lana del rey

25 Entry Daha
tamamen taraflı bir yazı olacak bu ama napam elimde değil, içten içe sevdalısıyım bu kadının. aylardır, her gün, en az bir doz olmak üzere born to die albümünü aksatmadan, aksatamadan dinliyorum. seviyorum kardeşim. ben bilmiyorum sanki bu kadının lizzy grant halini, kendisinin nasıl yeni baştan yaratıldığını, ağzını şişirttiğini, ucundan kıyısından da olsa bir pazarlama harikası olduğunu? biliyorum. ama kadın yapmış be yavrular. olsa da komuş, olmasa da komuş çocuğu.
şimdi lananın avukatlığını yaptığıma göre kendisinin tarzı, retro duruşu, söylediği lafların epey doğru hedefleri vurması hoşuma gidiyor. iyi video klipler çekiyor. albümün geneline baktığınızda başka birinin elinde bi sike benzemeyecek şarkılar öyle iyi düzenlenmiş ki, lana ve ekibi bu konuda da bir alkışı hak ediyor.
her şey bir yana bu kadın kötü adamları seviyor yahu. bu yönüyle bana acayip çekici geliyor. filmlerde hep kötü adama aşık olan kadınlardan lana. mesela video games'de ''ı heard that you like the bad girls honey, is that true?'' diyor. born to die'da ise sevdiği adama duyduğu öfkeyi hem sözlerinde hem de klibindeki yüz ifadesinde fazlasıyla görüyoruz. blue jeans'e baktığımızda ''you so fresh to death & sick as ca-cancer'' diyor, hepimizin kafasında o james dean bakışlı, pazar günü lanayı bırakan ve pazartesi geri dönmeyen o adam beliriyor. tüm bunlara rağmen lana hala, ''luv you more, than those bitches before'' demeye devam ediyor. ama bunlar da kesmiyor ki bu kadını, seviyor güçlü ve ucundan kıyısından gangsta' adamları. o da kabul ediyor zaten bunu, national anthem'de, ''money is the reason, we exist, everybody knows it, it's a fact, kiss kiss'' diye fısıldıyor..ama tüm bunlara rağmen içinde kırılgan ve naif bir kadın olduğunu da her fırsatta vurguluyor..en nihayetinde güzel anlatıyor bu kadın kendini ve bizim içimizden geçenleri..
şaka bir yana bırak o dövmelileri, zencilileri lana, sen gel bana. ciddi düşünüyorum ben seninle. valla.
47 Entry Daha