hollanda

2 Entry Daha
işte bu da benim hollanda ile ilgili erasmus programi izlenim raporu'm:


31.08.2009 – 09.02.2010 tarihleri arasında hollanda’da devam ettiğim erasmus programı benim için hayatımın en verimli ve en mutlu dönemlerinden biri oldu. her şeyden önce ilk yurtdışı deneyimini böyle bir fırsatla yakalayabildiğim çok şanslı hissediyorum kendimi.

okuldan bahsedecek olursak, şunu diyebilirim ki, erasmus programı’nın ve hogeschool utrecht’in bana katkılarını şu anda çalıştığım işte görüyorum. şu anda bir prodüksiyon şirketinde çalışmaya başladım ve hogeschool utrecht’ten, özellikle de “copywriting” dersinin hocası alexander mitchell’dan öğrendiğim bilgileri şu an pratikte kullanıyorum. işim gereği şirketlere mektup atıyorum ve bu mektupların yazımında derste öğrendiğim yazma tekniklerini kullanmak ve sonucun hakikaten iyi olması beni mutlu ediyor.

esasında tez araştırmasına gittiğimiz için, derslerin tümünü alıp almama konusunda kararsız gitmiştim. ancak gerek sınıf arkadaşlarımın ve hocaların tutumları, gerekse derslerin içeriği ve işlenişi o kadar hoşuma gitti ki, derslerin tümünü aldığım gibi, hepsini başarıyla tamamlayarak iaa (international advertising association) sertifikası aldım. bu sertifika uluslararası geçerliliğe sahip bir sertifika olarak çok önemliydi benim için.

derslerin %20’si teori, %80’i pratik uygulama olduğu için, bu alanla bilgileri birebir uygulama şeklinde öğrendim. bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu uygulama olduğuna inanıyorum. bu bakımdan derslerde özellikle grup çalışmalarında gerçeğin kopyası çalışmalar yapmak, bana bu işin nasıl yapılacağını öğrenmem ve gelecekteki kariyer planlarımı çizmemde çok yardımcı oldu. olaylara bakış açımı değiştirdi. tabii ki, derslere devam etmenin yanı sıra, tez araştırmam için faydalı kaynaklara ulaştım ve tez konum olan mtv ile ilgili birincil kaynaklardan gözlemler edindim. konum mtv avrupa olduğu için avrupalı gençlere birebir konuşarak fikirlerini öğrenme imkanım oldu.

kaldığım yer, ormanlar içinde okula otobüsle 9 dakika, bisikletle 20 dakika mesafede ve her gün ormanların çiftliklerin içinden geçerek gidilebilen bir yerdeydi. her gün bisikletle ormanların içinde okula ulaşmak kadar insanı rahatlatan bir şey yok. herkes o kadar güler yüzlü, o kadar yardımseverdi ki, insanın ruhsal rahatlama için tibete gitmesine gerek bile yok diyebilirim. ev olarak rüya öğrenci evi diyebilirim. zeist-warande’de on odalık bir koridorda her odada bir kişi kalacak şekilde bir düzene sahip bir evde kaldım. mutfak ve oturma salonu ortaktı. orada her şeyi birlikte yapıp sonra odanıza çekilebiliyorsunuz. zamanla aile gibi oluyorsunuz zaten. benim için mükemmel bir deneyimdi. yemek yapmayı bile öğrendim.

hollanda’da kaldığım süre boyunca, tek başıma ve tek tek gitmeye kalksam çok pahalıya mal olacak diğer ülkeleri de görme imkanım oldu. almanya (dusseldorf ve münih), fransa (paris), belçika (brüksel ve antwerpen), ispanya (barcelona) gitme fırsatı bulduğum ülkelerdi. benim için inanılmaz deneyimler oldu. münih’te oktoberfest’e gittim mesela, bildiğim ama hep gerçeğini görmeyi istediğim bir yerdi benim için. hollanda içinde amsterdam’ı artık çok iyi biliyorum. bunun dışında rotterdam, haarlem, eindhoven ve tabii ki utrecht şehirlerini gezdim.

yollarda bisiklet sayısı araba sayısından çok ve bisikletliler her daim öncelikli, sonra yayalar sonra arabalar geçebiliyor. bu düzen öyle oturmuş ki, bir yaya olarak daha ayağınızı yola çıkardığınızda arabalar bekliyor sizin geçmeniz için. her taraf bisiklet ve bisiklet parkı bizdeki otoparklar gibi hollandada bisikletparklar var bisikletinizi park edebileceğiniz.

hollanda’da ilginç gelen şeylerin biri de, kafelerdeki sandalyelerin masa etrafında değil de yan yana dizili olması oldu. bunun nedenini sonradan öğrendim. buna göre hollanda halkı çok fazla güneş görmediği için, güneş çıktığında günebakanlar gibi güneşe dönüp oturuyorlar. ilginç bir manzaraydı.

hollanda’nın alışamadığım tek yönü, on dakika içinde değişen havasıydı. öyle ki güneş çıktığında hava inanılmaz sıcak olurken, on dakika sonra güneş kapandığında inanılmaz soğuk oluyor. ilk gittiğim günlerde bu yüzden altımda tişört üstümde yün kazak şeklinde geziyordum.

hollanda’nın benim için dezavantajlı bir yönü de, toplu taşımanın çok pahalı olmasıydı. öyle ki, yeryüzünde biranın otobüs biletinden ucuz olduğu tek yer hollanda olmalı diye düşünüyorum. trenle seyahat ederken ekonomik bir yol bulduk. hollandalı öğrencilerin yanlarında üç kişiyi taşıma hakkı var. biz de indirimli bilet alarak istasyonda bekleyen hollandalı öğrencilere yaklaşıp onlarla seyahat edip edemeyeceğimizi soruyoruz, şu ana kadar hayır diyen çıkmadı. bunu da hollanda’ya gelecek yeni öğrencilere tüyo olarak söylüyoruz.

hollanda’nın peynirlerine bayıldım ancak benim için yemek konusu sıkıntılı oldu biraz. özellikle et ürünlerinin alıştığım lezzette olmaması nedeniyle normalde her şeyi rahatça yiyebilen bir yapıya sahip olsam da yenecek et konusunda sıkıntı yaşadım.

kısacası bu program, gerek eğlenme ve sosyal yönüyle gerekse eğitim yönüyle kendimi kişisel olarak geliştirebildiğim, yeni kültürler tanıyabildiğim, “dünyanın her tarafında artık kalacak bir yerim var” diyecek kadar yakınlaştığım arkadaşlar edinebildiğim, tek başına gitmeye kalksam bana çok pahalıya mal olacak pek çok ülkeye kolayca gidip görebildiğim bir deneyim yaşattı. orada yaşadıklarım, edindiğim arkadaşlıklar, gezdiğim gördüğüm yerler, aklıma geldikçe “iyi ki gitmişim” diyorum.
21 Entry Daha