ıssız adam

kadınlara bağlanamıyorum kisvesi altında bildiğin arsız adamdır.
başröllerinde melis birkan ve cemal hünal in yeraldığı 2008 yapımı çağan ırmak filmi
bir de bu versiyonu vardır.

(bkz: kızsız adam)
bu adam aslında ıssız falan değildir, hatta tam tersine gayet kalabalık bir hayatı vardır.
tam üç kez izlediğim film. gayet başarılı diyalogları olan filmdir.
iyi film, güzel film de benim aklımda ada'nın yaprak sarmanın yanında meyve suyu içtiği sahne kalmıştır en çok. o ne be öyle, sarmanın yanında meyve suyu mu içilir allasen.
yönetmeninden dolayı aslında gizli olarak gay yaşamını anlatan hikayedir.

mutluluğu anlık olarak başka bedenlerden alan bir adam ile aslında duygusal bir erkegin tanışma muhabbetidir. bazı noktalarda erkek-kadın ilişkisinden cok, keskin hatları ile erkek-erkek ilişkisini anlatıyor.

genelde hepimizin hayatında buna benzer hikayeler olmuş veya olacak durumdadır. yıllar sonra karşılaşmalarında yapmacık güleryüzler, kendi hayatlarından bahsetmeler, herkesin kendi yoluna gittiği ifadeleri falan filan erkeklerin burnundan kıl aldırmama noktası. tabiki sonrasında maskeler düşer, sarılıverirler. sonra gururlarına yediremeyip, acı cekerek yollarına devam ederler.

tipik gay ilişkisi.
ne lanet filmdir bu! başımıza ben ıssız adamım triplerine giren erkekleri musallat etmiştir. ben seni üzerim, ben kötü adamım vs tiksindirirler.
melis birkan'ın ağzına çakasınızın geldiği filmdir. hoş olmayan şeyler hatırlatır.
her türk filmi kadar absürt ve zaman kaybıdır.
okul yıllarımızda sevgili yapan ilk çiftlerimizin gittiği filmdi. o yıllar paso bu film anlatılırdı. merak edip de hiç izlemedim.
filmi izlediğimde salonda burunları kırmızılaşmış, gözleri yaşlı insanları görünce dumura uğradım. bir eşcinsel hikaye bu kadar zorlama düzcinsel yapılamaz. inandırıcı olmaz..
değerli oray yazmış; http://aksam.medyator.com/2009/03/26/yaz...
yokluktan ıssız takılıyoruz en azından eziklik yerine karizma katıyor.
zor. çok zor be anne. çok zor. dediği sahnede içimi kopartan film oldu. 10 yıl sonra izledim filmi. içeriğini, diyaloglarını, konusunu hiçbir şeyi bilmeden. dokundu biraz. bir de memleketime dair bir sürü şey görünce daha bir içinde hissettim filmin.

ada sadece heteroseksist türk toplumuna yedirilmek için oluşturulmuş bir karakter. ya da hala kendi içindeki savaşları bitirememiş bir alper var önümüzde. bilemiyorum ama üzücü bir film. çok karamsar geldi bana.

en son şenol'la beraber çocuğu sinemaya götürmeleriyle de selamı çakmış çağan ırmak. iki elinden tutup çocuğu havaya kaldırmaları falan. detayları biz eşcinsel olduğumuz için mi çok iyi yakalıyoruz yoksa insanlar görmemezlikten gelmeyi mi tercih ediyor anlamadım.