu anda seni evine atmış bir kızı evine attığının farkında mısın" demişti. ben de, "bak bu ilk, lütfen bana karşı nazik davran" demiştim. öylesine, kendi kendine bir eğlenceli bir diyaloğumuz olmuştu. demek böyle şeyler, sadece işinin ehli kalemlerden çıkmış senaryolu filmlerde olmuyormuş.